
14 Mart Tıbbiyeli Hikmet’tir…”Ya bağımsızlık ya ölüm” dür..
14 Mart Tıbbiyeli Hikmet’tir…”Ya bağımsızlık ya ölüm” dür..
14 Mart Tıp Bayramı, Tıbbiye’ nin emperyalist işgale karşı başlattığı mücadelenin kutlandığı olma özelliği ile yalnız bize aittir, sadece ülkemizde kutlanır.
14 Mart 1919; fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş, orduları dağıtılmış, memleketinin her köşesi bilfiil işgal edilmiş bir milletin çocukları olan Tıbbiyelilerin, Ulusal Bağımsızlık Savaşımızın ilk kıvılcımlarını çaktıkları gündür…
13 Kasım 1918’de İstanbul’u işgal eden İngilizler Askeri Tıbbiyeyi karargâh olarak kullanmaya başlar. Okulun kulelerine makineli tüfekler yerleştirir, yatakhaneleri askerlerine verir, karyolaları alınan öğrencilere tavan arasındaki yer şiltelerini gösterir. Askeri üniforma giymelerini yasaklar… Baskılarını giderek artırır…
İşgal İstanbul’unda her türlü toplantı yasaktır. Bu nedenle Tıphane-i Amire’nin (sonra Askeri Tıbbiye-i Şahane) kuruluş günü olan 14 Mart 1827’nin yıldönümünde bir bilimsel toplantı için izin alınır. Üçüncü sınıf öğrencileri Sırrı, Kazım, İsmail, Yusuf, Müfit ve Hikmet bu toplantıyı bir protesto eylemi, direnişlerini ateşleyecek bir bayram kutlaması olarak düzenlemeyi düşünürler. Diğer öğrenciler ve hocalarla birlikte toplantı büyük katılımla yapılır. Bu sırada okulun iki kulesinin arasına büyük Türk Bayrağı’nı öğrencilerin coşkulu alkışları ve İngilizlerin şaşkın bakışları arasında çatıdan aşağıya sarkıtırlar.
İşte o gün, tıbbiyelilerin bayramı olur…
Yaklaşık üç ay sonra, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Samsun’a çıkar ve Eylül başında Sivas’ta ulusal bir kongre toplanması için çağrı yapar.
Tıbbiyeliler bu kongreye iki delege seçerlerse de, harçlıklarından toplayabildikleri para ile ancak Hikmet’i gönderebilirler.
Sivas Kongresi’nde bazı delegeler kurtuluşu emperyal devletlerin mandasına girmekte görmekte, bu yolda konuşmalar yapmaktaydılar. Söz alan ve kürsüden Mustafa Kemal’e hitap eden Hikmet,
“Paşam, murahhası bulunduğum tıbbiyeliler beni buraya istiklâl davamızı başarma yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler, mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa, bunlar her kim olurlarsa olsunlar şiddetle red ve takbih ederiz. Farz-ı muhal, manda fikrini siz kabul ederseniz, sizi de reddeder, Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve tel’in ederiz” diyerek Tıbbiyelilerin sesini yükseltir…
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, “Efendiler, gençliğe bakın; Türk millî bünyesindeki asil kanın ifadesine dikkat edin! Gençler, vatanın bütün ümit ve istikbali size, genç nesillerin anlayış ve enerjisine bağlanmıştır” dedikten sonra Hikmet’e döner ve “Evlat müsterih ol, gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. Parolamız tektir ve değişmez: Ya İstiklâl Ya Ölüm!“ diyerek sözlerini tamamlar.
Hikmet (Boran) Bey, bazı yılgınların çözüm olarak önerdikleri Manda safsatasını tarihe gömen Tıbbiyeli, Atatürk’ün Büyük Nutku’nu bitirirken “Ey Türk Gençliği” diye seslendiği, Cumhuriyeti ve devrimleri emanet ettiği helâl süt emmiş vatan evlatlarının ilklerinden biridir.
Türk Ulusu’ nün dün olduğu gibi bugün de nice Tıbbiyeli Hikmetleri vardır ve onlar; vatandan başka aşk, milletten başka sevgili bilmediler, bilmezler, hiçbir yere gitmediler, gitmezler.
Tüm Türk Hekimlerimizin Tıp Bayramı Kutlu Olsun…