19 Mayıs, bir millet olmanın işaret fişeğidir…
Çocuklar ve gençler için, bayramlar ve mutlulukla geçen günler, çok önemli izler bırakan anılardır.
Yaş almış insanlar için de anılar yumağında parıldayan adeta altın gibi ışık saçan mücevherlerdir.
Yaratılış denince; İnsanın, doğanın, yeryüzünün, ülkelerin, gezeğenlerin, evrenin ve tüm âlemin ortaya çıkışı geçer insan zihninde…
Doğanın ve doğada bulunan tüm canlıların bir yaşam evresi, kendini yenilemesi, güncellemesi, canlı ve cansız varlıklar arasında olan ve görülmeyen bir iletişim vardır.
Adeta birisinin ortadan yok oluşu diğer bir varlığın ortaya çıkışının sebebidir…
Evren müthiş bir kaos içerisindeymiş gibi gelir insana. Ama kaosun da kendi içinde sürdürülebilir bir düzen olduğunu fark eder insanlar…
Kısacası insanın aklının erebildiği, bilimin çözebildiği gerçekler doğrultusunda yaşam döngüsünü sürdürür de sürdürür…
Sorun yaratmada ve sorun çözmede eğitimin rolü…
İnsanlar topluluklar halinde yaşamaya başladığından günümüze; doğal felaketler, kavgalar, savaşlar, salgın hastalıklar ve inanılmaz derecede sorunlarla karşılaşmışlar ve mücadele etmişlerdir.
İnsanlığın üç temel içgüdüsü hep rolünü oynamıştır. Ne zaman ki yazı bulunmuş, insanlar arasında iletişim geniş kitlelere, ülkelere ve kıtalara yayılmış, insanlar eğitim yoluyla aklını kullanmaya, sorunlara ortak çözümler bulmaya çalışmışlardır.
Küçük topluluklar, köylere, köyler kentlere, toplumlar devlete dönüşmüş işte bu süreçte insanlar da birlikte yaşamanın erdemine ulaşmak için çaba göstermişlerdir.
Tabii ki her zaman ve her dönemlerde olduğu gibi, olumlu gelişmelerin yanı sıra olumsuzluklar da sürmeye devam etmektedir. Para hırsı, mevki-makam hırsı ve iktidar hırsı toplum yönetimleri ve insanlar arasında yolculuğunu sürdürmektedir.
İnsanların özgürlüğü yine insanlar tarafından kısıtlanmakta, ortadan kaldırılmakta ve yeryüzünde yaşam savaşı da rolünü oynayan aktör gibi gözümüzün önünde sahnelenmeye devam etmektedir.
Dünya nüfusu ve toplumların yaşam biçimleri
Dünya’da egemenliği tanınmış 206 ülke var. Birleşmiş Milletler üye ülke sayısı 193. İki gözlemci ülke ve 11 tane de diğer ülke vardır. Dünya üzerinde yaşayan toplulukları, büyük devletlerin parçalanışlarını, özgürlük savaşlarını ve farklı şekilde ortaya çıkan Devlet ve toplulukları hesaba katarsak 206 sayısının çok üzerinde Devlet var diyebiliriz.
Dünya Nüfusu 1802 yılında 1 milyar; 1927 yılında 2 milyar; 1961 yılında 3 milyar; 1971 yılında 4 milyar; 1987 yılında 5 milyar; 1999 yılında 6 milyar; 2011 yılında 7 milyar, 2020 yılı sonu itibariyle Dünya nüfusu 7 milyar 837 milyon, 2022 yılı itibariyle dünya nüfusu 7 milyar 948 milyona ve 19 Mayıs 2023 tarihi itibariyle dünya nüfusu 8 milyar 34 milyona ulaştı.
Birleşmiş Milletler Nüfus Projeksiyonuna göre; Dünya nüfusu 2030 yılında 9.6 milyara; 2040 yılında 10.3 milyara ve 2050 yılında da 12 milyara ulaşacaktır.
Bölünen ve çoğalan Dünya ülkeleri ile düzenli artan dünya nüfusu göz önünde bulundurulduğunda, eğer insanlar eğitilip, bilinçlendirilmedikçe, hakça bir paylaşım düzeni kurulması için bir çalışma ortaya konmadıkça ileriki yıllarda insanlığın çok büyük sorunlarla karşılaşacağı apaçık ortadadır.
Salgın hastalıklar geleceğin en büyük problemi olmaya devem edecek
İnsanlık tarihinde ortaya çıkan tüm hastalıklar özellikle salgın hastalıklar dramatik ve yıkıcı sonuçları nedeniyle insanlığın belleğinde derin izler bırakmıştır. Cüzzam, veba, kolera, verem, sıtma, frengi gibi hastalıklar kimi zaman dehşetin simgesi haline gelmiş ve insanlık tarihinde paradigma değişimlerine sebep olmuştur. Salgınlar, toplumların altüst olmasına yol açmış, tüm dünyada halk inanışlarından sanata, siyasetten bilime kadar birçok alanda büyük değişimlere neden olmuştur.
Bu nedenlerle insanlar yaşamak, yaşatmak ve neslin devamını sağlamak gibi temel sorunlarla başa çıkabilmek için bin yıllar boyunca, milyonlarca insanın yaşamlarını kaybetmelerinden aldıkları derslerle sağlık sorunlarına karşı çözüm odaklı örgütlenmelere gitmişlerdir.
Çin’in Wuhan kentinde 12 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan Yeni Koronavirüs (Covid-19) salgını 19 Mayıs 2022 tarihi itibariyle tüm Dünya’ya yayılmış ve yapılan çok fazla çalışma ve tedbire rağmen toplam vaka sayısı 525 milyona, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 6 milyon 294 bine ulaşmıştır. 19 Mayıs 2023 tarihi itibariyle Dünyada; toplam vaka sayısı 689 milyona, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 6 milyon 878 bine ulaştı.
Türkiye’de ise 11 Mart 2020 tarihinde görülen ilk koronavirüs vakasından günümüze yani 18 Mayıs 2022 tarihinde toplam vaka sayısı 15 milyon 58 bin, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 98 bin 911’e ulaşmıştır. 19 Mayıs 2023 tarihi itibariyle Türkiye’de; toplam vaka sayısı 17 milyon 232 bine, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 102 bine ulaştı.
Buradan çıkaracağımız sonuç şudur. Salgınlar insanlar yaşadıkça sürecektir. Aklın ve bilimin ışığında hem ülkemizde hem de tüm dünyada gerekli tedbirler alınmalı, uluslararası işbirliği sağlanmalıdır. Birimizin zengin olması, diğerinin yoksul olması fark etmez. Mücadelede işbirliğinin temel anahtarı olarak ortak hareket etmeyi gerektirmektedir.
19 Mayıs bir aydınlanma ve bir millet olmanın işaret fişeğidir.
Evrende yaşayan tüm canlı-cansız varlıkların, bir devinim içerisinde mikro ve makro düzeyde yaşamlarını sürdürdükleri bilinmektedir. İnsanlar, evrende en farklı yaratıklar arasındadır.
İnsanlar, düşünebilen ve düşündüklerini yaşama katabilen varlıklardır, öğrendiklerini paylaşarak nemli gelişmelere imza atan varlıklardır.
Doğadaki denge uyumunu bozanlar da aslında insanlardır.
İnsanlar, topluluk halinde yaşamayı, avcı toplumdan tarım toplumuna, daha sonra da sanayi toplumuna ve günümüzde dijital topluma ve yapay zeka toplumuna geçmiş yaratıklardır.
Devletler kurmuş, devletler yıkmış, imparatorluklar kurmuş, imparatorluklar yıkmış insanoğulları arasında kendilerini ön plana çıkarmış milletler vardır. Özgürlüğüne düşkün, bağımsız yaşamayı bilmiş toplumlar arasında yer alan Türkler, tarihleri boyunca hiçbir milletin ve hiçbir devletin boyunduruğu altında yaşamamıştır.
Türkler, M.Ö. 220 yılında kurulan Büyük Hun İmparatorluğundan günümüze 2242 yıldır devletler ve imparatorluklar kurmuş bir ulustur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 623 yıl süren Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğmuş, bağımsızlığını büyük bir mücadele sonucu Kurtuluş Savaşı vererek kurmuş genç bir Türk devletidir.
İşte yukarıda açıkladığım gerçekler doğrultusunda, 100. Kuruluş yıldönümüne yaklaştığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temeli, Mustafa Kemal ve yol arkadaşlarının 19 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkması ile Türk milleti olmanın, bir ulus devlet kurulmasını ilk ve somut işaret fişeği olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun, 9. Ordu Müfettişine 5 Mayıs 1919 tarihinde atanan Mirliva (Tüm General) Mustafa Kemal ve beraberinde 23 subay, 25 er ve erbaş ve ilave olarak eyerli altı at ile 19 Mayıs 1919 tarihinde Bandırma Vapuruna binerek Samsun’a hareket etmiştir.
İşte bu başlangıç, ilk ulus devlet Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda yakılan bir ışık ve aydınlanan bir ulusun ortaya çıkardığı Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Yazar Bekir Metin, Ankara, 19 Mayıs 2022, Güncelleme: 19 Mayıs 2023. Güncelleme: 19 Mayıs 2024