2023 Küresel Riskler Raporu

2023 Küresel Riskler Raporu

Dünya hem tamamen yeni hem de ürkütücü bir şekilde tanıdık gelen bir dizi riskle karşı karşıya. Küresel Riskler Raporu 2023, önümüzdeki 10 yılda karşılaşabileceğimiz en ciddi risklerden bazılarını araştırıyor. Düşük büyüme ve düşük işbirliği çağının eşiğinde dururken, daha zorlu takaslar iklim eylemini, insani gelişmeyi ve gelecekteki dayanıklılığı aşındırma riski taşıyor.

“Küresel risk”, gerçekleşmesi durumunda küresel GSYİH’nın, nüfusun veya doğal kaynakların önemli bir bölümünü olumsuz yönde etkileyecek bir olay veya koşulun meydana gelme olasılığı olarak tanımlanıyor. Dünya Ekonomik Forumu (World Economic Forum-WEF) tarafından hazırlanan 2023 Küresel Riskler Raporu (Global Risk Report 2023) 11 Ocak 2023 tarihinde yayınlandı. Küresel Riskler Algı Araştırması’nın derlediği veriler doğrultusunda güncel riskler ve bunlara ne kadar hazırlıklı olduğumuza dair içgörüler sunuyor.

Küresel Riskler Algı Araştırması akademi, özel sektör, kamu sektörü ve sivil toplum örgütlerini kapsayan yaklaşık 1.200 kişilik bir uzman örneklemini kapsarken bu anketin yanında Uzman Görüşü Anketi ve WEF platformunda yer alan uzmanların görüşleri değerlendiriliyor.

2023 yılı tanıdık ve yeni riskler barındırıyor. Enflasyon, yaşam maliyeti krizi, gelişen piyasalardan sermaye çıkışı, ticaret savaşları, sosyal huzursuzluk, jeopolitik çatışmalar ve nükleer tehlike küresel düzeni tehdit eden tanıdık riskler. Sürdürülemez borç, düşük büyüme, düşük küresel yatırımlar, küreselleşmeden uzaklaşma (de-globalization), insani gelişmenin gerilemesi, hızlı ve denetimden uzak sivil–askeri teknolojilerin gelişiminin hız kazanması ve iklim krizinin artan olumsuz etkileri ise önümüzdeki on yılları çalkantılı kılacak yükselen riskler.

Önümüzdeki iki yılda yüksek yaşam maliyeti en şiddetli küresel risk olurken iklim krizine karşı başarısızlığın etkileri önümüzdeki on yılı olumsuz etkileyecek: 

Rapora göre önümüzdeki 10 yıl jeopolitik çatışmalar, sosyal kamplaşma, siber suçların yaygınlaşması ve büyük ölçekli istemsiz göç dalgaları ile çalkantılı bir dönem olacak. Bir ekonomik dönem kapanırken sonraki daha büyük durgunluk ve sıkıntı getirecek. Covid-19 ve Rusya-Ukrayna savaşının etkileri enflasyonun tırmanmasına, büyümenin ivmesinde düşüşe ve yatırım rakamlarının küçülmesine neden oldu. Para ve maliye politikaları ile ilgili yanlış politikalar, likidite şoklarının olasılığını artırarak küresel ölçekte daha uzun süreli bir ekonomik gerilemeye ve borç sıkıntısına neden olabilir. Ekonomik durgunlukların, krizlerin, sosyal güvenlik sistemlerinin zayıflamaya başladığı bağlamlarda servet ve gelir adaletsizlikleri hızla artıyor. Önümüzdeki 10 yıllarda bölgesel çatışmaların, ekolojik dejenerasyonun, ekonomik ve politik istikrarsızlıkların etkili olacağı göz önünde bulundurulduğunda güvence, sahiplik, erişim ve hareketlilik ve daha pek çok alandaki eşitsizliklerin artarak huzursuzlukları ve çatışmaları körükleyeceği tahmin ediliyor.

Jeopolitik parçalanma, jeoekonomik savaşa neden olabilir ve pek çok alana yayılan bir çatışma riskini artırabilir: 

Rapor, küresel güçler arasındaki çatışmalar ve devlet müdahalesi ile şekillenecek ekonomik savaşların norm olmaya başladığını belirtiyor. Bu bağlamda rapor ekonomik politikaların rakip güçlere karşı öz yeterlilik ve egemenlik geliştirmek için savunmacı, diğer güçlerin yükselmesini önlemek için ise saldırgan bir şekilde kullanılacağını belirtiyor. Silahlanma yarışının arttığı ve yeni teknolojiler ile birleştiği bu dönemde asimetrik savaş ve çatışmaların hayati, sosyal, politik, ekonomik ve çevresel etkileri daha da tehlikeli olacak.

Teknoloji, eşitsizlikleri şiddetlendirirken siber güvenlikten kaynaklanan riskler sürekli bir endişe olmaya devam edecek: 

Rapora göre teknoloji sektörü, daha güçlü sanayi politikalarının ve güçlendirilmiş devlet müdahalesinin ana hedefleri arasında yer alacak. Devlet yardımı ve askeri harcamaların yanı sıra özel yatırımların teşvikiyle, gelişmekte olan teknolojilere yönelik araştırma ve geliştirme çalışmaları önümüzdeki on yılda hızlanarak devam edecek ve diğer teknolojilerin yanı sıra yapay zekâ, kuantum hesaplama ve biyoteknolojide büyük ölçüde ilerleme kaydedilecek. Bu ilerlemeyi gerçekleştirebilecek ülkeler sağlık hizmetleri kapasitesindeki daralmayı ele almaktan gıda güvenliğini ölçeklendirmeye ve iklim krizini hafifletmeye kadar bir dizi yeni krize kısmi çözümler sunabilir. Fakat geride kalanlar için eşitsizlikler artmaya devam edecek.

İklim krizini önleme ve iklim adaptasyonuna dair politikalar riskli bir değiş tokuş ile uygulanıyor: 

İklim ve çevresel riskler, önümüzdeki 10 yılda en çok gündemde kalacak olan fakat en hazırlıksız olduğumuz riskler arasında. İklim hedeflerini kapsamlı ve uyumlu bir şekilde gerçekleştirememe durumu, net sıfıra ulaşmak için bilimsel olarak gerekli olan ile politik olarak gerçekleştirilebilenler arasındaki farkı gözler önüne serdi. Gerekli ve mümkün kılınabilen çözümler arasındaki uçurum kısa vadeli kâr için refahı sağlama kapasitesinin ve toplumsal sağlığın zayıflamasına neden oluyor.

Gıda, yakıt ve maliyet krizleri toplumsal kırılganlıkları şiddetlendirirken, insani gelişmeye yapılan yatırımların azalması gelecekteki dayanıklılığı aşındırıyor: 

Her ne kadar artan yaşam maliyeti, gıda ve enerji arzı gibi krizler tüm kesimleri olumsuz etkilese de yeterli ve sürdürülebilir kaynaklara sahip olmayan en kırılgan kesimlerin yaşam süresi ve kalitesi önemli ölçüde düşüyor. İnsani gelişmedeki kayıplar ve azalan sosyal hareketlilik ile artan hayal kırıklığı ve eşitlikte genişleyen bir uçurumla birlikte, dünyanın dört bir yanındaki siyasi sistemler için varoluşsal bir meydan okuma yaratıyor. Bu bağlamda, kamu kuruluşlarına yatırımların azalmasıyla sonraki yıllarda krizler ile mücadele edebilme kapasitesi azalıyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde, daha az ülke gelecekteki büyümeye, yeşil teknolojilere, eğitime, bakıma ve sağlık sistemlerine yatırım yapmak için yeterli mali paya sahip olacak.

Birden fazla alandaki karmaşa paralel olarak büyüdükçe çoklu kriz riski de artıyor:

Eşzamanlı şoklar, birbirine derinden bağlı riskler ve aşınan dayanıklılık farklı krizlerin etkileştiği çoklu kriz riskine yol açıyor. Rapor, su savaşları, kıtlıklardan ekolojik kaynakların sürekli aşırı kullanımı, iklim krizi gibi tehlikeleri kapsayan ekolojik olduğu kadar insani bir krizi de tetikleyebilecek gıda, su ve metaller ve mineral kıtlığı merkezli olası geleceklere değiniyor.  Küresel Riskler Algı Araştırması’nı yanıtlayan beş kişiden dördü, en azından önümüzdeki 2 yıl boyunca farklı alanlarda çok sayıda birbirlerine bağlı şoklar ile çalkantılı bir gelecekten bahsediyor.

Ancak yanıt verenler genellikle uzun vadede daha iyimser. Yaklaşık beş görüşmeciden biri, önümüzdeki 10 yıl içinde yenilenmiş istikrarla birlikte sınırlı dalgalanmalar öngörüyor. Her sene olduğu gibi bu sene de küresel ve yerel risklerin değerlendirilmesinin ardından öncelikli olarak hükümetlerin politikalarının bu uyarılarca şekillenmesini ve uluslararası şirketlerin kritik konularda önlemler almasını takip eden bir sürece girmekteyiz. Kısa vadede, 2023 içerisinde yaşanacak bu katmanlı krizlerin yönetimi için kamu ve özel sektörün iş birliğine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuluyor.

Kaynak: S360 Newsletter – Sayı 221      

Paylaş
Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir