“21. Yüzyılda İnsani Gelişmedeki Eşitsizlikler” başlıklı 2019 Yılı “İnsani Gelişme Raporu” yayınlandı.
İnsani Gelişme Raporları, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) tarafından 1990 yılından bu yana başlıca gelişme sorunları, eğilimleri ve politikalarına ilişkin bağımsız, analitik ve ampirik temelli tartışmalar olarak yayınlanan küresel İnsani Gelişme Raporlarıdır.
UNDP tarafından 2018 yılı verileri temel alınarak hazırlanan; İnsani Gelişme Endeksi, Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi, Cinsiyete Dayalı Gelişme Endeksi, Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi ile Çok Boyutlu Yoksulluk Endeksi’ni içeren “İnsani Gelişme Raporu 2019” 9 Aralık 2019 tarihinde yayınlandı
2019 Yılı İnsani Gelişme Raporu; Gelirin ötesinde, ortalamaların ötesinde, bugünün ötesinde; 21. yüzyılda insani gelişmedeki eşitsizlikleri ortaya koyuyor ve bu alanda neler yapılması gerektiği konularında yol gösteriyor.
1980’lerin başında, insani gelişmenin kurucusu Hintli Prof. Amartya Kumar Sen (3 Kasım 1933 doğumlu, ekonomist. Açlık, insani kalkınma teorisi, refah ekonomisi ile yoksulluk, cinsiyet ayrımcılığı ve liberalizmin altında yatan mekanizmalar hakkındaki çalışmalarıyla refah ekonomisine büyük katkıda bulunmuştur. 1998 yılında “Refah iktisadına katkı” çalışmasıyla Nobel Ekonomi ödülü aldı). Aldatıcı biçimde kolay bir soru sordu: Neyin eşitliği? Bu soruya aynı basitlikte bir cevap da verdi: İstediğimiz geleceği inşa etmek için önemsediğiniz şeylerin eşitliği.
Sağlık, eğitim ve yaşam standartlarında önemli kazanımlar elde edilmesine, yoksulluk, açlık ve hastalıklarla mücadelede bugüne kadar görülmemiş ilerlemeler sağlanmasına rağmen, günümüzde dünyadaki pek çok insanın temel ihtiyaçları karşılanamıyor ve yeni nesil eşitsizlikler ortaya çıkıyor.
Bütün ülkelerde, pek çok insan daha iyi geleceğe sahip olma konusunda çok az imkâna sahip. İnsanların umudu, amacı veya onuru yok ve önlerine geçen ve daha çok refaha ulaşan diğer insanları toplumun dış çizgilerinden izliyorlar. Dünya genelinde pek çok insan aşırı yoksulluktan kurtuldu, ancak bunlardan daha fazlası yaşamlarını kontrol etmek için gereken ne imkânlara ne de kaynaklara sahipler. Çoğunlukla kişilerin toplum içindeki yeri hala etnik kökenleri, toplumsal cinsiyetleri veya ebeveynlerinin varlığı tarafından belirleniyor.
2019 Yılı İnsani Gelişme Raporu’nun İçeriği
- Bölüm: İnsani gelişmedeki eşitsizlikler: 21. yüzyılda değişen hedefler
- Bölüm: İnsani gelişmedeki eşitsizlikler: Birbirine bağlı ve kalıcı
- Bölüm: Gelir ve varlıkta eşitsizliğin ölçülmesi
- Bölüm: Ortalamaların ötesinde toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri: Sosyal normal ve güç dengesizlikleri arasında
- Bölüm: Antroposen’de iklim değişikliği ve eşitsizlikler
- Bölüm: Teknolojinin yakınsama ve ıraksama potansiyeli: Yapısal dönüşüm yüzyılı karşısında
- Bölüm: 21. yüzyılda insani gelişmedeki eşitsizliklerin azaltılması için politikalar: Seçeneğimiz var
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı Başkan Achim Steiner’in, 2019 Yılı İnsani Gelişme Raporu Önsüzünde yazığı açıklamalar dikkat çekicidir.
Dünyayı kasıp kavuran protesto dalgası, sağladığımız tüm ilerlemeye karşın, küreselleşen toplumumuzda bir şeylerin yolunda gitmediğinin açık bir göstergesidir.
Farklı tetikleyiciler insanları sokaklara döküyor: Tren bileti fiyatları, petrol fiyatları, siyasi bağımsızlık talepleri. Ancak bunların hepsini birbirine bağlayan, insanların eşitsizliklere karşı duydukları derin ve artan hoşnutsuzluk. Günümüzde bu huzursuzluğun nasıl ele alınacağını anlamak için, bu İnsani Gelişme Raporu’nun da kalkıştığı gibi “Gelirin Ötesine, Ortalamaların Ötesine ve Bugünün Ötesine” bakmak gerekiyor.
Eşitsizlik, sıklıkla ekonomi etrafında çerçeveleniyor ve para kazanmanın hayattaki en önemli şey olduğu düşüncesi tarafından besleniyor ve ölçülüyor.
Ancak toplumlar bu varsayımın ağırlığı altında eziliyor ve her ne kadar insanlar paralarını ceplerinde tutmak için protestolar yapsalar da, bu hikayenin baş rol oyuncusu aslında güçtür: az sayıdakilerin gücü; çok sayıdakilerin güçsüzlüğü ve insanların değişiklik talep etme konusundaki kolektif gücü.
Gelirin ötesine geçmek, yerleşik çıkarların, yani bir millet veya grubun tarihi veya kültürünün derinlerine yerleşmiş sosyal ve siyasi normların ele alınmasını gerektirecek. Bugünün ötesine bakarak, 2019 İnsani Gelişme Raporu, yeni nesil eşitsizliklerin yükselişini dile getiriyor.
Temel yaşam standartlarındaki boşluğun daralması ve aynı zamanda dünyada daha önce benzeri görülmemiş sayıda insanın yoksulluk, açlık ve hastalıktan kurtulmasıyla birlikte, insanların yakın gelecekte rekabet etmek için ihtiyaç duyacakları beceriler de evrildi.
Yükseköğrenime ve geniş bant internet hizmetine erişim gibi konularda yeni bir eşitsizlik türü oluştu. Bunlar, bir zamanlar lüks kabul edilen ama (özellikle de gittikçe artan sayıda eğitimli ve dünya ile bağlantı halindeki genç insan için yükselme imkânları barındırmayan bir bilgi ekonomisinde) rekabet ve aidiyet için kritik önem taşıyan fırsatlar.
Aynı zamanda, iklim değişikliği, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve silahlı çatışmalar da benzer temel ve yeni eşitsizlikleri yönlendirmeye ve berkitmeye devam ediyor. İnsani Gelişme Raporu’nun da ortaya koyduğu gibi, bu sistematik değişikliklerin ele alınmaması eşitsizlikleri daha da berkitecek ve az sayıda olanların gücünü ve siyasi egemenliğini sağlamlaştıracak.
Günümüzde gördüğümüz, eşitsizlikler dalgasının tepe noktası. Bundan sonra olacaklar seçimle ilgili. Eşitsizliğin doğumla başlaması, çocuklar, yetişkinler ve yaşlıların özgürlüğü ve imkânlarını tanımlaması ve yeni nesle de sızması gibi, eşitsizlikleri önlemeye yönelik politikalar da yaşam döngüsü izleyebilir. Küçük çocukların sağlığı ve beslenmesine yapılacak işgücü piyasası öncesi yatırımlardan işgücü piyasası içinde ve sonrasında yapılacak sermaye, asgari ücret ve sosyal hizmetlere yönelik yatırımlara kadar, siyasetçiler ve politika yapıcılar bir dizi seçime sahiptir ve bu seçimlerin her ülke veya grup bağlamında doğru şekilde birleştirilmesi ile eşitlik ve sürdürülebilirliğe yapılacak yaşam boyu yatırımlar ortaya çıkacaktır.
Bu seçimlerin yapılması insani gelişmenin karmaşıklığıyla başa çıkma konusunda bir bağlılık ile yani ülkeler ve toplumların Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarını gerçekleştirmelerine yardım etmek için sınırları zorlamak ile başlıyor.
Bu, hizmet ettiğimiz 170 ülke ve bölge ile birlikte Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’nın kalbinde yer alan misyondur.
İnsani gelişmede yaşanan eşitsizlikler nasıl giderilecek.
İnsani gelişmede yaşanan eşitsizlikler, 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündem’ine ulaşılmasının önünde engeldir. Bunlar yalnızca gelir ve varlık açısından eşitsizlikler ile ilgili değil. Yalnızca tek bir boyuta odaklanan özet eşitsizlik ölçümleri kullanılarak açıklanmaları da mümkün değil. 22. yüzyılı görecek insanların imkânlarını şekillendirecekler. Dolayısıyla insani gelişmedeki eşitsizliklerin incelenmesinin gelirin ötesine, ortalamaların ötesine ve bugünün ötesine geçmesi ve beş temel mesaj ortaya çıkarması gerekiyor.
Birincisi, çoğu insanın insani gelişme alanındaki asgari başarılar tabanının üstüne çıkabilmesine karşın, eşitsizlikler hala yaygın.
İkincisi, 20. yüzyılın çözülmemiş eşitsizliklerinin çoğunun azalmakta olmasına karşın, insani gelişmede yeni nesil ağır eşitsizlikler ortaya çıkıyor.
Üçüncüsü, insani gelişmedeki eşitsizlikler yaşam boyunca birikebiliyor ve bu sıklıkla derinlerdeki güç eşitsizlikleri tarafından artırılıyor.
Dördüncüsü, insani gelişme taleplerindeki eşitsizliklerin değerlendirilmesi bir ölçüm devrimi gerektiriyor.
Beşincisi, 21. yüzyılda insani gelişmedeki eşitsizliklerin giderilmesi, ekonomik güçteki dengesizlikler yerleşik siyasi hâkimiyete dönüşmeden şimdi harekete geçersek mümkün.
2019 Yılı İnsani Gelişme Endeksi’nde sırlamaya giren ülkeler
İnsani Gelişme Endeksine göre listenin en üst sıralarında; 0,954’lük değerle Norveç ilk sırada yer aldı Bu ülkeyi, 0,946’lık İsviçre izledi. 0,942’lik değerle İrlanda, 0,939’luk değerle Almanya ve Çin’in Hong Kong Özel İdari Bölgesi izledi.
Listenin en altında yer alan ülkeler ise 0,377’lik değerle Nijer, 0,381’lik değerle Orta Afrika Cumhuriyeti, 0,401’lik değerle Çad, 0,413’lük değerle Güney Sudan ve 0,423’lük değerle Burundi olarak sıralandı.
Türkiye 189 ülke arasında 59’uncu oldu.
Türkiye’nin 2018’deki İnsani Gelişme Endeksi değeri 0,806 olarak hesaplandı. Bu değerle Türkiye, 189 ülke arasında 59’uncu oldu ve ilk “çok yüksek insani gelişme” kategorisinde yer aldı. Türkiye, bir önceki listede 64’üncü olmuş ve “yüksek insani gelişme” kategorisine girmişti. Bu dönemde, en yüksek insani gelişme kategorisindeki ülkelerin ortalama endeks değeri 0,892, Avrupa ve Orta Asya ülkelerinin ortalama endeks değeri ise 0,779 olarak hesaplandı.
Türkiye son 28 yılda önemli gelişme kaydetti. Türkiye’nin 1990’da 0,579 olarak hesaplanan endeks değeri, 2018 yılında 0,806’ya çıktı. Toplamda yüzde 39,4’lük artış gösterdi. Türkiye’de 1990-2018 döneminde beklenen yaşam süresi 13,2 yıl, ortalama öğrenim süresi 3,1 yıl ve beklenen öğrenim süresi 7,5 yıl arttı. Ülkede kişi başına brüt gelir aynı dönemde yaklaşık yüzde 122,1 yükseldi. İnsani gelişme dağılımındaki eşitsizlikten arındırılmış endekste ise Türkiye’nin değeri endekslerinin dağılımındaki eşitsizliğe bağlı olarak yüzde 16,2’lik bir kayıpla 0,675’e düştü.
Türkiye, kadın ve erkek kazanımları arasındaki eşitsizliklerin insani gelişmede yarattığı kaybı ortaya koyan endekse göre, 2018’de 0,305’lik değerle 162 ülke arasında 66’ncı sırada yerini aldı.
Kaynakça ve Detaylı Bilgi için;
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) web sitesi ve yayınları