23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı

Sevgili Gençler ve Güzel İnsanlar,

23 Nisan Bayramı, Türkiye’yi kurtaran insanların ilk bayramıdır! Kurtuluş savaşını yapan ve sonra Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuran Büyük Millet Meclisi, 1921 yılında bir yasa çıkarır, “23 Nisan’ın Milli Bayram Adına Dair Kanun”! Bu yasa sadece, 23 Nisan 1920’de kurulan Meclisin kuruluşunu kutluyordu!

O Meclis, 1 Kasım 1922 Tarihinde de “Saltanatı kaldırdı ve Egemenlik Milletindir” ilkesini, yeni Devlet’in temel ilkesini ilan etti! İşte, o zaman ki Türkçesiyle o gün; “Hakimiyet-i Milliye Bayramı” olarak kutlanmaya başlandı!

1927 yılın da ise, “Himaye-i Etfal Cemiyeti=Çocuk Esirgeme Kurumu”; Atatürk’ün himayesinde düzenlenen Çocuk aktiviteleriyle, 23 Nisan günü de, “Çocuk Bayramı” olarak da kutlanmaya başlandı! 1935 yılına gelindiğinde, bu 3 kutlama, 23 Nisan gününe getirilerek birlikte kutlanmaya başlandı!

Böylece, her 23 Nisan’da Ulus olarak; “Egemenliğimizi”, “T.B.M.M.’nin Kuruluşunu” ve hem de “Çocuklarımızın Bayramını” kutlamaktayız.

Sabrınıza sığınarak, sizi bu bayramları bize hediye eden kuşaklara götürmek istiyorum.

Onları yetiştiren okullar, Padişah II. Mahmut zamanında kuruldu! Devlet örgütünün yenilenmesinde, askerinden tut, eğitimine kadar batılı devletler, özellikle Fransa örnek alındı!

Ayrıca; kanlı bir şekilde Yeniçeri ocağı kaldırıldı! Asakir-i Mansure-i Muhammediyye (Türkçesi: Muhammed’in zafer kazanmış orduları) adıyla yeni bir ordu kuruldu!

İlköğretimi zorunlu hale getirerek, bugünkü ilkokula denk Rüştiye okulları kuruldu.

Avrupai tarzda eğitim vermek amacıyla İstanbul’da, Türkiye‘nin ilk modern Tıp Okulu olan “Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane” ve modern anlamda ilk harp okulu olan “Mekteb-i Harbiye” kuruldu.

Kıyafet Nizamnamesi ile sarık, kavuk ve biniş giyilmesi yasaklanıp, ceket, pantolon ve fes giyilmesi kuralı getirildi!   

1831 yılında Modern anlamda ilk nüfus sayımını gerçekleştirildi! ilk “Posta Teşkilatı” kuruldu! 

Ve Osmanlı tarihindeki ilk resmi Türkçe gazete olan “Takvim-i Vekayi” yayımlandı.

Hükümet teşkilatı diyebileceğimiz, bir başbakanlık ve bakanlıklar kuruldu! Hatta, Danıştay’ın, Yargıtayın ilki diyebileceğimiz “Meclis-i Vala” gibi oluşumlar kuruldu!

Bu örgütlenmeler ve okulların açılması Tanzimat döneminde de devam etti!  “Mülkiye Mektebi, Tapu Kadastro Teşkilatı ve şehirlerde İdadi’ler (Liseler) kuruldu”

Osmanlıyı yıkılmaktan kurtarması ümidiyle, yatılı okullarda, vatan sevgisi ve Türk’ lük şartlanmasıyla, Türk kökenli bu çocuklar özel olarak yetiştirildi!..

Osmanlı, dünya savaşından yenik çıkmıştı!.. Sevr denilen bir antlaşma, üzerinde konuşmak değil, imzalanmak üzere önümüze konulmuştu!

Bunu, Dr. Cemil Topuzlu Paşa hatıratında, Paris’te karşılaştıkları faciayı anlatırken;

“Sevr’de sanık muamelesi görüyorduk. Elinde bir tomar kağıtla ayağa kalkan Klemenso; “Efendiler siz savaşa nedensiz girdiniz. Çanakkale’yi yıllarca kapattınız, savaşın dört yıl uzamasına, milyonlarca insanın ölmesine neden oldunuz. Bundan dolayı bugün size teklif etmekte olduğumuz antlaşma şartları çok ağırdır. İçindeki maddeleri asla görüşmeyeceğiz ve kesinlikle tartışmayacağız. Onların bir kelimesini bile değiştirmeyeceğiz. Bütün halinde ve aynen, birkaç gün içinde inceledikten sonra kesinlikle kabul etmenizi istiyoruz” dediğini ve bu arada Venizelos’la, Nubar Paşa’nın keyiften kıs, kıs güldüklerini görünce, oturduğu yerde titremeye ve ter dökmeye başlar. Artık, idam hükmümüzü almış bulunuyorduk” diye yazmaktadır!

Rıza Tevfik ise; “Bizlere ağız açmak yasaktı. Sadece imzalamak düşüyordu” diye özetler!

Osmanlının son döneminde kurulan bu okullarda yetiştirilen gençlerin büyük bir kısmını, Birinci Dünya Savaşında Çanakkale’de, Arap topraklarında şehit vermiştik!

Hayatta kalabilenler, Anadolu’da ümitsiz bir kavgaya giriştiler!.. Zaten, savaşın içinde büyümüşlerdi!.. Başka yapabilecek ne vardı ki!.. Tek hedefleri, Misak-i Milli sınırları içinde yaşayan insanlarda ulus bilinci yaratarak, yeni bir Türk devleti kurmak!.. Ve o kuşak bunu başardı!.. Kökümüz nereden gelirse gelsin, Türk Milleti’nden biri olduğumuza, onlarla inandık…  Onlardan biri hep;

Türk Milleti zekidir!.. Türk Milleti çalışkandır!..

Türk gençliğinin elinde tuttuğu meşale, müspet ilimdir!..

Bunları söyleye, söyleye bizi Türk kimliği içinde bütünleştirdi, birleştirdi!

  • Doğmalardan arınmış akla onlarla ulaştık.
  • İnsanın ve insan haklarının önemini onların inşa ettiği Üniversitelerde öğrendik,
  • Aydın kafanın, “Evrende hiçbir şeyin ve varılan sonuçların mutlak ve değişmez olmadığını bilecek, hiçbir sonuca asla iman etmeyecek, her sonuç belki değişebilir diye düşünüp tekrar deneyecek kadar özgür ve engin düşünebilen bireylere varmak olduğunu” onlardan öğrendik,
  • “Düşünebilmenin enginliğinin ve Evrimin sonsuzluğunun” farkına vardık…

Eğer, bu gün Ayvalık’ta, Çeşme‘de, Urla’da, Bodrum’da ve İstanbul Boğazı’nda kalamarı, karidesi meze yapıp, yiyebiliyorsak, Türkiye sınırları içerisinde rahatça yaşayabiliyorsak bunu Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasına ve Cumhuriyeti kuranlara borçluyuz!.

Kurtuluş Savaşı’ndan yenik çıksaydık, biz Türk’ler, balığı Tuz Gölü’nde görürdük!..

“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız kutlu olsun! Nice, 23 Nisanlara! 

Sağlıkla, dostlukla kalın…

Yazar Önder Limoncuoğlu, İzmir, 23 Nisan 2020

Not: Hukuk İnsanı Önder Limoncuoğlu 29 Ocak 2022 tarihinde vefat etmiştir. Kendisini sevgi ve saygıyla anıyoruz.

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir