3 Mayıs Dünya Astım Günü “Astımda Doğru Bilinen Yanlışlar”

3 Mayıs Dünya Astım Günü “Astımda Doğru Bilinen Yanlışlar”

Astım ve diğer alerjik hastalıkların sıklığı Dünya’da ve ülkemizde giderek artmaktadır. Çocuklarda görülen kronik hastalıkların en başında astım yer almaktadır.  Dünya’da 300 milyon kişinin astımlı olduğu tahmin edilmektedir.

Astımın çok sık görülmesi nedeniyle farkındalığının artırılması amacıyla her yıl Mayıs ayının ilk Salı günü “Dünya Astım Günü” olarak kutlanmaktadır. Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği olarak bu günde çeşitli etkinliklerin yanında hekim ve hastalara yönelik bilgilendirme toplantıları yapılmaktadır.

Astım, genetik yatkınlık ve çevresel faktörlerin etkisi ile ortaya çıkmaktadır. Ebeveynlerde alerjik hastalık bulunması çocuklarda astım gelişme riskini artırmaktadır. Çevresel faktörler olarak alerjenler, sigara dumanı, hava kirliliği ve beslenme alışkanlıkları astımın gelişmesinde etkili olmaktadır. Ev tozu akarları, polenler, hayvan tüyleri, küf mantarları ve hamamböceği gibi alerjenlere karşı duyarlılık astımlı hastalarda çok sık görülmektedir. Yaşadığımız ortamlarda rutubet ve küf olması, sigara dumanına özellikle gebelikte ve erken çocukluk döneminde maruz kalınması astım gelişimi için önemli bir risk faktörüdür.

Astımlı hastalarda havayolları mikrobik olmayan iltihaplanma nedeniyle aşırı duyarlı olup uyaranlara (alerjenler, hava kirliliği, vb) karşı aşırı yanıt vermektedir. Tetikleyici olarak kabul ettiğimiz alerjenler, enfeksiyonlar, egzersiz, sigara dumanı ve hava kirliliği astım semptomlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Astım hastalığının bulguları öksürük, nefes darlığı ve hışıltıdır. Bu şikayetlerin uzun sürmesi veya tekrarlaması halinde hastanın astım olabileceği mutlaka düşünülmelidir. Astımda görülen öksürük, inatçı, tekrarlayan, gece ve sabaha karşı daha da belirginleşir ve uykudan uyandırabilir.

Astım hastalığı kronik olup hasta ve hekim işbirliği ile hastalığın kontrolünün sağlanması mümkündür. Tedavinin hedefi astım semptomlarının iyi kontrolü ve bireyin normal günlük aktivitelerin yapılabilmesidir. Astım krizlerinin olmaması, acil başvurularının olmaması, gece ve gündüz semptomlarının kaybolması ve hastanın günlük aktivitelerini zorlanmadan yapması astım kontrolünün temel göstergeleridir.

Astım hastalığı, semptomların şiddetine ve solunum fonksiyon testlerine göre farklı şiddette olabilir. Semptomların artması yani ağırlaşması ise astım krizi olarak adlandırılmaktadır.

Alerjisi olan bir hastanın alerjenlerden korunması, sigara dumanına maruz kalınmasının engellenmesi, grip aşısının her yıl yapılması, aşırı kilolardan kaçınılması ve ilaçların düzenli ve doğru kullanımı önemlidir. Astım tedavisinde kullanılan ilaçların büyük bölümü solunum yolu ile alınmaktadır.  Bu ilaçların doğru teknikle kullanımı hastalığın kontrolü için çok önemlidir. Unutulmaması gereken en önemli konu ise tedaviye uyumun bozulması (ilaçların yanlış teknikle ve düzensiz kullanılması) hastalığın kontrolündeki başarısızlıklarımızın en önemli nedenidir.

Astım kronik bir hastalık olduğu için bu sorunların aşılması ancak iyi bir hekim ve hasta işbirliği ile sağlanabilir. Hastanın/ailenin eğitimi ve hekim ile iyi işbirliğinin kurulması astım kontrolünün sağlanmasının en önemli basamağıdır. Bu işbirliğinin sağlanması ve hastanın eğitimi için tüm imkanlar kullanılmalıdır. Bu sayede astım daha kolay bir şekilde kontrol altına alınabilir.

Astımlı hastaların daha rahat yaşam sürmesi için toplumumuza ve yönetimlere de büyük görevler düşmektedir. Dumansız hava sahası projesi bu konuda atılmış en önemli adımlardan biridir. Diğer yandan çocuklarımızın okul/kreşlerinde gerekli düzenlemelerin yapılması ve hastalık konusunda farkındalığın artırılması ile daha iyi hedeflere ulaşılabileceğine inanıyoruz.

Sonuç olarak astımlı hastalarımız yaşamlarını istediği şekilde sürdürebilir. Astım buna engel değildir. Astımdan korkmayın, aksine barışık olun.

3 Mayıs Dünya Astım Günü Astımda Doğru Bilinen Yanlışlar”

Astım ile İlgili “Astımda Doğru Bilinen Yanlışlar” Yaşam Kalitesini Düşürüyor

Prof. Dr. Adile Berna Dursun

Kronik bir hastalık olan astım, her yaştan bireyi etkileyebiliyor. Genetik ve çevresel faktörlerin ortaya çıkmasında etkili olduğu astım hastalığının uygun tedavilerle mutlaka kontrol altında tutulması gerekiyor. Hayat kalitesinin ciddi oranda düşmesine neden olan astımın ciddiye alınmaması ise hastalığın tedavisini olumsuz yönde etkiliyor.  Her yıl Mayıs ayının ilk haftası kutlanan “Dünya Astım Günü” nün bu yılki konseptinin “Astımda Doğru Bilinen Yanlışlar” olduğunu belirten Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Erişkin Alerji Bölümü’nden Prof. Dr. Adile Berna Dursun, bu hastalıkla ilgili toplumda var olan yanlış inanışlar hakkında bilgi verdi.

Sadece kuru öksürük de astım belirtisi olabilir

Bronşların yani hava yollarının mikrobik olmayan iltihabi durumu olan astım hastalığında şikayetler bazen çok şiddetli, bazen de çok az olabilir. Astım hastalığının seyrinde dalgalanmalar olması önemli bir özellik olarak karşımıza çıkmaktadır. Genellikle öksürük, nefes darlığı, hırıltılı solunum, göğüste baskı hissi gibi belirtiler gösteren astım hastalığında, zaman zaman sadece kuru öksürük de görülebilmektedir. Yani belirtilerin hepsinin bir arada olması gerekmemektedir. Bu belirtilerin tekrarlayıcı nitelikte olması, tetikleyicilerle karşılaşıldığında meydana gelmesi, gece özellikle sabaha karşı uyandırması ve kendiliğinden veya ilaç alındığında düzelmesi astım hastalığını akla getirmektedir.

Yanlış bilgiler hastalığın tedavisini engelliyor 

Toplumda yaygın olarak görülen hastalıklardan biri olan astım ile ilgili doğru bilinen yanlışlar, bir yandan uygulanması gereken tedavinin aksamasına neden olurken, diğer yandan da hastaların iş, okul ve sosyal yaşantılarını olumsuz olarak etkilemektedir. Halk arasında astım hastalığı ile ilgili doğru bilinen yanlışlar şu şekildedir:

1.YANLIŞ: “Astım sadece çocukluk çağında görülür: Doğru bilinen yanlışlardan bir tanesi astımın sanki sadece çocukluk çağında görüldüğü ve bir daha ortaya çıkmayacağıdır. Astım çocukluk, süt çocukluğu, okul çağı, ortaokul, lise, üniversite, genç erişkin, orta yaş, ileri yaş hatta geriatrik yaşta bile ortaya çıkabilen ve tekrarlayabilen kronik bir hastalıktır.

2.YANLIŞ: “Her astım, alerjik astımdır”: Alerji ve astım birbiriyle en çok karıştırılan rahatsızlıklardır. Alerji dışarıda vücudumuza ait olmayan bir takım maddelere karşı oluşturduğumuz bağışıklık yanıtıdır. Astım hastalarının sadece bir kısmı alerjiktir. Alerjik olmayan astım da bulunmaktadır. Çocukluk çağı astımlılarının 4/3’ü alerjik astım olmaktadır. Yaş ilerledikçe alerjik astım oranı yarı yarıya düşmektedir. Öte yandan, birey obezse ve sigara içiyorsa bu kadar net ayrım yapılamayabilir.

3.YANLIŞ: “Astım hastalığı bulaşıcıdır”: Astım bulaşıcı bir hastalık değildir, mikrobik olmayan iltihabi bir durumdur. Astım sadece bireyin kendisine etki etmektedir.

4.YANLIŞ “Astım hastalığına çevresel faktörler neden olur”: Astım, genetik özelliği de olan bir hastalıktır. Ailede astım varlığı çocuklarda astım olma ihtimalini artırır. Yani ebeveynlerden birinde varsa, çocuklarda da yüzde 30-35 astım görülebilir. Her iki ebeveynde birden astım varsa, çocuklarında bu oran yüzde 70’e çıkar. Astım hastalarında genetik olan yatkınlık, çevresel faktörlerin etkisiyle gelişir.

5.YANLIŞ: “Astım hastaları spor yapamaz”: Astım hastaları spor yapabilir. Hatta astım hastalarının spor yapması için teşvik edilmesi gerekir. Çünkü spor bütün bedensel iyilik ve kaslar için gereklidir. Sadece soğuk hava, derin dalma ve paraşüt gibi yüksekten atlama sporları önerilmez. Astım hastası olup çok üst düzey spor başarılarına imza atmış isimler de bu örnekler arasında yer almaktadır.

6.YANLIŞ: “Astım hastaları gebelik döneminde ilaçlarını kesmelidir”: Astım hastaları gebelik döneminde hemen ilaçlarını kesme eğilimine girmektedir. Bu istenilen bir durum değildir. Aksine gebelik döneminde astım ilaçlarının asla bırakılmaması gerekir. İlacın bırakılması astımın kötüleşmesine, nefes alma sorununa, dolayısıyla bebeğe oksijen gitmemesine ve bebekte gelişim geriliği gibi bir takım anomalilere, erken doğuma, düşük doğum ağırlığına ve akciğerlerinin gelişmemesi gibi durumlara yol açabilir. Gebelik döneminde güvenle kullanılabilen astım ilaçları bulunmaktadır. Anne adaylarının bu dönemde mutlaka astım hastalığını takip eden hekimleri ile irtibatta kalmaları gerekmektedir.

7.YANLIŞ: “Astım hastaları normal doğum yapamaz”:Astım hastası olan anne adaylarının mutlaka sezaryen ile doğum yapmaları gerekmemektedir. Astım hastası olan gebeler normal doğum yapabilir. Doğumun şeklinin nasıl olacağına, takibi yapan hekim ile birlikte karar verilir.

8.YANLIŞ: “Koronavirüs döneminde astım ilaçları kesilmelidir”:Gebelik döneminde ilaçlar nasıl kesilmiyorsa, Covid-19 döneminde de astım ilaçlarının kesinlikle kesilmemesi gerekiyor. Astım hastaları tedavilerini mutlaka düzenli olarak almalıdır.  Astım hastalığının koronavirüse yakalanma açısından risk faktörü olmadığı, pandeminin bir yıllık veri birikimlerine göre bilinmekle beraber; astımı kontrol altında olmayan, ilaçlarını düzenli almayan astım hastalarının Covid-19 enfeksiyonunu daha ağır geçirme ve ölme riskinin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır.

9.YANLIŞ: “Kortizon içeren astım ilaçları yan etki gösterir”:Halk arasında kortizona karşı bir korku bulunmaktadır. Astım tedavisine nefes açıcı denilen sprey yani inhaler cihazlarla başlanır. Bu cihazlarla ilaçlar çok küçük dozlarda verilebildiği için özellikle de kortizon içeren ilaçlar bu yolla kullanılır. Usulüne uygun ve düzenli kullanımda inhalasyon yoluyla kortizonun kilo aldırma, katarakt yapma, iştahı artırma gibi etkileri görülmez. Sadece usulüne uygun kullanılmayan inhaler ilaçlar ses kısıklığı ve ağız içinde pamukçuk oluşumuna neden olabilir.

10.YANLIŞ: “ Astım ilaçları bağımlılık yapar”:Kronik bir hastalık olduğu için astım hastalarının sürekli tedavi alması gerekir.  Tansiyon hastaları nasıl aldıkları ilaca bağımlı olmuyorsa, astım hastalarının kullandığı ilaçlar da bağımlılık yapmaz.

Kaynak:

Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Basın açıklaması

Memorial Ankara Hastanesi Göğüs Hastalıkları ve Erişkin Alerji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adile Berna Dursun’un yazısı

Paylaş
Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir