30 Kilometrelik Kumaş ve Maske Hikâyesi… Prof. Dr. Hüsnü Göksel!!!
Salgın, insanlığa yeni şeyler öğretti. Maske de günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçası oldu. Oysa biz maskeyi hastanelerde doktorlarda, hemşire ve diğer sağlık görevlilerinde görüyorduk. Merak ediyorsunuz, acaba bu maske, doktorların ameliyatta giydikleri önlükler nasıl geldi? Maske takılmasına, ameliyat önlükleri giyilmesine kimin öncülük ettiğini merak ederken Aysun Öner’in Kilit Yayınları’ndan çıkan “Bir Cumhuriyet Aydını: Prof. Dr. Hüsnü A. Göksel” kitabı geldi.
Hüsnü Göksel, ABD’de bulunduğu dönemde Türkiye’ye tıp adına neler götüreceğini düşünüyordu. Ameliyat öncesi hazırlık işlemleri de bunlardan biridir. O zamana kadar Türkiye’deki hastanelerde doktorun bir gömlek giyip kolları sıvaması, hastanın bir örtüyle örtülmesi, aletlerin bir yerde kaynatılması, sonra başka bir hastada kullanılmak üzere bir solüsyona konulması hazırlık için yeterli sayılan işlemlerdi. Ameliyat sırasında hocanın sigara içmesi, o gidince asistanların da içmeleri yadırganan bir durum değildi. Ameliyathane, tel takılmış bir pencereden havalandırılıyordu.
“Ankara’ya Gidiyoruz”
Amerika’da ise çarşaftan giyime, her şey sterildi. Tüm giysiler ve ayakkabılar değiştiriliyor, galoşlar giyiliyor. Hemşirelerle iletişimi çok iyi olan Hüsnü Göksel bunların nasıl hazırlandığını öğrenmek ister. Her şeyi öğrenir. Ameliyata hazırlık bölümünün başhemşiresine gider sonra. Eskimiş, atılacak olanlardan; maske, üst giyim, hasta giysisi ve yatak örtüsü alır. Bunları paket edip evine götürür ve karısına “Selma hazırlan, Ankara’ya dönüyoruz!” der. Hemen de gelirler.
Amerika’dan gelirken ameliyathanede hekimlerin ve hastaların giyeceği giysilerin, kullanılacak örtülerin örneklerini alıp getirmişti ama bunun uygulamasına nasıl geçilecekti? O günkü konumu ve ilişkileri nedeniyle üniversitede, Sağlık Bakanlığı’nda ve Sosyal Sigortalar Kurumu’nda sözü geçer bir durumdaydı. Ameliyathane “dekorasyonu ve aksesuarlarıyla” ilgili düşüncesini bu kurumların yönetimlerinde olanlara kabul ettirdi, sözler aldı. Fakat nereden bulunacaktı o kadar kumaş, bulunsa da nerede diktirilecekti?
Bu konuyu, geçmişe dayalı dostluğu bulunan Prof. Dr. Yüksel Bozer’e açtı. Bozer “Bizim Yağmur bu işi halleder” dedi. Yağmur Bey, Yüksel Bozer’in yeğeniydi. Sümerbank Genel Müdür Yardımcısı’ydı. Birlikte Sümerbank’a gittiler. “Bize şu kumaştan, şu renkten lazım” dediler. “Kaç metre?” diye sorunca Hüsnü Bey “30 kilometre” dedi. Yağmur Bey, “Yanlış mı duydum” dercesine baktı. Sonra konuyu açtılar. Yağmur Bey “Bütün fabrikayı durdurup bunu yaptıracağım” dedi. Gerçekten de Sümerbank fabrikalarından birinde günlerce, haftalarca bu yeşil pamuklu kumaşlar dokundu. Parası nereden çıkacaktı henüz bu bile belli değildi.
Kumaşlar hazırlanıp depoya konunca Hüsnü Bey kalkıp Yardımsevenler’e gitti. Ayrıntılarıyla anlatınca herkesin yardım edeceği görüşündeydi. Öyle de olur. Yardımsevenler Derneği’nin atölyelerinde bunlar dikilir. En büyük zorluk ise maskelerin hazırlanması aşamasında ortaya çıktı. Bizde ameliyatlarda maske yerine o dönemde tülbent gibi bir şey takılıyordu. Hüsnü Bey’in getirdiği maskeyi sökerler; içinden bir filtre çıkar. Pazen gibi bir kumaştandır. Haydi şimdi pazen ara! Nereden bulunur? Çarşı pazar dolaşırlar. Giderler en sonunda Ulus-Çıkrıkçılar Yokuşu’na. Orada bulunan tüm pazen toplarını satın alırlar.
O Gün, Bugün
Yıl 1961, Bülent Ecevit Çalışma Bakanı’dır. Hüsnü Bey ona da gider. Heyecanla konuyu açar ama bakanlığın Sağlık Müdürü “Biz daha iyisini biliriz!” havasındadır. Bu yüzden oradan eli boş dönecektir. Ancak Sağlık Bakanlığı’nda müsteşar olan Prof. Dr. Nusret Fişek bu konuda Hüsnü Bey’in arkasında durmuş, bu giysileri ve örtüleri, Türkiye’nin bütün hastanelerine göndermek üzere almıştır…
Erzurum’da Tıp Fakültesi açılacağı zaman hazırlık yapmak, eksiklikleri belirlemek üzere bir asistan gönderilir. Orada depoları açtırdığında bu ameliyat giysilerini ve takımları gördüğü zaman sevinç gözyaşları döktüğünü dönüşünde anlatacaktır. Artık devlet hastanelerinin yanında tüm üniversite hastanelerine de ulaşmıştır bu hizmet. İşte o gün bu gündür Türkiye’deki bütün hastanelerde bu yeşil ameliyat giysileri, maskeler ve takımlar kullanılıyor.
Bu Hocalar Artık Yok. Belki Hiç Olmayacak da. Ne Mutlu Bizlere ki Onlardan Ders Gördük, Bilgi ve Görgü Edindik.
Kaynakça: Saygı Öztürk’ün Köşe yazısı, Sözcü Hafta sonu, 9.10.2020