7 Nisan Dünya Sağlık Günü: Daha adil, daha sağlıklı bir dünya inşa etmek
Dünya Sağlık Örgütü; 7 Nisan 1948 yılında resmi çalışma hayatına başladı. 1948’de Birinci DSÖ Genel Kurul (Asamblesi) Toplantısında; DSÖ’nün kuruluşunu kutlamak için bir Dünya Sağlık Günü oluşturulması çağrısında bulundu. 1950’den beri Dünya Sağlık Günü her yıl 7 Nisan‘da farklı bir tema ile kutlanmaktadır. Her tema DSÖ’nün şu anki öncelikli alanını yansıtır. Gün, 7 Nisan’ın çok ötesinde devam eden uzun vadeli savunuculuk programları başlatmıştır.
Dünya Sağlık Günü, temel halk sağlığı sorunlarına odaklanmak için dünya çapında bir fırsattır. Türkiye’nin de üyesi bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi Üye Devletleri’nden ve seçilen tema konularındaki faaliyetleri ve analizleri vurgulayarak katkıda bulunur ve DSÖ, Ülke Ofisleri, politika yapıcılar ve diğer paydaşlar arasında temaya dikkat çekmek ve tartışmayı teşvik etmek için özel etkinlikler düzenler.
2021 Yılı 7 Nisan Dünya Sağlık Gününde;
COVID-19 tüm ülkeleri sert bir şekilde etkilediği, ancak etkisi zaten savunmasız olan topluluklar üzerinde en sert olduğu bir yaşanıyor. Bu gruplar hastalığa daha fazla maruz kalıyor, kaliteli sağlık hizmetlerine erişme olasılığı daha düşük ve pandemiyi kontrol altına almak için uygulanan önlemlerin bir sonucu olarak olumsuz sonuçlar yaşama olasılığı daha yüksek görülüyor.
Bu eşitsizlikler yeni değil. Dünya ortalama sağlık seviyelerinde ve ortalama yaşam süresinde iyileşmeler ve erken ölüm oranlarında düşüşler görse de, bu kazanımlar uluslar içinde ve arasında toplumun farklı kesimlerinde eşit olarak paylaşılmadı. Hayatın ilk yıllarından sonuna kadar her yaşta da farklılıklar görülmektedir.
DSÖ olarak, bunu sadece haksızlık değil, önlenebilir bir durum olarak görüyoruz. Bu nedenle Dünya liderlerini, herkesin sağlığa elverişli yaşam ve çalışma koşullarına sahip olmasını sağlamaya çağırıyoruz. Aynı zamanda, liderleri sağlık eşitsizliklerini izlemeye ve tüm insanların ihtiyaç duydukları zaman ve yerde kaliteli sağlık hizmetlerine erişebilmelerini sağlamaya çağırıyoruz.
Kanıtlar tüm toplumlar nezdinde açıktır: hem kızlara hem de erkek çocuklara hayata eşit derecede iyi bir başlangıç sağlamak ve yaşamları boyunca sağlığı ele almak, günümüz toplumunun ve gelecek nesiller için refah, gelişme, sürdürülebilirlik ve dayanıklılık için çok önemlidir.
Dünya Sağlık Örgütü, tüm üye devletleri ve liderlerini;
- Daha adil, daha sağlıklı bir dünya için kampanyaya katılmalarını,
- Sağlık eşitsizliklerini sona erdirmek için birlikte çalışılmasını,
- Herkes için sağlığı destekleyin: Herkes güvende olana kadar kimse güvende değildir mesajını göz önünde tutmalarını öneriyor.
Dünyanın Hemşirelik Durum Raporu 2020
DSÖ, 7 Nisan 2020 Dünya Sağlık Günü’nün en önemli mesajı olan Dünyanın ilk Hemşirelik Raporu yayınlanmıştı. Rapor, hemşirelik iş gücünün küresel bir resmini sunacak ve sağlık ve refahı iyileştirmek için bu iş gücünün katkılarını optimize etmek için kanıta dayalı her şeyi planlamayı destekleyecektir. Rapor, veri toplama, politika diyalogu, araştırma ve savunma ve gelecek nesiller için sağlık iş gücüne yatırım gündemini belirleyecek. Ebelik işgücü ile ilgili benzer bir rapor da 2021’de yayınlanacaktır.
“2021 Yılı Sağlık Çalışanları Yılı” olarak ilan edildi.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın önerisi doğrultusunda 2021 Yılı DSÖ’nce, Sağlık Çalışanları Yılı olarak ilan edilmiştir. 2021’in bir günü değil, 2021 yılı sağlık çalışanlarına adanmıştır. Yıl boyunca, bu kapsamda Dünya ölçeğinde birçok etkinlik gerçekleştirilecektir.
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, Türkiye olarak sürece en aktif katkıyı verme kararlılığındayız. Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası platformlarda, fikir, proje ve etkinliklerle sürecin savunucusu ve bir yürütücüsü olmaya devam edeceğiz. Sağlık çalışanlarının saygınlığını, mesleklerinin manevi statüsünü insanlık vicdanıyla etik sorumluluk gereği daha da yüceltmeye çalışacağız” dedi.
Dr. Fahrettin Koca, Türkiye’nin salgın sürecinde 158 ülkeye koruyucu ekipman, tanı kiti ve solunum cihazlarını da içeren yardımlarda bulunduğunu; DSÖ’nün de içinde olduğu 14 uluslararası kuruluşla iş birliği yaptıklarını belirterek, “Bu süreçte 20 ülkenin Sağlık Bakanıyla birebir görüşme yaptığını ve Koronavirüs Bilim Kurulu’muzun da 13 ülkeyle tecrübelerini paylaştığını” kamuoyuna açıklamıştır.
DSÖ ve Avrupa Birliği İşbirliğinde “Uluslararası Pandemi Antlaşması”
DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhonam Ghebreyesus ve Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, gelecekte yaşanabilecek pandemilere karşı işbirliğinin geliştirilmesi için 30 Mart 2021 tarihinde “Uluslararası Pandemi Antlaşması” çağrısında bulundu.
Uluslararası Pandemi Antlaşması’nın arkasındaki ana fikir, COVID-19’un ortaya çıkardığı boşlukların sistematik olarak ele alınması ve mücadelenin elbirliği ile yapılmasıdır. Bu antlaşma, Uluslararası Sağlık Tüzüğünün uygulanmasını güçlendirecek ve en önemlisi, uluslararası işbirliği ve dayanışma için bir çerçeve sağlayacaktır.
Gelecekte yaşanabilecek salgınlar ve farklı acil durumlara karşı gelecek nesilleri koruyacak daha sağlam bir uluslararası sağlık mimarisi inşa edebilmeyi umduğunu kaydeden AB Konseyi Başkanı Charles Michel, “Bugün uluslararası bir pandemi antlaşması için çağrıda bulunuyoruz. Bu antlaşmada ana hedefimiz, gelecekte yaşanabilecek salgınlara ilişkin daha iyi tahminlerde bulunmak ve salgınları önlemek için kapsamlı bir yaklaşım geliştirmek. Küresel kapasiteler ile dayanıklılığı güçlendirmek, tıbbi çözümlere adil erişim sağlamak ve uluslararası uyarı sistemleri, veri paylaşımını ve en son tıbbi araştırmaları desteklemek” ifadelerini kullandı.
Dünya Sağlık Gününe nasıl gelindi? Tarihsel Süreç Nasıl Oluştu?
Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
23 Temmuz 1851’de Paris’te toplanan Uluslararası Sağlık Konferansı ile Uluslararası Halk Sağlığı Çalışmaları başlamıştır. Bu konferansa katılan 12 ülkeden birinin de Osmanlı İmparatorluğu olması dikkat çekicidir. Toplantıya katılanlar; ”deniz ulaşımı, karantina kurallarını saptayıp, Akdeniz ticaret ve gemiciliğini geliştirmek ve aynı zamanda halk sağlığını korumak” amacı ile altı ay süren çalışmalar sonucu 137 maddelik bir Uluslararası Sağlık Tüzüğü oluşturmuştur. Anılan Tüzük, geçirdiği değişim dönüşümlerle, 7 Nisan 1948 tarihinde resmi olarak çalışmaya başlayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ nün çatısı altında yeniden yapılandırılmış ve günümüze kadar geçerliliğini sürdürmektedir.
1851-1900 yıllarına egemen olan halk sağlığı çalışmalarının ekonomik sömürünün kolaylaştırılması ve salgın hastalıklar gibi zararlı yan etkilerden arındırılması amacında olduğunu görüyoruz.
1902 yılında Washington’da kurulan Tüm Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO)’ nden başka dört bölgesel sağlık örgütü daha vardır. Bu bölgesel örgütler, daha sonra DSÖ Bölge Bürolarının çekirdeklerini oluşturacaktır.
1903 yılında Paris’te, 13. Uluslararası Sağlık Konferansı “Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu” açılması kararını vermiştir. 1907’de Roma’da hayata geçen, merkezi Paris’te olan, Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu (OIHP) I. Dünya Savaşına dek çalışmalarını sürdürmüş ve aşağıdaki konuları ağırlıklı olarak ele almıştır.
· Hastalıklar konusunda uluslararası iletişim
· Tüberküloz, Tifo, Menenjit,
· Vektörlerin kontrolü,
· Atıkların zararsızlaştırılması,
· İçme suyu ve gıda hijyeni
· Serum ve aşıların standartlaştırılması,
· Lepra ve tüberkülozun bildirimi zorunlu hastalıklar haline getirilmesi.
Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu daha çok Avrupa’nın sorunları ile ilgilenen bir kuruluş olmuştur.
I. Dünya Savaşında (1914-1918) yaşamını yitiren 17-18 milyona yakın insan ölümünün yanı sıra toplumsal acılardan biri de, kaçınılmaz olarak salgın hastalıklardı. 1918-1919 yıllarında İspanyol gribi adıyla anılan salgında 20-50 milyondan fazla insan yaşamını kaybetmiştir. Yine aynı dönemde Sovyetler Birliği’nde 1919 yılında 1.600.000 Tifüs Vakası bildirilmiş ve 3 milyon kişi tifüsten ölmüştür.
Dünya Ulusları ortaya çıkan sağlık sorunlarının büyüklüğü karşısında yeniden düşünmek ve harekete geçmek durumundaydı. Toplumsal acıların, kaosların insanlara öğrettiği belki de en önemli şey örgütlenme gereksinimidir. Toplumsal acıların üstesinden gelmenin, yinelenmesinin önüne geçmenin en önemli yollarından biri olarak karşımıza çıkan dayanışmanın, örgütlenmenin en geniş çapta olanı 1919 yılında şimdiki Birleşmiş Milletler’ in öncüsü olan Milletler Cemiyeti (MC) kurulmuştur. MC Uluslararası Sağlık Örgütlerini kendi çatısı altında olmasını öngörmektedir (Madde.24). Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu (OIHP)’nda etkin olan A.B.D. buna karşı çıkmıştır. 30 yıl boyunca Milletler Cemiyeti Sağlık Komitesi Cenevre’de OIHP ise Paris’te zaman zaman işbirliği yapmakla birlikte çalışmalarını ayrı ayrı sürdürmüşlerdir.
Milletler Cemiyeti Sağlık Komitesi yalnızca salgın hastalıklarla ilgili değil;
· Biyolojik Standardizasyon,
· Halk Sağlığı Eğitimi,
· Kırsal Sağlık Koşullarını Geliştirme,
· Konut Sorunlarının Çözümü
· Beslenme ….konularında çalışmalar yapmıştır.
1923 Yılında Sıtma Komisyonu kuruldu ki; bu hastalığın yalnızca ülkelerarası geçişi ile ilgili değil, ülke içindeki kontrol çalışmalarında da öncü olmuştur. Ülkemizdeki cumhuriyet Döneminde bu konudaki başarılı çalışmalar, Toplum Sağlığına önemli katkılarda bulunmuştur.
II. Dünya Savaşı (1939-1945) sonrası 80-85 milyon insanın yaşamını yitirdiği, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Dünya’da savaş sonrası çok büyük sıkıntılar yaşandığı; ekonomik krizlerin had safhaya geldiği, milyonlarca insanın evsiz, barksız, yetim ve öksüz kaldığı bilinmektedir. Sorunlara çare bulunması için II. Dünya Savaşında galip gelen büyük devletlerin yetkilileri (Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün izlediği akılcı politikalar doğrultusunda Türkiye, II. Dünya Savaşına girmemiştir. Dünya’da bu savaşı en az kayıpla atlatan ülke olmuştur.) uluslararası işbirliği ve dayanışmayı yeniden gündeme getiren bir etki yapmış, 24 Ekim 1945 tarihinde, San Francisco’da kurulan Birleşmiş Milletler (BM) gerçekleştirdiği ilk genel kurul toplantısında; Çin ve Brezilya delegelerinin bir “Uluslararası Sağlık Örgütü” kurulması amacıyla toplantı düzenlenmesi önerisi oy birliği ile kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantıyı hazırlamak için 15 kişilik teknik komite oluşturmuş, 19 Haziran-22 Temmuz 1946 tarihleri arasında, New York’ta düzenlenen “Uluslararası Sağlık Konferansı” nda, BM’ye üye 51 ülkenin temsilcileri ile FAO, İLO, UNESCO, OIHP, PAHO, Kızılhaç, Dünya İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Rockefeller Vakfı gözlemcileri DSÖ Anayasasını oluşturup, geçmiş dönemlerde sağlık alanında kurulmuş tüm Sağlık Kuruluşlarını feshedip, DSÖ Kurucu Anlaşmasını imzalamışlardır. Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı 26 ülkenin DSÖ Anayasasını onaylaması 7 Nisan 1948’de tamamlanmıştır. DSÖ Sağlığı ”Yalnızca hastalık ve sakatlık olmayıp, insanın bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali “ olarak tanımlayan DSÖ Anayasası’nın yürürlüğe girdiği 7 Nisan Dünya Sağlık Günü olarak kutlanmaktadır.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Sağlık ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
Osmanlı Padişahı Abdülmecid’in onayı ile 1839 yılında, veba salgınına karşı karantina önlemleri alınması amacıyla Akdeniz Bölgesi İstanbul Üst Sağlık Konseyi kurulmuştur. Bu Konsey’e bağlı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na dağılmış 63 Sağlık Büroları kendi bölgelerinde karantina kurallarının uygulanmasını denetliyor ve Konsey’e haftalık raporlar yolluyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ev sahipliğinde, Padişah Abdülaziz zamanında, 1866 yılında “3. Uluslararası Sağlık Konferansı” İstanbul’da yapıldı ve salgın hastalıklara karşı önemli tedbirler alındı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlığa verdiği önem çok büyük ve anlamlıydı. Daha Cumhuriyet kurulmadan 3 Mayıs 1920 tarihinde Mustafa Kemal Başkanlığında toplanan Büyük Millet Meclisi 11 Bakanlıktan oluşan ilk Kabineyi 3. Sayılı yasa ile yayınlamış ve ilk Sağlık Bakanı Dr. Adnan Adıvar olmuştur. 10 Ekim 1921 tarihinde Dr. Refik Saydam, 24 Aralık 1921 tarihinde de Dr. Rıza Nur Salık Bakanı olarak görev yapmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Cumhuriyet Döneminin ilk Sağlık Bakanı 30 Ekim 1923 tarihinde tekrar Dr. Refik Saydam olmuş ve Sağlık Bakanlığı görevini 25 Ekim 1937 tarihine kadar üç dönemde toplam 14,5 yıl sürdürmüştür.
1920-1938 yılları arasında sağlık alanında birçok yeni düzenlemeler yapılmıştır. O dönemin koşulları dikkate alındığında bu düzenlemelerin yapılmasındaki amaç;
- Savaş sonrası sorunların çözülmesi,
- Nitelik ve nicelik açısından sağlık personelinin desteklenmesi,
- Merkezden köylere doğru bir yapılanma tesisi,
- Koruyucu sağlık hizmetlerini yaygınlaştırılmasıdır.
Bu dönemde başlatılan özellikle sıtma başta olmak üzere, sifilis, trahom gibi bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak gerçekleştirilen dikey örgütlenme bugün de devam etmektedir.
Dr. Refik Saydam döneminde; Koruyucu ve Tedavi Edici Sağlık hizmetlerini bir arada ülkeye yayabilmek için büyük uğraş vermiştir. Sağlık alanında tüm temel yasalar çıkarılmıştır. Bu yasalar arasında halen günümüzde de yürürlükte olan 6 Mayıs 1930 tarihinde çıkarılan 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’dur. 309 Maddeden oluşan Kanunun temelinde Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün kadim bilgisi yatmaktadır.
4. Dünya Sağlık Asamblesi tarafından 1951 yılına kabul edilen Uluslararası Hıfzıssıhha Tüzükleri’ nin sonrasında, 1969 yılında, 6 adet “karantinaya alınabilir hastalığı” kapsayan Uluslararası Sağlık Tüzüğü kabul edilmiştir. Anılan Tüzük 1973 ve 1981 yıllarında değiştirilmiştir ve kapsanan hastalıkların sayısı altıdan üçe düşürülmüştür (sarıhumma, veba ve kolera) ve çiçek hastalığının küresel olarak yok edilmesini içermektedir.
DSO Sekretaryası tarafından DSO Üye Devletleri, uluslararası örgütler ve diğer ilgili ortaklar ile yakın işbirliği içerisinde ve şiddetli akut solunum sendromunun yarattığı acil durumun da ivmesi ile revizyon üzerinde kapsamlı bir ön çalışmanın sonrasında (21. Yüzyılın ilk küresel halk sağlığı acil durumu), Dünya Sağlık Asamblesi Hükümetlerarası Bir Çalışma Grubunu 2003 yılında kuruldu. Bu grup Tüzüğün incelenmesi ve Sağlık Asamblesine Tüzüğün bir taslak revizyonunu sunmaları için tüm Üye Devletlerin gerekli değişimleri yapmaları sonuç, 23 Mayıs 2005 tarihinde Cenevre’de toplanan, 58. Dünya Sağlık Asamblesi tarafından kabul edildi ve Tüzük 15 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girdi.
Çin’in Wuhan kentinde 12 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan ve 5 Nisan 2021 tarihi itibariyle DSÖ’ne üye 194 Devletin tamamına yayılan yeni koronavirüs (Covid-19 ) toplam vaka sayısı 132 milyonu ve yaşamını kaybedenlerin sayısı da 2 milyon 870 bini geçmiştir. Türkiye’de ise toplam vaka sayısı 3 milyon 530 bini, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 32 bin 456’yı bulmuştur. İşte tüm bu salgınla mücadele 1851 yılından günümüze 170 yıllık birikimle oluşturulmuş ve geliştirilmiş, Dünya Sağlık Örgütü’nün kurumsal sorumluluğunda yürütülen “Uluslararası Sağlık Tüzüğü“ ile Ülkemizde 1930 yılında yasalaşan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu kapsamında mücadele edilmektedir.
Toplumların, bugün geldiği bilimsel ve teknolojik düzey binlerce acılarla ve çabalarla elde edilen küçük buluşların birikimidir. O halde bulunduğumuz noktada sağlık bilimlerinin insanları esenlik içinde yaşatmaları beklenmektedir. Günümüz toplumlarını umarsızca sıkıntılara sokan yeni salgınlar var şimdi. Bunların en başında belki de kötü yönetim geliyor. Daha sonra Kötü Çevre Koşulları ve belki kirli Teknolojinin ve Kimyasalların neden olduğu kanser, AİDS, halen fazla olan Ana ve çocuk ölümleri, kazalar, yeniden hortladığı söylenen tüberküloz tam anlamı ile kontrol edilemeyen nüfus artışı, bunca bilinene karşın çözümlenmemiş sıtma, yanlış-kötü beslenme ve sonuçları…. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Ancak hedefimiz bu listeyi daha da kısaltmak olmalıdır. Bunun için yüzyıllar süren çabalar sonucu elde edilen sağlık bilimi kazanımlarının gelişmekte olan ülkelere çok kısa sürede mal edilmesi elbette olanaklı değildir. Ancak; toplumların sağlık düzeyini daha da yükseltmek için multidisipliner bir yaklaşım ve Sağlık Eğitimi, elimizdeki en iyi olanak diye düşünüyoruz.
Yazar Bekir Metin, Ankara, 7 Nisan 2021
Kaynakça:
7 Nisan Dünya sağlık Günü Videosu – Youtube
1) DSÖ Avrupa Bölge Ofisi web sitesi – World Health Day 2021 – building a fairer, healthier world, Erişim: 6 Nisan 2021
2) DSÖ Cenevre Merkezi Basın açıklaması, 30 Mart 2021
3) “Küresel Salgın Hastalıklar ve Uluslararası Sağlık Örgütlenmeleri – Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkileri” Kitabı, Yazarı Bekir Metin, Temmuz 2020, Sonçag Matbaası, Ankara
4) Prof. Dr. Nevzat Eren, “Çağlar Boyunca Toplum, Sağlık ve İnsan”, Somgür Yayıncılık, 1996, Ankara
5) A. L Eslie Banks & J. A. Hislop, “Sağlık ve Hijyen”, 1967, Ankara
6) Bekir Metin ve Sevim Tezel Aydın, “Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İle İlişkiler”, S.B.Yayını,1997, Ankara
7) Dr. Taciser Ulaş, “Merhaba Sivil Toplum”, Helsinki Yurttaşları Derneği-10.
8) “Avrupa Sağlık Reformu Mevcut Strateji Analizleri” DSO, T. C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü Yayını, 1998, Ankara
9) Prof. Dr. Rahmi Dirican & Prof. Dr. Nazan Bilgel, “Halk Sağlığı” (Toplum Hekimliği) II. Baskı, Uludağ Üniversitesi, 1993
10. Wilson G.Smıllıe, “Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı”, Çev.: Dr. Hamdi Dilavergun, 1948, İstanbul