Avrupa Birliği Bakış Açısıyla AB-Türkiye Sağlık İlişkileri

Avrupa Birliği Bakış Açısıyla AB-Türkiye Sağlık İlişkileri

Avrupa Birliği Bakış Açısıyla AB-Türkiye Sağlık İlişkileri

AB vatandaşları, sağlık ile ilgili giderek büyüyen sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır: Nüfusun yaşlanmasıyla birlikte ortaya çıkan demografik eğilimler hastalık şekillerini değiştirip AB sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliği üzerinde baskı oluştururken, iklim değişikliği de yeni bulaşıcı hastalık şekillerini beraberinde getirmektedir.  Buna ek olarak salgınlar ve büyük ölçekli fiziksel ve biyolojik vakalar da sağlık üzerinde önemli tehditler oluşturma potansiyeline sahiptir.

AT Sağlık Politikasının stratejik amacı sağlığın korunmasını teşvik etmek, vatandaşları tehlikelerden korumak ve sağlık sistemlerinin sürdürülebilirliğini desteklemektir.

Bu sebeple AB sağlık politikası, sağlığı yaşam boyunca desteklemek üzere tasarlanmış olup sağlık sorunlarını ve engelleri genç yaşlarda önlemeye çalışmakta ve sağlık konusunda sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkan adaletsizliklerle mücadele etmektedir.

Buna aşağıda belirtilen hususlar dâhildir:

  • Bilimsel risk değerlendirme, salgın hastalıklara ve biyolojik terörizme karşı hazırlıklı bulunma ve müdahale yoluyla emniyeti ve güvenliği geliştirme ve vatandaşları sağlık tehditlerine karşı korumak, belirli hastalık ve koşullardan kaynaklanan risklerle başa çıkma stratejileri gibi kavramları kullanarak emniyeti ve güvenliği artırmak,
  • Kötü beslenme, fiziksel aktivite, alkol, uyuşturucu ve tütün tüketimi, çevresel riskler gibi hususları da kapsayan kilit konuları ele alarak sağlıklı yaşamı destekleyen eylemleri teşvik etmek ve zararlı davranışları azaltmak,
  • Nakil hususları da dahil olmak üzere kan, doku, hücre ve organlar üzerinde çalışma yapma ve bireysel bakım, palyatif bakım ve belirli hastalıkların tedavisi üzerine odaklanmak.

AB’nin Türkiye’ye “sağlığın korunması” için verdiği destek büyük ölçüde risk değerlendirmesi, salgın hastalıklara karşı hazırlıklı olunması ve müdahale, belirli hastalıklar ve koşullardan kaynaklanan risklerle başa çıkma, nakil hususları da dâhil olmak üzere güvenli kan, doku, hücre ve organ tedariki açısından kaliteli bakım hizmetlerine erişim ve toplum temelli akıl sağlığı hizmetleri gibi hususlar çerçevesinde vatandaşların sağlık tehditlerine karşı korunması amacıyla sağlık sisteminin kapasitesinin artırılmasına odaklanmaktadır.

Çevre (ör. Güvenli içme suyu), tüketicinin korunması ve iç piyasa (ör. Tıbbi ürünlerin düzenlenmesi, hayvanlardan kaynaklanan hastalıklar, gıda güvenliği) ve ulaşım (ör. Yolların güvenliği) gibi alanlarda yapılan projeler göz önünde bulundurulduğunda, AB tarafından verilen yardım çok daha büyük ölçeklidir.

Türkiye’de Sağlık Alanında Yapılan ve Sürdürülen Projeler

IPA kapsamındaki destek sağlık alanı kapsamaktadır. Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele, aşılar için kalite kontrol testlerinin geliştirilmesi ve gönüllü kan bağışını desteklemek için projeler bulunmaktadır. Avrupa Birliği, sağlık alanında da birçok projeye destek veriyor.

Okullardaki Belirli Sağlık Risk Unsurlarının Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Edilmesi

Okullar, çocukların zamanlarının büyük bir kısmını geçirdikleri yer, alışkanlıklarının oluşması ve fiziksel gelişimlerinin tamamlanmasında da en önemli aşamalardan biridir. Çocukların sağlıklarının ve sosyal gelişimlerinin teşvik edilmesinde okullar uzun zamandır önemli bir yere sahiptir. Örneğin; Dünya Sağlık Örgütü, çocuklukta ve hamilelikte zayıflık, güvensiz cinsel ilişki, yüksek tansiyon, tütün ve alkol bağımlılığı, güvensiz su, temizlik koşulları ve hijyen, yüksek kolesterol, kapalı alanlara katı yakıtların dumanlarının ulaşması, demir eksikliği ve aşırı kiloluluk/obezite gibi önemli sağlık risklerinin, bunlara sebep olan eğitimle ilgili, sosyal, ekonomik ve politik koşulların değiştirilmesi çabalarına okulların dahil edilerek önlenebileceğinin altını çizmektedir.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu projenin amacı, bütünsel ve sistematik bir biçimde, alkol ve madde bağımlılığına, obeziteye ve okullardaki hijyen koşullarına odaklanarak gençler arasındaki sağlık risk faktörlerinin ele alınmasıyla daha sağlıklı bir nüfus için önleyici bir programın desteklenmesidir.

Projenin faydalanıcıları olan Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının önlemler için atacağı kritik adımlar, izleme çabalarının artırılmasını, önleyici faaliyetlerde daha iyi koordinasyon sağlanmasını ve özellikle müdahalelerle ilgili planlamalar ve bilgi paylaşımlarıyla ilgili platformların daha iyi yapılandırılmasını içermektedir.

Okul seviyesinde, mevcut e-okul veri tabanı sistemine risk faktörlerini izleyecek yeni bir modül eklenerek hedefler gerçekleştirilecektir. Ayrıca, merkezi bir kuruma ve 81 ildeki kurumlara yıllık raporlar ve faaliyet planlarına dayalı olarak belirli sağlık risk faktörlerine karşı önlemler almaları konusunda sorumluluk verilecektir. On ildeki 200 okulda, sağlıklı bir okul modeli için pilot uygulama da yapılacaktır.

Öğretmenler, sağlık personeli, politika yapıcıları, öğrenciler ve aileleri için kapsamlı bir eğitim ve bilinçlendirme programı da geliştirilecektir. Tartışma forumu, bilgi içeren belgeler ve çocuklar için tasarlanmış faaliyetlerden oluşan kullanıcı dostu bir internet sitesi kurulacaktır.

Gençler Arasında Gönüllü Kan Bağışının Teşvik Edilmesi

Geçiş Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma

Kan nakli, hayat kurtarmakta ve sağlık koşullarını iyileştirmektedir, ancak kan nakli bekleyen birçok hasta zamanında güvenli kana ulaşamamaktadır. 2007 yılında, Türkiye’deki ortalama kan bağışı oranı, 1000 kişi başına 10-19,9 ünite oranı ile 1000 kişi başına 38,1 ünitelik ortalama bağış oranına sahip gelişmiş ülkelerin oldukça aşağısında kalmıştır. Hastanelerdeki kan merkezlerinde mevcut kanın büyük bir bölümünü, bulaşıcı hastalık riskinden dolayı Dünya Sağlık Örgütü tarafından güvensiz olarak kabul edilen, değişim bağışlarından (replacement donation) gelen kanlar oluşturmaktadır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Proje, ilk ve orta okul öğrencilerini güvenli kan tedarikinin sağlık açısından önemi konusunda bilgilendirerek, onların gelecekte gönüllü ve düzenli kan bağışçıları olmalarını sağlamayı hedeflemektedir. Bu sayede, en güvenli kan bağışı tipi olan, gönüllü ve ücretsiz kan bağışları ile düzenli kan tedariki sağlanacaktır.

İlk adım, gönüllü kan bağışının önemi konusunda kamu bilincinin artırılmasından oluşmaktadır. Bu amaçla, ilk ve orta okul müfredatları, kan tedariki ve kan bağışı konularını içerecek şekilde yeniden gözden geçirilecektir. Yeni eğitim materyalleri, her seviyeden farklı yaş gruplarına hitap edecek kitapçıklar ile oyunlar ve farklı sunumlar içeren CD’lerden oluşacaktır.

85’e yakın kan toplama ekibi, 81 ildeki 500 okulda pilot kan bağışı etkinlikleri gerçekleştirecektir. Ebeveynler de çocuklarına rol modeli oluşturmaları açısından kan bağışı yapmaları konusunda teşvik edilecektir. Kan bağışı konusunda en başarılı 3 okula, kampanyanın sonunda özel bir törende ödül verilecektir.

Sağlık Bakanlığı ve Türk Kızılayı personeli, basın ve halkla ilişkiler kampanyalarında aktif rol oynayarak, kan bağışını ülke çapında teşvik edebilmek için bölgesel kan bankası sistemleri ve projenin iletişim stratejisi konularında eğitim alacaktır.

İnsan Dokularının ve Hücrelerinin Tıbbi Alanlarda Kullanımındaki Kalite ve Güvenlik Standartlarının Artırılması

AB’ye katılım anlaşması koşullarına göre Türkiye’nin, hematopoetik kök hücre nakli konusundaki AB mevzuatına uyması ve mevzuatı uygulaması gerekmektedir. Bu projeden önce Türkiye’deki nakil merkezlerinin, kapasitelerinin yalnızca %45’ini gösterebildikleri görülmüştür. Organizasyon, koordinasyon ve merkezler arası veri akışı eksikliği ciddi bir sorun olmuştur. Kalite kontrolü, standardizasyon ve uluslararası akreditasyonun yeterli olmamasının yanı sıra nakil endikasyonlarının da tek tip olmadığı görülmüştür. Ayrıca, yaklaşık 2000-3000 hastanın hematopoetik kök hücre nakli beklediği durumda, merkezlerin dağılımı ülkenin ihtiyaçlarını karşılamamaktadır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Projenin amacı, başta hematopoetik kök hücre nakli olmak üzere, insan doku ve hücrelerinin tıbbi kullanımının kalite ve güvenlik standartlarını, AB gereklilikleriyle uyumlu hale gelecek şekilde artırmaktır.

Bu proje kapsamında, Sağlık Bakanlığına bağlı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğüne ilave mevzuat hazırlanması amacıyla, Türkiye’deki mevzuatın sistematik incelemesinin yapılması için teknik yardım sağlanacaktır.

Dahası, veri toplama sistemlerinin güçlendirilmesinin yanı sıra kemik iliği merkezlerinde, doku tipleme laboratuvarlarında ve kordon kanı bankalarında uluslararası standartların karşılanması için, personel ve profesyonellere yönelik müfredat ve eğitim modülleri geliştirilecektir.

Bu müdahalelerle, hematopoetik kök hücrelerin temini, bağışı, tedariki, test edilmesi, işlenmesi, korunması, saklanması, nakliyatı, dağıtımı, emplantasyonu ve nakli ile bağlantılı usul ve uygulamaların geliştirilmesi beklenmektedir.

Organ Bağışının Teşviki

Organ nakli alanında kaydedilen hızlı gelişmeler, son 10-20 yılda insan organlarının organ naklinde kullanımını artırmıştır. AB, “hepimiz potansiyel bağışçılarız” felsefesiyle, bağışların artması ve gelişmesi için çalışmıştır.  Ancak, ihtiyaçlar yapılan bağış sayısını aşmaktadır.  2007 yılında, Türkiye’deki kadavra bağış oranı milyonda 3,1 oranı ile milyonda 17,8 olan AB ortalamasının oldukça altında kalmıştır.   Türkiye’deki düşük bağış oranlarının sebepleri arasında bağışçı tespitindeki problemler, profesyonel eğitim eksikliği, ailelerin bu konuda pek rıza göstermemesi ve yetersiz mevzuat bulunmaktadır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Projenin genel hedefi, özellikle kadavra organ bağışının artışı ile ilgili olarak, genel sağlık alanındaki AB düzenlemelerinin uygulanması ve bu düzenlemelere uyum sağlanmasıdır.

Bu hedefe ulaşmak için, organ bağışlarında ve nakillerinde, kaliteli ve güvenli standartlar oluşturmak için Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne yardım sunulması gerekecektir.

Öngörülen faaliyetler arasında, mevcut yasaların sistematik ve detaylı analizi ve Türkiye’yi, nakli planlanan insan organlarının kalitesi ve güvenliği ile ilgili 2008 AB direktifi ile uyumlu hale getirecek mevzuatın hazırlanması bulunmaktadır.

Projenin bir parçası olarak yapılan analiz çalışmasının bulguları sonucunda, aralarında anestezistler, nörologlar, sinir cerrahları, yoğun bakım ünitelerinde görevli doktorlar ve organ nakli koordinatörlerinin bulunduğu sağlık personeline eğitim verilecektir. Eğitimlerde bağışçı tespiti, beyin ölümü teşhisi, bağışçı yönetimi ve organ uygunluğu, potansiyel organ bağışçılarının ailelerine yaklaşım ve yasal, etik ve dini hususlar konularının ele alınması beklenmektedir.

Başka bir faaliyet ise, nakil bekleyenler listesi, yapılan nakil sayısı ve tarihleri, reddetme hayatta kalma oranları, nakil türleri, hastaların ve bağışçıların doku ve kan grupları ve hastaların nakil sonrası durumları gibi organ naklini kapsayan her konuda veri toplanmasına odaklanılmasıdır. Projenin, insan organı bağışı ve nakli kalitesini ve güvenliğini artırması beklenmektedir.

Engelli Ayrımcılığı ile Mücadele

Türkiye’de, 8.5 milyon (nüfusun yaklaşık %12’si) engelli yaşamaktadır. Bu rakam zihinsel engelli, fiziksel engelli (ortopedik, duyma ve görme bozuklukları) ve kronik zihinsel hastalık sahibi insanları kapsamaktadır. Türkiye’de ayrımcılığın önlenmesi adına yürürlükte olan bir kaç yasaya rağmen, engellilerin büyük bir kısmı sosyal tutumlar, resmi politikalar ve fiziksel bariyerler sebebiyle ötekileştirilmektedir. Engelli kişileri güçlendirmenin ve onlara evlerinde, toplumda ve iş yerlerinde birer vatandaş olarak sorumluluklarını yerine getirme olanağı sunmanın anahtarı bu engelleri kaldırmaktır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu proje, Türkiye’de engellilere yapılan ayrımcılıkla mücadele için stratejiler belirlemeyi ve bu alanda bilgili ve kanıta dayalı politikalar geliştirmeyi amaçlamıştır.

Bunun için iki temel faaliyet yürütülmüştür. Öncelikle, Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü (TODAİE) tarafından engelli kişilerin ayrımcılığa ve buna maruz kaldıkları iş ve çalışma hayatları, sağlık hizmetleri ve eğitim gibi farklı alanlara bakış açıları üzerine saha çalışması yapılmıştır. Bu çalışma ayrıca engellilerin siyasi eğilimleri, adalete erişimleri, sosyal aktivitelere katılımları, toplumsal entegrasyon ve bilgiye erişim ile ilgili deneyimlerine de yönelmiştir. Çalışmaya katılanlara, ayrımcılıkla başa çıkmak için hangi yöntemleri kullandıkları ve mevzuat ve destek mekanizmaları hakkındaki bilgileri sorulmuştur.

Ülkede türünün tek örneği ve en kapsamlısı olan anketi Engellilere Ayrımcılıkla Mücadele sempozyumu izlemiştir. İlgili bütün kamu kuruluşlarının ve sosyal tarafların katıldığı etkinlik, anketin sonuçlarının paylaşılması ve başta istihdamda eşit muamele direktifi olmak üzere AB politikaları ve mevzuatı hakkında bilinç oluşturulmasını sağlamıştır. Sempozyum, Türkiye’de engellilerin karşılaştıkları zorlukları ve bunları çözmenin yollarını belirlemiştir.

Projenin sonucu olarak, anket ve sempozyumla ilgili materyaller, ulaşılabilir formatlarda (metin, ses kaydı, broşür) yayınlanmıştır. Bunlara ek olarak, proje için bir internet sayfası oluşturulmuştur (www.ozida.gov.tr/ayrimciliklamucadele).

Bulaşıcı Hastalıkların İzlenmesi ve Kontrolü Çalışması

Üç tane AB projesinin yardımıyla, Türkiye’de Bulaşıcı Hastalıkların Gözetimi ve Kontrolü konusunda ulusal kapasite ve yasal çerçeve, AB direktifleriyle uyumlu hale getirilmiştir. Projeler, personelin salgın hastalıkların bildirimi, araştırılması ve laboratuvar tanısı konularında büyük ölçekli eğitimi aracılığıyla ulusal uygulamalı epidemiyoloji eğitim programının ve sürdürülebilir laboratuvar eğitimi programının temellerini atmıştır. Türkiye’de erken uyarı ve müdahale sisteminin oluşturulması için bunların güçlendirilmesi gerekmiştir.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu projenin amacı, sağlık vakalarının ve kamu sağlığı risklerinin (bulaşıcı, kimyasal, radyo-nükleer ya da diğer tehlikeler) AB Bulaşıcı Hastalık İzleme Sisteminin ve Dünya Sağlık Örgütü Uluslararası Sağlık Tüzüğünün (IHR) şartlarıyla uyumlu bir şekilde belirlenmesi, değerlendirilmesi, raporlanması ve yanıtlandırılması için Hükümetin erken uyarı ve müdahale (EWR) sistemi geliştirmesi çabalarını desteklemektir.

Bu alanda gerçekleştirilmiş diğer projelerin üzerine ekleyerek bu proje, Sağlık Bakanlığında gerekli idari yapıların oluşturulmasını sağlamıştır. Bakanlığın Bulaşıcı Hastalıklar Gözetim ve Müdahale Birimi bünyesinde özel bir EWR ekibinin oluşturulmasıyla ulusal kapasite güçlendirilmiş ve genişletilmiştir. Belirlenen beş ilde, il EWR birimleri oluşturulmuştur ve bu, kalan 76 ilde de aşamalı olarak uygulanacaktır. Sistem, ihtiyaç duyulan personelin eğitilmesini, ilkelerin geliştirilmesini, uygulanmasını ve raporlanmasını; bilgi yönetimine, tüm gerekli oyuncuların entegrasyonuna ve onlara erişime olanak sağlamak için iletişim sisteminin oluşturulmasını gerektirmiştir.

Ulusal uygulamalı epidemiyoloji eğitim programı ve sürdürülebilir laboratuvar eğitimi programı, hastalık kontrolünde sürekli eğitimin sağlanması için tasarlanmış ve yürürlüğe konmuştur.

Mikrobiyoloji laboratuvarlarının mevcut kapasiteleri ve erken uyarı ve müdahale sistemindeki rolleri de pekiştirilmiştir. Bu iyileştirme, laboratuvarların değerlendirmelerinin geliştirilmesi, biyogüvenlik ve ulusal mikrobiyoloji standartları ile performans izleme sisteminin oluşturulması ve internet tabanlı bilgi değişim sisteminin hazırlanmasıyla sağlanmıştır. Buna ek olarak, en az 3000 uzmanın ve teknik personelin katıldığı ulusal bir mikrobiyoloji laboratuvar eğitimi programı geliştirilmiştir.

Kan Tedarik Sisteminin Güçlendirilmesi

2007 yılında Türkiye, kan tedarikinde merkezi bir sistem oluşturmak için yeni bir yasa çıkarmıştır. Hastane tabanlı bir sistemden bölgesel kan, nakil ve bağış merkezlerine dayalı merkezi bir sisteme geçişi ön görmüştür. Kan tedariki ve nakli prosedürlerinin yeniden düzenlenmesi, mevcut sistemin incelenmesini, strateji ve eylem planlarının geliştirilmesini gerektirmiştir. Ayrıca, bu alandaki AB mevzuatının benimsenmesini de gerektirmiştir.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Projenin amacı, bölgesel kan merkezlerine dayalı ulusal bir kan programı geliştirmektir. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yetkisi altındaki bu yeni hizmet; mevzuata, ulusal ilkelere, eğitimli personele ve bir veri yönetimi sistemine ihtiyaç duymuştur.

Proje; kan nakli standartlarını, kalite ilkelerini, hemovijilans sistemlerini ve kanın uygun klinik kullanımı için prosedürleri içeren kapsamlı bir durum analizi esas alınarak geliştirilen bir politika ve strateji belgesi oluşturmuştur.

Ayrıca proje, Türkiye’deki mevcut mevzuatın AB mevzuatıyla beraber incelenmesi nden sonra, yetkili bir kan makamı oluşturulması için Bakanlığa çağrıda bulunulmasını içeren önerilerde bulunmuştur.

Sonrasında, kan bankaları ve nakil sistemleri için yeniden düzenleme planı, mevcut yapıların veri tabanı oluşturulduktan sonra gerçekleştirilmiştir. Bölgesel merkezleri yönetmeleri için uzmanlardan oluşan bir komite kurulmuştur.

Sağlık Bakanlığı ve Türk Kızılayı personelinin eğitim ihtiyaçlarına yanıt vermek için kan bankaları ve kan nakli alanında 100 eğitmenlik bir havuz oluşturulmuştur. Sistemin mevcut insan kaynaklarını gerekli teknik bilgi ve beceriyle güçlendirmek için toplamda iki kurumdan 1200 personel hemovijilans ve toplam kalite yönetimi, 750 klinisyen kanın klinik kullanımı ve kan birimlerindeki 250 teknik personel de kalite kontrol üzerine eğitim almıştır. Buna ek olarak, merkezi düzeyde ve il düzeyinde görev yapacak 90 Bakanlık personeli, kan hizmetlerinde kaliteyi garanti altına almak için müfettiş olarak eğitilmiştir.

Sağlık Bakanlığı; bölgesel kan merkezleri, nakil merkezleri ve bağış merkezleri arasında düzenli bilgi akışını sağlamak için ulusal bir veri yönetim sistemi de oluşturulmuştur.

Proje, kan toplama ve kan kullanma alanlarında çalışan politika yapıcılar, araştırmacılar, savunucular ve gönüllülere değerli araçlar sunmuştur. Toplanan bilgi, politika yapıcıları, mevcut politikaları ve öncelikleri gözden geçirmeleri ve yenilemeleri konusunda yönlendirerek yeni yapısal ve yasal değişikliklerin yapılmasına ve kaynakların daha iyi bir şekilde paylaştırılmasına katkıda bulunacak ve bu sayede verimli ve güvenli kan tedarikini güvence altına alacaktır.

İnsan Aşılarının ve Serumlarının Kalite Kontrol Testlerinin Uygulanması ve Geliştirilmesi

Geçiş Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma

Tıbbi ürünler alanı da Türkiye’nin, malların serbest dolaşımı ile ilgili yasalarını AB’dekiler ile uyumlu hale getirmesi kapsamındadır. Bu alandaki baş yetkili Sağlık Bakanlığı olmakla birlikte, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) da ilgili AB mevzuatının gerektirdiği güvenlik ve tesir testlerini yapma yetkisine sahiptir. Kurumun Biyolojik Kontrol ve Araştırma Laboratuvarı, aşı testi kapasitesini artırabilmek ve aşı ve serumlar için test yöntemlerine bir standart getirebilmek için eğitime, yardıma ve ilave ekipmana ihtiyaç duymaktadır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu proje, Türk vatandaşlarının AB standartlarına uygun bir şekilde, güvenli ve etkili aşı ve serumlara erişimini artırmayı ve bu ürünlerin verimli bir şekilde ticaretine olanak tanınmasını sağlamayı hedeflemektedir.

Türkiye her yıl, kalite kontrol testlerine tabi olan 35 milyon doza yakın aşı ithal etmektedir. Dünyadaki aşıların yaklaşık %79’u Avrupa’da üretilmekte ve üretilen dozların %91’i ithal edilerek dünyanın çeşitli yerlerinde toplum sağlığına katkıda bulunmaktadır. Bu tip ürünler, piyasaya sokulmadan önce yetkililer tarafından testlere tabi tutulmakta ve satış izinleri bu testlerin sonuçlarında verilmektedir. Proje, Türkiye’ nin daha iyi bir test kapasitesi elde etmesine ve kalite kontrolünden sorumlu kamusal laboratuvar, yani TİTCK’nin altında faaliyet gösteren Biyolojik Araştırma ve Kontrol Laboratuvarını, AB Resmi İlaç Kontrol Laboratuvarı (OMCL) statüsüne getirmeye yardım etmektedir.

Proje iki unsurdan oluşmaktadır: tedarik ve eşleştirme Projenin tedarik unsuru, daha verimli iş yapabilmeleri için laboratuvarlara yeni ekipmanlar alınmasını kapsamaktadır.

İtalya Ulusal Sağlık Enstitüsü ve Bulgaristan Ulusal Bulaşıcı ve Parazitik Hastalıklar Merkeziyle beraber yürütülen eşleştirme unsuru ise, bazı teorik ve uygulamalı eğitimler ile teknik bilgi birikiminin aktarılmasından ve aşı ve serumların test edilme yöntemleri ve kalite kontrol testleri üzerine inceleme gezilerinin düzenlenmesinden oluşmaktadır.

Engelli Bireylerin Entegrasyonu

Türkiye’de, yaşamını engelli olarak sürdüren 8,4 milyon (her 8 vatandaştan biri) vatandaşın büyük bir kısmı sosyal tutumlar, resmi politikalar ve fiziksel bariyerler sebebiyle ötekileştirilmektedir. Engelli kişileri güçlendirmenin ve onlara evlerinde, toplumda ve iş yerlerinde birer vatandaş olarak sorumluluklarını yerine getirme olanağı sunmanın anahtarı bu engelleri kaldırmaktır.   AB bu sürece, engelli kişilerin insan haklarını eşit ve etkin bir biçimde kullanabilmelerini teşvik eden sivil toplum kuruluşlarına finansman sağlayarak destek olmuştur.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu projenin amacı, engellilik konusunda etkin sivil toplum kuruluşlarının çalışmalarını güçlendirmek ve bu alandaki politikalarda tam yetkiye sahip devlet kurumu olan T.C. Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı’na bağlı Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün faaliyetlerini geliştirmektir.

Bu hedefler, sivil toplum kuruluşlarındaki personelin profesyonel becerilerinin ve bilgilerinin eğitim programları ve çalıştaylarla artırılmasıyla elde edilmiştir. Dahası, engelli insanlara karşı ayrımcılıkla mücadeleye katkıda bulunan projelere finansal destek sağlanmıştır.

İdari boyutta, AB ülkelerine yapılan inceleme gezileri sayesinde engelli uzmanları dâhil olmak üzere önemli sağlık sektörü yetkililerine en iyi yöntemler konusunda eğitim verilmiştir. Bu istişarelerin sonucunda, ülkedeki engellilik mevzuatında ve Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğünün işleyişinde yenilikler yapılması konusunda öneriler sunulmuştur.

Proje ayrıca, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve ilgili sivil toplum kuruluşları arasında sivil toplum kuruluşlarının temsil ettikleri kişiler adına lobi ve savunma faaliyetlerini güçlendirmelerini sağlayan profesyonel çalışma ilişkisi oluşturmayı da amaçlamıştır.

Uyuşturucu ile Mücadelenin Güçlendirilmesi

Türkiye’nin, özellikle yasa dışı opiat ve eroin ticaretinin olduğu uyuşturucu trafiği rotasının ortasında yer alması, ülkenin uyuşturucu karşıtı çabalarını artırmasını ve AB’nin mücadeleleriyle tamamen uyumlu hale getirmesini gerektirmektedir. AB bu ilgili amaçlara, Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin (TUBİM) kurulmasını ve AB politikalarıyla uyumlu bir ulusal uyuşturucu stratejisi geliştirilmesini destekleyerek katkıda bulunmuştur. Veri toplama, analiz ve kanıtlara dayanan politikalar ve koordinasyon sadece Türkiye için değil, daha geniş bir bölge –için çok önemli bir savaş olan uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelede büyük önem taşımaktadır.

Projenin amaçları ve temel faaliyetleri

Bu projenin odağı, TUBİM’i Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezine (EMCDDA) tam katılımı konusunda hazırlamak ve Türkiye’nin uyuşturucu karşıtı mevzuatını AB şartlarıyla uyumlu hale getirmektir.

Becerilerini artırmak ve diğer yerlerdeki en iyi uygulamalar konusunda fikir sahibi olmalarını sağlamak için TUBİM yetkilileri, Almanya ve Yunanistan’daki ortak AB kurumlarıyla çalıştaylara ve inceleme gezilerine katılmıştır. Bu, EMCDDA’nın ulusal bir odağı olan TUBİM’in kurumsal yapısının güçlendirilmesini sağlamıştır.

Buna ek olarak TUBİM, ülke çapında tedavi, adli tıp laboratuvarları ve arz azaltma hususlarında veri toplama yöntemlerini geliştirmiş ve EMCDDA normlarıyla uyumlu hale getirmiştir.

Ayrıca uyuşturucu bağımlılığının önlenmesi ve azaltılması ve uyuşturucu bağımlılığına müdahale konularında uygun yöntemlerin kullanıldığı bilimsel çalışmaları teşvik etmiştir.

Dahası, STK’larının ve basının, sosyal taraflar olarak uyuşturucunun önlenmesi alanındaki sorumlulukları konusunda daha duyarlı hale gelmeleri sağlanmıştır.

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir