Avrupa Birliği Tarihçesi, Kuruluşu ve Genişlemesi, Kurumsal ve Hukuksal Yapısı ve AB’ne Üyelik

Avrupa Birliği Tarihçesi, Kuruluşu ve Genişlemesi, Kurumsal ve Hukuksal Yapısı ve AB’ne Üyelik

Avrupa Birliği Nedir?

Avrupa’da bütünleşme kavramının ve birleşmiş bir Avrupa oluşturulmasına yönelik fikirlerin ortaya çıkışı ortaçağ dönemine kadar götürülebilirse de bir proje olarak Avrupa Birliği’nin (AB) ilk adımları II. Dünya Savaşı’nı izleyen yıllarda atılmıştır.

Avrupa’da bir birliğe ihtiyaç duyulmasının nedenleri şöyle sıralanabilir:

  • Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’da kalıcı barış sağlamak
  • Savaş sonrası Avrupa’da yıkımı ortadan kaldırmak
  • Almanya ile Fransa arasındaki sorunları kalıcı çözüme kavuşturmak
  • Savaşın hammaddesi olan kömür ve çelik ürünlerini kontrol altında tutmak
  • Marshall yardımlarının etkin ve adil biçimde dağıtılmasını sağlamak
  • Sovyet tehdidine karşı bir bütünleşme oluşturmaktır.

Avrupa Birliği, ekonomik, sosyal ve siyasal hedefleri olan bir bölgesel bütünleşme projesidir. İlk başlarda ekonomik bir bütünleşme hareketi olarak başlamış ve zaman içinde gerek başka ülkelere genişleyerek gerek kendi içinde derinleşerek bütünleşmesini artırmıştır. Kuruluşundan itibaren bütünleşmenin biçimi, kapsamı ve geleceği ile ilgili çok çeşitli görüş ayrılıkları mevcut olmakla beraber, Avrupa bütünleşmesinin en başarılı örneklerinden biri olmuş ve ekonomik birleşme hareketine diğer politika ve uygulamalarıyla daha geniş boyutlar katmıştır.

AB örgütlenişi, işleyişi ve karar alma mekanizmalarıyla geleneksel uluslararası örgütlerden çok farklı bir niteliktedir. Öncelikle, AB uluslarüstü (supranasyonel) niteliği ile Birleşmiş Milletler, NATO veya Dünya Sağlık Örgütü gibi geleneksel uluslararası örgütlerden farklıdır. AB üyesi ülkeler, belli alanlarda Birlik’e yetki devretmişlerdir ve bu nedenle AB’nin üye ülkelerde doğrudan uygulanan hukuk kuralları yaratma yetkisi bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin Kuruluşu ve Genişlemesi

Avrupa Birliği’nin Kuruluşu

AB’nin temelleri 1951’de savaşın da hammaddesi olan kömür ve çelik kaynaklarının ortak işletilmesine yönelik olarak Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT)’nin kurulmasıyla atılmıştır. Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg bir araya gelerek kömür ve çelik sanayi ile ilgili konularda bağımsız ve devletler üstü bir otoriteye yetkilerini devretmişlerdir.

1957 yılında, Avrupa’daki bütünleşme süreci devam etmiş ve iki yeni Topluluk daha oluşturulmuştur: Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (EURATOM). AET, altı kurucu ülkenin aralarında bir ortak pazar oluşturma ve ekonomik alanda entegrasyon yoluyla Avrupa’da istikrarı ve refahı sağlama hedeflerinin ürünü ve aracıdır. EURATOM ise atom enerjisinin barışçıl amaçlarla kullanılmasına yöneliktir.

Bu iki Topluluk ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, Avrupa Toplulukları olarak isimlendirilmektedir. Bu Toplulukları kuran antlaşmalar ise AB hukukunun birincil kaynaklarını oluşturmaktadır. 1965 yılında imzalanan Füzyon Antlaşması “1 Temmuz 1967 tarihinde yürürlüğe giren Füzyon (Birleşme) Antlaşması ile üç ayrı Avrupa Topluluğunun (Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ve Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu) yürütme organları birleştirilmiştir.” ile üç topluluk hukuksal varlıklarını yitirmeksizin, sadece organlarını birleştirerek “Avrupa Toplulukları” adını almıştır.

Avrupa Birliği’nin Tarihçesi

Birleşmiş Avrupa fikri, bir zamanlar filozofların ve ileri görüşlü insanların düşlerinde yer alıyordu. Victor Hugo, insancıl ideallerden esinlenen barışçıl bir “Avrupa Birleşik Devletleri”ni hayal etmişti. Bu hayal, İkinci Dünya Savaşı’nın yıkıntılarından sonra Avrupa Kıtası için yeni bir umut oldu.

Savaş süresince totaliterliğe direnen insanlar, Avrupa’da Devletler arasındaki kin ve düşmanlığı son vermek, kalıcı bir barış oluşturmakta kararlıydı. 1945 ve 1950 arasında, Konrad Adenauer, Winston Churchill, Alcide de Gasperi ve Robert Schuman’ın aralarında olduğu bir grup cesur devlet adamı, ulusları yeni bir çağa adım atmaya ikna etmek için yola koyuldu. Fransız Dışişleri Bakanı Robert Schuman, başlangıçta Jean Monnet tarafından tasarlanan bir fikri ele aldı ve 9 Mayıs 1950’de Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nun (AKÇT) kurulmasını önerdi. Bir zamanlar birbiriyle savaşan ülkelerde kömür ve çelik üretimi için sorumluluk paylaşımıyla ortak bir pazar oluşturulacaktı. Pratik fakat aynı zamanda oldukça sembolik bir şekilde, savaşın ham maddeleri uzlaşı ve barışın araçlarına dönüşüyordu.

Avrupa bütünleşmesinde ilk adım, Belçika, Federal Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg ve Hollanda’nın kömür ve çelikte ortak pazar kurmalarıyla atıldı. Altı üye devlet, daha sonra Roma Antlaşması’nı imzalayarak çeşitli mal ve hizmetleri içeren ortak bir pazara dayalı Avrupa Ekonomik Topluluğunu (AET) kurmaya karar verdi. Altı ülke arasında gümrük vergileri 1 Temmuz 1968’de tamamen kaldırıldı ve 1960’larda özellikle ticaret ve tarımda ortak politikalar oluşturuldu.

Bu girişim öylesine başarılı oldu ki Danimarka, İrlanda ve İngiltere, Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılmaya karar verdi. İlk genişleme, 1973’te altı üyenin dokuza çıkmasıyla gerçekleşti. 1981’de Yunanistan AET’ye katıldı, 1986’da İspanya ve Portekiz izledi.

Avrupa’nın siyasi panoraması 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ile çarpıcı bir şekilde değişti. Bu, 3 Ekim 1990’da Almanya’nın yeniden birleşmesine, Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin Sovyet kontrolünden çıkarak demokratikleşmelerine yol açtı. Sovyetler Birliği’nin kendisi de Aralık 1991’de dağıldı.

Bu gelişmeler, Avrupa Ekonomik Topluluğu üye devletleri arasında yarım yüzyıldan fazla sürecek bir barışçıl işbirliğinin başlangıcıydı. 1992 Maastricht Antlaşması ile Topluluk kurumları güçlendirildi ve daha geniş yetkilere sahip oldu, böylece Avrupa Birliği (AB) doğdu. Yeni Avrupa dinamizmi ve kıtanın değişen jeopolitiği nedeniyle, Avusturya, Finlandiya ve İsveç, 1 Ocak 1995’te Avrupa Birliği’ne katıldı.

1990’ların ortalarında on iki ülke daha Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya, Slovakya, Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Kıbrıs ve Malta AB’ye üyelik başvurusunda bulundu.

Başvuruları kabul eden AB, aday ülkelerle katılım müzakerelerini, Aralık 1997’de Lüksemburg’da ve Aralık 1999’da Helsinki’de başlattı. Böylece Birlik, ilk kez bu denli büyük bir genişlemeye yöneldi. 10 Aday ülkenin müzakereleri 13 Aralık 2002’de Kopenhag’da tamamlandı ve bu ülkeler 01 Mayıs 2004’te Avrupa Birliği’ne katıldı.

Bulgaristan ve Romanyanın da 1 Ocak 2007’de katılmasıyla Avrupa Birliği 27 Üye Ülkeden oluşan 450 milyondan fazla vatandaşa sahip büyük bir aile oldu. Bu gelişmelerin ardından 09 Aralık 2011’de AB ve Hırvatistan liderleri katılım antlaşmasını imzaladı. Hırvatistan 01 Haziran 2013 itibariyle 28. AB Üye Ülkesi oldu.

29 Mart 2017 tarihinde Birleşik Krallık (İngiltere), Avrupa Konseyine, AB’yi terk etmeyi amaçladığını resmen tebliğ etti. O gün konuşan Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk, “Gerek Brüksel’de, gerekse Londra’da bugünün mutlu bir gün olduğunu düşünmek için bir sebep yoktur,” dedi. Tusk, 27 ülkeli topluluğun ileri dönemde yapılacak müzakerelerde “kararlı ve dayanışma içinde” olacağını da sözlerine ekledi: “Bizim amacımız bellidir: AB vatandaşlarının, işletmelerin ve üye ülkelerin üzerindeki yükü asgari düzeye indirmek.” 50. Maddenin tebliğ edilmesi, Birleşik Krallığın (İngiltere) 23 Haziran 2016’da yaptığı referandumun sonucundan sonra gerçekleşmişti. Birleşik Krallık, 31 Ocak 2020’de Avrupa Birliği’nden ayrıldı. (AB Türkiye Delegasyonu web sitesi, 25.5.2020 tarihinde alınmıştır.)

Avrupa Birliği’nin Kurumsal Yapısı

AB kurucu antlaşmalarına dayanarak oluşturulan ve zaman içinde AB’nin dinamik yapısına paralel olarak oluşumları ve yetkilerinde değişiklikler olan AB kurumları asli ve işlevsel kurumlar olarak ikiye ayrılabilir. AB’nin asli kurumları hukuk yaratma ve bağlayıcı kararlar alma yetkilerine sahip olup diğer işlevsel kurumları da Birlik’in amaç ve politikaları doğrultusunda faaliyet göstermektedirler. Tüm AB kurumları hep birlikte AB’nin, üye ülkelerin ve Avrupa vatandaşlarının menfaatlerini temsil etmektedirler.

AB’nin antlaşmalarla belirlenmiş kurumları ve bunların altında oluşturulmuş diğer kurum ve organları dışında yürüttüğü faaliyetlerle bağlantılı program ve ajansları da mevcuttur.

Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi

1974 yılından itibaren üye ülkelerin Devlet veya Hükümet Başkanları arasında görüş alışverişi toplantıları şeklinde yapılan toplantılar, 1986 yılında imzalanan Avrupa Tek Senedinde yer alan hüküm ile hukuki bir temel kazanmıştır. Avrupa Konseyi olarak da adlandırılan Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi, üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları ile Avrupa Komisyonu Başkanı’nın bir araya geldiği en yüksek politika belirleyici organdır. Haziran ve Aralık aylarında olmak üzere yılda 2 kez toplanarak

AB’nin orta ve uzun vadeli politikaları belirlenir ve toplantılar sonunda Başkanlık Sonuç (Zirve) Bildirisi yayınlanır.

Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi

Üye ülkelerin çıkarlarının temsilcisi olan ve her üye ülkenin ilgili Bakanlarından oluşan AB Konseyi, Avrupa Parlamentosu ile beraber AB’nin karar alma (yasama) organıdır. Parlamento ile karşılaştırıldığında, bazı istisnalar dışında nihai karar Konsey’e aittir. Konsey’deki her bir Bakan Hükümeti adına yetkilidir. Genellikle Dışişleri Bakanlarından oluşmakla birlikte gündemin içeriğine göre ilgili Bakanlardan da oluşur. Toplam dokuz farklı Konsey konfigürasyonu vardır: Genel İşler ve Dış İlişkiler; Ekonomik ve Finansal İlişkiler; Adalet ve İçişleri; İstihdam Sosyal Politikalar, Sağlık ve Tüketici Hakları; Rekabetçilik; Telekomünikasyon, Ulaşım ve Enerji; Tarım ve Balıkçılık; Çevre; Eğitim, Gençlik ve Kültür.

Avrupa Komisyonu

AB’nin yürütme organıdır. AB müktesebatını ve Parlamento ve Konsey tarafından hazırlanan bütçe ve programları uygulamakla yükümlüdür. Yasama sürecini başlatarak

Parlamento ve Konsey’e mevzuat önerilerini sunar. Görevi, bir bütün olarak AB’nin çıkarlarını temsil etmek ve desteklemektir. Bu nedenle, Komisyon Üyeleri ve çalışanlar ulusal hükümetlerinden bağımsızdırlar. Komisyon’da yaklaşık 25.000’den fazla memur bulunmaktadır. Komisyon Üyelerinin (komiserler) sayısı ise her ülkeden bir üye olmak üzere toplam 27 olup görev süreleri beş yıldır. Komiserlerin kendilerine hizmet eden kabineleri bulunmaktadır. Merkezi Brüksel’de olmakla beraber, Lüksemburg’da ofisleri, tüm AB üyesi ülkelerde temsilcilikleri ve dünyanın birçok başkentinde delegasyonları vardır.

Komisyon’a bağlı olarak çalışan 43 Genel Müdürlük veya servis/ofis bulunmaktadır. T. C. Sağlık Bakanlığının sıklıkla muhatap olduğu Genel Müdürlükler; Girişimcilik ve Sanayi, Çevre, Tüketicinin ve Sağlığın Korunması, İç Pazar ve Hizmetler Genel Müdürlükleridir. Diğer Genel Müdürlükler ile de dolaylı olarak ilişkiler olmaktadır.

Avrupa Parlamentosu

Avrupa Parlamentosu, AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının temsilcilerinden oluşur. 1979 yılından beri beş yılda bir doğrudan oyla seçilen Avrupa Parlamentosu üyelerinin sayısı 6. dönemde (2004–2009) 732’dir. Üye ülkeler, Parlamento’da nüfusları oranında sandalye sayısına sahiptirler. Ancak, Parlamento üyeleri mensubu oldukları ülkeden bağımsız olarak, sahip oldukları siyasi görüşlere göre Parlamento’daki siyasi grupların içinde faaliyet gösterirler.

Parlamento yasama, bütçe ve denetim yetkilerini kullanır. Yasama yetkilerini Konsey ile paylaşır. AB bütçesini onaylar. Avrupa Ombudsmanını tayin eder. Komisyon ve Konseyi denetleme yetkisi vardır. Komisyon üyelerinin atanmasını onaylar ve üyeleri istifaya zorlayabilir (gensoru yetkisi). Birliğe yeni üye alımı, ortaklık anlaşması gibi konularda Parlamento’nun onayı gerekir.

Sekretaryası Lüksemburg’da bulunan Parlamento’nun olağan aylık genel kurulu

Strazburg’da yapılır.

Avrupa Toplulukları Adalet Divanı

Avrupa Toplulukları Adalet Divanı1952 yılında kurulmuştur. AB bünyesi içinde yer alan en yüksek mahkemedir. Avrupa hukukunu gözetir ve AB hukukunu yorumlamaya münhasıran yetkilidir. Aldığı kararlara karşı temyiz olanağı yoktur. Her üye ülkeden bir yargıç 6 yıllığına göreve gelir.

Avrupa Sayıştayı

Avrupa Sayıştayı 1975 yılında kurulmuştur. Mali denetim organıdır ve AB’nin tüm gelir ve giderlerini denetler. AB genel bütçesinin uygulanmasını, Avrupa Kalkınma Fonlarını ve diğer AB kurum ve ajanslarını mali açıdan denetler.

Topluluk Ajansları

Topluluk Ajansı, AB kurumlarından farklı olarak ikincil düzenleme (genellikle tüzük) ile kurulan ve özel görevler yerine getiren bir birimdir. Ajanslar, Topluluk faaliyetlerine âdemi merkezi bir özellik katmakta, bilimsel ve teknik bilginin oluşumuna katkı sağlamakta, farklı grupları bir araya getirmek suretiyle diyalog ortamının oluşmasına katkı yapmaktadır.

AB ile ilgili çeşitli alanlarda işbirliği sağlamaya yardımcı olan Ajanslar, 1997 Lüksemburg Zirvesi’nden sonra aday ülkelerin de katılımına açılmıştır. Türkiye’nin adaylığının teyit edildiği Helsinki Zirvesi’nde ülkemizin de Topluluk Ajanslarına katılabileceği belirtilmiştir. Türkiye, Avrupa Çevre Ajansı (EEA) ile Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (EMCDDA)’ne katılmakta olup Avrupa Hastalıkların Önlenmesi ve Kontrolü Merkezi (ECDC) ile de işbirliği içinde bulunmaktadır.

Avrupa Birliği’nin Hukuksal Yapısı

AB Müktesebatı

AB’nin kuruluşundan itibaren çıkartılan ve sürekli olarak gelişen düzenlemelerin tümü “AB Müktesebatı” nı (acquis communautaire) oluşturmaktadır. AB kurucu antlaşmalarını, ikincil mevzuatı, uluslararası anlaşmaları, hukukun genel ilkelerini, üye ülkeler arasında yapılan sözleşmeleri, üye ülkelerin AB’ye katılım anlaşmalarını ve diğer AB hukuku kaynaklarını içermekte olan müktesebatın yaklaşık olarak 170 bin sayfanın üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. AB müktesebatı üye ülkeler iç hukukunun üstünde yer alır ve AB üyesi olmak isteyen ülkeler tarafından üstlenilmesi zorunludur. AB’ye katılım, birlik sisteminin ve kurumsal çerçevenin getirdiği hak ve yükümlülüklerin kabulü anlamına gelmektedir.

Avrupa Birliği Birincil Mevzuatı

AB’nin bugünkü yapısı birtakım antlaşmalar dizisi üzerine kuruludur. Bu antlaşmalar birtakım değişiklik ve iyileştirmeler yapılarak pek çok kez güncellenmiştir.

Birincil mevzuat, Topluluk hukukunun temel kaynakları olan Avrupa Topluluklarını kuran Antlaşmalar (AKÇT, AET ve EURATOM Antlaşmaları) ve bu Antlaşmaları tadil eden diğer belge ve antlaşmalardan (Avrupa Tek Senedi, Maastricht Antlaşması, Amsterdam Antlaşması, Nice Antlaşması, yeni üyelerin katılımını sağlayan Katılım Antlaşmaları) oluşmaktadır.

Paris’te, 18 Nisan 1951 tarihinde imzalanmış olan ve 23 Temmuz 1952 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Kömür Çelik Topluluğu’nu Kuran Antlaşma 23 Temmuz 2002 tarihinde sona ermiştir.

Roma’da, 25 Mart 1957 tarihinde imzalanmış olan Avrupa Ekonomik Topluluğu

Antlaşması ile birlikte Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu Kuran Antlaşma, 1 Ocak 1958 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Antlaşmalar “Roma Antlaşmaları” olarak ifade edilirler. “Roma Antlaşması” denildiğinde ise yalnızca Avrupa Ekonomik Topluluğu Antlaşması ifade edilmektedir.

Maastricht’te, 7 Şubat 1992 tarihinde imzalanmış olan AB Antlaşması, 1 Kasım 1993 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Maastricht Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu, Avrupa Topluluğu adını almıştır. Antlaşma, üye ülke hükümetleri arasında yeni işbirliği olanaklarına (savunma, adalet ve içişleri) zemin hazırlamıştır. Maastricht

Antlaşması, Hükümetlerarası işbirliğini var olan Topluluk sistemine ekleyerek, siyasi ve aynı zamanda ekonomik olan üç sütunlu yeni bir yapı ortaya çıkarmıştır. Bu yapı Avrupa Birliği adını almıştır.

Avrupa Komisyonu ve Konseyi, 08 Nisan 1965 tarihinde imzalanarak, 01 Temmuz 1967′ de yürürlüğe giren Füzyon Antlaşması ile kurulmuştur.

Tek Senet, Lüksemburg ve Lahey’de imzalanarak, 01 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe girmiş ve İç Pazar’ın gerçekleşmesi için gerekli olan düzenlemeleri sağlamıştır.

Amsterdam Antlaşması, 2 Ekim 1997 tarihinde imzalanarak, 1 Mayıs 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. AB ve AT Antlaşma maddelerini yeniden numaralandırarak, değişiklikler getirmiş olup bu antlaşmaların konsolide halleri de Amsterdam Antlaşmasına eklenmiştir.

Nice Antlaşması 26 Şubat 2001 tarihinde imzalanmış ve 01 Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Nice Antlaşması ile AB Antlaşması ve AT Antlaşması’nın önceki hali bir konsolide versiyon haline getirilmiştir.

Lizbon Antlaşması, 13 Aralık 2007 tarihinde imzalanmış ve tüm üye ülkeler tarafından onaylanmasını müteakip 1 Aralık 2009 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, AB kurumsal yapısına önemli değişiklikler getirilmiştir. Reform Antlaşması olarak da adlandırılan bu antlaşma, 2004 yılında imzalanan fakat Fransa ve Hollanda’da yapılan halk oylamalarında reddedildiği için askıya alınan Avrupa Anayasasını temelde koruyan ve ufak değişikliklerle tekrar ülkelerin onayına sunan bir antlaşmadır.

Lizbon Antlaşması’nın getirdiği en önemli değişikliklerden biri AB Konseyi Başkanlığı müessesidir. 19 Kasım 2009 tarihinde yapılan seçim neticesinde ilk AB

Başkanı olarak Herman von Rompuy seçilmiştir. Diğer önemli değişiklikler arasında

Avrupa Komisyonu’nun üye sayısının azaltılması, Parlamento’nun yasama alanında yetkilerinin artırılması, nitelikli çoğunluk ile alınan karar sayısının artırılması ve üye ülkelere Birlik’ten çekilme hakkının verilmesi bulunmaktadır.

Avrupa Birliği İkincil Mevzuatı

AB’nin kurumları aracılığıyla hukuk yaratma yetkisi bulunmaktadır. AB kurumlarının birincil mevzuat ile tanınan yetkiye dayanarak tek başlarına ya da diğer kurumlarla işbirliği yaparak çıkardıkları düzenlemelere ikincil mevzuat denir. Bunlar tüzük (regulation), yönerge/direktif (directive), karar (decision), tavsiye (recommendation) ve görüşlerdir (opinion).

Tüzükler, yürürlüğe girdikleri andan itibaren AB üyesi tüm ülkelerde doğrudan ve derhal uygulanmaya başlayan düzenlemelerdir. Üye ülkelerde iç hukuka aktarma işlemi yapılmaksızın ulusal yasa değerindedir. Bütünüyle bağlayıcı olup ülkeler tüm hükümleri ile bir bütün olarak uygulamak zorundadırlar.

Direktifler, AB tarafından en sık kullanılan hukuki araçlardan olup Birlik amaçlarına ulaşmak için üye ülkelerin yerine getirmeleri gereken hukuki yükümlülükleri belirlemektedir. Hedeflere ulaşma bakımından bağlayıcıdırlar fakat üye ülkeler tarafından iç hukuklarına aktarılmaları gerekir. Nasıl ve hangi yollarla iç hukuka aktarılacaklarının takdiri ise üye ülkelere bırakılmıştır.

Karar, belli bir konuya ilişkin olarak ya da bir ülkeyi, gerçek ya da tüzel bir kişiyi muhatap alan tasarruflardır. Muhatapları bakımından bağlayıcıdırlar. Genel nitelikli kararlar, belli bir konuda uygulamanın nasıl olacağına ve izlenecek usule ilişkindir.

Tavsiye ve Görüşler, bağlayıcı olmayıp daha çok siyasi ya da etik değer taşımakta ve ilgili konuda benimsenebilecek bir tutum önermekte ya da görüş bildirmektedirler. Topluluk mevzuatının yorumlanmasında etkili olur ve çeşitli konulara ilişkin AB politikalarını belirtirler. Aday ülkeler için uyum sağlanması önemlidir.

Avrupa Birliğine Üyelik

Avrupa Birliği, kendi içinde bütünleşmesini daha ileriye götürme çabalarının yanı sıra yeni genişlemeler için stratejiler üretmeye de devam etmektedir. Ayrıca, Birlik dışı bazı ülkelerle ve uluslararası örgütlerle farklı platformlarda stratejik, politik ve ekonomik işbirlikleri ile komşuluk ilişkileri yürütmekte ve bunlar için de ayrı mekanizma ve kurumlar geliştirmektedir.

Tam Üyelik Koşulları

AB’ye üye olmak isteyen aday ülkelerin antlaşmaların yükümlülüklerini yerine getirmeleri, AB mevzuatına uyum sağlamaları, ülke içinde makro-ekonomik istikrarı sağlamaları ve AB ortak politikalarına uymaları beklenmektedir.

AB tarafında ise aday ülkenin tam üyeliği için kurumsal reformların tamamlanması koşulunun yanı sıra Avrupa Parlamentosu’nun ve tüm üye ülke parlamentolarının onay vermesi gerekmektedir.

AB genişlemesinin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Avrupa sahnesine çıkan Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerini kapsaması söz konusu olunca 1993 Kopenhag

Zirvesinde adaylık için başvuruda bulunacak ülkelerin tam üyeliğe kabul edilmeden önce karşılaması gereken birtakım kriterler (Kopenhag kriterleri) belirlenmiştir. Böylece, bu ülkelerin AB ekonomisi ve demokrasisi ile uyum sağlamaları amaçlanmıştır.

Kopenhag Kriterleri

Bu kriterler siyasi, ekonomik ve uyum kriterleri olmak üzere üç grupta toplanmıştır.

Siyasi kriterler, aday ülkede demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve saygı gösterilmesini ve korunmasını garanti eden kurumların varlığını şart koşmaktadır.

Ekonomik kriterler, işleyen bir pazar ekonomisinin varlığının yanı sıra Birlik içindeki piyasa güçleri ve rekabet baskısına karşı koyma kapasitesine sahip olunmasını gerektirmektedir.

Uyum kriterleri, AB müktesebatını üstlenebilme ve uygulayabilme yeteneğini ifade etmektedir. Bu kriter uyarınca, aday ülke AB’nin siyasi birlik ile ekonomik ve parasal birlik hedeflerini kabul etmeli, AB’nin aldığı kararlar ile yasalara uyum sağlamalıdır.

Ayrıca, bu kriterlerle birlikte AB’nin yeni üyeleri özümseme kapasitesi de göz önünde bulundurulacaktır.

Maastricht Kriterleri

Kopenhag kriterleri AB’ye tam üyelik koşullarının esaslarını belirlerken Maastricht kriterleri, AB’ye üye ülkelerin Ekonomik ve Parasal Birliğe (EPB) katılabilmeleri için gerekli şartları belirlemektedir.

Maastricht Anlaşması’nda, EPB’nin aşamaları, bu süreçte izlenecek ekonomik ve parasal politikalar ile bunların gerektirdiği kurumsal değişiklikler ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde, üye ülke ekonomileri arasındaki farklılıkların giderilebilmesini teminen bazı makro büyüklükler açısından yakınlaşma kriterleri tespit edilmiş ve bunlara uyulmaması durumunda yaptırımlar belirlenmiştir.

Maastricht Kriterleri uyarınca;

  • Toplulukta en düşük enflasyona sahip (en iyi performans gösteren) üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir.
  • Üye ülkenin devlet borçları GSYİH’ya oranı %60’ı geçmemelidir.
  • Üye ülke bütçe açığının GSYİH’ya oranı %3’ü geçmemelidir.
  • Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibariyle, fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalıdır.
  • Son 2 yıl itibariyle üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır.

AB Katılım Müzakereleri

AB’ye tam üyelik hedefi doğrultusunda yürütülen müzakereler, aday ülkenin hangi koşullar altında AB üyesi olabileceğini ortaya koymaktadır.

AB ile katılım müzakereleri klasik anlamda bir müzakere değildir. Aday ülke AB müktesebatının tümünü benimsemek ve uygulamak zorundadır. Müzakere edilen tek husus, uygulama takvimidir. Üyelik müzakereleri aday ülkenin AB müktesebatını ne şekilde uygulayacağını, hangi takvim çerçevesinde kabul edeceğini ve uygulama için gereken idari yapıları belirleyen bir süreçtir.

AB, 2004 yılındaki Brüksel Zirvesi’nde aday ülkelerin her biriyle yürütülecek katılım müzakerelerinin, bir müzakere çerçevesine dayalı olacağını kararlaştırmıştır. Her bir çerçeve, aday ülkenin nitelikleri ve koşullarının yanı sıra son genişleme sürecinin deneyimleri ve gelişmekte olan müktesebat göz önünde bulundurularak oluşturulmuş ve müzakerelerin içeriği, müktesebatın geniş kapsamı ve sürekli gelişmesi sebebiyle bir dizi fasıla bölünmüştür.

AB daha önce 31 başlık altında yürüttüğü müzakereleri 2005 yılından itibaren 35 başlık altında yürütmeyi kararlaştırmıştır. Türkiye için de geçerli olan bu düzenlemeye göre başlıklar şunlardır:

Avrupa Birliği Müktesebatı Başlıkları

  1. Malların Serbest Dolaşımı
  2. İşçilerin Serbest Dolaşımı
  3. İş Kurma Hakkı ve Hizmet Sunum Serbestisi
  4. Sermayenin Serbest Dolaşımı
  5. Kamu Alımları
  6. Şirketler Hukuku
  7. Fikri Mülkiyet Hukuku
  8. Rekabet Politikası
  9. Mali Hizmetler
  10. Bilgi Toplumu ve Medya
  11. Tarım ve Kırsal Kalkınma
  12. Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı
  13. Balıkçılık
  14. Ulaştırma Politikası
  15. Enerji
  16. Vergilendirme
  17. Ekonomik ve Parasal Politika
  18. İstatistik
  19. Sosyal Politika ve İstihdam
  20. İşletme ve Sanayi Politikası
  21. Trans-Avrupa Ağları
  22. Bölgesel Politika
  23. Adli Konular ve Temel Haklar
  24. Adalet, Özgürlük ve Güvenlik
  25. Bilim ve Araştırma
  26. Eğitim ve Kültür
  27. Çevre
  28. Tüketicinin ve Sağlığın Korunması
  29. Gümrük Birliği
  30. Dış İlişkiler
  31. Dışişleri, Güvenlik ve Savunma Politikası
  1. Mali Kontrol
  2. Mali ve Bütçesel Hükümler
  3. Kurumlar
  4. Diğer konular

Müzakere süreci iki aşamalıdır. İlk aşama AB müktesebatı ile aday ülkenin ulusal mevzuatının karşılaştırıldığı tarama süreci olup fiili müzakerelere ikinci aşamada geçilmektedir.

Tarama süreci de tanıtıcı tarama ve ayrıntılı tarama olmak üzere iki aşamalıdır. Tanıtıcı tarama toplantılarında, AB Komisyonu yetkilileri aday ülkenin uyum sağlamakla yükümlü olduğu müktesebat başlığındaki mevzuat hakkında bilgi vermektedir. Ayrıntılı tarama aşamasında ise aday ülke AB müktesebatına ne ölçüde uyduğu ve uyuma yönelik yasal ve idari hazırlıklarının neler olduğu hakkında AB tarafına bir ülke sunuşu yapmaktadır. Tarama sürecinin sonunda farklılıklar tespit edilerek her müktesebat başlığı için bir rapor hazırlanmaktadır. Raporun son bölümünde fasıl için açılış kriterleri de belirtilmektedir.

Fiili müzakereler, AB üye ülkelerinin Brüksel’deki daimi temsilcileri ve aday ülkenin Baş müzakerecisi başkanlığındaki Müzakere Heyeti arasında gerçekleşmektedir. Müzakerelerin başlatılması için taramanın tüm başlıklarda tamamlanması gerekli değildir. Tarama süreci ve fiili müzakereler paralel yürütülür.

Fiili müzakere aşamasında müzakere başlıkları AB tarafından oybirliğiyle açılmakta ve ilgili başlıkta ilerleme sağlanması ya da uyuma ilişkin somut bir plan sunulması halinde yine oybirliği ile geçici olarak kapatılmaktadır. Her bir müzakere başlığı için AB ortak tutum belirledikten sonra aday ülke ile AB tarafı karşılıklı olarak pozisyon belgelerini hazırlamaktadır. Aday ülke, müzakere pozisyonunda müktesebat uyumu bakımından bulunduğu noktayı, uyum ve uygulama için öngördüğü takvimi ve varsa geçiş dönemi ya da istisna taleplerini bildirir. AB tarafından hazırlanan pozisyon belgesinde fasıllar için geçici kapanış kriterlerini sıralanır. Her bir müzakere için geçiş dönemi ve istisnalar müzakere edilerek sonunda müzakere başlıkları bir bütün olarak oybirliğiyle kapatılır.

Aday ülkeler, bazı alanlarda müktesebatın uygulanması bakımından geçiş süreleri veya istisnalar elde edebilmektedir. Ancak bu geçiş dönemleri ve istisnalar son derece sınırlıdır. Aday ülke gerekçeleriyle birlikte müktesebat uyumunun ekonomik, siyasi veya sosyal açıdan ciddi sorunlara yol açacağını kanıtladığı takdirde bu hakları elde edilebilir. Bu da düzenleyici etki analizleri ile yapılmaktadır.

Düzenleyici etki analizi ile müktesebata uyum sağlamanın ekonomik, hukuki, siyasi ve sosyal olarak aday ülkeye maliyetleri hesaplanmaktadır. Böylece, sağlam veri ve analizlerle gerekçeler ortaya konarak hangi alanlarda, ne kadar geçiş süresi veya istisna talep edileceği belirlenmektedir.

Müzakerelerin temel amacı tam üyeliğin alt yapısını hazırlamaktır. Müzakerelerin sonunda AB müktesebatı ile aday ülke mevzuatı arasındaki farklılıklar giderilmek yoluyla müktesebatın aday ülke tarafından uygulanabilir hale getirilmesi sağlanır. Müzakereler tamamlandıktan ve aday ülkenin AB üyeliğinden kaynaklanan tüm resmi sorumlulukları yerine getirdiği saptandıktan sonra taslak bir Katılım Anlaşması hazırlanmakta ve onaylanmak üzere AB Bakanlar Konseyi ile Avrupa Parlamentosu’na sunulmaktadır. Anlaşmanın imzalandıktan sonra yürürlüğe girebilmesi için ayrıca tüm üye ülkeler ve aday ülke tarafından da kabul edilmesi gerekmektedir.

Hazırlayan ve Derleyen: Bekir Metin, Ankara, 4 Haziran 2020

Kaynakça:

1-Ruşen Keleş, “Hizmette Halka Yakınlık (Subsidiarite) İlkesi ve Yerel Yönetimler”, Çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Vol.4, No:1, 1995, s.3-14.

2-Carl-Ardy Dubois and Martin McKee, “Health and health care in the candidate countries to the European Union: Common challenges, different circumstances, diverse policies”, Health Policy and European Union Enlargement, Martin McKee, Laura Maclehose and Ellen Nolte (eds.), European Observatory on Health Systems and Policies Series, Open University Pres, Berkshire, 2004, s.44

3-Recep Akdur, Sağlık Sektörü Temel Kavramlar, Türkiye ve AB’nde Durum ve Türkiye’nin Birliğe Uyumu, Ankara Üniversitesi ATAUM Araştırma Dizisi No:17, Ankara, 2003, s.51.

4-Alain Lefebvre, “The Future of European Health Policy”, Eurohealth, Volume 4, Number 5, Winter: 1-2, 1998, s.67

5-European Commission, The Health Status of The European Union – Narrowing The Health Gap, Luxembourg, Office for Official Publications of the European Communities, 2003, s.3.

6-Turkey 2008 Progress Report, Commission of the European Communities, Brussels, 05.11.2008, SEC (2008) 2699 final, s. 79.

7-Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Yayınları, Ankara, 2008.

8-Elif Bor Ekmekçi, N. D. Büyükçıvgın, V. Gökberg, Ö. A. Akan, A. Ekmen ve Ş. Yalçın, AB ve Sağlık Bakanlığı Uyum Çalışmaları, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayını No: 780, Ankara, 2010

9-Sağlık Bakanlığı Sağlıkta Dış İlişkiler ve AB Bültenleri (2014, 2015, 2016, 2017, 2019 ve 2020 yıllarında yayınlanan Bültenler): (Ekim 2015 Sayı 31), (Bülten Kas 2015 Sayı 32), (Bülten Ara. 2015 Sayı 33), (Bülten Ocak. 2016 Sayı 34), (Bülten Haz. 2016 Sayı 39), (Bülten Ara. 2016 Sayı 45), (Bülten Şubat 2017 Sayı 47), (Bülten Mart 2017 Sayı 48), (Bülten, Tem. 2019, Sayı 76), (Bülten, Agu. 2019, Sayı 77), (Bülten, Mart 2020 Sayı 84)

10-AB Türkiye Delegasyonu web sitesi https://www.avrupa.info.tr/tr/abnin-tarihcesi-82 ve https://www.avrupa.info.tr/tr/herseyin-basi-saglik-45, Erişim tarihi: 25.5.2020

11-AB Türkiye Delegasyonu, Web Sitesinde (www.avrupa.info.tr); AB Türkiye İlişkileri, Herşeyin Başı Sağlık Örnek Projeler Sağlık Sayfasında 10 adet Proje (Erişim tarihi: 26.5.2020)

12-Avrupa Birliği Genel Sekreterliği http://www.abgs.gov.tr

13-Avrupa Birliği Halk Sağlığı Portalı http://ec.europa.eu/health-eu

14-Avrupa Birliği Resmi Sayfası http://europa.eu