
Berat Kandili
Bu yıl Berâet Gecesi, kullandığımız Miladi takvim de, 27 Mart gecesine rastlıyor. Hicrî Takvim’de, Şaban ayının 15. Gecesi.
Berat (Berâet), Arapça’da temize çıkma anlamına gelir. İslam inancına göre bu gecenin bereketli ve feyizli bir gece olması sebebiyle Mübarek Gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle de Berat Gecesi ve kulların ihsana kavuşmaları nedeniyle de Rahmet Gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Bütün dindaşlarımın “Berat Kandilini” kutluyor, nice “Berat Kandillerine” erişmemizi diliyorum!
Peki, İslâmiyet de bu gece neden kutsaldır? Çünkü Kuran’da bulunan Duhan Suresi (Duhan 2,3) Kuran’ın, Dünya’ya bu gece indirildiğini söyler.
Şöyle; “Apaçık olan Kitaba andolsun ki, biz onu (Kuran) mübarek bir gecede indirdik. Elbette ki biz insanları uyarmaktayız “
Bu gece ile ilgili olarak Hz. Muhammed‘in de Hadisi vardır, şöyledir;
“Şaban ayının on beşinci gecesi olduğu zaman, gecesinde ibadete kalkın. Ve o gecenin gündüzünde (kandilden sonraki gün) oruç tutunuz. Çünkü o gece güneş batınca Allah-u Teâlâ o andan fecir oluncaya kadar: ‘Benden mağfiret dileyen yok mu, ona mağfiret edeyim. Benden rızık isteyen yok mu, onu rızklandırayım. (Bir belâ ile) müptelâ olan yok mu, ona kurtuluş vereyim.”
Bütün dinlerin kutsal kitaplarının içinde; “Masallar, Mucizeler, Kutsal Günler” yer alır. İslam Dinine inananlar için de Berâet Gecesi kutsal bir gecedir.
Beraet kandilini fırsat bilip, özetle hep söylediğimi tekrar edeyim! Evet, bir İbrahim’i Din olan İslam Dininin Kutsal Kitabı olan Kuran içinde de; “Masallar, Mucizeler, İsrail oğulları Tarihinden” fasıllar var!.. Ama onun dışında; “Yaşam gerçekleri” de var! Orada insan ve toplum yaşamının düzenlendiğini görürsünüz! Örnek;
* Adet günlerinde kocanın karısına yaklaşmaması,
* Nisa Suresi; “Bir Müslüman nikahında bir, iki, nihayet üç, en nihayet dört kadını tutabilir.
Maazallah, bunlar arasında adaleti sağlayamıyorsanız bir ile yetininiz” hükmü!
Bilmenizi isterim ki; O tarihte bir erkek istediği kadar kadını nikâhında tutabilirdi! İlk defa, önce dörtle sınırlama getirildi! Yani, birden dörde çıkmak değil, serbest olan bir ilişkiyi dörde indiriyor.
Ve sonra, “Maazallah, bunlar arasında adaleti temin edemiyorsanız Bir ile yetinin” cümlesiyle de bu dördü “Tek Eş’e” indiriyor! Nasıl mı?
Dört kadın arasında adaleti nasıl temin edebilirsiniz ki! Hadi diyelim “Yedirmede ve giydirmede adil oldunuz, sevmede bu mümkün mü? Demek İslam Dini “Tek Eş” diyor….
Kuran’da var olan ve yaşamı düzenleyen bu hükümlere, diğer İbrahim’i dinlerde özetle ne Tevrat’ da, ne İncil’ de rastlayamazsınız! Keza, İslam Dinin de; “Tapınma ve Ayin” de yoktur! “Rahip Sınıfı” da yoktur!!!
Ne yazık ki, “Bi’dat” dediğimiz eklentilerle, maalesef bir yaşam dini olan İslam; bu gün bir “Tapınma, Ayinler, Tütsüler” dini haline getirilmiştir!
Kraldan fazla kralcılar, belki iyi niyetle de olsa, yıllar içinde Kuran’da olmayan; “Kandiller, Dualar, Oruçlar” ekleyerek İslam’ı; “Pratiği olan, yaşam dini” olmaktan çıkarıp, “Mübarek gün ve geceler dini” haline getirmiştir.
Bi’dat için, Hz. Muhammed’in; “İşlerin en kötüsü sonradan ihdas edilenlerdir” dediği bilinir!
Gene, Hz. Ömer‘in; Hz. Muhammed’in Medine’de iken gölgesinde namaz kıldığı bir ağacı, bir Kabe gibi kutsallaştırıp, toplu halde namaz kılındığını görünce, “Peygamberimizin hatıralarını barındıran yerleri Mescit mi edinmek istiyorsunuz” diyerek, topluluğu haşladığı ve ağacı kökten söktürüp, yaktırdığı anlatılır!
Her yazım da söylerim; Tarih de; egemenliğini devam ettirmek için; “Dini Otorite” işine geldiği olayı kutsallaştırıp, kutlamıştır! “Cismani Otorite de”, o olayı devlet politikasına dönüştürmüştür!
İYİ OKUYUN:
“Tarihin sayfaları; bilimi savunmanın bedelini yaşamını yitirerek ödeyenlerle ve bunların karşısında dogmayı savunup, onların ölümüne karar verenlerle doludur!..”
Yazımı bir anekdotla bitirmeme lütfen tahammül edin. Teşekkür ederim:
1820’li yılların sonları!.. “Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne” yeni açılmış!.. Padişah II. Mahmut’un Genel Sekreteri olan Kethüdazade Efendi’ye Mollalar şikâyete gelir;
– Tıbbiye mektebinde Allah’ı inkâr ediyorlar, “Bu olan şeyleri hep tabiat yapar, her şey tabiatın eseridir” diyorlarmış!..
– Demek ki onlar, Allah’ın adını” Tabiat” koymuşlar!.. Erdem, bu olsa gerek!..
Sağlıkla, Sevgiyle kalın.
Yazar Av. Önder Limoncuoğlu, İzmir, 27 Mart 2021