Bir Doktorun Haykırışı! Tıp Mensubu Meslektaşlarıma…

Son günlerde medyada yer alan birkaç görüntü üzerine hekim çevrelerinde yoğun bir tartışma yaşanmaya başladı. Bir doktor hanımın, bir televizyon programında dansözlere taş çıkarırcasına göbek atması, bir diğerinin devasa bir reklam panosunu kaplayan ve son derece dekolte, pırıltılı bir gece kıyafeti ile çekilmiş fotoğrafıyla da süslenmiş reklamı, bir diğerinin bir kongrede sunumunu yaparken giymiş olduğu, pırıltılı süper mini bir gece kıyafeti ile çekilmiş fotoğrafı… Bunlara günlük yaşantımızda sıkça karşılaştığımız, hatta kendilerinin televizyona çıkmak amacıyla para verdikleri ifade edilen bazı meslektaşlarımızın sözde bilgilendirme programı adı altında reklamlarını yapmaları, gazetelere verilen, reklam panolarına asılan çarşaf çarşaf doktor/hastane ilanları, toplumu aydınlatmak amacıyla yazıldığı söylense de aslında bir marka yaratma amacı açık seçik ortada olan diyet, zayıflama, içsel yolculuk falan filan kitapları ve daha pek çok benzerlerini de ekleyelim. Haaa, durun, bitmedi; bir de Tıp diploması kullanılarak yapılan hacamat, sülük, kupa çekme filan gibi başka tarz uygulamaları da katınca ortalık iyice karışıyor. Tıp Fakültelerinde bize öğretilen etik kavramlar konusunda insanın kafası ister istemez allak bullak oluyor.

Prof. Dr. Fuat Aziz Göksel

Ahh, hocaların hocası, saygıdeğer  Prof. Dr. Fuat Aziz Göksel Hocam, eminim kemikleriniz sızlıyordur, yattığınız yerde. Oysa yolu Ankara Tıp’tan geçen her hekime ne de güzel anlatırdınız, deontoloji, etik, doktor hasta ilişkileri, meslektaş ilişkileri filan gibi konuları, hala kulağımıza küpe olan sözlerinizle, hepimize tane tane ettirdiğiniz Hipokrat Yemini ve ardından verdiğiniz tavsiyelerinizle. İlk dersimiz ve son dersimiz sizin sesinizdi, ahh neredesiniz?

Peki, nedir “doğrusu”, haydi “doğrusu” demeyelim de “yakışanı”?

Elbette kimsenin giydiği, çıkardığı ile sorunumuz yok. Ne giyerse giyer insanlar. (Haa, kamusal alanda istediğimi giyerim diyenler de bir kez daha düşünseler mi acaba, ne dersiniz?) Ancak, bir temsil makamında iseniz, bir mesleği, devletin bir görevini, halka dönük bir işi yapıyorsanız kişisel tercihlerin ötesinde bazı kıstasların olmasını da kabul etmelisiniz. Market’e girdiğinizde kasabın belden üstü çıplak olarak çalışması, şarküteri reyonundaki kızcağızın mayosuyla iş başında olması ne kadar kabul edilebilir? Sizin gece elbisesiyle ders vermeniz de çok farklı değil, kusura bakmayın.

Eğer, bir mesleğin icrası için iş başındaysanız, bu giyim kuşam meselesi bir kişisel tercih olmaktan çıkar ve hizmet verdiğiniz kesime (müşterinize, hastanıza, danışanınıza, müvekkilinize) duyduğunuz saygının ifadesi haline gelir. Aynı saygıyı sizinle aynı iş ortamını paylaşan meslektaşlarınız, çalışanlarınız ve üstleriniz için de sergilemek zorundasınızdır. Özel hayatınız sizi ilgilendirir, çalışma hayatınız tüm paydaşlarınızı. Ben hala bir Cumhurbaşkanının, bir Bakanın, ya da bir parti ileri geleninin de kravatsız olarak halkın karşısına çıkmasına, beyanat vermesine, TV’lerde görünmesine bile alışamadım, o ayrı. (Gerçi bu ülke şortla askeri birlik denetleyen yöneticiler de gördü, bu ne ki diyeceksiniz ya… Siz de haklısınız.) Konumuza dönecek olursak, bir mesleğin icrası o mesleğin mensuplarını belli kalıplar içinde davranmaya zorlamazsa, kaybeden belki o şahıs olmaz ama emin olun o mesleğin saygınlığı olur. Sonra kimse kalkıp da “doktorlara artık eski saygı gösterilmiyor, falan filan” demesin, saygı isteyen önce o saygıyı kendisi göstermek ve karşılığını da hak etmek zorunda.

Yine göbek atmak isteyen eş dost arasında, düğünde bayramda buyursun atsın göbek, ama onun bile bir yakışacak sınırı vardır. “Alkol mü almış, ilaç mı kullanmış acaba?” sorusunu sorduruyorsa, orada da bir problem olsa gerek. Kaldı ki, tüm ülkenin erişimi olan bir kanalda, doktor olarak kestiğiniz ahkâmların ertesinde ciddiyetle laubalilik arasındaki uçuruma düşmüşseniz, doktor olarak sarf ettiğiniz cümlelerin de ciddiyetine şüphe düşürürsünüz. Mesleğinizin ciddiyeti sizin şahsi seçimlerinizle gölgelenmemeli, ne olur “kişinin özgürlüğü” filan demeyin. O başka, o başka.

Gelelim reklam kokan hareketler konusuna. Bazı mesleklerin örgütlerinin mesleki rekabeti ve mesleğin saygınlığını, belli meslek ilkelerini korumak amacıyla aldığı kararlar vardır. Bunlardan en önemlisi de doktorlar ve avukatlar gibi bazı meslekler için reklam yasağı ve bu amaçla kendi mesleki yönetmeliklerine koydukları kısıtlamalar ve müeyyideler, yani yaptırımlardır. Bunlar elbette derece derece uygulanmak üzere de meslek örgütlerinin ilgili kurullarından çıkacak kararlarla da uygulamaya geçmektedir ve geçmelidir de. “En iyi hekim benim”, “en güzel ameliyatı ben yaparım”, “filanca hastanede çalışmaya başladım” gibi ifadeler en hafif deyimiyle etik dışı kabul edilirdi bu ülkede. Ancak kulaktan kulağa hastaları reklamını yapardı da, öyle meşhur olurdu hekimler, işlerini iyi yapma dereceleriyle orantılı. Şimdi “kimin sosyal medya takipçisi fazla?” hesabına döndü işler.

Unvan kullanımlarında bile bir terbiye vardı. Anlı şanlı bir kardiyoloji Prof’unun muayenehanesinin duvarında yalnızca “Dr. Filan Falanca” yazdığını çok iyi bilirim ben; ne bir unvan ne bir branş bilgisi. Sadece isim, soy isim. Şimdi ohooo, bakıyorsunuz ki adamın/kadının muayenehane tabelası “Prof. Dr. Falan Filancaoğlu, Reiki uzmanı”. Yahu o reiki uzmanlığı nedir biirr, sen o prof.luğu oradan mı aldın ikiii? Abarttığımı sanmayın, çok benzer tabelaları Ankara’da Meşrutiyet Caddesi’nde Tabip Odasına 50 metre mesafede görebilirsiniz. Neymiş, alternatif tıp. Alternatif tıpsa, alternatif tıp diplomanızla yapın o zaman.

Tabela büyüklükleri ve tarzlarına hiç girmiyorum, bambaşka bir yazı konusu çıkar oradan da. Bu unvan kullanımları başlı başına bir sorun ve acilen bunun da düzenlenmesi şart, muayenehanecilik ya da özel hekimlik pratiğinde.

Bir başka konu meslektaş ilişkileri. Kendi meslektaşının alanına saygı duymak, kendi alanına girmeyen işlere el atmamak, gerektiğinde meslektaşlarından görüş almak ve yönlendirmen gereken hastayı ve yönlendireceğin hekimi en iyi şekilde bilgilendirerek yönlendirmek, bunlar da bizim değerlerimizdi ama o kadar sık suiistimal ediliyor ki. Muayenehanene gelen hekim ve birinci derece akrabalarından ücret almama ilkemiz de aynı şekilde. O kadar çirkin duyumlarım var ki, ağlayasım geliyor. Elbette azınlık, ama var mı; var. Çok yazık.

Genç nesil farklı, anlıyorum. Onlar çok daha teknoloji eksenli, sosyal medya paylaşımlarına yatkın, farklı bir yaşam biçimi geliştirdiler, geliştiriyorlar. Ancak Youtuber olmak ya da influencer olmak da karıştırılmaması gereken kavramlar. Ya o olun, ya öbürü. Hem doktor hem influencer oluyorsanız sıkıntı başladı demektir. “İkisi bir arada” Nescafe’ye döndürmeyin mesleği. “Doğrusunu” değil, “yakışanını” bulun lütfen. Kendinize de, mesleğinize de…

Giyim kuşam, saç sakal, kişisel bakım, hatta ve hatta kişisel davranış, konuşma, gülümseme, hastanıza olan ilginiz, onunla olan iletişiminiz, bunların hepsi sizin bir meslek üyesi olarak dikkat etmeniz, belli sınırlar içerisinde davranmanız gereken konular. Bir genel cerrahi hocamızın sakal traşı olmadan vizite gelmiş bir intörn arkadaşımıza söylediği şu lafı hiç unutmam: “delikanlı, medeni bir erkek günde iki kere traş olur, sabah işi için, akşam eşi için”. Gerçekten de olmuyor sevgili meslektaşlarım, yaka bağır açık, saç sakal bir karış erkek doktor ve ne giyeceğini, ne süreceğini şaşırmış kadın doktor; olmuyor.

Eğer bu mesleğin toplumda, hastalarınız nezdinde, yöneticiler nezdinde saygı görmesini istiyorsanız belli bir ciddiyeti taşıması gerektiğini ve sizin de bunun bir parçası olduğunuzu, meslektaşlarınızın omuzuna basarak değil, omuz omuza vererek bu mesleği, onurunu ve özlük haklarınızı koruyabileceğinizi lütfen hatırlayın.

Mesleğinizin onuru sizin onurunuzdur, unutmayın. Kendi mesleğinizinkini düşünmüyorsanız, benimkini de ayaklar altına almayın.

BENCE!

Yazar Dr. Önder Cem Sezgin, Ankara, 04 Ekim 2021

Share This
COMMENTS
  • comment-avatar
    dr.şadi özdemir 5 Ekim 2021

    Güzel ifadelerle yazdıklarınızın tümüne yakınına katılıyorum.Meslek hayatımda (45 yıllık) çok dikkat ettiğim hususlar.Takdir edersiniz ki teknoloji çok değişerek ilerledi.Tabela ölçüsünün yerine sosyal medyadaki çeşitlilik aldı.Adres bildirmek etik sayılırdı, bu lez asresler Web sayfaları ve bloklar adres yerini aldı.Sakal yeniden 18-19. yüzyıl formlarına (her disiplin ve meslek erbabı için) dönüş yapıyor.Özel hekimlik muayenehane hekimliğinden ziyade özel hastane formunda şimdilerde.Bütün bunları ve “etik” i de düşünerek yeni sınırlamalar , modern iletişim araçlarının kullanım normları yaratmanın zamanı geldi kanısındayım.Bunu Tabip odaları ve akademi düzenlemeli.Aksi durumda daha çok üzülecek gibiyiz.Bu konuda yazıp çixmeye ne dersiniz?

    • comment-avatar

      Değerli yorumunuz için teşekkür ederim.

    • comment-avatar
      Önder Cem Sezgin 5 Ekim 2021

      Şadi Hocam, katkılarınız çok değerli. Yazarak, çizerek, konuşarak, tartışarak ve tabii ki ilgili kişi ve kurumların dikkatini çekerek yol almamız gerek. Ama bunun için de bir amaca yönelmiş baskı grupları, çalışma grupları olmamız, oluşturmamız gerek. Elbette dünya değişiyor ve bu değişim yeni ihtiyaçlar, öncelikler gerektiriyor. Kulağımızın üzerine yatmakla olmuyor. Silkinmek gerek. Her alanda ve her anlamda. Tekrar tekrar teşekkür ediyorum. 

  • AD84health için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir