Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi’nin Eşi Tighereda Kulessa gözünden Türkiye…

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi’nin Eşi Tighereda Kulessa gözünden Türkiye…

Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Temsilcisi, Azerbaycan ve Gürcistan Ülke Direktörü Almanya uyruklu Karl Kulessa Türkiye’de Ağustos 2015 yılında başladığı görev süresini Eylül 2020 ayı sonunda tamamlamasının ardından, Ekim  2020 ayı başında Türkiye’den ayrılarak yeni görev yeri olan Umman’a gitti.

UNFPA Türkiye Temsilcisi Karl Kulessa, Ankara, 2018

Karl Kulessa’nın eşi Tigherada Kulessa ile yolumuz Ankara’da 2 yıl önce kesişti.

Hayat dolu, eğlenceli, pozitif enerjisini bulunduğu her ortama hemen yansıtan, gülümsemesi ve kahkahası yüzünden hiç eksik olmayan bir insan olan Tigherada ile uzun zamandır yaşadıkları Ankara’dan ayrılıp yeni görev yerleri Umman’a doğru yelken açmadan önce sohbet etmek istedim ve Kovit 19′ rağmen bu fırsatı yarattık.

Türkiye’de görevli bir yabancı diplomatın eşi olarak Türkiye tecrübesini sordum, o da anlattı.

Kendisi Ankara’da bir etkinlikten diğerine koşar hiç durmazdı. Hatta Erimtan Müzesi’nde yapılan bir defilede manken bile oldu. Defile 2019 Kasım ayında Büyükelçiler ve sefireler grubu üyeleri ile Ankara Rotary Kulüb işbirliğinde diyabetik çocuklara yardım için düzenlenmiş ve Modacı Ceren Can’ın sonbahar-kış koleksiyonu örneklerini Tighereda’nın da içinde olduğu Sefireler ve Büyükelçiler mankenlere taş çıkartırcasına podyumda taşımışlardı.

En sevdiği yer Ulus ve civarı

Tigherada Ankara’da en sevdiği ve en sık gittiği yerin Ulus, Kale civarı olduğunu anlatırdı. Kısmet işte ayrılmasından sadece 2 gün önce en sevdiği mekanları birlikte gezdik, Çıkrıkçılar Yokuşuna son kez beraber çıktık o mekanlara veda ederken yanındaydık..(Küçük Felsefe grubumuz)

Bizi en sevdiği dükkânlara götürdü, tanıştırdı, tavsiye ettiği yerde kahvaltı yaptık. Dükkan sahipleri onu tanıyor ve hemen “Hoş geldin” diyorlar, tatlı, küçük bir sohbet başlıyordu aralarında Türkçe.. Müdavimi olduğu yerler vardı, bakliyatını, balığını taze taze oradan aldığını ve ürünlerden memnun olduğunu söyledi.

O gün en son Emin Antika dükkânına da girdik, aynı zamanda sergi salonu olarak kullanılan bir mekândı, sahibiyle biraz sohbet etti, babasına selam söyledi veda etti ve çıktık. Sonra dükkân sahibi genç adamın arkamızdan seslendiğini duydum ve geri döndük, bana kendisine bir hediye vermek istediğini söyledi. Tigherada’yı çağırdım, dükkâna geri girdik ve Emin Bey elinde bir tablo ile yaklaştı, kendisine tabloyu etti. Hepimiz şaşırdık, tatlı bir sürpriz olmuştu. Tigherada duygulandı. Ben “işte bu Türk misafirperverliği” diye övündüm, başka nerde olurdu ki böyle bir jest!

Dükkân sahibi Emin Bey’e ayrıca teşekkür ettim, bu örnek davranışı için. Tigherada çok etkilendi. Zaten Türkiye’yi çok seviyor, çok olumlu duygular, güzel anılarla ayrılıyordu, son jest de güzel bir katkı oldu. Şimdi o da bizim bir Kültür Elçimiz gittiği her yere Türkiye’den bir parça götürecek.

Aşağıdaki söyleşide bir Türkiye dostunun Türkiye de günlerini nasıl geçirdiğinden küçük izler ve yabancı bir ülkeye giderseniz yapmanız gerekenlere ve hayattan keyif almaya dair küçük öneriler bulabilirsiniz.

Türkiye’ye ne zaman geldiniz ve kaç yıl kaldınız?

Tam olarak 5 yıl önce 2015 Ağustos ayında gelmiştik. Beş yılımızı doldurduk (Eylül 2020) ve ayrılıyoruz artık, üzgünüm, özleyeceğim.

Expat olarak sürekli bir ülkeden diğerine taşınmak zor ama bu durumda çalışmayan eşlerin işi daha zor, çalışan eş işe, çocuklar okula gider ve anne ( ya da baba) kalır evde. Sen bu zamanında Ankara ‘da neler yaptın?

İlk yıl çocuklarımın okulunda Okul Aile Birliğine girdim ve orda çalıştım. Çocukların okulunu tanımak, işler nasıl yürüyor anlamak istedim. O yüzden ilk yıl okulla ilgili işlerle epey yoğun geçti.

İkinci meşguliyetim Türkçe öğrenmek oldu. Dili öğrenmeyi ilk başta aradan çıkarmak istedim. TÖMER de 3 ay yoğunlaştırılmış Türkçe kursuna gittim, epey vaktimi aldı, beni meşgul etti. Türkçeyi öğrenmek, halkla iletişim kurmamı ve günlük hayatta işlerimi epey kolaylaştırdı.

Yalnızca 3 ay kurs almak bile bir fark yaratmış olmalı!

Evet, aslında daha ileri seviyelere gitmek istedim ama onlar hep akşam saatlerindeydi. Hâlbuki akşamları bütün ailenin bir araya geldiği günün özel bir anı, onları ihmal etmek istemedim, o yüzden devam edemedim. Normalde buraya gelen yabancılar gündüz işe gittikleri için dil kurslarına akşam gidebiliyor, o yüzden ileri seviyeler genellikle akşam saatlerinde oluyor, ama ben yapamam onu. Sonra başka bir yerde yine ileri bir seviye buldum ve gündüz 1 ay da ona devam ettim o kadar. İleri seviyeye devam etmek isterdim saatleri uygun olsaydı..

Türkiye den önce kaç ülkede bulundunuz görevli olarak?

Çok diyebilirim. Kamboçya, Tayland, Uganda, Pakistan, Makedonya, Kosova, Rusya, Özbekistan. Almanya da bir yıl yaşadık, eşim Alman olduğu için gidip geliyoruz zaten.

Bu ülkelerin hepsinde dillerini öğrendin mi?

Evet, her gittiğimiz ülkede öğrenmeye çalışıyorum. Bazı ülkelerde expat olarak çalışınca yalnızla expat’larla iletişim kuruyorsunuz, yerli halkla fazla iletişim ortamı olmuyor o zaman çok da gerek kalmıyor. Kamboçya da öyleydi mesela. Ama Rusya da yaşadığımız yerde çoğunluk Ruslar otururdu, ve öğrenmek elzemdi, biraz öğrendim. Özbekistan da kimse İngilizce bilmiyordu ve orada Rusça bilmek şarttı.

Hala hatırlıyor ve konuşuyor musun öğrendiğin dilleri?

Evet, mesela Ankara Çayyolu’nda bir masaj salonu var ve çalışanlar Rus, oraya gittiğimde sadece Rusça konuşuyoruz. İlginç olan Rusçamı Türkiye de pratik ettim.

Ankara da birçok faaliyete katıldığını, çok meşgul olduğunu biliyorum, neler yaptın?

Oğlum Ankara’da Çayyolu’nda bir futbol takımındaydı, 2016-17’de şampiyonluk aldılar. Onun takımı ve arkadaşlarının anneleriyle seyahat ettim.

Ayrıca Yaşamkent 37 yaş ve üstü Kadınlar Voleybol takımına girdim, onlarla çeşitli illerde turnuvalara katıldık. Kocaeli, Muğla gibi, çok keyifliydi. Kitap grubum, Felsefe grubum var onlarla toplanıyorduk.

.

Turnuvalarda ekip arkadaşlarınla Türkçe mi konuşuyordunuz?

Evet, öyle içlerinden sadece birkaç tanesi İngilizce biliyordu, o yüzden çoğunlukla Türkçe konuştuk. Kursta öğrendiğimiz gramer-dil bilgisi pratikte, hayatta konuşulandan farklı. Onlarla konuşmak pratik etmemi kolaylaştırdı ve çok şey öğrendim hem dile hem de kültüre dair.. Hepsi farklı altyapılardan gelen çok tatlı kadınlardı. İlk ortak noktamız anne olmamızdı. Ayrıca içlerinde kendisi yabancı olup da eşleri Türk olanlar vardı, o da diğer ortak yanımızdı. Çok iyi anlaştım onlarla. Bir tür Türk-Uluslararası bir takımdı, anne, profesyonel ve sportif kadınlardan oluşan eğlenceli bir takımdık.

Türkiye’yi epey gezdiniz mi?

Evet, evet epey gezdik sayılır, her tatilde bir yeri keşfetmeye çalıştık, yüzde altmışını gezdik gördük diyebilirim. Bir tek Doğu’ya gidemedik ama çok isterdik. Gerçekten Türkiye muhteşem bir ülke, öyle zengin bir kültürünüz var ki! Tarih, arkeoloji, yemek, farklı etnik kökenler, gelenekler, tam anlamıyla büyüleyici bir ülke.

Geçen yıl Karadeniz gezisinde memnun olmadığın bir şeyler olduğunu anlatmıştın!

Evet, yer ayırttığımız otele vardığımız da odamız hazır değildi. Odaya giriş yaptık ama çarşafların kirli olduğunu, odanın temizlenmemiş olduğunu fark ettik. Aslında Türkiye de en basit otelde bile bir standart vardır, çarşaflar temiz, havlu vardır mesela. Ama orada odamız temiz değildi, eksikler vardı, alkollü içecek istediğimizde yoktu, hatta o şehirde alkol hiç satılmazmış, kendin giderken yanında götürebilirmişsin ama şehirde satılmazmış. Otelde de turistler vardı ama alkollü içecek yoktu. Türklerin geleneksel içeceği Rakı bile yoktu, tamamen yasakmış, şaşırmıştık, bizim için şok oldu diyebilirim. İlla da alkol istediğimizden değil ama turistik bir yerde o seçeneğin olmaması garip geldi. Kendilerine söyledim bunu, en azından otelde ne var ne yok, mevcutta ne var ne yok söyleseniz iyi olurdu dedim.

Diğer taraftan Karadeniz’in doğası muhteşem, bir taraf deniz diğer tarafta dağlar, harika, olağanüstü. Orası turistik bir yer, her milletten insan geliyor bunu biliyorlar o yüzden çeşitli din ve kültürlerden gelen turistlerin ihtiyaç ve isteklerine de saygı gösterilse iyi olur diye düşünüyorum.

Ama aslında fark ettim ki biz orda azınlıktık Almanlar olarak, kalanların çoğu Körfez ülkelerinden gelen turistlerdi. Sanırım onların istekleri ön plana çıkıyordu orada. Kadın turistlerin çoğu tamamen kapalı siyah çarşaflıydı.

Mesela Antalya tarafında öyle bir şey yok, her şey müşterilerin isteklerine ve alışkanlıklarına göre sunuluyor, her şey dâhil menüde içeceklerin her türlüsü mevcut iç ya da içme.

Türkiye de yaşarken herhangi bir zorlukla karşılaştınız mı?

Hayır, kendimi gerçekten evimde hissettim. Ama ilk geldiğimde eğer dili öğrenmezsem fazla bir şey kazanamayacağım diye düşündüm. O yüzden ilk başta onu çözdüm. Bir yabancı olarak dili bilmiyorsan, İngilizce iletişim kurabileceğin yerli sayılı oluyor ve tam tadını çıkaramıyorsun.

Her yeni atamada yeni bir ülkeye gidip baştan başlamak zor mu?

Evet, çok zor tabi ama püf noktası kendinizi ona göre hazırlamalısınız!

Eş olarak hiç bir zaman kolay olmuyor taşınmak. Bu tip işte çalışan birisiyle evlendiğiniz zaman bunu baştan kabul etmeli ve o hayat tarzına göre önceliklerinizi belirlemelisiniz.

Öncelikle açık fikirli olmak ve her şeye açık olmak gerekiyor. Çünkü yeni bir ülkeye taşınmakla yeni bir kültürün içine giriyorsunuz. Gitmeden önce o ülke hakkında biraz okumak gerekiyor.

Sonra bazı sorular hazırlamalı ve kendinize sormalısınız. O ülkede artık 2-3 yıl ya da daha uzun süre kalacaksınız ve sizin de o ortamdan keyif almanız önemli. Onun için ilk başta dili biraz öğrenmekte fayda var.

Mesela biz Ankara’ya geldiğimizde çocukların okuluna yakın olsun diye Bilkent de otelde kaldık. Otel personelinden İngilizce bilen pek yoktu, yabancı olduğumuzu ve Türkçe bilmediğimizi biliyorlardı, sıcak davranmalarına karşın fazla çaba sarf etmiyorlardı iletişim kurmak, ya da sorularımıza cevap vermek için..

O yüzden gittiğiniz ülkenin diliniz az da olsa biliyorsanız bu büyük bir kolaylık. Buradan sonra Umman’a gidiyoruz ve ben Arapça konuşabiliyorum, o yüzden ilk bariyeri atladım sayılır, en azından iletişimde zorluk olmayacak.

Burada da o nedenle ilk yaptığım oydu. Öncelikle 3 ay yoğun Türkçe dersi aldım, bütün gücümle çalıştım ilk aylarda ve böylece dil engelini ortadan kaldırdım ondan sonra hayatım daha kolaylaştı. Alışverişe gitmek, keşfetmek için bir engelim kalmadı.

Türkiye’de seni en çok ne etkiledi?

Evet Türk kadınları beni büyüledi. Hangi düzeyde olduğuna bakmaksızın her düzeydeki Türk kadını beni çok etkiledi. Çalışan sınıf, elit, hepsi her farklı seviyedeki kadının kendisini taşıyış biçimi çok etkileyici.

Atatürk Türk kadınlarına gerçekten çok büyük bir iyilik yapmış, onları getirip koyduğu yer öyle yüksek ki! Sizlere özgürlüğün kapılarını açmış! Sizlere eğitimin kapılarını açmış. Zaten çok çalışkansınız, rekabetçisiniz, cok elegant ve hırslısınız, öğrenmek istiyorsunuz, korkak değilsiniz, çok cesursunuz, her düzeydeki kadın böyle, çok etkileyici.

Belki sizler, Türk kadınları farkında değilsiniz ama rekabetçisiniz, ekonominizi güçlü yapıyorsunuz.

Atatürk Türk kadınlarını çok iyi eğitti ve onlara haklar verdi, şanslısınız! Siz de bu haklarınızı biliyorsunuz ve bunlar için mücadele ediyorsunuz. Birçok ülkede bunu görmüyoruz.

Tigherada Kulessa ile Gülseren Tozkoparan Jordan Ankara’da koronavirüs’e karşı maske ve mesafeli (Ekim 2020)

Türk kadın arkadaşın çok muydu?

Oh evet elbette, birçok Türk kadın arkadaşım oldu. Hatta diyebilirim ki Türkiye Uluslararasından çok yerel kadınlardan arkadaşlık edindiğim ilk ülke, daha çok Türk kadın arkadaşım var. Bunun sebebi çok farklı etkinliklerde yer almış olmam. Kadın Voleybol takımına katıldığımı anlattım. Oğlumun futbol takımındaki arkadaşların anneleriyle arkadaş oldum. Burada, Türkiye’de diğer ülkelere göre anneler çocuklarının etkinlikleri içinde daha fazla yer alıyor ve aktif olarak katılıyorlar. Futbol takımındaki annelerle de bir WA grubu oluşturduk ve onlarla düzenle olarak yemeklere çıktık, çocuklarının turnuvalarına beraber gittik. Türk kültürünü tanımak için bunlar da bana güzel fırsat yarattı.

Türk yemekleri hakkı da ne düşünüyorsun, en sevdiğin yemek ya da tatlı hangisi?

Çok seviyorum elbette. Şöyle söyleyelim sevmediğim Türk yemeği yok demek daha doğru olur. Diğer ülkelerde sevdiğim ya da sevmedikleri kolaylıkla sayabilirdim ama burada öyle değil. Gerçekten hepsini çok severek yiyorum. En favorim yine de kısır ve kendim de yapabiliyorum.

Koronavirüs19 Karantinası sırasında kitap kulübümle Zoom da toplandık ve tanınmış aşçılar bize yemek tarifleri verdiler. Bir Türk arkadaşımızda kısırı anlattı, hepimiz öğrendik.

En sevdiğim tatlı ise Katmer- Gaziantep’ten. Aman Tanrım Katmer tatlıların tatlısı, onun üstüne yok. İnce yufka ve içinde Antep fıstığı ve şerbet, fırından sıcak sıcak çıkmış ve üstüne de kaymak, yeme de yanında yat!

Türkleri nasıl buluyorsun, iletişim kurmak kolay mı, sıcaklar mı?

Arkadaş edinmek, olmak kolay diyemem ama sıcaklar, dostça davranırlar. Bu biraz da size bağlı, sizin ne aradığınıza bağlı elbette. Ama genel olarak Türklerin iletişime açık ve yardımsever olduklarını söylemeliyim. Dilin de etkisi var, İngilizce bilen fazla yok, genç kuşak farklı tabii. Eğer sen Türkçe konuşabiliyorsan birçok kapıyı açabilirsin. Dil farklılık yaratıyor.

Türkiye’ye yeni gelen bir yabancıya ne tavsiye edersin, nereden başlamalılar?

Aslında kalma sürelerine bağlı diyebilirim. Mesela eğer 3-4 yıl kalacaklarsa ilk önerim direk yoğun verilen bir Türkçe kursuna kayıt olmak olur. Bazıları grupta öğrenemez o zaman özel ders alsın ama illaki ilk aylarda yoğun ders alarak başlasınlar derim, hiç vakit kaybetmeden. Ondan sonra hayat daha kolay olacak ve daha çok keyif alınacak. Ve Türkler bir yabancı kendi dillerini konuştuğunda, bunun için çaba harcadığını gördüklerinde çok mutlu oluyor ve daha çok ilgi gösteriyorlar. Bu belki başka ülkelerde böyledir ama burada çok daha takdir ediyorlar.

Sonraki önerim ise bol bol seyahat etmeleri olacak. Türkiye çok ama çok güzel bir ülke ve görecek o kadar çok şey var ki, zaman çabuk geçiyor, her fırsatta gezip görmek gerek.

Tighereda ve eşi Karl Kulessa yeni görev yerlerine gitmek üzere Ekim 2020 başında Ankara’dan uçakla İstanbul’a gittiler. THY uçuşundaki aksilikler, gecikmeler sonucu beklenmedik bir şekilde 2 gün İstanbul’da geçirdikten ve toplamda 48 saat sonucunda Umman’a vararak karantinaya girdiler ve yeni bir ülkede yeni maceraları başladılar.

(Expat aslı expatrieate:  Bir başka ülkede o ülkenin halkından olmadan, sürekli ya da geçici olarak ikamet edebilen kişi anlamına geliyor.)

Gazeteci Yazar Gülseren Tozkoparan Jordan, Ankara, 15 Kasım 2020, E- Posta: gjtozkoparan@hotmail.com

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir