Çoğulcu Demokrasi
Her zaman kendi içerisinde tenakuz içeren bir önermedir. Modernitenin toplumları uyuşturan paradoksudur. Hele bu kavramın, demokrasi ile bir araya getirilerek zihinlere kazınmasıyla, kitleler psikolojisi ve kültürel normların, toplumsal değer yargılarını kullanarak, belirli bir azınlığın çıkarlarına hizmet eden, yönlendirici politik enstrümanlar yaratılmasında ne kadar etkili olduğunu görmekteyiz.
Oysa ki, bilgiye dayanmayan, sevgiden ilham almayan, hülasa yararlı ve iyi olmayan, her türlü kültürel norm ve toplumsal değer yargısı, putlaştırılmış birer iktidar aracı olmaktan öteye gidemez. Değişime uğramak zorundadır.
Ayrıca, bilhassa doğu toplumlarında zaten kısıtlı olan entellektüel kapasite de kimi kendini tekrarlayan eklektisizmden uzak seçkinci olduğu iddiasına sahip çevreler içindeyse atıl hale getirilmiştir. Bu da değişmek zorundadır. Maalesef bilhassa Ortadoğu toplumları XIX. yy’dan beri bu sancıları derin bir şekilde yaşamaktadır.
Üzülerek görmekteyiz ki bir Ortadoğu toplumu olarak farklı etnik ve dinî kırılma noktaları içeren Cumhuriyet Türkiye’sinin, Atatürk’ün ilk ve orta öğrenim dışında yüksek öğrenim için de başlattığı eşsiz reformunun devamını getirememiştir.
Evet bilgi ile yönlendirilen, sevgiden ilham alan bir toplumsal yaşam zorunludur. Bilgi, bilimsel bilgi olmalıdır. Sevgi, estetik ile yücelmelidir. Bilim ve sanat, bunun anahtarıdır. Eğitim ise bunun temelidir.
Ahlaki ve bireysel erdemleri kazandıracak, felsefi geleneği yadsımayacak, ahlak adına kurgulanan dini ya da din dışı olsun efsane ve menkıbelerin dahi akılcıl olarak yorumlayacak bir eğitim sistemi zorunludur.
Eğitim, bilim ve hukukun merkezine, inanan değil bilen insanı koyarak işe başlamak zorundayız. Zira, bu her üç kavram da evrenseldir. Özgürlük olmadan bu başlangıç sağlanamaz. İnanç sahası ise bireyseldir ve dayatılamaz. Zira şiddet ve çatışma doğurur. Bu nedenle de evrensellik içermez, birleştirici de olamaz. İklim değişikliği basta olmak üzere, çevresel felaketlerin türümüzü tehdit ettiği bu devirde, çoğulcu demokrasi vb. yarattığımız paradokslar ile kaybedecek vaktimiz yoktur.
Prof. Dr. Mahmut Can Yağmurdur, Ankara, 8 Nisan 2024