
Çök’üntü!..
Her şey çöktü…
Hem de “Çök, Kapan, Tutun” tatbikatından birkaç hafta sonra.
Ülkenin beşte biri çöktü, ama anlaşılan alarm sistemi de çökmüştü. Zira kimsenin ne telefonu öttü ne de alarmları çaldı. Mışıl mışıl uyurken insanlar, binalar çöktü, evler çöktü, toprak çöktü, yollar çöktü. Tuğla, kiremit, demir, çelik, beton, cam, çerçeve, ne varsa çöktü. İnsanların yaşamları, sevdikleri, eşleri, anaları, babaları, evlatları, eş, dost, akraba, kim varsa çöküntü altında kaldı. Anıları, umutları, idealleri, hayalleri, gelecekleri, geçmişleri hepsi. Çöktü…
Devlet çöktü; üç gün de ayağa kalkamadı. AFAD, asker, polis, bakanlıklar, meclis, saray, ne varsa devlet adına, üç gün yoktu ortada. Oysa en hızlı olunması, derhal harekete geçilmesi gereken zamandı ama herkes, tüm yetkili kişi ve kurumlar, çöktü kaldı.
Kader, alın yazısı, şu bu çöktü; bilim yine haklı çıktı. Ben demiştim demesine bile gerek kalmadı, zaten hepsi kayıtlıydı, arşivlerde, yazılarda, akıllarda.
Ekonomi çöktü, üretim çöktü, tarım çöktü, hayvancılık çöktü. Bankalar, şirketler, fabrikalar, işyerleri, ticaret, hepsi…
Koca koca şehirler, ilçeler topyekûn çöktü. Hastaneler, resmi binalar, okullar, yollar, havaalanları, limanlar, demiryolları…
Altyapı çöktü. Su, elektrik, doğalgaz, kanalizasyon, internet, cep telefonu, iletişim adına ne varsa hepsi.
Derken uyanıklar, soysuzlar, hırsızlar çöktü; enkaz başına, ayakta kalan dükkanlar başına, sahipsiz buldukları mal-mülk başına. Marketler, mağazalar, eczaneler, kuyumcular ne varsa talan edilecek, yağmalanacak… İhtiyaç için alana lafım yok ama, televizyon bırakmadı, mobilya bırakmadı götürdü, arsızca sırıta sırıta.
Bütün ülke çöktü; TV başına, Twitter, Facebook, Instagram başına. Eş dosttan haber almak, kayıpları bir an önce bulmak, bölgeyle beraber olmak, yaralara çare olmak en büyük hedefken, Twitter çöktü. Yukarısının siyasi ikbali ağır basmıştı. Neyse ki, tepki hızla geldi de mecbur kalıp açıldı, bant daraltma.
TV’ler, haberciler, sosyal medya şeysiler çöktü afet başına. Yukarısı hala yokken ortada, başladı algı çalışmaları, alttan alttan. Sadece enkazdan insan kurtarmaları seyredip, bir nebze teselli buldu ekran başına çöken insanlar. Oysa arka plan öylesine dehşet, öylesine çaresizlik, öylesine öfke, öylesine umutsuzluktu ki…
Gerçekten yardım etmeye koşan, oldukları şehirde daha ilk günden organize olan, yardım toplayan, para toplayan, araç-gereç-malzeme toplayan, imkanlarını seferber eden ne yüce gönüller gördük, çöken omuzlarımıza birazcık olsun derman. Tek tek saysam ayıp olur unuttuklarıma, gönüllü kuruluşlar, dernekler, vakıflar. “İyi ki…” dedirten, çöken morallere destek olan.
Ama asıl olması gerekenler çöktü. Mesela yoktu AFAD, yoktu Kızılay…
Sonra rantçılar çöktü, fırsatın başına. Koca koca pankartlar hangi ara hazırlandı, hangi ara asıldı yardım kamyonlarına, yardım TIR’larına, kolilere, şunlara, bunlara? Üç kuruşluk yardım yapıp, bunun reklamını yapanlara, ekranda, sosyal medyada görünmek için, TV ekranlarına konuşmak için koşanlara ne dense, boş; midemize, boğazımıza bir ağırlık çöktü.
Beyefendinin yanında görünmek isteyenler çöktü, birbirlerinin yerine, en öne, en yakına geçip, yaklaşan seçimlere oy kapmaya.
Vampirler çöktü, kan emmeye, iyi işler yapanları karalamaya, Haluk Levent’ lere, Ahbap’ lara, iyi insanlara kötülük yapmaya, olanı biteni görmeyip, siyasetini AKlamaya.
Sonra tarikatlar, cemaatler, bilumum din tacirleri çöktü; bu işten de rant devşirmeye, insanların temiz duygularını, inançlarını istismar etmeye, sömürmeye.
Fırsatçılar daha ilk günden çöktü; sattığı suya, bisküviye, çaya, çorbaya zam yapmak için elinde kalem, etiket başına.
Dünya’nın dört bir yanından gelen kurtarma ekipleri canla başla çalışıp, can kurtarmaya çalışırken, onun bile emeğine çöktü; son anda gelip, “siz uzaklaşın” diyen, enkazın başında poz veren sözüm ona insan, sözüm ona kurum, sözüm ona bilmem ne…
Müteahhit çöktü, ellerini ovuştura ovuştura yeni inşaat fırsatlarından “bana ne pay çıkar” diye daha ilk günden ihalelerin başına. Yeni evler, yeni yollar, yeni rantlar, yeni fırsatlar; seçim gelmeden yangından mal kaçırmalar…
Ev sahipleri, emlakçılar çöktü depremzedelerin başına, fiyatları ikiye, üçe katlayıp, büyükşehirlere kaçan insanların cüzdanlarının başına.
Kısacası AHLAK çöktü, Din-iman çöktü, kardeşlik çöktü…
Ruhlarımız çöktü…
Ülkede değer yargıları adına ne varsa, çöktü…
Kolay kolay da ayağa kalkar mı emin değilim…
Yazar Dr. Önder Cem Sezgin, Ankara, 22 Şubat 2023