Cumhurbaşkanı Erdoğan Amerikan kanalına konuştu.
Erdoğan: ‘Biz dünyanın parçasıyız, ne Doğu’nun ne Batı’nın’
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Biz dünyanın parçasıyız; ne Doğu’nun ne Batı’nın… Bizim için ülkemizin coğrafi olarak büyük bir kısmı doğuya aittir, batıya ait olan kısmı ayrıdır” dedi.
Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta, PBS (The Public Broadcasting Service) televizyon kanalına konuştu ve soruları yanıtladı.
Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşında “şu an hangi tarafın üstün” durumda olduğunun sorulması üzerine, “Rusya mı daha etkin, Ukrayna mı daha etkin” arayışı içinde olmadığını ifade ederek, “Tek arzumuz bu savaşın barışla son bulmasıdır. Gerek Sayın Putin’e gerek Sayın Zelenskiy’e benim ricam, tavsiyem bu olmuştur. İnsanların ölümüyle neticelenen bir savaşın kazananı olmaz” dedi.
Tahıl koridorunu açmak için gösterilen çaba sonunda İstanbul’da anlaşma imzalandığını hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
“Oradan 2 milyon tonu aşan, 3 milyon tona yaklaşan tarım ürünlerinin ihracı gerçekleşti. Şimdi yeni bir etap, özellikle Rusya’daki ürünlerin de dünyaya açılması. Tabii burada benim tek arzum, gelişmiş ülkelere değil, az gelişmiş veya fakir ülkelere buradan ürünlerin sevkiyatını sağlamaktır. Bunu başarabilirsek fakir ülkeler, az gelişmiş ülkeler hiç olmazsa bu ürünlerle şöyle kendilerine gelmiş olurlar.”
“Savaşı bitirme gayreti”
Erdoğan, “Rusya-Ukrayna savaşının hızlı bir şekilde bitmesinin nasıl mümkün olabileceği” yönündeki soruyu yanıtlarken, Özbekistan’da Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ayrıntılı görüşme fırsatı bulduğunu belirtti ve şöyle devam etti:
“Kendilerinin de aslında bu işi artık bir an önce bitirmenin gayreti içerisinde olduğunu anladım. Bu gidişin sıkıntısı büyük. Bu noktada, örneğin şu anda 200 rehinenin takası konusunda bir mutabakat sağlandı. Bu güzel bir gelişme. Çünkü bu rehinelerle birlikte orada çok çok önemli bir adım atılmış oluyor. Şu anda onun teknik boyutunu da arkadaşlar yürütüyorlar. Bununla birlikte güzel bir gelişmeyi sağlamış olacağız. Diğer taraftan, tarım ürünleri olayını yine tespit ettiğimiz arkadaşlarımız, teknik kadrolar etraflıca yürütüyorlar. Bunlar da tabii güzel gelişmeler ama burada Ukrayna’nın da Rusya’yla aynı anlayışta olması lazım ve artık karşılıklı olarak bu çatışmaların, bu savaşın durdurulması noktasında kararlı olmak lazım.”
Alınan toprakların iadesi
Erdoğan, Rusya-Ukrayna arasında sağlanacak bir barışta, tarafların ellerindeki toprakların iadesinin “büyük önem arz ettiğini” söyledi. Erdoğan, “İstenen, beklenen zaten bu. Bu konuda Sayın Guterres’in attığı adımlar da var. Bizim attığımız adımlar da var. Bu adımlarla birlikte beklediğimiz bu iadelerin sağlanması hakikaten işimizi kolaylaştır” diye konuştu.
2014’ten itibaren Kırım’ı da sahiplerine verilmesi konusunda Putin’den ricada bulunduklarını anlatan Erdoğan, bunun “Bunlar aynı zamanda bizim soydaşlarımız. Eğer bu adımı atarsanız bizi de rahatlatırsınız, Ukrayna’yı da rahatlatırsınız, Kırım Tatarlarını da rahatlatırsınız’ dedik. Ama maalesef o günden bugüne orada bir adım atılamadı” dedi.
“Hiçbir lider ‘ben yanlış yaptım’ demez”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizce, Putin, Ukrayna halkının kendini savunma iradesini küçümseyerek aslında yanlış hesap yaptığının farkında mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Hiçbir lider attığı adımdan sonra ‘ben yanlış yaptım.’ demez. Bunu görmek lazım. Tabii, bunu söylerken aynı şeyi Ukrayna için de düşünmek lazım. Acaba Sayın Zelenskiy böyle bir adımı atarken ‘ben yanlış yaptım’ diye düşünüyor mu veya düşündü mü? Tabii liderler girdikleri bir yoldan geri dönüşleri çok zor olan insanlardır.
Şu anda sadece Polonya’da üç milyonu aşkın Ukraynalı mülteci var. Avrupa’nın birçok ülkelerine, bize dahi gelen Ukraynalı göçmenler var. Bunların tümünü ele aldığımız zaman, beş milyona yakın göçmen şu anda Ukrayna’dan çıkmış vaziyette. Tabii bu konuda bir liderin bu işe dayanması, yani 35-36 milyon nüfusu olan Ukrayna’dan bu kadar insanın çıkmış olması kolay bir iş değil. Bir liderin de bunu anlatması kolay bir iş değil ama liderler bu konuda kolay kolay pişmanlık duymuyor.”
“İşgallerin hiçbirisinin gerekçesi olmaz”
Sunucunun, “Sizce bu işgal, Rusların gerekçelendirebildiği bir işgal miydi?” sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi
“İşgallerin hiçbirisinin gerekçesi olmaz. Bir işgal noktasında bunun sebep netice ilişkisinin ne olduğunu en iyi anlatabilecek olan bizden ziyade gerek Sayın Zelenskiy gerekse Sayın Putin’dir. En iyi onlar bunun gerekçelerini bilir. Bu gerekçeleri değerlendirdiğimiz zaman, denge politikalarını gözeten bir ülke olarak Türkiye, burada her iki tarafı da dinlemekten yana. Onun için ısrarla bu liderleri bir araya getirme arzumuz var. Bir araya getirelim, bizzat kendilerinden bunu hep dinleyelim istedim. Henüz bunu başarabilmiş değiliz ama ümitsiz de değilim.”
BM’ye düşen görevler
Erdoğan, Rus birliklerinin çıktığı yerlerde bulunan toplu mezarlardan kimin sorumlu tutulması gerektiği sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Bu konuyla ilgili en ideal cevabı bana göre BM, yapacağı çalışmalarla ortaya koymalı. Şu anda BM yaptığı veya yapacağı çalışmaları ortaya koymadıktan sonra, bu konuda bir tespit yapmak veya böyle bir açıklamaya girmek bizi denge politikası sürdüren bir ülke olmaktan, tarafgir bir ülke konumuna düşürür ki bunu bu şekilde cevaplamak doğru olmaz.”
“Ülkesinin menfaatlerini savunan konumunda”
Erdoğan, BM soruşturma sonucunda bunun Rus askerleri tarafından yapıldığının ortaya çıkması durumunda “Putin sorumlu tutulmalı mı?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Böyle bir durum ortaya çıktığı anda zaten Putin de bununla ilgili olarak gerekli tavrını ortaya koyacaktır. Yani Putin’i bu noktada tamamıyla farklı bir insan olarak görmek doğru olmasa gerek. Çünkü o da ülkesinin menfaatlerini birinci derecede savunan ve bunun da mücadelesini veren bir ülke konumunda. Biz şu anda bu iki ülkenin savaşında, Sayın Putin’le de Sayın Zelenskiy’le de etraflıca görüşmeler yapıyoruz. Aynı şekilde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri de Sayın Putin ve Sayın Zelenskiy’le görüşmelerini sürdürüyor. Bu ne demektir? Biz eğer bir neticeye varacaksak, bir liderin tarafında olmakla değil, her iki liderle de görüşmeleri yaparak neticeye varmanın gayreti içerisinde olmamız lazım. Yalnız şunu da görmek lazım, sadece Ukrayna tarafında insanlar ölmüyor, Rusya tarafında da çok insanlar öldü.”
Erdoğan, sunucunun “Ama işgali Rusya yaptı” sözü üzerine, şöyle devam etti:
“O ayrı bir konu. O yapıldığı gibi… Tabii daha bu savaş başlamadan önce bunlar olmuştu ve savaşla birlikte daha da gelişti. Son zamanlarda biraz gerileme de oldu. Ama dediğim gibi burada özellikle BM’nin üzerine düşen görevi süratle yerine getirmesi lazım, neticeyi açıklaması lazım. Bu netice üzerinden de bizlerin tavrımızı ortaya tam manasıyla koymamız gerekir. Onun içindir ki mesela biz şimdi rehine krizini çözmek için çalışıyoruz, adımlar atıyoruz ve belli bir yere de geldik. Öbür taraftan işte tahıl koridoruyla ilgili adımları buna dayanarak attık. Belli bir neticeye orada da varmış bulunuyoruz. Dolayısıyla birisini tamamen bir kenara at, öbürünü bir kenara koy; öyle olmaz. Netice alacaksak neticeye oynamamız lazım ve şu anda ben Türkiye olarak bu neticeye oynamanın gayreti içerisindeyim.”
“Biz dünyanın bir parçasıyız”
Erdoğan, sunucunun “Şangay İşbirliği Örgütü’ne katılma niyetiniz var. Bu örgütte Rusya, Çin, İran var. Bu, NATO’dan çok farklı değer ve hedefleri olan bir örgüt. Siz ülkenizin doğunun parçası mı olmasını istiyorsunuz batının parçası mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Şunu çok açık net söylemem lazım: Biz dünyanın parçasıyız; ne Doğu’nun ne Batı’nın… Bizim için ülkemizin coğrafi olarak büyük bir kısmı doğuya aittir, batıya ait olan kısmı ayrıdır. Ama Avrupa Birliği 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır. Avrupa Birliği, 52 yıldır bizi ne yazık ki hâlâ üye yapmamıştır. Avrupa Birliği içinde bizim durumumuzda olan bir başka ülke yok. Hâlâ da oyalamaya devam ediyorlar.
Halbuki NATO ülkesiyiz. NATO ülkesi olduğumuz halde NATO ülkeleri dahi Avrupa Birliği süreci içerisinde bizi oyalamaktadır. Biz NATO’nun içerisinde verdiğimiz desteklerle ilk beşin içerisinde yer alan bir ülkeyiz. Bizim NATO’da böyle de bir konumumuz var.
Böyle güçlü bir konumu olan Türkiye’nin böyle oyalama taktikleriyle bir kenarda tutulması şüphesiz ki bizim için çok çok manidardır. İster istemez farklı arayışlar içerisine girme durumunda da olabiliriz. Avrupa Birliği 52 yıldır bizi tutacak, bizi yanına yaklaştırmayacak ve ondan sonra da ‘Niçin şurayla görüştü, niçin burayla görüştü?’ diyecek. Görüşürüm. Bu görüşmeleri yaparken de biz Avrupa Birliği’ne bu noktada hesap verecek değiliz. Biz dünyanın tüm ülkeleriyle görüşürüz. Ben Sayın Şi’yle de görüşürüm, Sayın Putin’le de görüşürüm, Sayın Modi’yle de görüşürüm. Bütün ülkelerle görüşmelerimi yaparım. Çünkü hepimiz bu dünyanın birer parçasıyız. Avrupa Birliği üyesi ülkelerle görüşmeler yaptığımız zaman bize ‘Niçin onlarla görüştünüz?’ diye bir soru gelmedi. Biz şu anda özellikle Şanghay İşbirliği Teşkilatında olan ülkelerle nasıl bir tutum içindeysek onlarla da aynı tutum içerisinde süreci işleteceğiz.”
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği
Erdoğan, “Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliğini engelleme niyeti olup olmadığının” sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Sürekli, Stockholm caddelerinde, terörist başının paçavralarını, pankartlarını taşıyarak teröristlerin yürüyüşler yaptığını ve İsveç’teki bizim samimi saf Türklere saldırılar düzenlediğini biz belgelerle defalarca İsveç tarafına verdik. ‘Finlandiya böyle mi?’ derseniz, İsveç gibi değil. Onlar bu noktada daha sakinler ve duruma hakimler. Ama İsveç’te böyle bir hakimiyet yok. Bize sürekli bir gerekçeyle karşılık veriyorlar. Diyorlar ki ‘Anayasamızın amir hükmü sebebiyle bu, özgürlükler kapsamında değerlendirilir.’ Ben de diyorum ki, terörün özgürlükle alakası olmaz. Terörün özgürlük tanımı içerisinde yeri olamaz. Dolayısıyla da bu teröristlere karşı mücadelenizi eğer ortaya koyarsanız, bir mücadele verirseniz, biz bu konuda her türlü desteği veririz. Tabii bununla ilgili de nihaî karar merci bizim parlamentomuzdur. Nihai kararı parlamentomuz verir.”
Erdoğan, bu ülkelerin talepleri yerine getirmemesi durumunda tutumun ne olacağının sorulması üzerine, “Bu konuda NATO üyelerinden herhangi birisinin olumsuz cevap vermesi zaten bu girişi engeller” yanıtı verdi.
Erdoğan, Yunanistan’ın NATO’ya tekrar girişine o zaman iktidarda bulunan Türk hükümetinin destek verdiğini hatırlattı ve “Şimdi burada da benzer bir durumla karşı karşıyayız. Eğer bu dediklerimiz yerine getirilecek olursa biz olumlu yaklaşımda bulunuruz. Ama burada terör faaliyetleri devam ederse olmaz” dedi.
“Olay bir Kürt-Türk meselesi değil”
Erdoğan, “Yalnızca İsveç ve Finlandiya’da değil, Suriye, Irak ve kendi ülkeniz içinde de Kürtler konusu var. Bu konu sizce nasıl çözüme ulaşır?” sorusu üzerine şunları söyledi:
“Bir defa önce şunu belirleyelim: Olayı Kürt-Türk meselesi olarak ele alırsanız yanılırsınız. Olay bir Kürt-Türk meselesi değildir. Olay tamamıyla terörist ve terörist olmayanlar meselesidir. Şu anda Suriye’nin kuzeyinde Kürt de var, Arap da var. Bizim tarafa geçtiğiniz zaman bu boylarda Kürt var, Arap daha çok var. Benim partimin içerisinde Kürt yönetici arkadaşlarım var, Kürt milletvekili arkadaşlarım var. Kendi içimizde herhangi bir sorun sözkonusu değil.
Kaldı ki şu anda ülkemin güneydoğu, doğu bölgelerinde biz ikinci parti konumundayız ve buralardan ciddi bir oy alabiliyoruz. Buralarda ağırlıklı olarak Kürt vatandaşlar yaşıyor. Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bu bölgelerden AK Parti olarak biz bu kadar yoğun bir oy alıyoruz. İktidar olarak da biz bu bölgelere çok ciddi yatırımlar yaptık. Yani ‘Burası Kürtlerin yaşadığı bölgedir, buraya yatırım yapmayalım’ diye bir şey bizim felsefemizde yok, bizim programlarımızda yok. Türkler de benim vatandaşım, Kürtler de benim vatandaşım, Araplar da benim vatandaşım. Biz bunların arasında asla ayrım yapmayız, yapmadık. Şu anda da aynı konumdayız. Bizim bütün vatandaşlarımıza yaklaşımımız aynıdır. Bundan sonra da aynen böyle devam edecektir.”
Suriyeli mülteciler
Sunucunun, Suriye’deki savaş sonrasında birçok insanın Türkiye’ye sığındığını hatırlatarak, “Suriye savaşı nereye doğru gidiyor” sorusu üzerine, Erdoğan, “Tabii bu konu en çok bizi rahatsız ediyor. Zira 4 milyon Suriyeli bizim ülkemizde ki bunların büyük kısmı Arap’tır, biz bunları misafir ediyoruz” dedi.
Bu insanları “yol ortasında bırakmayarak destek verdiklerini” ifade eden Erdoğan, AB’den gerekli desteğin sağlanmadığını söyledi. Türk kurumlarının dönüş için orada altyapı hazırladığını belirterek, “Hedefimiz şimdi 250 bin briket eve bunu ulaştırmak ve şu andaki bizde bulunan Suriyeli misafirlerimizi yavaş yavaş kendi topraklarına göndermek” diye konuştu.
“Ben ekonomistim”
Erdoğon, “Türkiye’nin enflasyon sorununun nasıl çözeceğinin” sorulması üzerine, şunları söyledi:
“Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde 8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde 80 var. Biz şu anda 250 milyar dolar ihracatı yakalamış bir ülkeyiz. Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Ama Amerika’da bile bugün raflar boş, Fransa’da raflar boş, Almanya’da raflar boş. Benim vatandaşım şu anda istediği her türlü ürünü marketlerde bulabiliyor. Örneğin şu anda yeni bir adım attık. O da şu, Tarım Kredi Kooperatiflerimizde ürünler çok çok ucuz fiyatla satılıyor. Bunlar diğer zincir marketlerden çok daha düşük fiyatlı. Bizim için şu anda enflasyon bir sıkıntıdır ama yılbaşından sonra biz enflasyonda da bu sıkıntıyı aşacağız ve yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Şu anda Türkiye’nin büyüme oranı yüzde 7,6. Dünyada şu anda ikinci sıradayız büyümede. Bu da bir şeyi gösteriyor.”
“Meydanların dilini iyi bilirim”
Erdoğan, 2023’teki seçimlere ilişkin bir soru üzerine, şöyle konuştu:
“Bizim şu anda seçimleri kazanma noktasında bir endişemiz yok. Ben meydanların dilini iyi bilirim. Şu anda yaptığım toplu açılışlarda, meydan mitinglerinde eğer on binleri meydanlara toplayabiliyorsam, bu halkımın bize olan teveccühünü göstermektedir. Halkımızın bize olan bu teveccühü devam ettikçe, bizi kimse tutamaz. Çünkü alternatif yok.”
Erdoğan, savunma sanayisinden sağlığa, eğitime kadar her alanda attıkları adımlar sayesinde Türkiye’nin Batı ülkeleriyle kıyaslanamayacak noktaya ulaştığını da kaydetti.
“Başkanlık sistemi sayesinde…”
Türkiye’nin başkanlık sistemine geçtiğini ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“Ama bizim muhalif kanat, Türkiye’de başkanlık sistemi değil, parlamenter sistemi savunuyor ki o parlamenter sistemde Türkiye yıllar yılı 7 ayda, 8 ayda, 10 ayda, 13, 14, 15, 16 ayda bir seçime gitmiş, hükûmetler bozulmuş. Böyle bir ülkede istikrar olur mu? İstikrar olmadığı için de ne oldu? Türkiye hep geride kaldı. Biz ise dedik ki başkanlık sistemine geçeceğiz ve başkanlık sistemine geçtik. Amerika’daki sistemi de kısmen baz aldık. Başkanlık sistemiyle beraber de Türkiye çok daha farklı bir yürüyüşe geçti ve bu farklı yürüyüş içerisinde de gayet güzel bir yere ülkemizi getirdik.”
Türkiye-ABD ilişkileri
Erdoğan, “Sizce şu an Türkiye-ABD ilişkileri ne durumda?” sorusuna, “İdeal bir konumdadır diyemem. Çünkü bizim şu anda Amerika’yla dış ticaret hacmimizin buralarda olmaması lazım. Bizim Sayın Trump döneminde de belirlediğimiz bir rakam vardı, ‘100 milyar doları bulmalıyız’ demiştik. Ama maalesef şu anda çok çok gerilerdeyiz” yanıtı verdi.
“Siyasi yaklaşımla karar vererek F-16 konusunda Türkiye’ye hâlâ bir yaptırım uygulama yoluna gitmek iki dost ülke için çok yanlış bir şey” diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Şimdi F-16 konusunda eğer biz Amerika’dan istediğimiz neticeyi alamazsak ne yapacağız? Başımızın çaresine bakacağız. Siz kalkıp da Yunanistan’a F-16 konusunda her türlü desteği vereceksiniz, orada üsler kuracaksınız ama Türkiye gibi NATO’daki dost ülkeye ve ilk 5 içerisinde NATO’da her türlü desteği veren ülkeye bu desteği vermeyeceksiniz. Bu durumda Türkiye’nin yapacağı iş, başının çaresine bakmaktır. Yoksa bunun dışında bizim Amerika’yla sıkıntımız yok.”
Kaynak:
Ajans Bizim, New York, 20 Eylül 2022