Değişim-Dönüşüm
Yaşadığımız günlerde bilgi çağında olduğunu zanneden ama bilgi üretemeyen, toprak reformu bilerek ve isteyerek yapılmamış ve bunun bedelini öderken de dönüşüm yaşamaya başlayan belki de değişerek yok olmanın eşiğine gelinen bir kaotik süreç yaşanmaktadır.
Akla ister istemez, W. Sombart’ın ifadesiyle kapitalizm öncesi ortaçağ burjuvazisinin teşekkül etmeye başladığı erken ortaçağ Avrupa’sı gelmektedir. Ancak orada bu yapının üzerine oturduğu klasik feodal sistem ile Anadolu ve Balkanlardaki toprak ağalığı aynı dinamikleri içermez. Hele Anadolu coğrafyası etnik ve dinsel çatışmaları defalarca yaşamıştır. Çünkü etnosentrik her türlü ideoloji var olmak için, bu topraklarda farklı toplum kesimleri arasında uzlaşma yolunu kapalı tutmak suretiyle kendi kısır idealleri için özel gayret sarf eder.
Çoğunlukla ampirik tarzlarıyla rasyonel mantık gütmeyen sözel kültürel aktarımın esas olduğu bu tip irrasyonel ideolojiler dünyanın belirli bölgelerindeki stratejik noktalarda özellikle farklı sosyokültürel yapıların kimlik oluşturma yolundaki çatışmalarının doğal sonucudur.
Durum böyle olunca fanatizm barındırmaları da kaçınılmazdır. Bu nedenle bünyelerinde marjinal düşünce ve davranış örneklerini çokça içerirler Ancak unutmamak gerekir ki aşırılıklar zıt ve farklı yönlere gitseler de doğrusal geometri planı varlıkları için şarttır. Bu tip durumlar, “shattered zone” olarak nitelendirilebilecek coğrafyaları, “fundementalist ideolojilerin yarattığı çatışma ortamları başta silah endüstrisi ve ona kaynaklık teşkil eden uyuşturucu ticareti için daima iyi bir pazar ve illegal değiş tokuş alanı olmaya mahkum kılar.
Üzülerek görmekteyiz ki toplumsal modellemeler maalesef bu gaflet ve kötülük direkleri üzerinde durmaktadır.
Maalesef ticaret ve para medeniyetin ölçüsü olamıyor. Ülkemiz siyasal yaşamında, toprak ağalarını meclise sokmak suretiyle ve onlar üzerinden kimi etnik gruplardan oy devşirme amacı güden kendilerini “sağcı (merkez sağ/güya Müslüman demokrat/islamcı/milliyetçi ve mukaddesatçı)-solcu (sosyal demokrat, demokratik sol) vb isimlendiren çeşitli siyasal anlayış tarzları bu nedenle cumhuriyet tarihi boyunca demokratik olamamıştır. Kanaatimce, gelecekte de eğitimsizlik ve entellektüel ukalalık yüzünden olmayacağını da şimdiden ifade etmek gerekir. Bunları söylemek üzücü elbette.
İtiraf etmek gerekir ki maalesef bu toplum zaten görgüsüz ve nezaket yoksunu “dev/huge” bir kültürün içinde debelenmektedir.
İşte “kasaba kültürü” dediğimiz bu yapı sanat, kültür vb yi aşağılayan hatta günah sayan bir dinsel dogmalar bütünüyle kültürsüz bir kabile fanatizmi ile kolaycı bir tarzda yaşamayı tercih etmektedir. Bu yüzden de eğitime dirençlidir. Çünkü geçmişte hiç bir zaman bilgi üretmek hedefli bir “şehirli üniversite kültürü” olgusunu yaşamamıştır. Bu yaşanan durum, Avrupa kültüründeki gibi geleneksel efendi köle diyalektiğinin getirdiği üretim tüketim ilişkisi ile de mukayese edilemez. Pragmatik ve ahlaksız, salt vandallığa dayanan bir ilkel kültürdür. Bu kültür düzeyi sopayla kendi adaletini arar, küfretmeyi sever, teknolojiyi kullanır ama uygar değildir. Ticaret yapar ama tehditle tahsilat esastır. Burasının adı Anadolu köprüsüdür. Doğu ile batının karşılaşıp çatıştığı, tarih boyunca Doğu ve Batı uygarlıkları arasında dostluk ve barış köprüsü değil savaş köprüsü rolü biçilmiş, bu nedenle ne siyah ne beyaz olabilmiş hep gri tonda yaşamayı şiar edinmiş derin aşağılık kompleksleriyle kavgacı uzlaşmaz ve oportunist şiddet ve argo doludur. Daha şiddet dolu bir güç karşısında hemen boyun eğen bir insan karakteri oluşmuştur. Tarihi ve anı yaşayıp idrâk etmek bir tarafa tarihte yaşar, kendisine kahraman olarak “anlatılanlar” ile özdeşim kurar, böylece sanal mutluluğu için şiddeti de ucuza satın alarak cehaletin ve kültürsüzlüğün konforunu yaşamayı tercih etmiştir.
Modern dönemlerin acımasız kapitalist küresel sermayesi, hala “ihtiyaca göre harcarım”, St Thomas Aquinas’ın tabiriyle “para harcanmak içindir” “lüks yaşantı ve itibar için para kaynağı yaratılmalı” diyen ve hala ortaçağ Avrupası “elit” lerinin düzeyinde olduğunu idrâk edemeyen zaaf dolu günümüz Anadolu insanını pazar olarak kullanmaktadır. Kabul etsek de etmesek de Anadolu ve İslam coğrafyasındaki ticari değişimi, uygarlık zanneden anlayışın realitesi budur. Bu durumda, alan memnun satan DAHA çok memnundur. İtiraf edelim ki sağ siyaset de sol siyaset de bu realiteye endekslidir.
Yazar Prof. dr. Mahmut Can Yağmurdur, Ankara, 21Ekim 2021