Doğru Düşünme Sanatı ve Mantık Hataları Üzerine…

Doğru Düşünme Sanatı ve Mantık Hataları Üzerine…

Doğru Düşünme Sanatı-Kaçınmanız Gereken 52 Mantık Hatası-Rolf Dobelli

“Milyonlarca insanın bir aptallığı onaylaması o aptallığı doğru kılmaz.” Somerset Maugham

Eski bir Alman atasözünün dediği gibi: “Tıraşa ihtiyacın olup olmadığını asla bir berbere sorma.”

Her gün saat dokuza doğru kırmızı şapkalı bir adam bir meydana çıkıp şapkasını deli gibi sağa sola doğru sallıyor. Beş dakika sonra ortadan kayboluyor. Bir gün bir polis geçiyor önüne: “Ne yapıyorsunuz böyle?” “Zürafaları kovuyorum.” “Burada zürafa yok ki.” “İyi ya, demek ki işimi güzel yapıyorum.”

DÜŞÜNCE, hiçbir koşulda, iki yumurta ile bir bardak sütten çırpılarak oluşmaz ve de çarşı pazardan da kolayca satın alınamaz… DÜŞÜNCE, “düşünmenin ürünü olan görüş ve zihinsel bir yaratımdır!” değil mi? İnsan bulunduğu ortam, yetiştiği koşullar, aldığı eğitim, kazandığı deneyim ve birikim sonucu oluşturduğu düşüncesini de özgürce dillendirmek istemesi onun beklenti ve hakkı değil mi? Ancak bu yönüyle, gerçekçi düşünceler üretebilir ve uygulayabilirsek, önemli mantık hatalarından az zararla veya zararsız olarak kurtulabiliriz.

Mantık hatalarımızın neden bu kadar inatçı olduklarına dair değerli bir açıklama 1990’ların sonunda anlaşıldı: Beynimiz gerçekleri bulmak üzere değil, onları yeniden üretmek üzere evrimleşmiştir. Başka bir deyişle: Düşünmeye ihtiyaç duymamızın asıl sebebi başkalarını ikna etmektir. Kim diğerlerini ikna ederse gücü, dolayısıyla da kaynaklara erişimi garantiye alır. Yine bu kaynak erişimi, çiftleşme ve gelecek nesli yetiştirme konusunda önemli bir avantajdır. Düşünmemizin asıl nedeninin gerçekleri bulmak olmadığını kitap piyasası da bizlere göstermektedir. Nitekim romanlar, eğitici kitaplardan daha fazla satarlar, oysa eğitici kitaplar çok daha fazla bilgi içerir.

Bazen “sürü psikolojisi” de denen “Sosyal kanıt” kavramı şöyle der: “Diğerleri gibi davranıyorsam doğru davranıyorumdur. Başka bir deyişle: Bir fikri ne kadar çok insan doğru bulursa o fikir o kadar doğrudur!” Bu elbette bir bakıma saçmalıktır.

Diyelim ki 50.000 yıl önce avcı/ toplayıcı dostlarınızla yürüyorsunuz ve arkadaşlarınızdan biri aniden koşmaya başlıyor. Ne yaparsınız? Olduğunuz yerde durur, alnınızı kaşır, gördüğünüzün gerçekten bir aslan mı, yoksa sadece aslana benzeyen zararsız bir hayvan olduğunu mu düşünürsünüz? Hayır, dostunuzun arkasından olabildiğince hızla depara kalkarsınız. Düşünmeyi daha sonraya bırakabilirsiniz- güvende olduğunuz bir zamana. Başka türlü davrananlar gen havuzundan zaten silindiler. Bu davranış biçimi o kadar derinimize işledi ki hayatta kalmak için hiçbir avantaj sağlamadığı halde bugün bile ne yazık ki sürdürüyoruz…

Ünlü yatırımcı Charlie Munger, balıkçılık malzemeleri satan bir dükkâna girmiş. Aniden bir rafın önünde durup eline göz alıcı şekilde parıldayan plastik bir olta yemi almış ve dükkân sahibine sormuş: “Baksana, balıklar böyle bir şeye gerçekten geliyor mu?” Adam gülümsemiş ve şöyle demiş: “Charlie, biz balıklara satış yapmıyoruz!”

Bugünkü ANA TEMA: Düşünme Sanatı ve Mantık Hataları Üzerine…

“Yazarlık ve işletmecilik yaptığım süre boyunca biriktirdiğim varlıkları kolayca kaybetmemek için notlar ve kişisel anekdotlarla birlikte sistematik mantık hatalarının bir listesini çıkarmaya başladım. Bunları bir gün yayımlamak gibi bir amacım yoktu. Sadece kendim için yapıyordum. Çok geçmeden fark ettim ki bu liste bana yalnızca para yatırımı konusunda değil, mesleki ve özel yaşamımda da fayda sağlıyordu. Mantık hatalarını bilmek beni daha sakin ve temkinli kılıyordu: Hatalarımı önceden fark edebiliyor, büyük zararlara sebep olmadan önce onlardan kaçınabiliyordum. Ve başkalarının mantıksız davrandığını ilk seferinde anlayabiliyor, onlara karşılık verirken hazırlıklı oluyordum- hatta belki de avantajlı. Ama hepsinden önemlisi mantıksızlık tehdidi bu sayede savuşturulmuş oluyordu- onları bertaraf etmek için elimde ayrımlar, kavramlar ve açıklamalar vardı…” şeklindeki ifadesinde, neden bu kitabını yazmaya niyetlendiğini açıklamaya çalışan Rolf Dobellinin, 2022 yılında ülkemizde ilk basımı yapılan “DOĞRU DÜŞÜNME SANATIKaçınmanız Gereken 52 Mantık Hatası” adlı kitabının okuyup derlemesini yaptım ve öne çıkan bazı paragrafları aşağıda sizlerle paylaşıyorum.

* Bir arkadaşım, inatçı kilolarına karşı bir şeyler yapmaya karar verince farklı spor dallarını araştırdı. Koşucular onun gözünde sıska ve mutsuzdu. Vücut geliştiriciler iri ve aptal görünüyorlardı. Bisikletçilerse çok kalın bacaklıydı! Ama yüzücülerin fizikleri hoşuna gidiyordu. Güzel ve zarif vücutları vardı. Böylece haftada iki kez evine yakın bir yüzme havuzunun klorlu suyuna girmeye ve sıkı bir şekilde antrenman yapmaya karar verdi. Ancak bir yanılsamaya kandığını fark etmesi hayli zaman aldı. Profesyonel yüzücülerin vücut yapılarının o kadar kusursuz olmasının sebebi çok fazla çalışmaları değildi. Tam tersine: Vücutları öyle olduğu için iyi yüzücülerdi. Vücut biçimleri seçim kriteridir, yaptıkları aktivitenin sonucu değil.

* Max Planck 1918’de Nobel Fizik Ödülü’nü aldıktan sonra tüm Almanya’yı kapsayan bir turneye çıkar. Davet edildiği her yerde yeni kuantum mekaniğiyle ilgili aynı konuşmayı yapar. Zamanla şoförü konuşmasını ezberler. “Sürekli aynı konuşmayı yapmaktan sıkılmış olmalısınız Profesör Planck, Münih’teki konuşmayı üstlenmeyi öneriyorum, siz de başınıza benim şoför şapkamı takar, en ön sırada oturursunuz. İkimiz için de biraz değişiklik olur.”

Bu fikir Planck’ın hoşuna gider ve teklifi kabul eder. Böylelikle seçkin bir kalabalığın önünde kuantum mekaniğiyle ilgili o uzun konuşmayı şoför yapar. Bir süre sonra bir fizik profesörü bir soru sorar. Şoför şöyle cevaplar: “Münih gibi gelişmiş bir şehirde bu kadar basit bir sorunun sorulacağını hiç düşünmezdim. Bu soruyu cevaplamasını şoförümden rica ediyorum.”

Bu Planck hikayesini bana anlatan, dünyanın en iyi yatırımcılarından biri olan Charlie Munger’a göre iki tür bilgi vardır. Biri gerçek bilgidir. Bu bilgi, bilgisinin bedelini zaman harcayarak ve kafa yorarak ödemiş insanlarda vardır. Diğeriyse şoför bilgisidir. Munger’ın hikayesinin bağlamında şoförler biliyormuş gibi davranan insanlardır. Rol yapmayı öğrenmişlerdir. Belki harika bir sesleri ya da ikna kabiliyetleri vardır. Fakat verdikleri bilgilerin içi boştur. İnandırıcı bir şekilde boş sözler sarf ederler.

* Zıtlık etkisi sık karşılaşılan bir düşünce hatasıdır. Çirkin, ucuz, küçük vs. olan bir şeyle karşılaştığımızda aynı anda gördüğümüz başka bir şeyi daha güzel, daha pahalı, daha büyük, daha “bir şey” buluruz. Mutlak değerlendirmeler yapmakta zorlanırız.

Bir açılım örneği: 1930’lu yılların Amerika’sında bir kıyafet mağazası işleten, Sid ve Harry isminde iki kardeşten bahsedilir. Sid satıştan sorumludur, Harry de dikim atölyesini yönetmektedir. Sid ne zaman ayna karşısındaki müşterinin bir takım elbiseyi gerçekten beğendiğini fark etse birazcık ağır duyuyormuş gibi davranır. Müşteri fiyatını sorunca Sid kardeşine seslenir: “Harry, şu takım elbise ne kadardı?” Harry dikiş masasından başını kaldırır, bağırarak cevap verir: “Şu güzelim pamuk takım 42 dolar”– bu o zamanlar tamamıyla abartılı bir fiyattı. Sid duymamış gibi yapar: “Ne kadar?” Harry de fiyatı tekrarlar: “42 dolar!” Sonra Sid müşterisine döner: “22 dolarmış.” Bu noktada müşteri 22 doları bir an evvel masaya bırakır, zavallı Sid yaptığı “hatayı” fark etmeden evvel pahalı kıyafetiyle apar topar mağazadan çıkardı.

Bu “Zıtlık etkisi” bütün bir hayatı mahvedebilir. Şöyle ki: Çekici bir kadın oldukça ortalama bir adamla evlenir. Niye? Anne babası korkunç insanlardır ve ortalama bir tip olan adam, kadının gözüne gerçekte olduğundan daha iyi görünür. Sonuç olarak: Süper modellerle dolu reklam bombardımanında güzel kadınlar bile orta düzeyde çekici görünürler. Bu yüzden bir kadınsanız ve hayatınızda bir erkek istiyorsanız asla fotomodel olan kız arkadaşlarınızla dışarıya çıkmayın. Erkekler sizi gerçekte olduğunuzdan daha az çekici bulacaktır. Yalnız çıkın. Daha iyisi: Partiye giderken yanınıza sizin kadar güzel olmayan kız arkadaşınızı alın.

* Manhattan’da caddeden karşıya geçmek isteyip de lamba düğmesine basan bir yaya, aslında çalışmayan bir düğmeye basıyordu. Peki öyleyse böyle bir düğme neden var? Yayaları trafik ışıkları üzerinde bir etkileri olduğuna inandırmak için. Böylece bekleyen yayanın lambanın önünde daha sabırlı olduğu kanıtlanmıştır.

Birçok asansördeki “kapıyı aç”, “kapıyı kapa” düğmeleri de aynı şekilde asansör sistemine bağlı değildir. Bilimde bunlara “placebo düğmeleri” denir. Ya da büyük ofis alanlarındaki ısı kontrol mekanizmaları: Hava kimine sıcak, kimine soğuk gelir. Akıllı teknisyenler her kata sahte bir ısı kontrol düğmesi koyarak kontrol yanılsamasından faydalanırlar. Böylece şikayetlerin sayısı belirgin ölçüde düşer.

Merkez bankaları ve ekonomi bakanları tamamen placebo düğmelerinden oluşan bir piyanoyu çalarlar. Düğmelerin çalışmadığı Japonya’da yirmi yıldır, ABD’de de birkaç yıldır görülmektedir. Yine de ekonominin direksiyonundakilere bu yanılsamayı çok görmeyiz- onlar da bize çok görmez. Zaten dünya ekonomisinin kesinlikle kontrol edilemez bir sistem olduğunu itiraf etmek bütün taraflar için katlanılmaz olurdu. Peki ya sizde durum nedir? Hayatınızın kontrolü sizde mi? Muhtemelen sandığınızdan daha az kontrolünüzdedir.

* Posta pulu, madeni para ya da klasik araba biriktiririz oysa bunların hiçbirinin aslında bir faydası yoktur. Hiçbir postane eski posta pullarını, hiçbir dükkân eski paraları kabul etmez, klasik arabaların da trafiğe çıkma izni yoktur. Ancak fark etmez, önemli olan nadir olmalarıdır. Sonuç olarak: Nadir olan şeylere verdiğimiz tipik tepki doğru düşünme becerisinin kayboluşudur. Bu yüzden bir şeyi fiyatına ve faydasına göre değerlendirin.

* Kötülük iyilikten daha güçlüdür. Olumsuz şeylere olumlu şeylerden daha hassas tepki veririz. Yolda yürürken asık suratlılar güler yüzlülerden daha çabuk dikkatimizi çeker. Kötü bir davranış iyi bir davranıştan daha uzun süre aklımızda kalır. Elbette tek bir istisna dışında: mevzu kendimizsek.

* Başarıyı kendi hanemize yazar, başarısızlığı dış faktörlere bağlarız. Buna kendine hizmet eden önyargı (self serving bias) denir. Böyle ifade edildiğini bilmeseniz de kendine hizmet eden önyargıyı okul zamanlarından bilirsiniz. En yüksek notlar sizin sayenizdeydi; parlak sonuç sizin gerçek bilgi ve becerilerinizin bir yansımasıydı. Peki ya en kötü notları aldığınızda, başarısız olduğunuzda? O zaman sınav adil değildi.

* Mantık hataları listesini önüme koyup bir pilotun kontrol listesini kullandığı gibi satır satır gözden geçiriyorum. Kendime oldukça kullanışlı bir kontrol listesi ve karar ağacı tasarladım, bu sayede önemli kararları enine boyuna inceliyorum. Sonuçları önemsiz olan durumlarda (mesela BMW mi, VW mi gibi bir kararda) rasyonel optimizasyondan vazgeçiyor, kendimi sezgilerime bırakıyorum. Doğru düşünmek zahmetli bir iştir.

Bu yüzden: Olası zararlar küçük olduğunda kafa patlatmayın, hatalara göz yumun. Böyle daha iyi bir yaşamınız olur. Doğa, hayatımızı iyi kötü güvenli bir şekilde sürdürdüğümüz, önemli kararlar söz konusu olduğunda dikkat kesildiğimiz sürece kararlarımızın kusursuz olup olmadıklarıyla çok da ilgilenmiyor gibi görünüyor.

Derleyen ve Yazan Halit Yıldırım-Ankara, 19 Ocak 2025

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir