Dünya Bankası Türkiye İlişkileri ve Projeler

Türkiye ekonomisi piyasada volatilitenin ve ekonomik sıkıntıların arttığı zorlu bir dönemden geçmektedir. İstikrarı yeniden tesis etmek ve yapısal reformları hızlandırmak, ülkenin son 15 yılda elde ettiği güçlü başarıların sürdürülmesine yardımcı olabilir.

Türkiye’nin 2000 yılından bu yana kaydettiği ekonomik ve sosyal  kalkınma performansı oldukça etkileyicidir. Bu performansının merkezinde, istihdam ve gelirlerin artmasını sağlayan ve Türkiye’yi bir üst-orta gelirli ülke haline getiren makroekonomik ve mali istikrar yatmaktadır.

Türkiye birçok alanda geniş kapsamlı ve iddialı reformların uygulanması konusunda uzun vadeli bir yaklaşım üzerinde odaklanmaktadır ve Hükümet  programları kırılgan grupları ve dezavantajlı bölgeleri hedeflemektedir. 2002 ile 2015 yılları arasında yoksulluk oranı yarıdan daha aşağıya inmiş, aşırı yoksulluk oranı daha da hızlı düşmüştür.

Bu süre zarfında  Türkiye çarpıcı bir şekilde şehirleşmiş, dış ticarete ve finansa açılmış, birçok kanun ve yönetmeliğini Avrupa Birliği (AB) standartları ile uyumlaştırmış ve kamu hizmetlerine erişimi büyük ölçüde artırmıştır. Bu arada 2008/2009 küresel krizinin etkilerinden de iyi bir şekilde toparlanmıştır.

Yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli mülteci akışı karşısında Türkiye’nin müdahalesi örnek teşkil edecek bir niteliktedir ve mültecilere ev sahipliği yapan başka ülkeler için bir model sunmaktadır.

Ancak Türkiye’nin çok takdir edilen kalkınma başarılarından bazıları, 2018 ortalarındaki ekonomik çalkantının da etkisiyle  uzun bir başarı dönemi sonrasında ivme kaybetmektedir.

Bugün ülke halen inatçı bir dizi insani kalkınma zorlukları ile karşı karşıyadır: 2008/09 krizinden bu yana eşitsizlik artmaktadır; işgücü piyasası halen aşırı derecede katıdır; kadınların işgücüne katılımı benzer ülkelerin önemli ölçüde altındadır ve eğitim performansı zayıflamıştır.

Son Güncelleme: 11 Ekim 2018

Kaynakça: Türkiye’de Dünya Bankası desteği ile gerçekleşen ve sürdürülen 252 proje 

—————————————————————————

Ülke Bağlamında  Strateji

Türkiye ile Dünya Bankası grubu arasındaki işbirliğinin ana hatları 2018-2021 MY dönemini kapsayan ve Dünya Bankası’nın hem teknik hem de finansal anlamda başlıca çalışma alanlarını ortaya koyan  Ülke İşbirliği Çerçevesinde (CPF) belirlenmektedir. Ülke İşbirliği Çerçevesi, programın değişen ülke koşullarına ve kalkınma önceliklerine cevap verebilmesi için uyarlanmasına imkân tanıyan bir esneklik barındırmaktadır.

Ülke İşbirliği Çerçevesi,  Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), Uluslararası Finans Kurumu (IFC) ve Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı (MIGA)’nın güçlü yönlerine dayalı olarak çeşitli araçlar önermektedir. Dünya Bankası Grubu’nun yatırım portföyü ve bekleyen projeler stoku çeşitli sektörleri desteklemekte, enerji sektöründe, finansal sektör ve özel sektör geliştirme alanında, kentsel gelişim, ulaştırma, sosyal koruma, işgücü piyasası geliştirme ve sağlık alanlarında hem devam etmekte olan hem de planlanan programları bulunmaktadır. 2018-21 MY dönemine ilişkin IBRD finansmanı 5 ila 7,5 milyar ABD$ arasında öngörülmektedir. Öte yandan IFC’nin kendi hesabına gerçekleştireceği yatırım programının yıllık 600 ila 800 milyon ABD$ arasında oluşması beklenmektedir.

Türkiye Dünya Bankası Grubu’nun analitik ve teknik bilgi çalışmalarından yararlanmaktadır. Çeşitli alanlarda (eğitim, işgücü, finans, rekabet gücü, ulaştırma, ormancılık, arazi ve enerji) yapılan çalışmalar politika tartışmalarına bilgi girdisi sağlamayı amaçlamaktadır ve bunlar Banka’nın Türkiye’deki tüm paydaşlar ile ortak çalışma alanlarını genişletme yaklaşımının ana araçlarını oluşturmaktadır. Son zamanlarda büyüyen Vakıf Fonu portföyü, eğitim, işgücü piyasasının geliştirilmesi, enerji, afet riski yönetimi ve kentsel gelişim alanlarında ayrıntılı ve daha geniş kapsamlı bir çalışma alanının oluşturulması imkânını sağlamıştır.

Kilit Çalışmalar 

Mevcut CPF (2018-21 MY) uygulaması iyi bir şekilde ilerlemektedir. 2018 mali yılında IBRD Türkiye için 1,49 milyar ABD$ tutarında yeni finansmana onay vermiştir. Söz konusu finansman içerisinde  Afetlere Karşı Dayanıklılık, Kapsayıcılık ve Büyüme Kalkınma Politikası Kredisi (400 milyon ABD$); ikinci bir Sürdürülebilir Şehirler Projesi (91 milyon ABD$); Doğal Gaz Depolama Genişletme Projesi (600 milyon ABD$) ve Finansmana Kapsayıcı Erişim  projesi (400 milyon ABD$) yer almaktadır.

Hükümetin Türkiye’de bulunan çok sayıdaki Suriyelinin oluşturduğu zorluğa  cevap vermesi için sağlanan destekler kilit ortak çalışma alanlarından birisini oluşturmaktadır   Dünya Bankası Grubu, Avrupa Birliği’nin Türkiye’deki Mülteciler için Mali Yardım Programı (FRiT) ile ortak bir şekilde çalışmaktadır ve sosyal destek ve uyum, işgücü piyasaları, ekonomi ve eğitim alanlarının yanı sıra veri toplama, ölçme ve izleme gibi ortak alanlarda destek sağlamaktadır. FRiT fonlarına ek olarak, Temiz Teknoloji Fonu (CTF), AB Katılım Öncesi Mali Yardım Aracı  (IPA) fonları, Küresel Çevre Fonu (GEF) ve İsveç Uluslararası Kalkınma İşbirliği Ajansı (SIDA) Toplumsal Cinsiyet Fonları gibi çok çeşitli Vakıf Fonları portföyü desteklemektedir.

2018 Mali Yılında Türkiye Dünya Bankası ile iş ortamı reformları konusunda bir Geri Ödenebilir Danışmanlık Hizmetleri (RAS) anlaşması imzalamıştır. Bu RAS çalışmasının amacı, Türkiye Hükümeti’nin iş ortamının belirli boyutlarını geliştirmesine yardımcı olmaktır.

20 Eylül 2018 tarihinde, Hükümet değişen ekonomik zorluklara cevap verebilmek amacıyla Yeni Ekonomik Programını (YEP) tanıtmıştır. Dünya Bankası Grubu, Ülke İşbirliği Çerçevesinin sunduğu esneklikten yararlanarak, Hükümet ile YEP önceliklerini desteklemenin yollarını tartışmaktadır. Aynı zamanda, Dünya Bankası Grubu programı Türkiye’nin yüksek gelirli ülke statüsüne ulaşma yolundaki ilerleyişini destekleme fırsatlarını  en üst düzeye çıkarma üzerindeki uzun vadeli odağını korumaktadır.

Son Güncelleme: 11 Ekim 2018

————————————————————-

Ülke Bağlamında Ekonomi

Son Ekonomik Gelişmeler 

Türkiye’de geçtiğimiz altı aylık döneme piyasadaki oynaklık ve  ekonomik sıkıntılar damgasını vurdu. Sıkılaşan küresel likidite koşulları ve makro dengesizlikler (Ağustos itibariye yıllık enflasyon yüzde 17,9, Haziran itibariyle cari açık yüzde 6,5, 2018’in ilk yarısı için yüzde 6,2 büyüme) tahvil faizlerinin yükselmesine ve liranın 2018 başından bu yana yüzde 50 değer kaybetmesine yol açmıştır. Mayıs ayında yaşanan ilk şok sonrasında piyasalar toparlansa da, Ağustos ayında durum daha da kötüleşmiştir.

2018 yılının üçüncü çeyreğinde talep yavaşlamaya başlamış ve arz tarafında uyarlamalar yapılmasını gerektirmiştir. Zayıflayan lira ve yavaşlayan büyüme özel sektörün dış borç yükünü ağırlaştırmıştır.

Bankalar Nisan ayından bu yana  şirketlerin 20 milyar dolardan fazla borcunu yeniden yapılandırmıştır. Dış finansman risklerine ilişkin endişeler artmıştır. Merkez Bankası’nın likidite önlemleri yoluyla bu durumu karşılama çabaları uluslararası rezervleri azaltmıştır (şu anda yaklaşık 90 milyar ABD$ seviyesindedir).

Yoksulluk geçtiğimiz on yıllık dönemde sürekli olarak azalmaktadır, ancak işgücü piyasasındaki son eğilimler bu ilerlemenin sürdürülebilirliği ile ilgili aşağı yönlü bir risk oluşturmaktadır. Yüksek ekonomik büyüme 2017 yılında işsizlik oranında bir düşüş sağlamasına rağmen son aylarda bu eğilim tersine dönüştür. Mevsim etkisinden arındırılmış tarım dışı işsizlik oranı Şubat 2018’de yüzde 11,8 iken Mayıs 2018 itibariyle yüzde 12,5’e yükselmiştir.

Zayıflayan lira Temmuz itibariyle son üç aylık dönemde ticaret dengesizliklerinin azaltılmasına yardımcı olmuştur. Merkez Bankası Haziran ayında konvansiyonel tek politika faiz oranı uygulamasına geçmiştir ve Mart ayından bu yana 1.000 baz puandan fazla bir artış ile Eylül ayı itibariyle yüzde 24’e yükseltmiştir. Ağustos ayında, yetkililer likidite sağlamak ve piyasa spekülasyonlarını önlemek amacıyla bazı düzenleyici değişiklikler yapmıştır.

Ekonomik Görünüm 

Ekonomik görünümde yüksek seviyelerde belirsizlik hakimdir ve  büyümede aşağı yönlü revizyon yapılması olasılığı artmıştır. 2017 yılında yüzde 7,4 olarak gerçekleşene büyüme hızının 2018 yılında yüzde 3,7’ye ve 2019 yılında yüzde 2,3’e düşeceği öngörülmektedir. Burada bazı politika değişikliklerinin yapılacağı varsayılmaktadır (sıkı para politikası, mali disiplin, şirket borçlarında kısmi yeniden yapılandırma). Kredi daralması ve devam eden belirsizlikler sebebiyle yatırımların azalması ve tüketimin de biraz yavaşlaması beklenmektedir.

Tutarlı bir politika çerçevesi, açık kilometre taşları ve aktif bir iletişim stratejisi ile birlikte kapsamlı bir istikrar paketi  daha yumuşak bir uyum ve daha hızlı bir toparlanma süreci sağlayabilir. Öte yandan politika belirsizliği ve herhangi bir önlem alınmaması ekonomiyi daha derin bir krize itebilir.

Kur ve enflasyon baskılarının önümüzdeki yıl yüksek seviyelerde kalması beklenmektedir. Türkiye oldukça yüksek bir dış finansman gereksinimine sahiptir. 2017 yılında yüzde 5,6 seviyesinde olan cari açığın 2018 yılı itibariyle yüzde 4,7 seviyesine ineceği öngörüsüne dayalı olarak belirli ölçüde bir rahatlama yaşanacaktır.

Düşen büyüme hızı ve ithalat talebi ile birlikte azalan gelirler ve yükselen tahvil faiz oranları sebebiyle artan bütçe finansman maliyetleri kamu maliyesini sıkıştıracaktır. 2018 yılında bütçe açığının GSYH’nın yüzde 3,8’i seviyesine çıkacağı öngörülmektedir. Aynı zamanda, mevcut ekonomik koşullar yoksul kesimlerin korunmasına yönelik ilave sosyal yardımlar sağlanmasını gerektirebilir.

Üst orta gelirli ülkeler için belirlenen yoksulluk sınırı (2011 satın alma gücü paritesine dayalı olarak günlük 5,5 ABD$) esas alındığında yoksulluğun daha yavaş bir hızla azalacağı tahmin edilmektedir: 2017 yılında yüzde 9,3 iken 2018 yılında yüzde 9 ve 2019 yılında yüzde 8,8.  Ancak bu tahmin öngörülen büyüme, işgücü piyasası, gıda enflasyonu ve gıda dışı enflasyon ile ilgili belirsizliklere tabidir.

Son Güncelleme: 11 Ekim 2018

————————————————————-

Türkiye Sürdürülebilir Şehirler Projeleri

Türkiye’nin şehirlerinin çevresel, finansal ve sosyal sürdürülebilirliğinin güçlendirilmesini destekleyen Sürdürülebilir Şehirler Programı, kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi ile ilgilenen seçilen belediyelere ve Belediye şirketlerine yerel düzeyde kullandırılmak üzere İller Bankası’na finansman sağlayacak bir projeler dizisi olarak tasarlanmıştır.

Bu yaklaşım, İller Bankası ile Dünya Bankası’nın sürdürülebilir şehirler yaklaşımını hem sektörel hem de mekânsal bazda genişletmesine olanak tanımaktadır. Muğla ve Denizli belediyelerindeki su ve kanalizasyon yatırımlarını kapsayan Sürdürülebilir Şehirler Projesi-I (SŞP-1) için sağlanan 132 milyon ABD$ tutarındaki bir IBRD kredisi Banka İcra Direktörleri Kurulu tarafından Aralık 2016’da onaylanmıştır ve şu anda uygulanmaktadır. Muğla ve Antalya’daki su ve kanalizasyon yatırımlarını kapsayan 91,5 milyon ABD$ tutarındaki Sürdürülebilir Şehirler Projesi-2  (SŞP-2) ise Banka Kurulu tarafından Nisan 2018’de onaylanmıştır.

Sürdürülebilir Şehirler proje dizisi; su, atık su, katı atık, enerji verimliliği ve sokak aydınlatması alanlarındaki öncelikli belediye yatırım projeleri için yatırım finansmanı sağlamaktadır. Aynı zamanda katılımcı belediyelerin

  1. Kapsamlı entegre planlar ve sermaye yatırım planları hazırlamalarına ve
  2. İklim değişikliği ile ilgili hususlar göz önünde bulundurularak yatırım finansman planlarını önceliklendirmelerine yardımcı olmak amacıyla teknik yardım da sağlamaktadır (25 milyon € tutarında bir AB IPA hibe finansmanı ile). Bu teknik yardım şu anda Antalya, Denizli, Muğla ve Kayseri şehirlerine sağlanmaktadır.

Türkiye’nin Sürdürülebilir Şehirler Programı, IFC ile işbirliği içerisinde kalkınma finansmanının en üst düzeye çıkarılmasını hedefleyen  bir kamu-özel sektör yatırım koordinasyon platformu üzerinden yürütülmektedir. Programın DB ve IFC tarafından ortaklaşa desteklenen yerel düzeydeki “ayağı”, özel sektör finansmanının harekete geçirilmesi ve bir kaldıraç etkisi yaratılması için şehirlerin kredi değerliklerinin arttırılmasına yardımcı olmaktadır. Sağlanan teknik yardım ve finansman, Dünya Bankası Grubu’nun belediyelerin  altyapı ihtiyaçları için doğrudan sermaye piyasalardan finansman temin etmelerine yardımcı olmak için bir katalizör rolü oynamasına olanak tanımaktadır.

Böylelikle özel sektör finansmanı için kaldıraç etkisi yaratılmakta ve kamu fonları en fazla ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirilmektedir.  Ulusal düzeyde, program merkezi hükümet ile yapıcı bir diyalogun sürdürülmesini sağlayarak belediye finansman ve yatırım çerçevesinin modernize edilmesine ve özel sektör katılımı için uygun bir ortamın yaratılmasına yardımcı olmaktadır.

Son Güncelleme: 11 Ekim 2018

Kaynakça:

Dünya Bankası Washington Merkez Ofisi

Dünya Bankası Türkiye Ofisi

Türkiye’de Dünya Bankası desteği ile gerçekleşen ve sürdürülen 252 proje