
Dünya Ruh Sağlığı Günü – Değişen Dünyada Gençler ve Ruh Sağlığı – Z Kuşağı Gençler
Dünya Ruh Sağlığı Günü;(10 Ekim) Dünya Ruh Sağlığı Federasyonu’nun bir projesi olarak doğmuştur. Ruh sağlığı ve ruh hastalıklarının toplumda farkındalığını ve anlaşılırlığını artırmak amacıyla 1992 yılından bu yana her yıl 10 Ekim’de kutlanmaktadır.
Ruh sağlığı gününün amaçları şu ana başlıklarda özetlenebilir:
- Ruh sağlığı hastalığından muzdarip olanların sesini duyurabilmek, toplumda ruh sağlığı konusunda bilgi ve anlayışın artmasını sağlamak.
- Kişinin ruh sağlığını ve yaşam işlevlerini koruyup desteklemek.
- Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkları önlemek.
- Psikiyatrik ve nörolojik hastalıkların tedavi ve bakımını geliştirmek.
Dünya Sağlık Örgütü’nün Dünya Ruh Sağlığı Günü teması olarak 2020 yılını “Değişen Dünyada Gençler ve Ruh Sağlığı” olarak belirlemiştir. Bu tema çerçevesinde yeni neslin ruh sağlığının korunması ve güçlendirilmesi konusunda farkındalık yaratmayı, uzun vadeli çalışmalarımızda ise gençlerin dayanıklılığını arttırmayı ve önlenebilir ruhsal hastalıkların önlenmesi hedeflenmektedir.
2020 Yılı tüm dünyada, milyonlarca insanın ruh sağlığını da etkileyen COVID-19 salgını nedeniyle küresel olarak eşi görülmemiş bir sağlık önceliği yaşamaktadır. Dünya virüsü kontrol altına almak ve çözüm bulmak için mücadele ederken, yaşanan endişe, korku, izolasyon, sosyal mesafe ve kısıtlamalar belirsizlik ve duygusal sıkıntıları artırmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü (2018), tüm dünyada her 40 saniyede bir kişinin intihar ederek öldüğünü belirtiyor. Bu, her yıl intihar sonucu ölen 800.000’den fazla insanı temsil ediyor ve bu, savaş ve cinayet nedeniyle ölenlerin toplamından daha fazla. Ölümle sonuçlanan her intihar için intihar girişiminde bulunan daha fazla insan var. Her intihar, aileleri, toplumu ve tüm ülkeleri etkileyen ve geride kalan insanlar üzerinde uzun süreli ve yıkıcı etkileri olan bir trajedi oluşturur. Bu kasvetli tablo, ruh sağlığına her zamankinden daha fazla öncelik verilmesini gerektiriyor.
Mevcut küresel acil sağlık durumu altında hiç kimsenin ruh sağlığı hizmetinden mahrum bırakılmaması gerekir. Psikososyal destek ve ruh sağlığı ulusal planları, COVID-19 salgınının ruh sağlığı sonuçlarını ve vatandaşlar üzerindeki etkisini ele almalıdır. Ülkemizde 11 Mart 2020 tarihinden bu yana etkisini gösteren COVID-19 salgın sürecinde erişilebilir ruh sağlığı hizmetlerinin sağlanabilmesi için Türkiye genelinde pandemi psikososyal destek planlama ve çalışmaları yapılmaktadır.
Gençlik dönemi, bireyin yetişkin rolüne hazırlandığı, kimliğini oluşturmaya başladığı çok önemli bir dönem olmakla birlikte, önemli ruhsal hastalıkların ortaya çıkma riskini de barındıran bir dönemdir. Günümüz gençleri daha önceki dönemlerden daha farklı ve daha hızlı değişimlerin olduğu bir dönemde yaşamakta, yoğun olarak teknolojik gelişmelere maruz kalmaktadır. Bu hızlı değişim ve gelişmeler, onların hayatında olumlu olduğu kadar, doğru olarak desteklenmediğinde olumsuz bir takım etkilere de sebep olabilmektedir. Gençlerin birçoğu teknolojinin sunduğu sanal ilişkilerle bağ kurmaya çalışırken, sosyal etkileşimin azlığı onları yalnız hissettirmektedir. Ruh sağlığını güçlendirecek ya da psikososyal destek alabilecekleri doğru kaynakları da bilememektedir. Bu nedenle onların doğru yönlendirilmeleri ve psikososyal yönden aradıkları destekleri nereden bulacakları konusunda bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle yaptığı açıklamada; “Gençler ve ruh sağlığına dikkat çekmek üzere 10 Ekim’de Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı başta olmak üzere Bakanlıklarımız ve Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği, Çocuk Gelişimi ve Eğitimcileri Derneği, Psikodrama Dernekleri Federasyonu, Dr. Abdulkadir Özbek Psikodrama Enstitüsü ve Ankara Psikodrama Derneğinin de işbirliği ile 81 ilimizde gençlik merkezleri, kütüphaneler, üniversiteler, okullar ve sağlık merkezlerimizde eş zamanlı bir farkındalık çalışmaları yürütülecektir. Bu çalışmalarda gençlere yönelik “Psikolojik Dayanıklılık” seminerleri, ailelere yönelik “Ergeni Anlayan Anne Baba” seminerleri, ruh sağlığını güçlendirmeyi amaçlayan seminerler ve psikodrama etkinlikleri düzenlenecektir” denilmektedir.
————————————————————————————————————————–
Ünlü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’ın 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü nedeniyle 10 Ekim 2020 tarihinde yaptığı açıklamalar önemli ve dikkat çekicidir.
Z kuşağı siyaseti etkileme gücünde mi?
Dijital dünyada yetişen genç neslin, her şeyin çok daha farkında ve sürekli sorgulayıcı davrandığına dikkat çeken Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünyanın gelişmesine olumlu katkı sağlayacağını düşündüğü gençlerin bilgelik rehberliğine ihtiyaçları olduğunu söyledi. Z Kuşağının günümüzde siyaseti etkileme gücünü elinde bulundurduğunun altını çizen Tarhan, hareketli, enerjik ama yalnız bu kuşaklarla aynı dili konuşmak gerektiğini vurguluyor.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Dünya Sağlık Örgütü’nün Dünya Ruh Sağlığı Günü teması olarak bu yıl “Değişen dünya ve gençlik” olarak seçmesinin manidar olduğunu belirterek, önemli değerlendirmelerde bulundu.
Z kuşağı Trump’ı sabote etti
Dünya Ruh Sağlığı Günü için bu sene ruh sağlığında değişen dünya ve gençlik konusunun seçildiğini vurgulayan Prof. Dr. Nevzat Tarhan sözlerine şöyle devam etti:
“Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün vurguladığı gibi psikolojik sağlamlık ve dayanıklılık seçildi. Bunun seçilme nedenlerinden biri de Donald Trump. Trump, geçtiğimiz Haziran 2020 ayında pandemi sonrası için seçim kampanyası başlattı. Seçim kampanyasında büyük bilet satışı olmuş. Her taraf doluyor fakat stada bir geldiklerinde sadece 3’te 1’i kadar katılım olduğunu görmüşler. Katılımın az olmasının nedenleri araştırılınca Z kuşağı gençlerin Tiktok üzerinden bir grup kurdukları, insanlara gitmeyecekleri halde bilet aldırdıkları fark ediliyor. Müthiş bir ofsayt durumu söz konusu oldu ve bu olay basına yansıdı. Bir nevi Trump’ı sabote ettiler.”
Osmanlı’da da örneği var
Z Kuşağının dünyadaki birçok ülkede etki gösterdiğine dikkat çeken Tarhan, “İnsan haklarıyla ilgili dini radikalizm ve dini faşizm gibi bütün korkutucu iklime rağmen coğrafyasında Nobel barış ödülü alan Zoomer kuşağı var…
22 yaşlarında insan hakları aktivisti Malala Yusufzay. O çok iyi bir zoomer, yani internet aktivisti. Dini radikalizm ve dini faşizmi gençlik alt üst etti. Her taraftan bunun gibi düşünen bir kuşak geliyor. Diğer taraftan ABD’de zoomer olarak bilinen Z kuşağı, Amerika’da seçimleri etkileyecek. Z Kuşağının siyaseti etkileme gücü var, bunu görüyoruz. Öyle ki bunu biz Osmanlı’ nın son dönemlerinde de gördük, sürpriz bir şey değil. Sultan Abdülhamit birçok imar faaliyeti yaptı, insanları korudu hatta öyle ki birçok kişinin öksüz kalmamasını sağladı. Fakat onun yetiştirdiği kuşak onu indirdi, ikinci kuşak da Osmanlı’yı sonlandırdı. Abdülhamit gençleri yetiştirdi, korudu ama onlarla aynı dili konuşmayı başaramadı. Bu kuşak siyaseti etkileme gücüne sahip. Buradan çıkarılacak dersler var” dedi.
Gençlerle aynı dili konuşmak gerekiyor
Gençlerin anladığı dili yakalamak gerektiğine dikkat çeken Tarhan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şu andaki gençler insanlık tarihinde dijital ortamda doğan ilk nesil. Özellikleri nedeniyle sosyal medyada onlar yerli, biz göçmeniz. Televizyon kuşağı vardı, radyo kuşağı vardı, sosyal medya şu anda hayatımızın çok önemli bir gerçeği oldu. Bu sosyal medya kuşağı, insanların davranış kalıplarını değiştiriyor. Bu kuşağın ikinci bir özelliği ırk konusunda hiç tutucu değiller. Z kuşağı gençlere bakıyorsunuz siyah beyaz hiç ayrım yapmadan müthiş bir grup oluşturuyorlar.
K-POP’a bakıyorsunuz cinsel kimliği bile yok sayıp reddediyorlar. Bunların üçüncü özellikleri ise her şeyi sorgulamaları. Sorgulamadan inanmıyorlar. Bu kuşakla irtibat kurmak istiyorsak onlarla aynı dili konuşmayı başarmamız gerekiyor. Onlara parmak sallayarak, kafa tutarak davranışlarını düzeltmek mümkün değil çünkü eski kuşaklar yokluk içinde psikolojik olgunluğa erişmeye çalıştı. Ama bu kuşak varlık içinde psikolojik olgunluğa yetişmek zorunda. Varlık içinde psikolojik olgunluğa erişmek için özel yöntem kullanılır. Bu kuşağa psikolojik olgunlaşmayı, sağlamlığı, dayanıklılığı öğretmek gerekiyor. Son derece konformist bir kuşak ve son derece de benmerkezci bir kuşak. Dünyayı kendi etrafında dönüyor gibi görüyorlar. Zekiler, duygusal olarak da zekiler ama dayanıklılık ve doyum erteleme becerilerinin geliştirilmesine ihtiyaçları var. Bunu yapamazsak Z kuşağı kayıp kuşak olacak.”
Gençler özgürlük, barış, eşitlik ve adalet istiyor
ABD’de maddi refahın yüksek olmasına karşın intihar vakalarının artış gösterdiğine de dikkat çeken Tarhan sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İleri yaşlarda yalnızlık artmış, anti depresan tabletler ekmek peynir gibi satılıyor. Manevi ve ruhsal refah yok. Onun için ayrıca projeler yapılıyor. Teknoloji kime hizmet için var? İnsanlığın geneli için mi yoksa dünyaya hâkim olmak, güç odakları ve küresel sermayenin ayakta kalması için mi var? Dünya kaynaklarının yüzde 25’ini ABD kullanıyor. Bu sürdürülebilir değil, küresel adaleti getiremez, bir yerde patlak verecek. Gençler her şeyin daha çok farkında, sürekli sorguluyorlar. Gençlerin dünyanın gelişmesine olumlu katkı sağlayacaklarını düşünüyorum. Ama bu yolda onların bilgelik rehberliğine ihtiyaçları var. Onlar iyi niyetliler fakat önlerine seçenek sunulmazsa yanlışın içerisinde kaybolup giderler. Zalim ve acımasız yerine özgür olmak istiyorlar. Özgürlük, hürriyet, müsavat, adalet ve uhuvvet. Adalet ve barış istiyorlar. O yüzden Dünya Sağlık Örgütü’nün bu dönemdeki Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün konusunu ‘Değişen dünya ve gençlik’ yapması çok manidar. 16-24 yaşındaki kuşak hareketli, enerjik ama yalnız. Dijital bağımlılığın esiri durumundalar. Bu gençlerle aynı dili konuşmamız gerekir.”
Kaynakça:
Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü
Psikiyatris Dr Nevzat Tarhan
Dünya Sağlık Örgütü