Dünya Sağlık Günü 2022 “Gezegenimiz, Sağlığımız”
Dünya Sağlık Örgütü; 7 Nisan 1948 yılında resmi çalışma hayatına başladı. 1948’de Birinci DSÖ Genel Kurul (Asamblesi) Toplantısında; DSÖ’nün kuruluşunu kutlamak için bir Dünya Sağlık Günü oluşturulması çağrısında bulundu. 1950’den beri Dünya Sağlık Günü her yıl 7 Nisan‘da farklı bir tema ile kutlanmaktadır. Her tema DSÖ’nün şu anki öncelikli alanını yansıtmaktadır. DSÖ, her 7 Nisan Dünya Sağlık Gününün çok ötesinde devam eden uzun vadeli savunuculuk programları başlatmış ve çalışmalarını her yıl dünta düzeyinde sürdürmektedir.
7 Nisan Dünya Sağlık Günü, temel halk sağlığı sorunlarına odaklanmak için dünya çapında bir fırsattır. Türkiye’nin de üyesi bulunduğu DSÖ Avrupa Bölgesi Üye Devletleri’nden ve seçilen tema konularındaki faaliyetleri ve analizleri vurgulayarak katkıda bulunur ve DSÖ, Ülke Ofisleri, politika yapıcılar ve diğer paydaşlar arasında temaya dikkat çekmek ve tartışmayı teşvik etmek için ülkeler düzeyinde özel etkinlikler düzenler.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı’nın önerisi doğrultusunda 2021 Yılı DSÖ’nce, “Sağlık Çalışanları Yılı” olarak ilan edilmişti. 2021’in bir günü değil, 2021 yılı sağlık çalışanlarına adanmıştır. Yıl boyunca, bu kapsamda Dünya ölçeğinde çok önemli etkinlikler düzenlenmiştir. Daha detaylı bilgi için aşağıdaki linkten bilgi alabilirsiniz.
Dünya Sağlık Günü 7 Nisan 2022 “Gezegenimiz, Sağlığımız”
Temiz havanın, suyun ve yiyeceğin herkese açık olduğu bir dünyayı yeniden hayal edebiliyor muyuz?
Ekonomilerin sağlık ve esenliğe odaklandığı yer neresidir?
Şehirlerin yaşanabilir olduğu ve insanların kendi sağlıkları ve gezegenin sağlığı üzerinde kontrol sahibi olduğu yerler neresidir?
Bir pandeminin, kirli bir gezegenin, kanser, astım, kalp hastalığı gibi artan hastalıkların ortasında, 2022 Dünya Sağlık Günü’nde DSÖ, küresel dikkati insanları ve gezegeni sağlıklı tutmak ve sağlıklı toplumlar yaratmak için bir hareketi teşvik etmek amacıyla gereken acil eylemlere odaklanacaktır.
DSÖ, her yıl dünya çapında 13 milyondan fazla ölümün önlenebilir çevresel nedenlerden kaynaklandığını tahmin etmektedir. Buna insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık tehdidi olan iklim krizi de dâhildir. İklim krizi aynı zamanda bir sağlık krizidir.
DSÖ, artan çatışma ve kırılganlık döneminde insan sağlığını korumak ve iklim kriziyle mücadele etmek için hızlandırılmış eylem çağrısında bulunuyor
DSÖ kuruluş gününde; Sürdürülebilir, huzurlu toplumları oluşturmak için kaynakların yeniden değerlendirilmesini ve yeniden önceliklendirilmesini amaçlamaktadır.
2022 Dünya Sağlık Günü’nde DSÖ, liderlerin ve tüm insanların sağlığı korumak ve iklim krizini azaltmak için “Gezegenimiz, Sağlığımız” kampanyasının bir parçası olarak acil eylem çağrısında bulunuyor. Örgütün kuruluş günü olan 7 Nisan 2022, çatışmaların ve kırılganlığın arttığı bir döneme denk geliyor.
DSÖ, harekete geçirici mesajı yayınlarken, insanların yüzde 99’unun esas olarak fosil yakıtların yakılmasından kaynaklanan sağlıksız hava soluduğunu belirtiyor. Isınan dünya, sivrisineklerin hastalıkları her zamankinden daha fazla ve daha hızlı yaydığını görüyor. Aşırı hava olayları, biyolojik çeşitlilik kaybı, arazi bozulumu ve su kıtlığı insanları yerinden ediyor ve sağlıklarını etkiliyor. Kirlilik ve plastikler, en derin okyanuslarımızın dibinde, en yüksek dağlarda bulunuyor ve besin zincirimize ve kan dolaşımımıza giriyor. Yüksek oranda işlenmiş, sağlıksız yiyecek ve içecek üreten sistemler, küresel sera gazı emisyonlarının üçte birini oluştururken, bir obezite dalgasını tetikliyor, kanser ve kalp hastalıklarını artırıyor. Bu sağlık ve sosyal kriz, insanların sağlıkları ve yaşamları üzerinde kontrol sahibi olma yeteneklerini tehlikeye atıyor.
DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “İklim krizi bir sağlık krizidir: gezegenimizi öldüren aynı sürdürülemez seçimler insanları da öldürüyor” dedi. “Dünyayı fosil yakıtlara olan bağımlılığından kurtarmak, refah odaklı ekonomileri ve toplumları yeniden tasarlamak ve insan sağlığının bağlı olduğu gezegenin sağlığını korumak için dönüştürücü çözümlere ihtiyacımız var.”
COVID-19 salgını, dünya genelindeki eşitsizliğin fay hatlarını vurgulayarak, ekolojik sınırları ihlal etmeyen ve tüm insanların hayat kurtaran ve hayatı iyileştiren araçlara erişimini sağlayan sürdürülebilir, refah toplumlar yaratmanın cahiliyetinin altını çizdi.
DSÖ’nün, COVID-19’dan sağlıklı ve yeşil bir iyileşmeyi sağlamaya yönelik Manifestosu, insan sağlığının kaynağı olarak doğanın korunmasını ve muhafaza edilmesini öngörmektedir; Sağlık tesislerinde su ve sanitasyondan temiz enerjiye kadar temel hizmetlere yatırım yapmak; Hızlı ve sağlıklı bir enerji geçişinin sağlanması; Sağlıklı ve sürdürülebilir gıda sistemlerini teşvik etmek; Sağlıklı ve yaşanabilir şehirler inşa etmek ve vergi mükelleflerinin parasının kirliliği finanse etmek için kullanılmasının durdurulmasını sağlamaktır.
2022 Dünya Sağlık Günü teması, gezegenimizin sağlığı ile insanların, hayvanların, bitkilerin – tüm canlıların sağlığı arasındaki bu bağlantıya odaklanıyor. Hayvan, insan ve çevre sağlığının karşılıklı bağımlılığını vurgulayan Tek Sağlık yaklaşımına uygun olarak, bu yılki DSÖ/Avrupa kampanyası, bireysel seçimlerin ve sosyal davranışların çevremizi nasıl etkilediğini gösteren mesajları ve etkinlikleri teşvik edecektir.
Artan sıcaklıklar, seller ve aşırı yağışlar, iklim değişikliğinin DSÖ Avrupa Bölgesi’ndeki milyonlarca insanın yaşamını etkilediği yollardır. Aynı zamanda, hava kirliliği, ekosistem bozulması ve tütün üretimi ve tüketimi gibi insan kaynaklı diğer sağlık tehditleri gezegenimize verilen zararı daha da artırıyor. Bunlar, Bölge genelindeki şehirlerde uygulanan girişimlerle birlikte incelenecek olan temalardır.
Refah için Cenevre Sözleşmesi, gezegenimizin sağlığına zarar vermeden şimdi ve gelecek nesiller için adil sağlık ve sosyal sonuçlara ulaşmak amacıyla hangi küresel taahhütlerin gerekli olduğunu vurgulamaktadır.
Dünya Sağlık Günü kampanyası aracılığıyla DSÖ, hükümetleri, kuruluşları, şirketleri ve vatandaşları gezegeni ve insan sağlığını korumak için attıkları adımları paylaşmaya çağırıyor.
Dünya Sağlık Gününe nasıl gelindi? Tarihsel Süreç Nasıl Oluştu?
Uluslararası Sağlık Tüzüğü ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
23 Temmuz 1851’de Paris’te toplanan Uluslararası Sağlık Konferansı ile Uluslararası Halk Sağlığı Çalışmaları başlamıştır. Bu konferansa katılan 12 ülkeden birinin de Osmanlı İmparatorluğu olması dikkat çekicidir. Toplantıya katılanlar; ”deniz ulaşımı, karantina kurallarını saptayıp, Akdeniz ticaret ve gemiciliğini geliştirmek ve aynı zamanda halk sağlığını korumak” amacı ile altı ay süren çalışmalar sonucu 137 maddelik bir Uluslararası Sağlık Tüzüğü oluşturmuştur. Anılan Tüzük, geçirdiği değişim dönüşümlerle, 7 Nisan 1948 tarihinde resmi olarak çalışmaya başlayan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’nün çatısı altında yeniden yapılandırılmış ve günümüze kadar geçerliliğini sürdürmektedir.
1851-1900 yıllarına egemen olan halk sağlığı çalışmalarının ekonomik sömürünün kolaylaştırılması ve salgın hastalıklar gibi zararlı yan etkilerden arındırılması amacında olduğunu görüyoruz.
1902 yılında Washington’da kurulan Tüm Amerikan Sağlık Örgütü (PAHO)’ nden başka dört bölgesel sağlık örgütü daha vardır. Bu bölgesel örgütler, daha sonra DSÖ Bölge Bürolarının çekirdeklerini oluşturacaktır.
1903 yılında Paris’te, 13. Uluslararası Sağlık Konferansı “Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu” açılması kararını vermiştir. 1907’de Roma’da hayata geçen, merkezi Paris’te olan, Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu (OIHP) I. Dünya Savaşına dek çalışmalarını sürdürmüş ve aşağıdaki konuları ağırlıklı olarak ele almıştır.
· Hastalıklar konusunda uluslararası iletişim
· Tüberküloz, Tifo, Menenjit,
· Vektörlerin kontrolü,
· Atıkların zararsızlaştırılması,
· İçme suyu ve gıda hijyeni
· Serum ve aşıların standartlaştırılması,
· Lepra ve tüberkülozun bildirimi zorunlu hastalıklar haline getirilmesi.
Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu daha çok Avrupa’nın sorunları ile ilgilenen bir kuruluş olmuştur.
I. Dünya Savaşında (1914-1918)yaşamını yitiren 17-18 milyona yakın insan ölümünün yanı sıra toplumsal acılardan biri de, kaçınılmaz olarak salgın hastalıklardı. 1918-1919 yıllarında İspanyol gribi adıyla anılan salgında 20-50 milyondan fazla insan yaşamını kaybetmiştir. Yine aynı dönemde Sovyetler Birliği’nde 1919 yılında 1.600.000 Tifüs Vakası bildirilmiş ve 3 milyon kişi tifüsten ölmüştür.
Dünya Ulusları ortaya çıkan sağlık sorunlarının büyüklüğü karşısında yeniden düşünmek ve harekete geçmek durumundaydı. Toplumsal acıların, kaosların insanlara öğrettiği belki de en önemli şey örgütlenme gereksinimidir. Toplumsal acıların üstesinden gelmenin, yinelenmesinin önüne geçmenin en önemli yollarından biri olarak karşımıza çıkan dayanışmanın, örgütlenmenin en geniş çapta olanı 1919 yılında şimdiki Birleşmiş Milletler’ in öncüsü olan Milletler Cemiyeti (MC) kurulmuştur. MC Uluslararası Sağlık Örgütlerini kendi çatısı altında olmasını öngörmektedir. Uluslararası Halk Sağlığı Bürosu (OIHP)’nda etkin olan A.B.D. buna karşı çıkmıştır. 30 yıl boyunca Milletler Cemiyeti Sağlık Komitesi Cenevre’de OIHP ise Paris’te zaman zaman işbirliği yapmakla birlikte çalışmalarını ayrı ayrı sürdürmüşlerdir.
Milletler Cemiyeti Sağlık Komitesi yalnızca salgın hastalıklarla ilgili değil;
· Biyolojik Standardizasyon,
· Halk Sağlığı Eğitimi,
· Kırsal Sağlık Koşullarını Geliştirme,
· Konut Sorunlarının Çözümü
· Beslenme ….konularında çalışmalar yapmıştır.
1923 Yılında Sıtma Komisyonu kuruldu ki; bu hastalığın yalnızca ülkelerarası geçişi ile ilgili değil, ülke içindeki kontrol çalışmalarında da öncü olmuştur. Ülkemizdeki cumhuriyet Döneminde bu konudaki başarılı çalışmalar, Toplum Sağlığına önemli katkılarda bulunmuştur.
I. Dünya Savaşı(1939-1945)sonrası 80-85 milyon insanın yaşamını yitirdiği, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere tüm Dünya’da savaş sonrası çok büyük sıkıntılar yaşandığı; ekonomik krizlerin had safhaya geldiği, milyonlarca insanın evsiz, barksız, yetim ve öksüz kaldığı bilinmektedir. Sorunlara çare bulunması için II. Dünya Savaşında galip gelen büyük devletlerin yetkilileri (Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün izlediği akılcı politikalar doğrultusunda Türkiye, II. Dünya Savaşına girmemiştir. Türkiye, Dünya’da bu savaşı en az kayıpla atlatan ülke olmuştur.) uluslararası işbirliği ve dayanışmayı yeniden gündeme getiren bir etki yapmış, 24 Ekim 1945 tarihinde, San Francisco’da kurulan Birleşmiş Milletler (BM) gerçekleştirdiği ilk genel kurul toplantısında; Çin ve Brezilya delegelerinin bir “Uluslararası Sağlık Örgütü” kurulması amacıyla toplantı düzenlenmesi önerisi oy birliği ile kabul edilmiştir.
Birleşmiş Milletler, Ekonomik ve Sosyal Konseyi toplantıyı hazırlamak için 15 kişilik teknik komite oluşturmuş, 19 Haziran-22 Temmuz 1946 tarihleri arasında, New York’ta düzenlenen “Uluslararası Sağlık Konferansı” nda, BM’ye üye 51 ülkenin temsilcileri ile FAO, İLO, UNESCO, OIHP, PAHO, Kızılhaç, Dünya İşçi Sendikaları Konfederasyonu ve Rockefeller Vakfı gözlemcileri DSÖ Anayasasını oluşturup, geçmiş dönemlerde sağlık alanında kurulmuş tüm Sağlık Kuruluşlarını feshedip, DSÖ Kurucu Anlaşmasını imzalamışlardır. Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı 26 ülkenin DSÖ Anayasasını onaylaması 7 Nisan 1948’de tamamlanmıştır. DSÖ Sağlığı ”Yalnızca hastalık ve sakatlık olmayıp, insanın bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik hali “ olarak tanımlayan DSÖ Anayasası’nın yürürlüğe girdiği 7 Nisan Dünya Sağlık Günü olarak kutlanmaktadır.
Türkiye’de Cumhuriyet Dönemi Sağlık ve Umumi Hıfzıssıhha Kanunu
Osmanlı Padişahı Abdülmecid’in onayı ile 1839 yılında, veba salgınına karşı karantina önlemleri alınması amacıyla Akdeniz Bölgesi İstanbul Üst Sağlık Konseyi kurulmuştur. Bu Konsey’e bağlı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na dağılmış 63 Sağlık Büroları kendi bölgelerinde karantina kurallarının uygulanmasını denetliyor ve Konsey’e haftalık raporlar yolluyorlardı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun ev sahipliğinde, Padişah Abdülaziz zamanında, 1866 yılında “3. Uluslararası Sağlık Konferansı” İstanbul’da yapıldı ve salgın hastalıklara karşı önemli tedbirler alındı.
Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlığa verdiği önem çok büyük ve anlamlıydı. Daha Cumhuriyet kurulmadan 3 Mayıs 1920 tarihinde Mustafa Kemal Başkanlığında toplanan Büyük Millet Meclisi 11 Bakanlıktan oluşan ilk Kabineyi 3 Sayılı yasa ile yayınlamış ve ilk Sağlık Bakanı Dr. Adnan Adıvar olmuştur. 10 Ekim 1921 tarihinde Dr. Refik Saydam, 24 Aralık 1921 tarihinde de Dr. Rıza Nur Sağlık Bakanı olarak görev yapmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra, Cumhuriyet Döneminin ilk Sağlık Bakanı 30 Ekim 1923 tarihinde tekrar Dr. Refik Saydam olmuş ve Sağlık Bakanlığı görevini 25 Ekim 1937 tarihine kadar üç dönemde toplam 14,5 yıl sürdürmüştür.
1920-1938 yılları arasında sağlık alanında birçok yeni düzenlemeler yapılmıştır. O dönemin koşulları dikkate alındığında bu düzenlemelerin yapılmasındaki amaç;
- Savaş sonrası sorunların çözülmesi,
- Nitelik ve nicelik açısından sağlık personelinin desteklenmesi,
- Merkezden köylere doğru bir yapılanma tesisi,
- Koruyucu sağlık hizmetlerini yaygınlaştırılmasıdır.
Bu dönemde başlatılan özellikle sıtma başta olmak üzere, sifilis, trahom gibi bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak gerçekleştirilen dikey örgütlenme bugün de devam etmektedir.
Dr. Refik Saydam döneminde; Koruyucu ve Tedavi Edici Sağlık hizmetlerini bir arada ülkeye yayabilmek için büyük uğraş vermiştir. Sağlık alanında tüm temel yasalar çıkarılmıştır. Bu yasalar arasında halen günümüzde de yürürlükte olan 6 Mayıs 1930 tarihinde çıkarılan 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’dur. 309 Maddeden oluşan Kanunun temelinde Uluslararası Sağlık Tüzüğü’nün kadim bilgisi yatmaktadır.
4. Dünya Sağlık Asamblesi tarafından 1951 yılına kabul edilen Uluslararası Hıfzıssıhha Tüzükleri’ nin sonrasında, 1969 yılında, 6 adet “karantinaya alınabilir hastalığı” kapsayan Uluslararası Sağlık Tüzüğü kabul edilmiştir. Anılan Tüzük 1973 ve 1981 yıllarında değiştirilmiştir ve kapsanan hastalıkların sayısı altıdan üçe düşürülmüştür (sarıhumma, veba ve kolera) ve çiçek hastalığının küresel olarak yok edilmesini içermektedir.
DSO Sekretaryası tarafından DSO Üye Devletleri, uluslararası örgütler ve diğer ilgili ortaklar ile yakın işbirliği içerisinde ve şiddetli akut solunum sendromunun yarattığı acil durumun da ivmesi ile revizyon üzerinde kapsamlı bir ön çalışmanın sonrasında (21. Yüzyılın ilk küresel halk sağlığı acil durumu), Dünya Sağlık Asamblesi Hükümetlerarası Bir Çalışma Grubunu 2003 yılında kuruldu. Bu grup Tüzüğün incelenmesi ve Sağlık Asamblesine Tüzüğün bir taslak revizyonunu sunmaları için tüm Üye Devletlerin gerekli değişimleri yapmaları sonuç, 23 Mayıs 2005 tarihinde Cenevre’de toplanan, 58. Dünya Sağlık Asamblesi tarafından kabul edildi ve Tüzük 15 Haziran 2007 tarihinde yürürlüğe girdi.
Çin’in Wuhan kentinde 12 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan ve 6 Nisan 2022 tarihi itibariyle DSÖ’ne üye 194 Devletin tamamına yayılan yeni koronavirüs (Covid-19 ) toplam vaka sayısı 495 milyonu ve yaşamını kaybedenlerin sayısı da 6 milyon 185 bini geçmiştir. Türkiye’de ise toplam vaka sayısı 14 milyon 919 bini, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 98 bin 234’ü bulmuştur. İşte tüm bu salgınla mücadele 1851 yılından günümüze 170 yıllık birikimle oluşturulmuş ve geliştirilmiş, Dünya Sağlık Örgütü’nün kurumsal sorumluluğunda yürütülen “Uluslararası Sağlık Tüzüğü“ ile Ülkemizde 1930 yılında yasalaşan Umumi Hıfzıssıhha Kanunu kapsamında mücadele edilmektedir.
Toplumların, bugün geldiği bilimsel ve teknolojik düzey binlerce acılarla ve çabalarla elde edilen küçük buluşların birikimidir. O halde bulunduğumuz noktada sağlık bilimlerinin insanları esenlik içinde yaşatmaları beklenmektedir. Günümüz toplumlarını umarsızca sıkıntılara sokan yeni salgınlar var şimdi. Bunların en başında belki de kötü yönetim geliyor. Daha sonra Kötü Çevre Koşulları ve belki kirli Teknolojinin ve Kimyasalların neden olduğu kanser, AİDS, halen fazla olan Ana ve çocuk ölümleri, kazalar, yeniden hortladığı söylenen tüberküloz tam anlamı ile kontrol edilemeyen nüfus artışı, bunca bilinene karşın çözümlenmemiş sıtma, yanlış-kötü beslenme ve sonuçları…. Bu listeyi daha da uzatabiliriz. Ancak hedefimiz bu listeyi daha da kısaltmak olmalıdır. Bunun için yüzyıllar süren çabalar sonucu elde edilen sağlık bilimi kazanımlarının gelişmekte olan ülkelere çok kısa sürede mal edilmesi elbette olanaklı değildir. Ancak; toplumların sağlık düzeyini daha da yükseltmek için multidisipliner bir yaklaşım ve Sağlık Eğitimi, elimizdeki en iyi olanak diye düşünülmektedir.
Yazan ve Yayına Hazırlayan Bekir Metin, Ankara, 7 Nisan 2022
Ek Kaynak:
2021 Dünya Sağlık Günü teması: “Daha adil, daha sağlıklı bir dünya inşa etmek”
Kaynakça:
1) 2022 Yılı Dünya Sağlık Günü, DSÖ Cenevre
2) DSÖ Avrupa Bölge Ofisi web sitesinde 2022 Dünya Sağlık Günü
3) DSÖ Basın açıklaması ve Videolar
4) “Küresel Salgın Hastalıklar ve Uluslararası Sağlık Örgütlenmeleri – Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkileri” Kitabı, Yazarı Bekir Metin, Palme Yayınevi Matbaası, 2022, Ankara
5) Prof. Dr. Nevzat Eren, “Çağlar Boyunca Toplum, Sağlık ve İnsan”, Somgür Yayıncılık, 1996, Ankara
6) A. L Eslie Banks & J. A. Hislop, “Sağlık ve Hijyen”, 1967, Ankara
7) “Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İle İlişkiler”, Bekir Metin ve Sevim Tezel Aydın, S.B.Yayını,1997, Ankara
8) Dr. Taciser Ulaş, “Merhaba Sivil Toplum”, Helsinki Yurttaşları Derneği-10.
9) “Avrupa Sağlık Reformu Mevcut Strateji Analizleri” DSO, T. C. Sağlık Bakanlığı Sağlık Projesi Genel Koordinatörlüğü Yayını, 1998, Ankara
10) Prof. Dr. Rahmi Dirican & Prof. Dr. Nazan Bilgel, “Halk Sağlığı” (Toplum Hekimliği) II. Baskı, Uludağ Üniversitesi, 1993
11) Wilson G. Smıllıe, “Koruyucu Hekimlik ve Halk Sağlığı”, Çev.: Dr. Hamdi Dilavergun, 1948, İstanbul