Dünyada ve Türkiye’de Ambulans Hizmetlerinin Gelişimi
Ambulans sözcüğü Türkçe’ye İngilizce Ambulance sözcüğünden geçmiştir. Kelimenin kökeni Latince ambulare’dir ve yürümek ya da hareket etmek anlamına gelmektedir ve bu eski tarihlerdeki tıbbi müdahaleler için hastaların taşınarak ya da tekerlekli sandalye benzeri bir şekilde itilerek götürülmesinden gelmektedir. Kelimenin orijinali bir ordunun peşinde hareket eden hareketli hastane anlamında kullanılmıştır. Bilinen insanlık tarihi süresince kazalar, savaşlar ve afetler sonucu yaralanan ve acil sağlık sorunuyla karşılaşan hasta ve yaralılar için çeşitli tıbbi girişimler yapılmıştır.
Günümüzden 5000 yıl önce Mısır’da acil tıbbi müdahalelerin geliştirildiği ve uygulandığı, eski Yunan ve Roma uygarlıklarının ilkyardım ve savaş meydanlarından yaralıların taşınması ile ilgili uygulamalar yaptıkları bilinmektedir. Tarihte ilk ambulans benzeri araç, atlı arabalarla 1487 yılında Malaga kuşatması sırasında İspanyol ordusu tarafından kullanılmıştır. Napolyon’un baş cerrahı Baron Domique Larrey, Prusya seferi sırasında ilk kez askeri tıbbi birliği kurmuş ve 1793 yılında atlı arabalarla oluşturulan ve uçan ambulans denilen araçlarla hasta ve yaralılar taşınmıştır.
1832 yılında Londra’da kolera hastalarını taşımak için atlı ambulanslar kullanılmaya başlandı. Böylelikle sadece savaş alanında kullanılan ambulanslar, sivillere de hizmet vermeye başladı. 1869 yılında Edward Dalton New York’da bir hastane için hastaları hastaneye hızlı ve daha rahat götürebilmek için atlı ambulans servisi kurdu. Atlar 30 sn. de harekete geçecek şekilde ambulansa bağlı tutuluyordu. Bu ambulansların içinde; tıbbi ekipmanlar (atel, mide pompası), morfin bulunmaktaydı.
1881 ve 1882 yıllarında İngiltere ve İskoçya’da kilise yardım örgütleri Kraliçe Victoria’nın izniyle savaş yaralıları ve ilkyardım konularında teşkilatlanma ve kitap yayınlama izni almışlar ve ilk ambulans birlikleri de kurulmaya başlanmıştır. 1878 yılında ilk sivil ambulans organizasyonu Londra’da kurulmuş ve ilk tam gün süreli ambulans servisi 1897 yılında yine Londra’da hizmet vermeye başlamıştır. İlk motorlu ambulans 1899 yılında, Chicago’da Michael Reese Hastanesi’nde, hizmete girmiştir.
Birinci ve ikinci Dünya Savaşlarında çok sayıda hasta ve yaralı kara ambulansları yanında hastane trenler, gemiler, uçak ve helikopterler ile hastanelere taşınmış, özellikle Kore ve Vietnam savaşları sırasında askeri helikopterler yoğun bir şekilde yaralıları taşıma amacı ile kullanılmışlardır. Yaralıların helikopter kullanılarak savaş alanından tahliyesi ilk olarak 1942 yılında Burma’da Amerika Birleşik Devletleri ordusu tarafından yapılmıştır.
Daha sonraki yıllarda Almanya ve İskandinav ülkelerinde Hava Kurtarma Örgütleri kurulmuş ve bu hizmetlere yönelik personel yetiştirilmeye başlanmıştır 1960 yılı sonlarına doğru ABD ve Fransa’da ambulanslarda paramedikler ve hekimlerin görev almaya başlaması ile birlikte daha hızlı ve kaliteli acil sağlık hizmeti sunulmaya başlanmıştır. 1970’li yıllarda telsiz iletişiminin kullanılmaya başlaması, acil sağlık hizmetlerinde önemli bir sıçrama yarattı. Telsiz iletişimi ile birlikte acil sağlık hizmetinin daha hızlı ve yaygın kullanım olanağı ortaya çıkmıştır.
1972 yılında ilk sivil tıbbi helikopter St. Anthony Central Hastanesinde kullanılmaya başlanmış (Denver, Colorado, ABD), aynı yıl Amerikan Ulusal Bilim Akademisinin acil tıbbın ABD’deki sağlık sisteminin en zayıf halkası olduğunu açıklaması üzerine, ayrı bir tıp disiplini olarak tanımlanan acil sağlık hizmetleri, o günden itibaren hızla gelişerek, dört farklı yetki ve eğitim düzeyindeki ambulans personeli, acil çağrı karşılama görevlisi ve özel finansal yapısı ile sağlık hizmetleri içinde ayrı bir yere sahip olmuştur.
Türkiye’de Acil Sağlık Hizmetlerinin Gelişimi
Ülkemizde ambulans hizmetlerinin geçmişi Osmanlı dönemine kadar uzanmaktadır. I. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı ordusu içerisinde Hilal-i Ahmer (Kızılay) tarafından organize edilen atlı ambulansların kullanıldığı bilinmektedir. Yemen’de aynı anda 2 hastanın taşınabildiği develer ile hasta tahliyeleri yapılmıştır. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’nin kurulduğu yıllarda 93 Harbi (1877-1878) adı verilen Osmanlı-Rus Savaşı devam etmekteyken, gerek yurtiçi gerekse yurtdışında yardım toplamaya başlayan cemiyet bu yardımlarla, ordunun ilaç ihtiyacını karşılamış, 9 tane gezici hastane ve 4 tane ambulans alınmıştır. Yine Osmanlı imparatorluğunun son yıllarında, Kızılay tarafından kullanılan Albion isimli İskoç şirketi tarafından üretilen 1917 model motorlu ambulanslar kullanılmaya başlanmıştır.
Kurtuluş savaşı sonrası hastanelerinde hasar görmesi ve yetersizliği nedeniyle Almanya’da üretilen doktor vagonları ile demiryolları aracılığı ile Anadolu da ki birçok kasaba ve kente sağlık hizmeti götürülmüştür. 1955 yılında İstanbul Beyoğlu’nda kurulan cankurtaran merkezinin telefonunu arayanlara Sarıyer, Beşiktaş, Beyoğlu, Eminönü, Fatih, Eyüp, Üsküdar ve Kadıköy’de olmak üzere 8 ayrı yerdeki toplam 15 cankurtaran aracı hizmet verildiği bilinmektedir. Ülkemizde modern denilebilecek acil sağlık hizmeti ilk kez, 1985 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından trafiğin yoğun olduğu ana yollar ve turistik bölgelerde bir merkeze bağlı olmadan, hareketli olarak görev yapan gezici ambulans ekipleri oluşturularak başlatılmıştır. Ambulanslarda hastanelerin acil servislerinde çalışan hekimler mesai saatleri içerisinde görev yapmış ve iletişim için araç telefonları kullanılmıştır. Söz konusu uygulama yaygınlaşamamış ve kısa bir deneme olmanın ötesine geçememiştir.
Yine 1985 yılı Ekim ayında Ankara Numune Hastanesinde o tarihteki Başbakan rahmetli Turgut Özal’ın katılımı ile hizmete giren 077 Hızır Acil Servis uygulaması, 1986 yılından itibaren İstanbul ve İzmir illerine de yaygınlaştırılmıştır. Bu illerde Valilik, İl Sağlık Müdürlükleri ve Belediyelerinin katkıları ile 077 numaralı ücretsiz telefon hattının karşılandığı birer merkez kurulmuş, İl Sağlık Müdürlüklerinin Hastane acil servislerinden görevlendirdiği hekimler, Belediye ambulanslarında şoförler ile birlikte görev yapmışlardır.
(Resim 1) Ambulanslar ve içlerinde bulunan tıbbi ekipmanlar yetersiz ve personel bu konuda eğitimsiz olduğu için daha çok evden hastaneye hasta taşımacılığı yapılmıştır. O tarihlerde İzmir şehir merkezinde 3 istasyonda 6 ambulans 24 saat esasıyla görev yapmakta, 077 numaralı telefonla gelen çağrılara hekimler cevap vermekte ve vakalara sağlık personeli desteği olmadan şoförler ile birlikte çıkılmaktaydı. Ambulansların tıbbi sarf malzemeleri hastanelerden, telsizler ile araç bakım ve onarım desteği belediyelerden sağlanmaktaydı. İlk yıllarda Belediyelerin hizmeti etkin tanıtımları ve halkın yoğun ilgisi nedeniyle sistem etkili bir şekilde kullanılmış, ancak Belediyelerin sisteme ayırdıkları kaynakların giderek azalması, ambulansta görevli hekimlerin acil müdahale konusunda yeterli eğitimlerinin olmaması, teknolojik yeniliklerin sisteme dâhil edilememesi gibi nedenlerle sistem önem ve etkinliğini her geçen gün kaybetmeye başlamıştır. 1991 yılında, 077 numaralı Hızır Acil Servis numarası, o yıllarda ki Telekom altyapısındaki değişiklik nedeniyle 112 acil çağrı numarasına yönlendirilmiştir. (Resim 2)
1993 yılında Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan bir komisyonun çalışmaları ve hazırladıkları
raporlar neticesinde “112 Acil Yardım ve Kurtarma Hizmetleri” projesi hazırlanmıştır. 1994 yılında da yine Ankara, İstanbul ve İzmir Sağlık Müdürlükleri bünyesinde pilot uygulamalar başlatılmıştır. Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak başlatılan bu pilot uygulamada, il merkezlerinde oluşturulan 112 Komuta Kontrol Merkezleri, kurulan telsiz sistemi üzerinden hastanelerde konuşlandırılmış istasyonlardaki ambulans ekiplerine görev vermiştir. Az sayıdaki istasyonla başlatılan bu uygulamada 1992 yılında Kanada’dan ithal edilerek hastanelerde atıl durumda bekleyen ambulanslar kullanılmıştır (Resim 2). Bu ambulansların dönemine göre donanımları ve araç kaliteleri son derece yüksektir. Ambulanslarda hastane acil servisleri ve daha önce 077 Hızır Servisinde görev yapan hekimler, sağlık memurları, hemşireler, ebeler ve sürücüler çalışmışlardır. Başlangıçta şehir merkezlerinde hizmet veren sistem yavaş yavaş ilçe merkezlerine ve diğer illere yaygınlaştırılmıştır. 1995 yılından itibaren İl Sağlık Müdürlükleri içinde Acil Yardım ve Kurtarma Hizmetleri Şube Müdürlükleri oluşturulmuştur. 1995 yılında ilk kez Almanya’nın Hannover şehri yakınlarındaki bir merkeze Sağlık Bakanlığı tarafından gönderilen 12 hekim ile yurt dışındaki gelişmeler takip edilmeye çalışılmıştır. 1993 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Yüksek Okulu bünyesinde Kanada Cambrian Collage desteği ile Paramedik Programı başlatılmış olup, programa alınan 14 öğrenci 1994 yılında Türkiye’nin ilk paramedikleri olarak mezun olmuşlardır
1996 yılında, Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından oluşturulan bir komisyonla “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği” için çalışmalara başlanmıştır. Bu komisyon İzmir ilinde “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği” çalışmalarını sürdürmüş ve komisyonun hazırladığı yönetmelik taslağı 1997 yılında Bakanlığın görüşüne sunulmuştur. Acil Sağlık Hizmetlerinin Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne bağlanması, yönetimde olan değişiklikler nedeniyle bu yönetmelik ancak 2000 yılında yayınlanabilmiştir. 1998 yılında 112 sistemin kurulduğu il sayısı 49’a çıkarılmış, İzmir merkezli olarak Manisa, Aydın, Uşak, Denizli, Muğla, Balıkesir illerinin dâhil edilmesi ile ilk Bölge Koordinatörlüğü uygulamasına geçilmiştir. Bu tarihlerde İzmir ilinin öncülüğünde Almanya’da ki bir eğitim merkezine Sağlık Bakanlığı tarafından büyük illerin acil sağlık yöneticileri kursa gönderilmiş ve bu kurslara daha sonraki yıllarda da devam edilmiştir. Yazılımlar ile desteklenen 112 Komuta Kontrol Merkezi digital uygulamaları, kara ambulans teknolojileri, helikopter ambulans uygulaması, istasyon yapısı, afetlere tıbbi müdahale, afet triyaj kartlarının geliştirilmesi, ambulans personel kıyafetlerinin renk ve modelleri, eğitim teknikleri bu yıllarda yurt dışında yerinde incelenmiş ve bugünkü sistemin temelleri o yıllarda atılmıştır.
2000 yılında, acil sağlık hizmetlerinin bütün yurtta eşit, ulaşılabilir, kaliteli, süratli ve verimli olarak yürütülmesini sağlamak amacıyla, acil sağlık hizmetlerinin sevk ve idaresine dair usul ve esasları belirleyen “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği” çıkarılabilmiştir. Yönetmelik ile acil sağlık hizmeti organizasyon ve işleyişine ilişkin çok önemli yasal altyapı oluşturulmuştur. 2002 yılında da İlkyardım Yönetmeliği yayınlanmıştır. Aynı yıl ülkemizde ilk kez küvözle yeni doğan bebeklerin hastaneler arasında taşınması ve yeni doğan bebek ambulansı uygulaması İzmir ilinde başlatılmıştır. Üniversitelerin Yüksek Okul yöneticilerinin uzun uğraşları ve Acil Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’nın talepleri ile personel atama yönetmeliklerinde yapılan değişiklikler neticesinde 2004 yılında ilk kez Sağlık Bakanlığının 112 İstasyonlarına ve hastane acil servislerine paramedik ve acil tıp teknisyeni atamaları yapılmıştır. Yine aynı yıl İzmir’de “Acil Ambulans Hekimleri Derneği” (AAHD) (Resim 3) kurulmuştur.
Ülkemizdeki acil sağlık hizmetleri alanındaki bu hızlı gelişmeler, AB ülkelerini hızla /yakalama fırsatı oluşturmuştur ve uluslararası organizasyonlara ev sahipliği yapacak konuma gelinmiştir.
2005 yılında Sağlık Bakanlığı ve Acil Ambulans Hekimleri Derneği işbirliği ile I. Türk-Alman Acil Ambulans Kongresi İstanbul’da gerçekleştirilmiş, aynı yıl yine ilk kez İzmir Urla’da ulusal ekipler yanında yurt dışından gelen ambulans ekiplerinin katılımı ile önceden hazırlanmış senaryolardaki acil hastalara doğru tıbbi müdahale becerilerinin değerlendirildiği I. Türkiye Ambulans Rallisi düzenlenmiştir. (Resim:4) Ambulans Rallileri Sağlık Bakanlığı, İl Sağlık Müdürlükleri ve bilimsel Derneklerin destekleri ile daha sonraki yıllarda Antalya, Ankara, İzmir ve Muğla illerinde sürdürülmüştür. Bu arada yurt dışında düzenlenen Ambulans Rallileri ve Kongrelere de ekipler gönderilmiştir. 2005 yılında İzmir ilinde gerçekleştirilen 23. Dünya Üniversite Yaz Oyunları Yarı Maraton yarışması sırasında ülkemizde ilk kez motosikletli bir 112 ekibi görev yapmıştır (Resim:5). 112’de görevli bir hekimin kendi motosikleti gerçekleştirdiği bu uygulama daha sonraki yıllarda Sağlık Bakanlığı tarafından yönetmeliklere de dâhil edilmiş ve alımı yapılan motosikletler ile dünyadaki örnekleri benzeri bu uygulama birçok ilimize yaygınlaştırılmıştır. Halen şehirlerin dar sokaklarında ve şehir içi trafiğinin yoğun olduğu illerde acil vakalara müdahale için 52 motosiklet ambulans hizmet yapmaktadır. Yine yoğun bakım ambulansları, 4 hastanın aynı anda taşınmasını sağlayan ambulanslar ve kar paletli ambulanslar bu yıllarda projelendirilmiş ve yerli firmalardan alımları yapılmıştır.
“Ambulanslar ve Acil Sağlık Araçları ile Ambulans Hizmetleri Yönetmeliği” 07.12.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmelik ile Türkiye’de kullanılan resmi ve özel tüm ambulansların TS-EN 1789 standardına uygun olacağı hükmü getirilmiş ve ambulansların Avrupa standartlarında donanıma ve özelliklere sahip olması sağlanmıştır.
2006 yılında 23 ilimizde 112 komuta kontrol merkezlerinin dijital alt yapısı tamamlanmış, 2008 yılı başında 81 ilde yaygınlaştırılmıştır. Bu dijital alt yapı; arayan kişinin telefon numarası ve adres bilgilerinin görülmesi, yanlış kullanımların engellenmesi, dijital harita üzerinden yer tespiti yapılabilmesi, tüm telsiz ve telefon görüşmelerinin ses kaydının otomatik olarak alınması, dijital harita üzerinden ambulans yer tespiti yapılabilmesi, komuta merkezince alınan bilgilerin uydu aracılığıyla ambulanstaki sisteme aktarılabilmesi, araç takip sistemi (GPS) ile ambulansın takibi ve yönlendirilmesine imkân tanınması, hastane koordinasyon ekranı ile hastanedeki kritik yatak, kritik personel ve ekipmanın takibinin yapılabilmesi, yapılan tüm işlemlerin anlık istatistiklerin alınabilmesine imkân tanımaktadır.
2007 yılında, yürürlükte olan “Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği” nde değişiklik yapılarak ambulanslarda çalışan paramedik ve ATT’lerin görev, yetki ve sorumlulukları tanımlanmıştır.
Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü tarafından 4 adet hızlı deniz botu ambulans haline getirilerek; il deniz ambulansı İstanbul Sarıyer, Balıkesir Marmara Adası, Çanakkale merkez ve Gökçeada’da 2007 yılı Temmuz ayından itibaren hizmete başlamıştır.
Ülkemizde hava ambulansları, geçmiş yıllarda askeri kurumlara bünyesinde hizmet vermekte, hava kuvvetlerine ait 2 adet uçak ambulans yanında özellikle güneydoğu bölgesindeki arazi şartlarından dolayı hasta ve yaralı naklinde kullanılan askeri helikopterler bulunmaktaydı. Sağlık Bakanlığı bünyesinde helikopter ambulans uygulaması ilk kez hizmet alımı yolu ile 2008 yılında Ankara’ da faaliyet göstermeye başlamıştır. İlk aşamada 4 bölge ili olan Ankara, İstanbul, İzmir, Erzurum’da hizmete başlanmış, daha sonra hizmet yaygınlaştırılarak 15 farklı ilde 17 helikopter ile helikopter ambulans sistemi faaliyete geçirilmiştir.
2010 yılı Nisan ayından itibaren birisi turbo jet ve uzun mesafeli, 3 adet turboprop pervaneli (kısa pisti olan havaalanlarına da inebilecek yapıda) ambulans uçak hizmete girmiştir. 2012 yılından itibaren jet motorlu ve aynı anda 2-4 hasta taşıma kapasiteli 4 adet uçak ambulans şehirler arası ve ülkeler arası hizmet vermektedir.
112 Tek Numara Projesi
Avrupa Birliği direktifleri doğrultusunda Matra Projesi kapsamında Hollanda Hükümeti ile Türk Hükümeti arasında Türkiye’de Tek Acil Çağrı Numarası (112) Projesi 2003 yılında imzalanmıştır. Avrupa Birliği uyum sürecinde, ülkemizde faaliyette olan üç rakamlı Acil Yardım Numaralarının tek merkezde toplanması için Antalya pilot il olarak seçilmiştir. Proje kapsamında Antalya ve Isparta illerinde 2010 yılında 112 Acil Çağrı Merkezleri faaliyete geçmiştir. Proje o tarihten bu yana devam etmekte 112 Acil Çağrı Merkezlerinin faaliyete geçtiği illerde sağlık, itfaiye ve jandarma merkezleri tek merkezde toplanmakta, 155 merkezleri ayrı bir binada hizmet vermekle birlikte emniyetin bir temsilcisi de 112 Acil Çağrı Merkezinde 7/24 görev yapmaktadır. Gelen acil çağrılar, ilk karşılayıcılar tarafından cevaplandıktan sonra ilgili birime aktarılmaktadır. Bu merkezler Bakanlık düzeyinde İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü, illerde Valilikler bünyesinde hizmet vermektedir.
2012 yılına kadar acil sağlık hizmetleri, Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde oluşturulan bir Daire Başkanlığı ve Başkanlığa bağlı Şube Müdürlükleri ile yönetilmekte idi. 2 Kasım 2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının teşkilat ve görevleri hakkında yayınlanan kanun hükmünde kararnamenin 9. Maddesine dayanılarak hazırlanan yönerge ile Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü olarak Sağlık Bakanlığı merkez yönetimi içinde önemli bir konuma getirilmiştir. Bugün itibariyle, Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bünyesinde Daire Başkanlıkları, illerde İl Sağlık Müdürlüğü bünyesinde Acil Sağlık Hizmetleri Başkanlıkları, Şube Müdürlükleri, İl Ambulans Servisi Başhekimlikleri, 2800 acil sağlık hizmeti istasyonu, 5400 kara ambulansı, toplam 35 binin üzerinde personel bulunmaktadır.
Avrupa ülkelerine göre teknolojik ve bilimsel olarak geç başladığımız bu yarışta 10-15 yıl gibi kısa bir süre içerisinde birçok ülkeyi geride bırakmamıza rağmen yeni teknolojiler ve bilimsel araştırmalar ile kabuk değiştiren ve gelişen dünyaya hızla adapte olması gereken hastane öncesi acil sağlık hizmetleri alanında yapacak daha çok şey bulunmaktadır. Şu an bulunduğumuz nokta yerimizde durduğumuz ve gelişmeleri takip edemediğiniz anda çok gerilere düşecek bir yerdir. Tıbbın her alanında olduğu gibi bu alanda da gelişmeleri takip etmek, bilimi ve teknoloji rehber edinmemiz gerekmektedir.
Sorunlar ve Çözüm Önerileri
*Avrupa Birliği direktifleri ülkemiz için bağlayıcı olmamakla birlikte 112 Acil Çağrı Merkezlerinin kurulması ile birlikte diğer merkezlerin kapatılması ve aynı bina içerisinde emniyet, sağlık ve itfaiye birimlerinin birlikte görev yapmaları bazı sorunlar yaratmıştır. Birçok Avrupa ülkesinde (İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, Avusturya vb.) ambulans merkezleri ayrı binalarda ve ayrı yönetimler altında çalışırken ülkemizde bu sisteme geçilmiş olmasından kaynaklanan yönetimsel ve operasyonel sorunlara acilen bir çözüm bulunmalıdır.
*Gelişmiş ülkelerde, görüntülü görüşme, noktasal adres belirlenmesi, cep telefonları ve teletıp uygulamaları gibi yeni nesil teknolojilerin ambulans sistemine adaptasyonları yapılmakta olup bu konuda ülke olarak daha hızlı hareket edilmesi gerekmektedir.
*Acil durumlarda ambulanslar olay yerine ulaşana kadar çevreden yetişenler tarafından başlatılacak hayat kurtarıcı, sakat kalmaları önleyici ilk yardım uygulamaların okullardan başlanarak toplumun her kesimine yaygınlaştırılması, otomatik kalp canlandırma cihazlarının halkın kullanımına açık olarak şehirlerin belli yerlerine yerleştirilmesi ve bunları aktifleştirecek cep telefonu uygulamalarının kullanılması için bir an önce proje ve çalışmalara başlanılmalıdır.
*Ambulanslar da bulunan tıbbi cihazların özellikleri tekrar gözden geçirilmeli, kolay taşınabilir, kablosuz ve teletıp özellikli, kritik hasta bakımı ve naklinde kolaylık sağlayan ekipmanların ergonomik olarak ambulanslara adaptasyonu sağlanmalıdır.
*Helikopter ambulansların kuruluşundan bugüne 10 yılın üzerinde bir süre geçmesine rağmen, efektif kullanım ve primer vaka denilen olay yerine helikopter ambulans ile müdahale edilme konusunda geri kalınmasının nedenleri araştırılmalıdır.
*Paramedik ve acil tıp teknisyenlerinin sisteme katılması ne kadar olumlu ise, yıllarca bu sistemde çalışmış hekimlerin sayılarının hızla azalmasının önüne geçilmesi ve yeni hekimlerin ambulans hizmetlerini tercih etmesi için özendirici tedbirler alınmalıdır.
*Ambulansların yerli firmalar tarafından üretilmesi teşvik edilmekle birlikte araç ve ekipman kalitesinde, rekabet ve ücret dengeleri nedeniyle Avrupa standartları düzeyinin altına inilmemesi için özen gösterilmelidir.
*Ambulans hizmetlerinin değerlendirilmesi niceliksel değil niteliksel olarak yapılmalı, ambulanslar ile hastanelere nakledilen hastaların tedavi, hastanede kalış, morbidite ve mortalite durumları karşılaştırılmalı olarak bilimsel araştırmalar ile değerlendirilmeli, buna göre düzeltici faaliyetler yapılmalıdır.
*Acil Sağlık Hizmetleri Yönetmeliği’nde bulunan Bilimsel Danışma Kurulu eskiden olduğu gibi aktif hale getirilerek kurul üyeleri, konusunda yetkin, bilimsel ve tarafsız kişilerden oluşturularak sistemin önünü açacak, yenilik ve gelişmeleri takip edecek bir yapıya kavuşturulmalıdır.
*Londra Ambulans Servisi örneğinde olduğu gibi acil olmayan çağrılar için ayrı bir merkez ve üç rakamlı kolay ulaşılabilir bir numaranın tespit edilerek, acil ambulans hizmetlerinin iş yükü azaltılmalı. Belli kriterleri sağlayan özel ambulans firmalarından acil olmayan vakalar için yararlanılmanın yolu açılmalıdır.
*Ambulans hizmetlerinde çalışan personelin eğitimleri için sanal gerçeklik temelli simülasyonlu eğitimlere ağırlık verilmeli. Bu eğitimlerde kritik hasta bakımı yanında, çok sayıda hastanın triyaj ve nakli, KBRN vakalarının nakli konularında senaryolu eğitimler ekip yaklaşımı ile ele alınmalıdır.
*Ambulanslarda çalışan hekim, paramedik ve acil tıp teknisyenlerinin mezuniyet sonrası kurslarla özellikli birimlerde çalışmalarını sağlayacak (hava ambulansları, yoğun bakım ambulansları, acil sağlık araçları vb.) yurt dışı geçerliliği olan sertifika ve yeterlilik belgelerine sahip olmaları sağlanmalıdır.
*Toplumun bu hizmetleri tanıması ve hangi durumlarda çağıracağını bilmesi, çalışan personele saygı göstermesi için gerçek olaylardan esinlenerek hazırlanmış TV dizileri, sosyal medya kullanılarak tanıtım programları hazırlanmalıdır.
Son söz olarak, hastane öncesi acil sağlık hizmetleri ayrı bir tıp disiplinidir. Burada çalışmak emek ister, özen ister, devamlılık ve yeni teknolojileri takip etmek ister. Bu hizmetleri özendirmek, desteklemek ve çağdaş düzeye taşımak yöneticilerden çalışanlara hatta bu ülkede yaşayanlara kadar tüm kesimlerin bir vatandaşlık borcudur. Hepinize sağlıklı ve güvenli bir yaşam diliyorum.
Yazar: Dr. M. Turhan Sofuoğlu, İzmir, 25 Şubat 2020,
Acil Ambulans Hekimleri Derneği Başkanı, Web: www.aahd.org.tr
Dr. M. Turhan Sofuoğlu’nun Özgeçmişi;
1958 Bursa doğumludur. İlk, orta ve lise tahsilini devlet memuru olan babasının görev yeri değişiklikleri nedeniyle İzmir, Balıkesir, Sakarya ve Adana’da sürdürmüştür. 1982 yılında Uludağ Üniversitesi Bursa Tıp Fakültesi’ni bitirmiş ve mecburi hizmetini Konya Seydişehir’de Sağlık Ocağı hekimi olarak yapmıştır. Askerlik sonrası 1986 yılında o tarihlerde yeni kurulan İzmir 077 Hızır Acil Servis ambulans hekimliği görevine atanmış, 1994 yılına kadar bu hizmetlerin İzmir Sorumlu Hekimi olarak görevlendirilmiştir. 1994 yılından itibaren Sağlık Bakanlığı’nın 112 Acil Yardım ve Kurtarma Hizmetleri Projesi kapsamında önce Şube Müdürü, 1998 yılından itibaren İl Sağlık Müdür Yardımcısı olarak görev yapmıştır. O tarihten itibaren Sağlık Bakanlığı tarafından 112 Ege Bölge Koordinatörü olarak atanmış ve Ege Bölgesindeki 7 ilin 112 ambulans hizmetlerinin kuruluş ve gelişmesinde önemli katkıları olmuştur.
1999 Marmara Depreminde Kocaeli ilinde Bakanlık Koordinatörü olarak görev yapmış, 2001 yılında Japonya’ya Afetlerde Sağlık Hizmetleri konusunda eğitim almaya gönderilmiştir. 2011 Libya Yaralı Tahliyesi ve 2014 Soma Maden kazasında alan sorumlusu olarak görev yapmıştır. Askeri Ambulansların 112 sistemine Entegrasyonu, Yenidoğan Bebek Ambulans projesinin hayata geçirilmesi, Motosikletli 112 ekipleri, Hava ve Deniz ambulanslarının kuruluşu, Paramedik ve Acil Tıp Teknisyenlerinin sisteme katılımı, 112 Komuta Kontrol Merkezi çağrı karşılama ve yönetim yazılımı, UMKE’nin kuruluşunda aktif görev almıştır. Halen yürürlükte olan Acil ve Afetlerde Sağlık Hizmetleri, Ambulans ve İlkyardım konularında ki yönetmelik, tebliğ ve yönergelerin hazırlanmasında görev almıştır. 2015 yılından itibaren Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekim Yardımcılığı görevini sürdüren Sofuoğlu, Acil Ambulans Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanlığını da yürütmektedir. Dernek olarak 10 yılı aşkın bir süredir çok uluslu Avrupa Birliği projelerine katılmakta, bu konularla ilgili bilimsel araştırma ve çalışmalar yapmaktadır.