Düşünce Tarihi – 7 (Tek Tanrılı Dinler, Aton, Hz. Musa, Hz. İsa)

Düşünce Tarihi – 7 (Tek Tanrılı Dinler, Aton, Hz. Musa, Hz. İsa)

Düşünce Tarihi – 6’nın devamı 

Tek Tanrılı ilk Din Kuruluyor

Nefertiti ile evlenir evlenmez, Akhenaton Aton dinini ortaya atar. Aton aslında eskiden beri bilinen bir Tanrıdır. Babası 3. Amenhotep de Aton için adaklarda bulunmuştur. Ancak, yeni dinde çok Tanrılı panteon ortadan kalkar. Aton tek Tanrıdır, başka Tanrı yoktur.

Bu devrimi, çok güçlenen, adeta her devlet kararı için fetva alınmak zorunda kalınan Amon rahiplerinin gücünü azaltmak için yapıldığı iddiasıyla küçümsemek isteyen yorumcular vardır.
“Oysa, ilk kez; “Tek Tanrılı din, bir devlet dini olarak ortaya çıkmıştır, ve Akhenaton bu tavrıyla çok büyük mücadeleleri göze almıştır.” Bu yüzden sadece politik bir hareket olduğu iddiası kesinlikle yanlıştır ama devrimin doğal bir sonucu olarak, Amon rahiplerinin ve diğer çok Tanrılı dinlerin rahiplerinin gücü çok azalmıştır.

Akhenaton’un yeni dinini biraz uzunca inceleyeceğiz. Önce; Akhenaton’un, Tanrısı Aton’a yazdığı şiirle başlamak gerek.

“Tanrı, uludur, birdir, tektir.
Ondan başkası yoktur.
Bir tanedir,
O’dur her varlığı yaratan.
Bir ruhtur Tanrı, görünmeyen bir ruh…
Ta başlangıçta vardı Tanrı.
Tek varlıktı o.
Hiçbir şey yokken o vardı.
Her şeyi o yarattı…
Ezelden beri gelen varlığı,
Ebediyete kadar sürecek.
Gizlidir Tanrı, kimse görmemiştir onu.
İnsanlara ve yarattıklarına sır kalır, her zaman…”

Bu şiirin altına imza atmayacak herhangi bir Tek Tanrılı din mensubu var mıdır?
Akhenaton’un Tek Tanrısına yazdığı bu şiir, bizlerin bugünkü inançlarının içinde aynen mevcut.  Hatta ilk iki dizede, İslam dinindeki “Allah-ü ekber” ve “La ilahe illallah” bile var.

Ama bu metnin bildiğimiz tarihteki ilk metin olması özelliğini vurgulamak gerek. Çünkü biraz sonra detaylarını göreceğimiz şekliyle, aslında bütün dinlerin kökeninde bu mesajlar var.

Akhenaton’un Tanrısı Aton, bir güneş diskiyle sembolize ediliyor. Başka bir şekli yok. Hâlbuki o güne kadar bütün Mısır Tanrıları ve hatta başka kültürlerdeki Tanrılar da, hep formlarla, insan ya da hayvan figürleriyle sembolize edilirken, Aton’un hiçbir formu yok. Sadece gökteki güneşle gösteriliyor.

Bu konu da çok ilginç, çünkü varsayılan Mu Uygarlığı’ nda da, dünyada bir anda ortaya çıkan Sümer, Mısır, Maya ve Harran’daki Sabilere kadar bir sürü kültürde de “Tek Tanrı” hep Güneş sembolüyle açıklanmıştır.

Burada, Aton’un Akhenaton ve Nefertiti’yle nasıl resmedildiğine biraz bakmak gerek. Resimlerde Firavun insanlaşıyor ve eşiyle eşit. Çocuklarını şefkatle seven bir baba.

Dönemin sanatının bir cilvesi, Akhenaton’un bazı heykelleri, onu, yine sembolik olarak eril ve dişili kendinde birleştirmiş olduğunu anlatmak için, feminen yönleriyle de gösterince, hasta olduğu ya da cinsel tercihleri sorgulanmış. Ama ona ait resim ve heykellerin çok büyük bir çoğunluğunda normal bir insanken, şu anda Kahire Müzesi’nde olduğu için en çok bilinen heykelinin referans alınması bir bilgi eksikliği…

Aton Dinini incelerken ilk dikkat etmemiz gereken; “Aton” sözcüğünün kökeni?

Birincisi; Hermetik öğretide tek Tanrının adı “Atum” dur! Aton sözcüğüne çok benziyor.
İkincisi; Tek Tanrının İbranicedeki isimlerinden biri olan “Adonai” sözcüğü! Üçüncü benzer kavram; Aynı isimli bilinen Tanrıdan farklı olan, Suriye’deki tek Tanrı olan “Adonis” tir!

Aton; “Kendi kendisini yaratmış, ve daha sonra her şeyi yaratmış olan ve daha önce hiç rastlanmadığı şekliyle hem anne, hem de baba olan bir Tanrı!” Her iki cinsiyeti de taşıması çok önemli, çünkü evrensel düaliteyi kendinde birleştiren bir Tanrı fikri ilk kez gündeme geliyor. Aynı şekilde Akhenaton da kendisini Mısırlıların hem babası, hem de alışık olunmadığı tarzda, annesi olarak konumlandırıyor. Yani, “Eril ve dişilin, Rahman ve Rahim’in,
Siyah ve Beyazın bileşkesi… “Aton”; Bütün evrenin Tanrısıdır! Bu da yeni bir kavram olarak gündeme gelir!

Çünkü, bundan önce Tanrılar, Güney ya da Kuzey Mısır’ın, ama çok daha önemlisi sadece Mısır’ın Tanrılarıyken, düşman hatta barbar kabul edilen ülkelerin de Tanrısı olan bir Tek Tanrı ortaya konmuştur! Bu da büyük bir devrimdir, çünkü bazı Tanrıların kişisel olduğu, ailenin diğer bireylerinin bile aynı Tanrıya tapamadığı bir dönemden bahsediyoruz. Bir Tanrının, size kötülük yapanların da Tanrısı olabileceğini o dönemlerde kabul etmek çok zor. Yani, hayır ve şerrin o tek Tanrıdan geldiğini hazmetmek…

“Aton”un en önemli özelliği, her zaman olumlu olmasıdır. Daha sonra gelen Tek Tanrılı dinlerin Tanrı fikirleri, bazen şefkat, bazen şiddet mesajları verirken, “Aton” her zaman barıştan, sevgiden yanadır! Tanrının celal yüzleri yok gibidir. O her zaman hem baba, hem anne şefkatinin sembolüdür. Yehova’nın ve İslamiyet’teki Allah’ın cezalandırıcı vasıflarına sahip değildir.

Bu da Tek Tanrılı dinlerin ılımlı izleyicilerinin ve belki de sırf bu üzden izlemeyenlerinin aklındaki Tanrı fikrine daha uygun bir modeldir. Ceza, ateşlerde yakmak, cehennem gibi kavramlardan uzak bir Tek Tanrı…

Aton; Bütün yaratılışın Tanrısı olarak, hem kadınların, hem erkeklerin Tanrısıdır. Akhenaton ve Nefertiti; “Onun iki yönünü sembolize edecek şekilde, bütün resimlerde hep beraber sembolize edilmiştir. Yani, aslında kutsal üçleme “Aton-Akhenaton-Nefertiti” olarak oluşmuştur!

Akhenaton’un bir diğer şiirinde: “Yumurtaya can veren Tanrı olarak geçen Aton” “Kendi birliğinde, milyonlarca formu” olan Tanrı olarak açıklanır. Yani, aslında Tasavvuftan Kabalaya kadar, bütün Ezoterik yolların mesajı bu cümleyle özetlenir. Aton, sadece ışıktır. Işık ya da nur ve ziyadır. Öğle vakti gölgeler yok olduğunda, yani ışığın zirvesinde, o da gücünün zirvesindedir ve inananlarını destekler.

Dinin temel kuralları şöyledir;

Yaratılışa inanılır. Ruhun varlığına ve ölümden sonrasına inanılır. Ölen kişiler için cenaze töreni yapılır. Ölen kişi, dünyada yaptıklarına göre ya ödüllendirilir ya da cezalandırılır. İbadethanelere girmeden önce ritüellik bir temizlik yapılır, temizlik çok önemlidir. Cinsel ilişkiden sonra büyük bir temizlik yapılır. İbadethanede secde edilir. Dini bir eylem olarak hayvan kurban edilir. Erkekler sünnet edilir. Domuz eti yenmez. Putlar yasaktır, hiç bir şekilde puta tapılamaz.

Burada durmak lazım. “Abdest, sünnet, domuz eti, kurban, secde ve bildiğimiz kuralların çoğu” zaten burada. Özellikle; “Sünnet” çok önemlidir. Hz. İbrahim’in Mısır’a gelirken neden “Sünnet olduğunu” şimdi daha iyi anlıyoruz, çünkü Mısır’daki seçkinlerin arasına kabul edilebilmek için bu detay yaşamsal! Aslında sünnet bir işaret. Ölülerin canlanacağı gün, kimlerin seçkin olduğunu gösterecek bir gösterge!

Ama, Musevi inancının ve İslam dininin bir kuralı olması, sadece Hz. İbrahim’in Mısır’da kabul edilebilmek için razı olduğu bir işlem olmasından kaynaklanıyor! Hıristiyanlıkta olmasa da, bir Yahudi olan Hz. İsa da, Hz. Muhammed de sünnetli! Zaten, sünneti izlediğimizde, dinler tarihini çok daha iyi anlayabiliyoruz.

İbadet konusu da ilginç!

Her sabah, her öğlen ve her akşam tapınakta toplanan halk, hep bir ağızdan, baştaki örnekte olduğu ve adeta Kelime-i Şehadet getirir gibi, “Aton’dan başka Tanrı yoktur, Akhenaton onun elçisidir ve ışığını bize ulaştırır” demektedirler!

Ayinlerde, Firavun Akhenaton ve Nefertiti de halkla birlikte yer alırlar. Hiçbir şekilde “Ruhban Sınıfı” yoktur. Evet, tek rahip Akhenaton’un kendisidir, ama başka bir aracı yoktur.

Başlangıçta Akhenaton hoşgörülüdür, Aton dinini, halka hoşgörüyle aktarmaya çalışır. Bir sabah ayininde, güçlerini kaybettikleri için Amon rahiplerinin organize ettiği bir suikasttan kurtulunca, sertleşir. Bütün tapınaklarda diğer Tanrılara ait resimleri, heykelleri yok etmeye
başlar. Tarihin ilk put kırıcısı haline gelir. Ve tek Tanrılı dinlerdeki puta tapmama geleneğini başlatır. Hz. Musa ve Hz. Muhammed’in put kırma hikâyelerinin ilhamı da Akhenaton’dan
gelir.

Hayatının geri kalanını Aton’a ibadetle ve onun için şiirler yazmakla geçirir. Ölümünden 3 yıl kadar önce, Nefertiti geldiği gibi, esrarengiz bir şekilde kayıtlardan çıkar. Kızı Meritaton onu yerine geçer. Birçok kaynak, Nefertiti’nin Akhenaton’un beklenen ölümünden sonra idareye
geçmek için saklandığını, ya da daha büyük olasılıkla kimlik değiştirdiğini savunurlar.

Ve bir gün Akhenaton ölür. Ölümü kesinlikle şüphelidir. Çok büyük olasılıkla zehirlenerek öldürülmüştür. Yerine Semenkare geçer. Semenkare ilginç bir kişiliktir. Akhenaton’un Kiya’ dan olma üvey kardeşi, Oğlu, üvey oğlu olması olasılıkları vardır. Ama çok daha büyük bir olasılık, onun kılık değiştirmiş bir kadın olduğudur. Semenkare’nin iktidarı kısa sürer. İddiaya göre; Amon rahiplerinin bir şifa çalışması sırasında öldürülür.

Zaten Akhenaton’un ölümünden sonra, dinin karizmatik lideri kaybolduğu için dinin takipçileri zaten huzursuzlaşan halk ve Amon rahipleri karşısında zayıflamışlardır. Bir süre Meritaton ülkeyi yönetir. Fakat onun da gücü giderek artan muhalefeti bastırmaya yetmez ve bir süre sonra vezir Ay başa geçer. Ay görünürde Amon rahiplerini rahatlatacak tavizler verir, ama aslında mezarına Akhenaton’un Aton için yazdığı şiiri koyacak kadar Aton dininin içindedir.

Exodus = Gerçek Hikâye

İşte, tam bu dönemde, artık dinin ve takipçilerinin Mısır’da yaşamlarını sürdüremeyecekleri ortaya çıkar. Mısır soylularından ve aslında Abraham ve Yuya’nın kanından gelen, adı o
zamanki Mısır dilinde “Oğul” anlamına gelen “Moses (Hz. Musa)” devreye girer.

Gerçekte yaşayıp yaşamadığı tarihi kayıtlarda yoktur. Kimin oğlu olduğu konusunda farklı fikirler vardır. Sigmund Freud, ölmeden önce yazdığı son kitabında, onun Akhenaton’un kendisi olduğunu bile ileri sürer.

Hz. Musa’nın liderliğinde Mısır’dan ayrılmanın yollarını ararlar. Ve Hz. Musa’nın ve Yuya ve Abraham’ın akrabaları olan çöl kavmi Habiru’lar (Hebrew) Kenan yani Filistin bölgesinde yaşamaktadırlar. Dinin takipçileriyle birlikte ve Firavun’a rağmen değil, tam tersine, bu
dinin ve bu kavmin Mısır’dan bir an önce uzaklaşmaları için Firavun’un kolaylaştırıcı desteğiyle Mısır’dan ayrılırlar. Zira o dönemde, büyük bir grubun yürüyerek yaptığı uzun bir yürüyüşü, bir atlar ve arabalarla dolu bir ordunun durduramaması imkânsızdır. Ayrıca, yine aynı dönemde, Akhenaton ve sonrası tarihten silinmeye çalışılsa da, Mısır’da olağanüstü bir devlet kayıt sistemi vardır ve Kızıldeniz’in ikiye ayrılmasından ya da herhangi bir askeri kayıptan asla söz edilmemektedir.

Hz. Musa’nın on emri, “Şabat gününe saygı duyulması” bölümü hariç, Akhenaton’un inşa ettiği, başkentte ki duvar yazılarında da yer alan, “Ölüler Kitabından” alınmadır. Yani, elbette Sina dağında taşların üzerine de yazılmış olabilir, ama daha önce bu kurallar Mısır dininde ve Akhenaton’un yeni dininde aynen mevcuttur. Tıpkı, sünnetin, domuz yememenin, putlara tapmamanın olduğu gibi…
Hz. Musa, “Aton=Adonai” adlı Tanrısını, geldiği yerde bulduğu uzak akrabalarının ve yerel halkın şiddet dolu yanardağ Tanrısı olan “Yehova” ile birleştirir.

Burada ilginç bir not da Hz. Musa’nın konuşamaması meselesidir?

Hz. Musa, Mısır’da büyümüş bir Mısırlı olarak elbette yerel dilde konuşamaz ve aslında Hz. Musa hariç bütün erkek çocukların öldürüldüğü iddiasına rağmen, nasıl var olduğu belli olmayan kardeşi Hz. Harun onun tercümanıdır.

Kurulan yeni dindeki rahipler, daha sonra çok tartışılan bir şekilde sadece Mısır’dan gelen ailelere bırakılmıştır. Yerel halk rahip olamamıştır, çünkü gerçek bilgi ve sır aslında dinin kökeninin Mısır’da olduğunu ve Akhenaton’u saklamaktadır.

Ve din ikiye ayrılmıştır.

1- Dışarıdakiler için; Sert, Yehova ağırlıklı din.

2- Mısır’dan gelen içerdekiler için; Yumuşak, Adonai ve Elohim ağırlıklı din yani Kabala.

Freud’a göre; puta tapmaya devam etmek isteyen Yahudiler Hz. Musa’yı öldürmüşlerdir.

Öyle olmasa bile, en azından iki farklı Hz. Musa olduğu sık tartışılan bir tezdir. Birincisi, yumuşak başlı dini lider. Diğeri, sert ve siyasi Hz. Musa’dır. Bu iki farklı karakter ve iki farklı din anlayışı hep varlığını korumuş, krallıklar ve Babil sürgünü sırasında kurumsallaşmıştır.

Sertleşen Din

Fakat Yahudiler, o zamanki konjonktür ve kurallar nedeniyle, başlangıçta daha sert olan Yehova kavramını seçmişler, sürgünde yazılan ve milliyetçi duyguları canlandırmayı amaçlayan Eski Ahit bu yüzden savaş ve kanla dolmuştur.

Eski Mısır bilgisi ve Sümer efsaneleriyle süslenen inanç modeli başlangıçtaki din modelini değiştirmiştir. Yine de içerideki kapalı grup tarafından, yumuşak, sevgi dolu Tanrı fikri ve
bu Tanrıya sadece arınarak, nefis terbiyesi ve sevgi yoluyla ulaşılabileceği bilgisi korunmuştur. Bir süre sonra tek Tanrı inancının bozulduğunu gören bir grup Musevi, ayrı
bir tarikat kurmuştur. Elbette bu amaçla bir çok tarikat kurulmuştur ama bu tarikat bizim için
daha önemli. Esseniler denen bu tarikat, Tanrının iyi ve güzel yanlarını ortaya çıkarmıştır.

Esseniler dindar Yahudiler olarak, bozulduğunu düşündükleri dinin yerine, kavramlarda çok daha yumuşak, ama uygulamada katı yeni bir anlayış kurmuşlardı. Bu gizemli grubun inancının Hint öğretilerinden de etkilendiği, ama aslında eski Mısır’ın temel ahlak yasası olan Maat inancına uygun, yani hakikate göre yaşama prensibinde oldukları bilinmektedir.
Bugün bu tarikatın bir çok ezoterik kardeşlik örgütünde çok büyük etkileri olduğu da bilinen bir gerçektir.

Hz. İsa’nın Mesajları

O dönemde Roma devlet sistemi mükemmele yakın kayıtlar tutarken, bu kayıtlarda asla yer almayan, hakkındaki bilgiler gerçek ve tarihi bir kişilik olan Apollonius’la neredeyse aynı olan, Hz. İsa; Esseniler’in bir takipçisi olarak ortaya çıktığında mesajı yine budur. Ahlak ve sevgi.
“Yüce Yaratan’ın bilgi ve sevgisini anlatır ve insanlara sadece seven, müşfik bir Tanrıdan bahseder. Bu tek Tanrıyı mutlu etmek için, Mısır’daki Maat yasasına göre yaşamak yeterlidir” savını dile getirir. Ama Hz. İsa beklenen Mesih olduğunu iddia ettiği ve Yahudi Kralı olmak
istediği için, Esseniler, Hz. İsa’nın gizli öğretiyi halka açmasından çok memnun olmazlar. Ve yeraltına çekilirler.

Hz. İsa bilinen şekilde mesajlarını verip, Tanrı’nın yanına gittikten sonra, takipçileri de Esseniler gibi sessizleşirlerse de, Saul ya da bilinen adıyla Paul isimli bir Yahudi, aslında İsa’yla hiç karşılaşmamış olmasına rağmen havari kabul edilen bir “Aziz”, İsa’nın mesajlarını ters yüz ederek yeni bir din kurar. Buradaki Tanrı yine kızgın da olabilmekte, cehennem ve şeytan gibi kavramlar devreye girmekte, insanlar Tanrı sevgisi yerine Tanrı korkusuna yönlendirilmektedir. Sonra, Aziz Peter’in hayali mezarı üzerine Roma’da kilise kurulur.
İsa’nın ölümünden 300 yıl sonra toplanan İznik Konsül’ü İsa’nın mesajlarının yanında, onun mesajı olmayan bir sürü kavramı da yeni dinin içine almıştır. Aynı konsül, Apollonius’la ilgili de çok ilginç kararlar almıştır.

Hz. İsa’nın gerçek mesajları Kumran’da ve Nag Hammadi’de bulunan ve artık
reddedilemeyen gerçek İncillerde mevcuttur. Ve Paul’ün anlattığı dinden çok farklı, aslında sadece Museviliğin sevgiyle bir olunan Tanrı inancı ve Mısır’daki Maat yasasını anlattığı bir Yahudi mezhebi önermiştir.

Mekke

Bu kez Mekke’de yeni bir din doğar! Hz. Muhammed tamamen putlara taparak yaşayan insanlara; Tek Tanrıdan bahsetmiştir. Hz. Muhammed’in anlatıldığı gibi cahil olmadığı, birçok eğitimden geçtiği bellidir. Birçok yorumcu Kabalist hocalardan, Musevi öğretilerden de
bahseder. Kuran’da en çok adı geçenlerden birinin Hz. Musa olması da zaten tesadüf değildir. Atası Abraham’ın yani Hz. İbrahim’in tek Tanrı için inşa ettiği eve putları dolduracak kadar kuvvetli inançları olan Mekke’deki insanları tek Tanrı bilgisi ve sevgisine ikna etmek çok zor olmuştur. Mesajlarını ilk verdiğinde herkes Hz. Muhammed’in Sabi dinine geçtiğini
düşünmüştür. Çünkü öğretilerinin büyük bir bölümü Sabilikten etkilenmiştir.

Zaten, kutsal kitaplardan sadece Kuran Sabileri tek Tanrılı dinler arasında saymıştır. İslam’ın şartları arasında yer alan namaz kılma, oruç tutma, hac, oruç tutmak, abdest almak, kurban kesmek, tavaf, üç aylar  gibi inanç ve ritüeller tamamen Sabi kökenlidir. Bütün bu inançlar, söylendiği gibi, o dönemdeki Arapların gelenekleri değil, Sabi dininin gerekleridir. Hatta namaz, ya da doğru tabirle salat, tamamen Sabilerden alınmıştır. Sabilerin güneşe taptıkları gün, bugün Sunday, Aya taptıkları gün Monday ya da Lundi, Merkür için Mercredi, Satürn için Saturday ya da Samedi olarak, Latin kökenli dillerde yaşamaktadır.

Başlangıçta böyle bir kural olmamasına rağmen Hz. Muhammed; “Bütün ibadetlerini neden olduğu bilinmeyen ama Musevi inancına saygısının bir işareti olduğu reddedilemeyecek bir şekilde Kudüs’e dönerek yaparken”, Medine hicreti sonrasında hicret edenlere geri dönüş ve zafer umudu aşılayacak şekilde Kâbe’ye dönerek dua etmeye başlamıştır. Zaten adı huzur ve barış anlamına gelen (İslam) yeni dinin kırılma noktası da burası olmuştur.

Bazı İslam bilginleri Mekke’de gelen ayetlerle Medine’de gelen ayetlerin içerik ve üslup açısından farklarına da dikkat çekmişlerdir. Mekke mesajları yani Mekki ayetler evrensel ve sevgi ağırlıklıyken, Medine ayetleri yani Medeni ayetler yerel ve korku ağırlıklı bulunmuştur.

Medeni ayetlerin toplumsal hayattan medeni hukuka, devlet örgütlenmesinden kadınların giyimine kadar birçok konudaki düzenlemeleri, Hz. Ömer’in doğrudan müdahalesi sonrasında gelen ayetlerdir. Hz. Muhammed, Hz. Musa ve Hz. İsa’ya göre yaşadığı kesin olan, mesajlarını direkt olarak kendisi aktarmış ve iyi bilinen tarihi bir karakterdir.

Fakat Hicretteki sürgünün özel şartları olan Medeni ayetler ve Hz. Muhammed’in ölümünden sonra ortaya çıkan yeni İslam yorumları, sünnet ve hadis kavramları, Kuran’ın ve bizatihi Hz. Muhammed’in uyarılarına karşın, yeni bir din oluşturmuştur. Bunun üzerine, Tanrı sevgisini savunanlar, batıni bir İslam anlayışına geçmiş, ama büyük kalabalıklar, zahiri yani görünen İslam’ın korku dolu mesajlarını benimsemişlerdir.

Sonuç

Tek Tanrılı büyük dinlerin takipçilerine özel mektuplar da yazacağım. Ama şunu bilmeliyiz ki, “Hristiyanlık ve İslam”, Museviliğin birer türevi olarak ortaya çıkmış iki dindir. Musevilik ise doğrudan eski bir Mısır inancından kaynaklanmıştır. Dolayısıyla aslında bugünkü hâkim dinler, Akhenaton’un dininin takipçileridir.”

Sanırım, yukarıda yazılanları okuyunca;

1- Ortadoğu tarihinde, “Allah’ı herkesin Tanrısı” olarak anlatan ilk devlet dininin “Aton Dini” olduğunu ve İbrahimi = Semavi Dinlerin buradan kaynaklandığının,

2- Hz. Musa ve Musevi Dini hakkında da yeterli bir ön bilgi verdiğinin de farkına varıyoruz.

3- Hz. İsa’yı, Hıristiyan Skolastik felsefenin ilk düşünürü olarak anlatmıştık da…

Yazar Av. Önder Limoncuoğlu, İzmir 23 Haziran 2021

Share This
COMMENTS
  • comment-avatar
    bahauddin 6 Ağustos 2021

    Konuları ele alırken bilerek mi yapıldığı, yoksa sadece bilgisizlikten mi yapıldığı (ki böyle bir analiz yapmaya çalışan birisinin bu tarz bir bilgisizliği maruz görülemez) belli olmayan bir şekilde
    H”z. Musa, Mısır’da büyümüş bir Mısırlı olarak elbette yerel dilde konuşamaz ve aslında Hz. Musa hariç bütün erkek çocukların öldürüldüğü iddiasına rağmen, nasıl var olduğu belli olmayan kardeşi Hz. Harun onun tercümanıdır.”
    yazmışsınız tüm erkek çocukları değil, Hazreti Musa’nın yaşadığı yıl doğan tüm erkek çocukları öldürüldü. İkincisi hazreti harun onun kardeşi değil amcasının oğlu, ayrıca ondan yaşça küçük.
    Diğer bir mesele Hazreti İbrahim in mısıra gitmesi yada firavunun yanına gelmesi diye birşey yok. Katıp karıştırmışsınız konuları.
    Hazreti Yusuf u ise her nedense görmezden gelmişsiniz hemde firavunun yanında veziri olduğu açıkça bilindiği halde.

  • comment-avatar
    bahauddin 6 Ağustos 2021

    Ayrıca diğer bir hususta şudur ki Yahudilerin zaten diğer dinlerin inançlarıyla inançlarını katıştırıp aynı hristiyanlar gibi bozdukları bilinen bir husustur.
    z ancak
    HİÇ AKLINIZA GELMİYOR MU Kİ, BU DİNLERİN HEPSİ AYNI KAYNAKTAN GELDİKLERİ İÇİN BENZERLİKLER TAŞIYOR OLABİLECEĞİ HİÇ AKLINIZA GELMİYORMU. İNANÇSAL FİLTRENİZDEN DOLAYI MESELEYİ TERSİNDEN ALIYOR OLABİLECEĞİNİZ YANİ. KURAN-I KERİM AÇIKÇA ZATEN ONLARIN İNANÇLARINI BOZDUKLARINI SÖYLÜYOR. ZATEN GÜNÜMÜZE ULAŞAN HAKİKAT PARÇALARI İSTER ATON DİNİ OLSUN, İSTER DİĞER TEK TANRILI İNANÇLAR HİÇ FARKETMEZ, HEPSİNİN KAYNAĞININ ORTAK OLDUĞUNU GÖSTERİYOR ASLINDA AMA BUNA GÖZÜNÜZÜ KAPATIYORSUNUZ GÖRÜNÜŞTE.

    KURAN-I KERİM ONLARA DA BENZER EMİRLERİN VERİLDİĞİNİ NAMAZ KILDIKLARINI (ŞEKLİ FARKLI OLABİLİR BUNUNLA İLGİLİ DETAY YOK AMA SECDE VE RÜKU EDİLDİĞİNİ BİLİYORUZ) HABER VERİYOR.

    Maalesef görünüş itibariyle; Dinler arasındaki benzerlikleri birbirini etkileyen insan yapısı düşünceler olarak gören ateist bir yaklaşım sergilemiş gibi görünüyorsunuz. Ancak gerçek olan bunun tersi ve verdiğiniz her detay sizin yorumunuzun tersi şekilde rahatlıkla yorumlanabilir.

  • Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir