
Emri Hak Vaki!
Televizyonda haberleri dinlerken çok dikkatli olurum. Bir kelime bile kaçırmak istemem. Çünkü artık konuşanlar her cümlelerinde başka mana koymaya çalışmaktalar. Hani derler ya satırların arasında söylemek istediği konular saklı kalmakta diye. Ben rast konuşan insanı çok severim. Dürüst olurlar, hiç kelimelerin arasına anlamlar sıkıştırmazlar. Sizde benim gibi böyle insanlardan hoşlanırsınız diye düşünmekteyim.
30 Eylül 1207 ile 17 Aralık 1273 yılları arasında yaşamış ünlü Fars tasavvufçu olan Muhammed Celaleddin RÛMÎ, Afganistan da BELH kentinde doğduğu söylenir. Anadolu’ya göç ettiği 1228 de, önce Karaman’a gelir yerleşir. Burada CEVHER hatunla evlenir. İki çocuğu dünyaya gelir ancak Cevher hatun genç yaşında ölür. Rumi yeniden evlenir ve Amir ile Melike ismini verdiği iki çocuğu daha olur. Daha sonrası Karaman’dan Konya’ya göç eder, Celaleddin Rumi.
Süreç içinde ünlü tasavvufçu Şems-i Tebrizi ile tanışır. O zamana kadar başarılı öğretmen ve hukuk konusunda danışman olan Mevlâna, bir çileciye dönüşmüş olduğunu görmekteyiz.
Şems’in ölümüne çok üzülen Mevlâna, Divan-ı Kebir adlı kitabında Tebriz-i ile ilgili lirik şiirlerini toplar.
Mevlana’nın ünlü ‘yedi öğüt’ü vardır. Birçok dile de çevrilmiş olan bu 7 öğüt, sanki insanoğluna sunulmuş yaşamsal bir rehber niteliğindedir.
‘’Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol,
Hiddet asabiyette ölü gibi ol,
Tevazuu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol,
Hoşgörürlükte deniz gibi ol,
Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol,’’
Bu cümlelerin arasını okumanıza hiç gerek yok, zaten Mevlâna doğrudan anlatmış. Bir başka hüviyete bürünmene gerek yok, demekte. Karşındaki insanı kandırdığını zannetmek, aptallık olduğunu söylemekte RUMÎ.
İnsan oğlu herkesi kandırabilir, ancak kendini asla kandıramaz derler erenler. Aslında YALAN sadece bir kişiliktir. Bunun adını MİTOMANİ diye adlandırabiliriz. Kişilik bozukluğundan meydana gelir. Sadece yalan söyleyeni bağlar. Karşısındaki insanlar inanır gibi görünebilir, çoğu zaman da inanmazlar. Ancak yalan söylediğinin yüzüne vurulmaması için yalancı her türlü desiseye başvurur.
Her zaman söylenen sözler vardır dürüstlük bir erdemdir diye, her bir harfine inanırım. Yalan söyleyen insanların yüzüne yalan olduğunu haykırmak, kimi yerde zordur. Bazen de imkansızdır. Barış süreci diye bir sanal süreç ortaya atıldı. Amerika’nın beslediği, Bebek katili, binlerce vatan evladımızın da katilleri, şimdi ortaya çıkıp ‘sayım suyum yok ‘ deme cüretini göstermekte. Ne olacak şimdi?
Şehit aileler, salıverilecek bu katilleri af mı edecek?
Dağdan ovaya indiklerinde, bu işsiz güruh, mevcut işsizler ordusunda ne yapacak?
Hapishanelerden salınacak PKK hükümlüsü ne yapacak?
Uyuşturucu ticareti yapan PKK dağ kadrosu silah bırakınca ne yapacak?
Hani derler ya ‘çok bilinmeyenli tek denklem, çözülmesi imkansızdır’ diye, işte durum bu durum. Çözüm olabilecek hiçbir konu bulamıyorum. Bu nedenle APO’nun çağrısının, altı boş bir itiraf olduğuna inanmaktayım. Bu konuların ortaya atılmasında en önemli husus, olası erken seçimde, Kürt vatandaşların oylarına nasıl sahip oluruz bilmecesi yatmakta. Bunun başka bir izahı olmasa gerek. İyi çalışılmamış bir dersin imtihanında sancı fazla olur.
Sizde benim duyduğumu duydunuz mu? Ekranlarda Cumhur şöyle bir söz söyledi: ‘Bu koltuklar kimseye tapulu değil, biz de emri hak vaki olduğunda bırakıp gideceğiz .’
Bu sözleri ben duydum, sizde duydunuz değil mi? Bu sözlerden siz ne anladınız?
Kanımca ‘Padişahlar gibi Ölünceye kadar ben Cumhurbaşkanı kalmak istiyorum’ düşüncesinde hazret. Açıkça da ifade etmekte. Bakın Mevlâna DİVAN-I KEBİR’ de kişilikle ilgili ne demiş ‘Define bulabilirsin, fakat ömür bulamazsın, sen kendini bul, çünkü bu define sana kalmaz, senin elinden de geçer gider’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer, Ankara, 01 Mart 2025