“Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar 2” başlıklı medya konferansı gerçekleştirildi.

“Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar 2” başlıklı medya konferansı gerçekleştirildi.

Gazeteciler Cemiyetinin 2024 Nisan ayında ilkini gerçekleştirdiği Medya Konferansı’nın ikincisi Türkiye Barolar Birliği Litai Konuk Evi’nde 20 Eylül 2024 Cuma günü yapıldı. Medya Dayanışma Grubu paydaşları iş birliği ile gerçekleşen konferansta, basın mensupları, hukukçular ve akademisyenler bir araya geldi.

Gazeteciler Cemiyeti’nin Norveç Krallığı Ankara Büyükelçiliği desteğiyle yürüttüğü 9. Köy Projesi kapsamında Medya Dayanışma Grubu paydaşlarıyla 20 Eylül 2024 tarihinde Ankara’da düzenlenen “Gazeteciliğin Dönüşümü ve Arayışlar” başlıklı medya konferansı, yoğun katılımla düzenlendi.

Alanlarında uzman gazeteci, akademisyen ve STK temsilcilerinin konuşmacı olarak yer aldığı konferansa iletişim fakültesi öğrencileri, öğretim üyeleri ve gazeteciler de izleyici olarak katıldı.

Ankara Türkiye Barolar Birliği konuk evinde gerçekleşen konferansın ana gündemi, gazetecilik mesleğinin geleceği ve karşı karşıya olduğu zorluklar oldu. Geçtiğimiz Nisan ayında yapılan ilk toplantının bir sonucu olarak oluşturulan çalışma grubunun hazırladığı ve gazetecilerin taleplerini içeren deklarasyon, konferansın önemli noktalarından biri oldu.

Basın Konseyi, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Disk Basın-İş, Ekonomi Muhabirleri Derneği, Gazeteciler Cemiyeti, Diplomasi Muhabirleri Derneği, Türkiye Haber Kameramanları Derneği, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği, Haber-Sen, İzmir Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın oluşturduğu Medya Dayanışma Grubu paydaşlarının temsilcilerinin de yer aldığı konferans ilgiyle izlendi.

Gazeteciler Cemiyeti Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı’nın selamlama konuşmasıyla başlayan etkinliğin açılış konuşmalarını Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Nazmi Bilgin adına Genel Sekreter Kenan Şener ile Norveç Büyükelçiliği Misyon Başkan Yardımcısı Berit Tvete gerçekleştirdi.

Yusuf Kanlı: Bütüncül bir basın yasasına ihtiyacımız var.

Konuşmasında Gazeteciler Cemiyeti’nin hayata geçirdiği farklı projeler ile basın emekçilerinin yanında olduğunu belirten Yusuf Kanlı, gazeteciler için meslekî dayanışmanın önemli bir örneğini göstermeye çalıştıklarını söyledi.

Kanlı, “Yapıcı, uzun soluklu ve iyi niyetli bir iş birliği neticesinde mesleğimizin sorunlarını ve çözüm önerilerini içeren bir bildirgeye ulaşmamız, mesleğimiz adına küçümsenmemesi gereken bir başarıdır. Bu başarı, dayanışmanın ve birlikte çalışma iradesinin bir tezahürüdür.

Mesleğimizin sorunlarının tespit edilmesi ve çözüm önerilerinin geliştirilmesi önemli bir aşama olsa da bütüncül bir basın yasasının hazırlanması için kararlı ve özverili bir çalışma yürütmemiz gerekmektedir. Bu süreçte, Gazeteciler Cemiyeti olarak her türlü öneri ve görüşe açık olduğumuzu belirtmek isterim. Tüm medya kuruluşlarıyla eşitlik temelinde iş birliğine hazırız ve istenirse bu sürece şimdiye kadar olduğu gibi sekreterya hizmeti sunmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim.

Bu konferansın ve bundan sonraki çalışmalarımızın somut sonuçlar üretmesini temenni ediyorum. Mesleğimizin geleceği adına birlikte adım atacağımız bu yolun olumlu sonuçlar doğuracağına inancım tamdır” sözlerini aktardı.

Kenan Şener: Gazeteciler haklarını alana kadar geri adım atmayacağız

Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener açılış konuşmasında, gerçekleştirilen etkinliğin basın meslek örgütlerini bir araya getirmesi bakımından oldukça önemli olduğunu belirterek organizasyonda emeği olan herkese teşekkür etti.

Medya Konferansı’nın ikincisinin gerçekleşmesine imkân sağlayan ve Norveç Büyükelçiliği ile yürütülen 9. Köy projesine vurgu yapan Şener, yakın zamanda hayatını kaybeden ve bu projenin de sorumlularından olan Gazeteciler Cemiyeti eski Başkan Vekili Savaş Kıratlı’yı da saygıyla andı.

Şener, “Mesleğimiz, kamusal sorumluluk taşıyor. Ortaya koyduğumuz her çalışma sadece gazetecilerin haklarını savunmak değil, toplumsal bir soruna parmak basmak anlamına geliyor. Demokrasinin gelişmesi ve doğru karar verebilen bir kitlenin oluşması adına bu mücadeleyi veriyoruz. Bu nedenle attığımız her adımda bu sorumlulukla hareket etmemiz gerektiğine inanıyoruz” sözlerini aktardı.

Türkiye’de demokrasi mücadelesi yürütmenin zor olduğunu vurgulayan Şener, bu mücadelenin emek ve fedakârlık gerektirdiğini vurguladı. Gazetecilerin hakları için çalışmayı sürdüreceklerini ifade eden Şener, şöyle konuştu: “Sansür yasasına karşı omuz omuza mücadelemizin ardından çok ümitli konuşuyorum. Gazetecilik adına mücadele edenlerin sayısının çoğalmasından ve daha etkin olmalarından dolayı ümitliyim.

Bugün ortaklaşa çıkardığımız metin, yıllarca mücadelemizin yol haritasını belirleyecek. Tüm basın meslek örgütlerinin bundan istifade edeceğini düşünüyorum. Bu mücadelede korkuya yer vermeyeceğiz, basın ve ifade özgürlüğü için bedel ödemekten çekinmeyeceğiz. Bu ülkede gazeteciler haklarını alana kadar yılgınlığa düşmeyeceğiz ve asla geri adım atmayacağız.”

Norveç Büyükelçiliği Misyon Şef Yardımcısı Berit Tvete ise ifade ve basın özgürlüğünü savunmanın ortak bir mesele olduğunu söyledi.

Gazeteciler Cemiyeti ile çalıştıkları için onur duyduğunu belirten Norveç Büyükelçiliği Misyon Şef Yardımcısı Berit Tvete ise ifade ve basın özgürlüğünü savunmanın ortak bir mesele olduğuna dikkat çekti.

Tvete, “Gazetecilik haber doğrulama ve doğru habere ulaşma açısından önemlidir. Böyle tartışma platformları düzenlediğiniz için teşekkür ederiz. Bu toplantılar basın özgürlüğünü güçlendirecektir” sözlerini aktardı.

“Ukrayna Savaşı’nın Ardından Rusya’da İfade ve Basın Özgürlüğü” başlığıyla Rus Gazeteci Nataliya Vasiliyeva, “İfade Özgürlüğü İçin Gazeteci Dayanışması” başlığıyla Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç konuşma gerçekleştirdi.

Hukukçu ve akademisyenlerin de bir araya geldiği konferansta Prof. Dr. Âdem Sözüer, Dr. Sarphan Uzunoğlu, Doç. Dr. Ceren Sözeri Özdal; Özlem Akarsu Çelik moderatörlüğünde “Dijitalleşme ve Uluslararası Tekellerin Yarattığı Etik, Hukuki ve Mesleki Sorunlar” başlıklı oturumda görüşlerini paylaştı.

Nataliya Vasilyeva: Kısıtlama olmadan mesleğimizi yapmak istiyoruz

Rus gazeteci Nataliya Vasilyeva, bir gazeteci olarak savaş ortamında yaşadığı deneyimleri ve zorlukları anlattı. Sansür yasasına ilişkin önemli başlıklara dikkat çeken Vasilyeva şu ifadeleri kullandı: “Ulusal yaptırımlar bağımsız gazetecilerin hayatlarına devam etmelerini zorlaştırıyor. Bu bizim mesleğimiz ve yurt dışında olsak bile mesleğimizi iyi şekilde yapmaya çalışıyoruz.

Yüzlerce Rus meslektaşım gibi ben de Rusya’dan kaçmak zorunda kaldım. Birçok medya kuruluşu terörist ilan edildi. Rus yönetimi çeşitli metodlarla gazetecileri kontrol altına almaya çalışıyor. Bu şekilde gazetecileri ötekileştirip, iş yapamaz hale getiriyorlar.

Putin, medyanın özgür olduğunu, basın mensuplarına yönelik bir baskı olmadığını söylüyor ama ben 2 sene önce ülkeden kaçmak zorunda kaldım. Özgürce, herhangi bir kısıtlama olmadan mesleğimizi yapmak, evimize ve ülkemize dönmek istiyoruz.”

Pınar Türenç: İfade özgürlüğü olmadan insanlık olmaz

“İfade Özgürlüğü İçin Gazeteci Dayanışması” konusunda görüşlerini paylaşan Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, Gazeteci Erhan Karadağ’ın sorularını yanıtladı. Konuşmasına Gazeteciler Cemiyeti’ne bu yaşamsal konudaki çalışmalarından ötürü teşekkür ederek başlayan Türenç, medya dayanışma grubunun paydaşı olmaktan gurur duyduğunu söyledi.

Önemli olanın büyük bir çatı altında bir araya gelerek ortak mücadele sürdürmek olduğunu belirten Türenç, 12 gazetecilik meslek kurumunun bir araya gelerek düzenlediği bu konferansın ve deklarasyonun çok kıymetli olduğunu belirtti.

Basın emekçilerinin geleceği için meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarının bir araya gelmesinin önemine dikkat çeken Türenç, “Medya Dayanışma Grubu’nun paydaşı olmaktan onur duyuyorum. 45 yıl sahada koşan bir gazeteciyim, hala heyecanımı yitirmedim, yazmaya ve söylemeye devam ediyorum.

Önemli olan ifade özgürlüğüdür, ifade özgürlüğü yoksa hiçbirimizin insanlığı da yoktur. Düşünce ve ifade özgürlüğünün tüm hayata yayılması bizim başlıca hedefimiz olmalıdır. Bu sadece basının sorunu değildir. Gazetecilik çok kutsal bir meslektir, mutlaka dayanışma içinde olmalıyız.

Rusya’daki baskının aynısını Türkiye’de yaşıyoruz. Sansür, otosansür, ilan ve reklam yasaklarının hepsi burada var” diyerek tüm basın çalışanlarını bunlarla mücadele etmek için bir seferberlik ilan etmeye davet etti ve “Hep beraber bu seferberliğin neferi olalım” diye konuştu.

Sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin parçalanmasının örgütlülüğün önünde bir engel olarak gördüğünü söyleyen Türenç, konuya dair şu sözleri kullandı: “İktidar, kendi medyasını ve kurumlarını yaratırken bundan nemalanan bazı kurumlar maalesef önümüze ayrı ayrı derneklerle ve kuruluşlarla çıkıyor. Türkiye’de önemli olan büyük bir çatı altında bulunabilmek ve mücadelemizi hep beraber yapabilmektir. Çok olursak, yok olmayız. Çok olmak için, dayanışmanın büyümesi için yolumuza devam etmek zorundayız.”

Özlem Akarsu Çelik’in moderatörlüğünde yürütülen Dijitalleşme ve Uluslararası Tekellerin Yarattığı Etik, Hukuki ve Mesleki Sorunlar başlıklı panel kapsamında, Prof. Dr. Adem Sözüer, Dr. Sarphan Uzunoğlu ve Doç. Dr. Ceren Sözeri Özdal sunumlarını gerçekleştirdi.

Panelde, Basın İlan Kurumu’nun geçirdiği değişim, yerel medyanın devlet medyası haline getirilme politikası, dijital gazetecilik ve keyfilik rejimi üzerine konuşuldu.

Adem Sözüer: Bugün, keyfilik rejimindeki basını yaşıyoruz

Hukukçu Av. Prof. Dr. Âdem Sözüer, dijital mecralardaki tekelleşme sorununun ciddiyetine ve Türkiye’deki güncel duruma dikkat çekti. Sözüer, “Türkiye’de basın, geçmişte demokratik basın olarak görülüyordu. Bugün, ‘keyfilik rejimindeki basını’ yaşıyoruz.

Basın şu anda yüzde 90 devlet ve hükümet basını, yüzde 10 diğerleri. Bu tekelleşme daha önce karşılaştığımız ekonomik tekelleşmeden daha farklı bir şey.

Artık haber verme, Türkiye’de Anayasa’da yazdığı gibi bir hak olarak uygulanamıyor. Eleştiri hakkı da uygulanamıyor. Bir kişi ile ilgili gerçek bir şey söylendiğinde bile yayın yasağı gelebilir. Türkiye’de bu haberlerin tümüne ‘kişilik hakları ihlali vardır’ denilerek erişimin engellenmesi kararı veriliyor.

Anayasa Mahkemesi, bu konudaki bireysel başvurularla ilgili sayısız karar verdi ve en sonunda kanunu iptal etti. Ama keyfilik rejiminde tekrar aynı şekilde kanunlaştı.

Dijital dünyadaki nefes alanını nasıl daha aktif kullanabiliriz? Buna cevap aramamız gerekiyor. ‘Erişim yasağı geldi’ haberine bile erişim yasağı gelebiliyor. Kanuni eksiklik sebebiyle böyle olmuyor; yanlış kanun olsa bile böyle bir karar vermek mümkün değil” diye konuştu.

Sarphan Uzunoğlu: Dijitalleşmede gazeteciler hem suçlu hem kurbanlar

Dr. Sarphan Uzunoğlu ise dijitalleşme üzerine toplumun genel yargısını eleştirdi. Dijitalleşmenin korkulacak bir durum olmadığını, toplumun ve özellikle gazetecilerin bu değişime ortak olduğunu vurgulayan Uzunoğlu, “Dijitalleşmeyi bir canavar gibi görüyoruz ve kendimizi de bu canavarın kurbanları olarak görüyoruz. Biz kurban değiliz hem tüketici hem üretici olarak bu sürece dahiliz. Bu dijitalleşme ve gazetecilik ilişkisinde gazeteciler hem kurban hem suçlu konumundalar.

Gazeteciler de tıklanma büyüsüne kapılarak paylaşımlarını düzenliyor. Genel olarak sistem değişikliği yaşadık. Medya, kendisinin etki alanı olarak servis ettiği için buradaki dezenformasyon problemi ile konuşmak sektörün içindeki insanlara düşüyor. Biz de bu problemlerin parçasıyız” sözlerini aktardı.

Ceren Sözeri Özdal: Yayın yaptıkları mecralarda reklam alan kişiler de oldu

Doç. Dr. Ceren Sözeri Özdal, geçmişte de gazetelerin ayakta kalması için satış rakamlarının yeterli olmadığını hatırlatarak reklam verenlerin yayın organlarının ana gelir kaynağı olduğuna dikkat çekti.

Günümüzde dijitalleşmeyle haberciliğin gelirinin ortadan kalktığını belirten Sözeri Özdal, “Artık ilgi ekonomisi içindeki rakiplerimiz eğlence videoları. Peki bu durumda bilgiye olan ihtiyaç nasıl karşılanacak?

Dijital dünyada da Google ve Youtube gibi büyük aktörlerin sağladığı alan ve olanaklara mahkûm kaldık. Küçük dijital bir haber sitesinin Google’ın sağladığı alanlar dışında hareketi imkânsız.

Google’ın sağladığı gelirle ayakta durmaya çalışırken clickbate gibi hilelere başvurmak zorunda kalınıyor, yani her zaman kötü niyetle ya da bilgisizlikten değil, gelir elde edebilmek amacıyla da yapılıyor” sözlerini aktardı.

Dijitalleşme süreçleriyle birlikte gazetecilik alanında yaşanan dönüşüme değinen Sözeri Özdal konuşmasında şu ifadeleri kullandı: “Bu dijital platformlarda, ana akım medyadan dışlanmış gazeteciler de ortaya çıktı. Ana akımda olduğu gibi çok izlenir olanları da var. Bunlar bir başka tür gazetecilik yapmaya başladılar. Yayın yaptıkları mecralarda reklam alan kişiler de oldu.”

Sonraki oturumlarda ise gazeteci Kadri Gürsel “Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğü nerede?” başlığıyla, “İfade ve basın özgürlüğü hukuk kıskacında mı?” başlığıyla Av. Fikret İlkiz görüşlerini paylaştı.

“Ortak akıldan ortak bir metin çıkardık”

Faruk Bildirici, metinde gazetecilerin mesleki sorunlarının yanında medya-teknoloji ilişkisine de yer verildiğini söyledi.

Zeynep Gürcanlı’nın moderatörlüğünü üstlendiği “Çalıştay Süreci ve Sonuç Bildirgesi” oturumunda Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, “Gazeteci Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu’nun hazırlanma sürecini paylaştı. Nisan 2024 ayında Medya Dayanışma Grubu’nun yer aldığı buluşmanın da metnin oluşturmasında referans noktasını belirten Bildirici, “Nisan ayındaki çalıştayda paydaş örgüt temsilcileri, akademisyen arkadaşlar ve gazeteciler bir araya gelip tartıştık, sorunlar ortaya saçıldı. Ertesi gün bir konferans daha yapıldı. Hazırlık komitesindeki arkadaşlarla oturup çalıştık, daha sonra yapay zekanın deşifre ettiği metni tek tek kontrol edip önerileri içinden aldım ve metne dönüştürdüm. Burada önemli olan şey deklarasyon sözcüğü, biz burada iddialı olduk. Ortaya çıkan metin, gazeteciliğin pusulası oldu ve son derece kararlı, inançlı ve umutlu bir metin ortaya çıktı” sözleriyle süreci anlattı.

“Kendi sorunlarımızı ve çözüm yollarımızı anlattık”

Taslağa gelen yapıcı eleştiriler için katılımcılara teşekkür eden Bildirici, “Toplantıya sunulan metin ile şu anki metin arasında büyük farklılık var. Bu da ortak aklın olduğunun göstergesi. Bu ortak akıl ortak bir metin çıkardı. Tabii bu eleştiriler ilerleyen süreçte de devam edecek. Bu metne niçin ihtiyaç olduğuna ilişkin bir giriş de yazacağız” dedi.

Hazırlanan deklarasyonun önemini “Yazılı kültürü önemsiyoruz. Bu anlamda deklarasyonun işimize yarayacağına inanıyorum” sözleriyle belirten Bildirici, mevcut metnin sadece siyasi değil medyanın içinde olduğu teknolojik dönüşümünün algılanması açısından da önemli olduğunu ifade etti. Bildirici, “Sadece siyasi anlamda değil teknolojik dönüşüm de yaşıyoruz. Biz kendi sorunlarımızı ve çözüm yollarımızı anlattık. Bunun için mücadele etmemiz gerektiğini söylüyoruz. Bunu okuyarak siyasiler de sorunlarımızı doğrudan öğrenebilecek. Kısacası mesleğimize katkıda bulunmak istiyoruz. Özellikle yeni mecralarda çalışan genç arkadaşlarla köprü de kurmak istiyoruz” sözlerini aktardı.

“Haber suç kanıtı olarak gösterilemez”

Deklarasyonun sadece gazetecileri kapsamadığını medya sahipliği ve devlet-medya ilişkisinde de şeffaflık beklendiğini vurgulayan Bildirici, “Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası bu noktada ele aldığımız metinler arasında. Güneydoğudaki meslektaşlarımız ilk duruşmayı bekledikleri süre içinde hapiste kalıyor. Bir suçun kanıtı olarak haber gösterilemez. Bu iddianamelerle suçlanan arkadaşlara terör örgütü ile ilişkisi değil, haberi niçin yazdıkları soruluyor. Bu da trajik bir durum” sözlerini kullandı.

Konferansın sonunda ise Kenan Şener’in moderatörlüğünde Medya Dayanışma Grubu paydaşları Gazetecilik Hak ve Özgürlükler Deklarasyonu’nu oluşturdu.

Kaynak: 24 Saat Gazetesi, Haber Ceren Polat, 21 Eylül 2024

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir