Gölge etme!

Gölge etme!

Türkiye’de iki şehirde yaşamayı çok severim. Her gittiğimde huzur bulduğum bu iki şehir tam bir emekli yeridir. Bu şehirlerden biri Çanakkale diğeri ise SİNOP’tur. Sinop adı antik çağdan gelen bir isim olduğunu söyler tarihçiler. Bölge Paphlagonia adı ile anılır. Tarihte şehrin adı SİNOPE olarak bilinir. Şehrin bu adı İonya’da Irmak tanrısı olarak bilinen Asopos’un güzeller güzeli  kızı SİNOPE’den aldığını söyler tarihçiler. Hatta ZEÜS, Sinope’ye âşık olur, fakat incitmek istemez. Bu nedenle Zeus, Sinope ile birlikte olmaz.   Sinop civarındaki antik kazılardan elde edilen bilgilerde, çok eski çağlardan kalma bir yerleşim olarak bilinir. Bu bilgiler ışığında Sinop’un tarihi Orta Tunç çağına kadar gitmekte. Frig’lerden kalma bazı antik parçaların da olması, arkeologlar için çok ilginç araştırma konusu olmuştur. Hatta bulunan bazı sikkelerin üzerindeki yazılarda SINO ‘ΣΙΝΩ‘ olarak ifade edilmesi, şehrin ismi ile bağlantıyı araştırmak, başka bir ilginç konu olmuştur. Anadolu’ya Hitit’liler hâkim olduğu zaman da, bu yerleşim yerinde Hitit izlerinin bulunması da çok ilginçtir.

Sinop kale içi kanalizasyon yapısı, Mezopotamya’da benzeri olması bir rastlantı mı? Buna cevap bulunmamakta.

M.Ö. 756 yılında Milet’ten ayrılan ve kendilerine bir şehir kurmak isteyen göçmenler Sinop’a gelip bu günkü yerleşimde ilk şehri kurdukları söylenir. Şehrin surlarının da 7 inci yüzyılda inşa  edildiği tahmin edilmekte.  Şehir surları her iki koyu da kapsadığını yazar tarihçiler. Esas Liman poyraza kapalı olan taraf da kalmış ve ticaret gemileri de bu limana yük indirmişler.

Sinoplu Diyojen

Bilindiği gibi Anadolu hep istilaya maruz kalmış ve ilginç tarafı bütün Anadolu istilası hep Sinop’a kadar uzanmış. Persler bile 6 ıncı yüz yılda Anadolu’yu  istila ettiklerinde Sinop’a kadar gitmişler. MÖ 4 üncü yüzyılda Paflagonya’lılar bağımsızlıklarını ilan etmiş.  Makedonya kralı Büyük İskender Anadolu’yu istila ederken Sinop’u eksik bırakmamış. Tarihe kazılan bu istila da, Kinik felsefesinde düşünür olan ve MÖ 412-323 arası yaşam süren Diogenes’le Büyük İskender karşılaşmış.

-‘ İnsan hür doğmuş ama her yerde zincire vurulmuştur, bu nedenle gölge etme‘ diyen Diogenes, bu sakin şehirde yaşamış. Hatta bir fıçının içinde yaşam sürdüğü söylentisinden olsa gerek, şehrin girişinde bulunan Diogenes’in heykeli bir fıçının yanında sergilenmektedir.

Helenistik zamanda Sinop en parlak zamanını yaşamış. Yörenin en önde gelen şehri olmuş. Daha sonraları bu merkezin Bergama’ya taşındığını söyler tarihçiler.

Roma’lıların döneminde de Sinop şehri genişlemesi için CESAR bu yöreye koloniler göndermiş, yerleşsinler diye. Daha sonraları PONTUS krallığının  merkezi  olarak bilinen bu yörede, Bizans döneminde birçok kiliseler yapıldığı bilinir. Bu dönemde Sinop istilaya maruz kalır ve kalenin bir bölümü yıkılır.

Bizans 1071’de Selçuklular tarafından istilasında, Heracleia ve Sinope’yi de   eksik bırakmamışlar. Hatta Selçuklular zamanında, 1214 yılında, kale ve surlar büyük tamirat geçirdiğini söyler tarihçiler.

Osmanlı döneminde de Sinop, tarihi önemini devam ettirir. Kale ve surları, bu dönemde de tamirat geçirir. Osmanlı Devletinin son dönemlerinde Karadeniz’de bağımsız bir Rum Pontus Devleti kurulmasını destekleyen İngilizlerin bu çalışmaları, halk tarafından kabul görülmediğinden, İngilizler bu eylemden vaz geçtikleri bilinmektedir.

Kurtuluş savaşı öncesi 18 Mayıs 1919  akşamı limana gelen Bandırma vapuruna, Sinop’un askerlik şube başkanı, Mustafa Kemal Paşa tarafından gemiye çağırılır. Kendisine bazı talimatlar verilir. Daha sonra Samsun’a hareket ederler.

Cumhuriyet döneminde ise Sinop başka bir konu ile ünlüdür. Sinop’un girişinde bulunan şehir surları içinde bir yapı önceleri hapishane olarak kullanılmaya başlanmış. Bu yapının GASKALILAR tarafından hapishane olarak yapıldığı tahmin edilmekte. 1887 yılında ise Osmanlılar tarafından bu yapı, ceza evi olarak kullanılmaya başlanılmış.

Tarihi Sinop Cezaevi

Ünlü seyyah Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu bina için şöyle bahsetmiştir: ‘Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 Demir kapısı, dev gibi gardiyanları kolları demir parmaklılara bağlı her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmlar vardır’ der.

Cumhuriyet döneminde ise ulaşılması zor bir belde olan Sinop’ta bulunan bu hapishaneye yazarlar, şairler ve bilhassa siyasi sivri dilli yazarların sürüldüğü bilinir. 1999 yılında ise bu utanç verici hapishane kapatılıp müze haline dönüştü. Şimdi ise Avrupa Birliği projesi olarak Sinop Cezaevi restorasyon yapılmakta.

Sinop’ta trafik lambası bulamazsınız. Otomobiller klakson çalmaz, çünkü kimse başkasını rahatsız etmek istemez. Yüksek sesle konuşulmasına şahit olamazsınız. Koşuşturan bir insan, acele bir yere telaşlı giden bu şehirde göremezsiniz.

Yıllardır bir parti her seçim döneminde mutlaka 1 Millet Vekili Ankara’ya göndermiştir. Sosyal Demokrasinin iki kalesinden biridir bu şehir. Bu şehrinde yaşayan insanların hür yaşamlarından rahatsız olan Merkezi İdare, şehir içindeki yaşamı baskı altında tutma sevdası veya polis devleti baskısı ile şehirdeki bazı lokantalarda yemek yiyen insanları rahatsız etmek amaçla kimlik toplamaları, yurdum insanında infial yaratmakta. Böyle davranışlar güzelim sakin şehrin yapısına zarar vermekte, SİNOP’u 1887 yıllarının felsefesine götürmek  olduğunu düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Yazar Metin Atamer,  Ankara, 31 Ekim 2022 

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir