Hipnoz

Hipnoz

Senelerce önce katıldığım bir sivil toplum örgütünde, üyelerin çocukları içinde aynı amaçlı bir dernek kurulmuştu. Uluslararası olan bu derneğin faaliyetlerinin içinde topluma yararlı işler bulunmaktaydı. Uluslararası olduğu için, uluslararası kurallar içinde yoksullara yönelik çalışmalar yapılmaktaydı. Merkezi Chicago da bulunan bu derneğin üyeleri, çeşitli mesleklerden seçilip, kulüp içinde kaynaşmayı, kulüp dışında da her faaliyet, bir anlam ifade etmekteydi. Genç nesil olarak onlarında bir amaç ve gayeleri vardı. Hafta sonları yetim yurduna gidip oradaki çocuklarla oynar, onlara kitap okur, abilik ve ablalık yaparlardı. Bu faaliyeti her hafta yaptıkları ve aynı çocuklarla  meşgul oldukları için bir yerde yetim çocukların abla ve ağabey özlemlerini gidermeye çalışırlardı.

Çocukların bu faaliyetlerini planlamasına dernek üyelerinden bir veya birkaç üye yardımcı olurdu. Kimi zaman kulüp toplantısı yaptıklarında, önemli konularda konuşmacı getirip, toplantıya katılanların umumi kültürlerine katkıda bulunurlardı. Bazen topluca gidip Kızılay’a kan bağışında bulunur, hatta bir büyük hastaneye kan bankası inşa edilmesi için ana kulüp faaliyetine katkıda bulunurlardı.

Bir gün enteresan bir konu olan ‘bilinçaltı’ konusunda Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesinden çok kıymetli bir psikolog tabibi, böyle bir konferans için davet etmişlerdi. Toplantı, eskiden Tunalı Hilmi caddesinde Kral Çiftliği adlı, rahmetle andığım Toygar’ın, şarküteri dükkânının arka tarafında bir alt katta bulunan, lokantanın üst katında bulunan  toplantı odasında düzenlendi. Sağ ve Sol gençliğin bir birilerine üstünlük kurma adına yaptıkları terör eylemleri içinde icra edilen katliamlarda, nelerin etki ettiğini düşünenler, bunun bir bilinçaltı eylem şartlandırması olarak da  değerlendirilmesi gerekir diye düşünmekteydiler.

Dr. Orhan beyin konferansına bizlerde dinlemek için orada hazır bulunduk. Bilinçaltına hükmetmenin nelere mal olacağının ve nasıl tatbik edilebilir olduğunu anlayacaktık. O günkü toplantıya çok kalabalık bir gurup katıldık. Toplantı başladığında hoca, gelen çocukların neleri merak ettiklerini bildiği için fazla tabiplikten bahsetmedi. Konferansı daha çok tatbiki yönüne doğru ağırlık vermek istedi. Başlangıçta ‘ insanların başkalarının bilinçaltına girme yeteneği vardır ancak bu yeteneklerini bilmezler, bu yetenekler bilinçsiz kullanılırsa, kötü neticeler verir. Bu nedenle burada gördüklerinizi başka bir yerde sakın denemeyin‘ diye bir öğütte bulunmuştu.   Konferansı verdiği kürsünün önüne 15 sandalye koydu.

Tatbikata fiilen gönüllü katılmak isteyenlerin, bu sandalyelere oturmalarını istedi. On beş genci birkaç dakika içinde gözlerini kapatıp derin uyuttuğunu seyrettik. Uyuttuğu bir gence ismi ile hitap edip bir gazetenin spor sayfasındaki bir müsabaka haberini okumadan evvel ‘şimdi okuyacağım şu haber çok acıklı hüngür hüngür ağlayacaksın‘ diye komut vermişti. Okuduğu haber, bir maçın özeti idi. Genç delikanlı hüngür hüngür ağlamaya başladı. Sonra ‘ geçti artık ağlama‘ diye komut verdi. Genç anında sustu.

Bir başka gence yönelip  ‘ Şimdi sana çok komik bir haber okuyacağım, kahkaha ile güleceksin’ komutu verdi. Bir evvelki gence okuduğu spor haberini tekrar okudu. Çocuk kahkahalara boğulmuştu. İnanılması güç bir psikolojik deneyim yaşamaktaydık. Bir gence ’ismini unutacaksın, uyandıktan yarım saat sonraya kadar  ismini hatırlamayacaksın’ diye bir komut verdi. Delikanlı uyandıktan yarım saat sonrasına kadar ismini hatırlamadı. Biz ismini ona tekrar etsek de, kendi ismini 30 dakika hatırlayamadı.

Hoca, bir gence belirli bir gün, belirlediği bir yerde ve saatte olmasını komut verdiğinde, bilinçaltı onu o gün ve saatte, istenilen yere götüreceğini söylemişti. Bazı insanların bu bilinçaltına etki etme  gücünü  olumlu işlerde kullandığı gibi, olumsuz konularda da kullandıklarını söylemişti. Hani verdiği komutta ‘şu adamı etkisiz hale getir’ diye verilen bir komutta, cinayet işlemesi işten bile değildir, diye ifade etmişti. Hatta televizyon ekranından insanları bilinçaltına etki edilebileceğini ifade etmişti. Bilinçaltını kontrol eden bir kişi, onu serbest bırakmadığı müddetçe, o kişinin kurtulmasının mümkün olmadığını söylemişti hoca.

O tarihlerde faili meçhul cinayetlerin, bilinçaltı etkisi ile tarif edilmesine değinilmişti. Hatta çok önemli bir anı yaşanmıştı. Gençlerden birisi gecenin geç bir vaktin de beni arayarak hocaya nasıl ulaşabileceğini sormuştu. Bilinçaltında gördüklerini Anneannesine tatbik etmiş, ancak uyandıramadığını söylemişti. Hocayı gecenin bir yarısında bulup sorunu çözmüştük.

Bu günlerde sıklıkla ekranlardan insanların bilinçaltına hakikatten çok uzak, gerçek dışı bilgiler verilmeye çalışılmasını üzülerek seyretmekteyiz. Ülkemiz hakkında gerçek dışı bilgileri, yurdum insanının  bilinçaltına enjekte edildiği için, bilinçaltı yıkanmış insanlar, bu yanlış bilgileri başkalarına savunmalarını üzülerek izlemekteyiz. Hele en üzüldüğüm husus, Sarayın parayla tuttuğu gazeteciler tarafından yanlış bilgilerin doğruymuş gibi savunulmasını seyrederken, bunu yapan gazeteciler adına üzüntüyle karşılamaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Metin Atamer, Ankara, 7 Temmuz 2020

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir