İklim Değişikliği ve Seller…
Bu yıl bu köşeden seller ile ilgili bu ikinci yazım olacak. İlki İzmir Selleri ile ilgiliydi. Bu gidişle afetler ve sellerle ilgili çok yazacak gibi görünüyoruz. Umarım bir şeyler değişir de daha güzel şeylerden bahsederiz.
Aşırı yağışlar ya da ani kar ve buz erimelerinin oluşturduğu suların yamaçlardan aşağı hızla inerek birleşmesi, yüksek su akışları meydana getirmesi sonucunda sel baskınları ve taşkınlar meydana gelir. Taşkınlar daha çok vadi tabanlarında ve aşağı havzalarda meydana gelirler. Seller doğa kaynaklı afetler sınıfına girer ve orman yangınlarından sonra ikinci sıradadır. Sel baskını ve taşkınlar neticesinde çok sayıda ev ve diğer binalar kullanılamaz hale gelir. Tarla, bağ ve bahçelerdeki ürünler selden büyük zarar görür. İnsanlar ve diğer canlılar sel sularına kapılarak hayatlarını kaybeder veya yaralanırlar. Sel sularıyla taşınan kum, çakıl ve kil gibi maddeler bağ, bahçe ve tarlaların üzerini örterek toprakları verimsizleşir. İş yerlerinin sel sularından zarar görmeleri durumunda maddi kaybın yanı sıra birçok kişi işsiz kalır. Ayrıca yol, köprü, tünel vb. yerlerin zarar görmesi sonucu ulaşımda aksamalar olur. Pis suların çevreye yayılması ile de salgın hastalık tehlikesi baş gösterir. Fakat bir sel olayının afet veya felaket olarak değerlendirilmesi için can ve mal kaybının meydana gelmesi gerekir. Normal su yatağından akan su, taşkınlar ile çevreye yayılsa da eğer bu bölgede yerleşim yerleri ve verimli tarım alanları yoksa bir afet veya felaketten söz edemeyiz.
Anadolu coğrafyası tarih boyunca sayısız sel felaketi yaşadı. Bu coğrafyada aşırı yağışlar ve orman yangınları tarih boyunca devam etti. Tarihimizde bilinen en eski ve büyük sel felaketi 12 Haziran 1908’de Tokat’ da yaşandı. Bu selde 459 bina hasar gördü. Toplam 208 kişi sel sularına kapılarak hayatını kaybetti. Cumhuriyet tarihinin ilk büyük sel felaketi 1929 yılında Çaykara, Of ve Sürmene’de meydana gelen, 500’den fazla evin yıkıldığı, 700 kişinin hayatını kaybettiği ve 3500 kişinin evsiz kaldığı sel felaketidir. Diğer bir sel felaketi de 11 Eylül 1957’de Ankara’da meydana geldi. Hatip Çayı Vadisinin yerleşime açılması neticesinde vadideki çayın taşma kapasitesi daraldığından aşırı bir yağış sonrası meydana gelen selde 169 kişi hayatını kaybetti. İlk yazımda 1995 yılındaki İzmir Karşıyaka ve Çiğli sel felaketinden sonra Tokat’ da selleri önleyen Orman Mühendisinin İzmir’de ki çalışmalarından ayrıntılı olarak bahsetmiştim. Yerleşim yerlerinin ekonomik nedenlerle su kenarlarına yapılması, kentleşmenin artışı, doğal su yataklarının çeşitli nedenlerle daraltılması veya engellenmesi, orman alanlarının yangınlar ve kesim neticesinde azalması ve en önemli olarak da iklim değişikliğinin aşırı yağışlara yol açması neticesinde son yıllarda sel ve taşkınlar bütün dünyada daha sık görülmeye başlamıştır. 1992 ve 1998 Fransa, 2005 ABD New Orleans, 2010-2011 Avustralya’da ki seller bunlara örnektir. Bu yıl (2021) Temmuz ayında Almanya’nın Kuzey Ren-Westfelya eyaletinde yaşanan sel felaketi neticesinde birçok yerleşim yeri sular altında kaldı, yüzlerce kişi hayatını kaybettiği gibi birçok köy haritadan silindi, milyarlarca Euro’luk maddi hasar meydana geldi. Bu konularda son derece hazırlıklı ve eğitimli olan Almanya’nın yaşadığı ve önleyemediği bu sel felaketi gelecekteki yeni afetlerin belki de en önemli habercisi niteliğindeydi.
Gelelim bu yıl önce Artvin ve Rize’de daha sonra da Kastamonu ve Sinop’ta yaşadığımız sel felaketlerine. Öncesinde iklim değişikliğinin bu yaz yaşadığımız orman yangınları ve sel baskınları üzerindeki etkisinden bahsetmek istiyorum. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC), Birleşmiş Milletlerin iki örgütü Dünya Meteoroloji Örgütü ve Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından 1988 yılında insan faaliyetlerinin neden olduğu iklim değişikliğinin risklerini değerlendirmek üzere kurulmuştur. IPCC’nin dünyada merakla beklenen ve 66 ülkeden 234 bilim insanının 5 yıllık çalışmayla hazırladığı altıncı raporu Temmuz 2021 ayı içinde Cenevre’de açıklandı. Buna göre;
- İnsan etkisinin atmosferi, okyanusu ve toprağı ısıttığı kesindir. İnsan etkisi, iklimi en azından son 2 bin yılda görülmemiş bir oranda ısıtmıştır.
- İnsan kaynaklı iklim değişikliği şimdiden dünyanın her bölgesinde birçok hava ve iklim uç noktasını etkiliyor. Sıcak hava dalgaları, yoğun yağışlar, kuraklıklar ve tropik siklonlar gibi aşırı uçlarda gözlemlenen değişikliklerin kanıtı ve özellikle bunların insan etkisine atfedilmesi 5. rapordan bu yana güçlenmiştir.
- Gelecekte 2 derecelik bir sıcaklık artışı olması halinde Akdeniz Havzası’nda ısınma, ekstrem sıcaklıklar, kuraklıklarda artış, yağışlarda azalma, yangına uygun hava koşullarında artış, deniz seviyesinde yükselme, kar örtüsünde azalma ve rüzgar hızlarında azalma gibi iklim etkileri kombinasyonlarında yüzyılın ortalarında önemli değişiklikler bekliyor.
- Bu değişikliklerin çoğu eşi benzeri görülmemiş seviyede ve bazılarının artışı da devam ediyor. Deniz seviyesinin yükselmesi gibi bazı gelişmeler ‘geri döndürülemez’ seviyeye erişmiş durumda.
Bu rapor bize gelecek yıllarda artan aşırı sıcak hava, nem artışına bağlı aşırı yağışlar, orman yangınları, kuraklık, seller ve hortumları yaşamaya devam edeceğimizi söylüyor.
Bu görüşler ışığında bu yıl ülkemizde ve diğer Akdeniz kuşağı ülkelerinde (İtalya ve Yunanistan’ın güney sahilleri, Sardunya adası ve Kıbrıs) yaşanan orman yangınları hiçbirimizi şaşırtmamalı. Aynı şekilde ülkemizin kuzey bölgelerindeki seller ve su baskınları. Orman yangınları henüz başlamamışken biz ilk sel felaketini 22 Temmuz 2021’de Doğu Karadeniz de yaşadık. Aşırı yağışlardan sonra Artvin ve Arhavi’de 1430 konut ve işyeri zarar gördü, 70’e yakın araç kullanılamaz hale geldi. Bölgede aşırı yağışlar ve selden heyelanlar oldu. Rize’de, 47 bina yıkıldı, 100’e yakın konut ağır hasar aldı, 125 bina boşaltıldı, 40’a yakın işyeri ve 100’e yakın da araç zarar gördü. Yetkililer Arhavi’de yaklaşık kara ve hava yoluyla 200 kişinin tahliye edilerek güvenli alanlara yerleştirildiğini duyurdu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da Artvin ve Rize’de sel nedeniyle 3 bin abonenin elektriksiz kaldığını bildirdi.
Orman yangınlarının Antalya Manavgat, Muğla’nın Marmaris ve Bodrum ilçelerini etkisi altına aldığı günlerde 11 Ağustos 2021’de Türkiye’nin Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz bölümünde etkili olan aşırı yağışlar sel, su baskını ve heyelanlara neden oldu. Kastamonu, Sinop ve Bartın illerini etkileyen sellerde toplam 82 kişi hayatını kaybetti, 228 kişi ise yaralandı. 16 kişi için ise kayıp başvurusu yapıldı. Batı Karadeniz’deki sel felaketinde en çok etkilen 5400 nüfuslu Kastamonu’nun Bozkurt ilçesi oldu. Doğal hali ile geniş bir nehir yatağına yayılan Ezine Çayının yatağı 2000’li yıllardan sonra daraltıldığı, öncesinde S çizerek Karadeniz’e dökülen çayın, daha sonra oluşturulan yapay kanaldan düz bir hattan denize inmek zorunda kaldığı, dere yatağına konutlar inşa edilmesinin can ve mal kaybını artırdığı uzmanlarca ifade edildi. Ezine Çayı üzerinde bulunan köprülerin kemerli olmaması ve var olanların da çayın üzerinde düz inşa edilmesi selin etkisini arttıran bir diğer etmen olarak nitelendirildi. Ayrıca ilçedeki tomruk deposundaki ağaç ve kütüklerin köprüleri tıkaması ve suyun geçişine set oluşturması ile halka yeterli ve erken bilgilendirme yapılmamasının da zararı artıran diğer nedenler olduğu açıklandı. Sinop’un Ayancık ilçesi Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinden sonra en çok etkilenen yerleşim yeri olurken, ilçede 15 kişi yaşamını yitirdi. Debisi yükselen Ayancık Çayı ilçe merkezine taşarken, burada bulunan bir kereste deposundaki ağaçların aynı Bozkurt ilçesinde olduğu gibi köprüyü tıkaması nedeniyle afetin boyutları büyüdü. İlçeye bağlı Babaçay selden en çok zararı gören yer oldu. Babaçay köyünde yıkılan 40 evin 37 yıl önce bir heyelan sonrası afet evleri olarak inşa edildiği belirlendi.
Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), 21 Ağustos 2021’de yaptığı açıklamada sel nedeniyle Kastamonu’da 71, Sinop’ta 10 ve Bartın’da ise 1 kişinin hayatını kaybettiğini duyurdu. Ayrıca, Kastamonu’da 10, Sinop’ta 6 olmak üzere toplam 16 kişi için kayıp başvurusu yapıldığı, hastanelerde ise 2 kişinin tedavi altında olduğu açıklandı.
Sonuç olarak, iklim değişikliğinin küresel ısınmaya neden olduğu. İnsan kaynaklı bu ısınmanın bütün dünyada meteorolojik değişikliklere (sıcak hava dalgaları, yoğun yağışlar, tropikal siklonlar, seller ve heyelanlar, denizlerde yükselme yanında bazı bölgelerde kuraklıklarda artış, yağışlarda azalma, aşırı rüzgârlar ve yangına uygun hava koşullarında artış ve orman yangınları) neden olacağı bilimsel olarak açıklanmıştır. Bu bilgiler ışığında Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde sera gazlarının olumsuz etkilerini azaltacak önlemlerin biran önce alınması, fosil yakıtların kullanımını terk etmek yanında önümüzdeki senelerde meydana gelebilecek afetlerin (orman yangınları, sel ve heyelanlar, hortum ve kasırgalar, kuraklık ve sıcak hava dalgaları vb.) olumsuz etkilerini azaltacak önlemlerin ülke ve bölge bazlı olarak alınması hayati öneme sahiptir. Toplumun bu konularda bilgilendirilmesi ve eğitilmesi, tahliye planları yanında riskli bölgelerdeki yerleşim yerleri ve ulaşım hatlarındaki radikal değişiklikler, teknolojinin yardımı ile farklı senaryolara göre afetlere müdahale tekniklerinin kullanıldığı operasyon ve tatbikatlara biran önce başlanması gerekmektedir. Kaybedecek zamanımız yoktur. Vakit varken hemen..
Yazar Dr. Turhan Sofuoğlu, İzmir, 23 Ağustos 2021, Acil Afet Ambulans Hekimleri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı,