İlkbahar…

İlkbahar…

Çok sevdiğim Mohsen Namjoo’nun bir şarkısını dinliyorum. Sadi Şirazi’nin “İlkbahar” rubaisini bestelemiş.

Şöyle diyor:

Mohsen Namjoo, İranlı.

Ey şifanın kaynağı,

Hastaların yüzüne bak.

Merhem senin elinde

Neden bizi böyle koyarsın.

 

Lazım olan başka bir ömür,

Elimizdekine, sonrakine.

Zamanımız tükenmişken

Umutlanmakla…

Lazım olan başka bir ömür.

Zamanımız ümitlenmekle tükenmişken.

İnsanoğlu elbette yarasını sarıyor. Hayat akıp gidiyor.

Başka ne yapılabilir? Başka seçenek mi var?

Sarıp yaranı tekrar ayağa kalkıp yine mücadeleye başlayacaksın. Herkes için aynı. Madem akıyor hayat, acılara, sıkıntılara değil de güzel geçen güne, yeri doldurulamaz mutluluklara, nefesimizi kesen güzelliklere odaklamalı.

Hani Atilla İlhan der ya “ölüm kadar çabuksa eğer yaşamak, hiç doğmamayı isterdim, ama bir kere doğmuşum ölmek yasak.”

Öyle bir varoluş işte.

İşte böyle zamanlarda insan bazen içini döküp derdiyle eğlendiği güzel insanlara çok ihtiyaç duyuyor. Bunun için ise insan hayatında güzel insanlar biriktirmeli. Bu da ancak kendisinin çabasıyla mümkün. Ancak kendisinin de iyi ve güzel olması ile mümkün. Hak etmeli bunu. Aksi olası değil. Unutmamalı bir yerden alırken başka yerden veriyor hayat. Elindekilerle, hayatımdakilerle mutlu olmayı öğrenebilmeli insan. Kıymet bilmeli.

Son zamanlarda bir şair ile tanıştım.

Birhan Keskin.

Değişik bir ruhu var ve değişik bir yerde duruyor. Şöyle bir şiiri var. Dostluk, kardeşlik yol arkadaşlığı için. Dolandırıp dolandırıp anlamaya anlatmaya çalıştığımız kavramları, duyguları birkaç mısralara nasıl sığdırabiliyorlar.

Güneş Yıldız

Yol uzun, güzergâh zorlu;

Ne demeliyim?

Zarif kardeşim benim,

Seni aldım yanıma,

İkizimi almış yürüyor gibiyim.

Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,

Günümde hayret

Gecemde hayret istedim

Yer yer senin gibiyim ben

Yer yer kendim.

İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,

Olsun,

Yine de sen kapanma,

Şu sıra benim,

Yerine bırak ben incineyim.

Evgeny Grinko’nun muhteşem bir Vals’i vardır. Ruhunuzda nazik titreşimler yaratır. Bu titreşimler ile her şeyi yerli yerine oturtur. Müthiş bir keyif alırsınız. Bir yandan kabaran duygularınız minik coşkun bir dere olur taşar. Bir kelebek havalanır, gözünüzün önünde kanat çırpar. Diğer taraftan incecik bir sızı ile kalbinizde hüzün belirir. İncecik. Vals’dir beste. Ama Grinko seslenir size işte hayat budur diye.

https://www.youtube.com/watch?v=75QNBORp_qc

İnişli çıkışlı bir tempo, mükemmel renklerin harmonisi, bir heykelin o nazik inanılmaz kıvrımları sanat deriz oysa yaşamdır. Bu dinginlikte yaşamak varken hayatı, tadını çıkarmak varken böylesine ve incecik olması gerekirken sızılarımız bir bavul gibi doldurur dururuz hayatı. Sonra o yükleri taşır zaman zaman da altında eziliriz. Oysa kıyıya vurmuş deniz yıldızları gibi bir bir barışıp, tekrar geldikleri denize atsak o bavul o kadar yormaz bizi.

Cansever‘in dediği gibi masa sallanmazdı belki de.

Masa

Adam yaşama sevinci içinde

masaya anahtarlarını koydu

Bakır kâseye çiçekleri koydu

Sütünü, yumurtasını koydu

Pencereden gelen ışığı koydu

Bisiklet sesini, çıkrık sesini

Ekmeğin havanın yumuşaklığını

koydu adam masaya

Aklında olup bitenleri koydu

Ne yapmak istiyordu

hayatta işte onu koydu

Kimi seviyordu, kimi sevmiyordu

Adam masaya onları da koydu

Üç kere üç dokuz ederdi

Adam koydu masaya dokuzu

Pencere yanındaydı, gökyüzü yanında

Uzandı masaya sonsuzu koydu

Bir bira içmek istiyordu kaç gündür

Masaya biranın dökülüşünü koydu

Uykusunu koydu, uyanıklığını koydu

Tokluğunu, açlığını koydu

Masa da masaymış ha

Bana mısın demedi bu kadar yüke

Bir iki sallandı durdu

Adam ha babam koyuyordu.

On yedinci yüzyıl filozoflarından Thomas Hobbes, hayat için şu tanımı yapıyor:

“Yapayalnız, yoksul, iğrenç, yabani ve kısa…”.

Hobbes ile aynı fikirde olmamak adına çok güzel ve çok değerli her şey için teşekkür edelim.

Masamızda hep güzellikler olsun. Hep ilk bahar olsun.

 

Yazar: Uzm. Ecz. H. Kürşat Parlatan, Ankara, 29 Mart 2022

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir