Kadına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması
“Bizce, Türkiye Cumhuriyeti anlamınca kadın, bütün Türk tarihinde olduğu gibi, bugün de en saygın düzeyde, her şeyin üstünde yüksek ve şerefli bir varlıktır.” [1]
29 Ekim 1923’te ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti döneminde,
Türk kadını, hak kazanma yönünden en ileri ülkelerle boy ölçüşebilecek bir düzeye erişmiştir.
Kadın hakları denince;
– Demokratik yönetimlerde esasen siyasal hakların kazanılmış olması anlaşılır ise de kadınların,
– Öğretim ve eğitim durumu ile
– Toplumda aydın kişiler olarak yer almaları ve
– Ödev karşılığı bir hakkın kullanılması meselesi çok daha önemlidir.
Bu esas düşünceye göre hareket ederek kadınların,
* Öğrenimi,
* Meslek sahibi olmaları,
* Ekonomik alanda üretici durumda yer almaları şarttır.
Bu yönleriyle millet içinde yerini alan vatandaş, diğer bütün hakların da sahibi olur.
Bu durumda konu Atatürk tarafından şu iki yönüyle ele alınmıştır:
(1) Kadınların öğrenim durumlarıyla ilgili bilgiler ve meslek sahibi olmaları.
(2) Kanunlarla kadınlara tanınan her tür haklar.[2]
1. Atatürk’e Göre Türk Kadını “İnsandır ve Aklı Başındadır”
Kadını, insan olarak kabul etmeyen bir zihniyetten, “kadının insan olduğunu”, ona, doğuşundan itibaren erkekler kadar liyakatli ve hak sahibi olduğu tüm insani, medeni, hukuki, sosyal, siyasal haklarını vererek kadını layık olduğu konuma ulaştırmak Atatürk’ün önemle ve öncelikle ele aldığı konuların başında geliyordu.
Bu kadın hakları önce eğitim ve öğretim alanında verilerek kızların da erkek çocukları kadar “beyin eğitimi” ile zihinsel gelişme konusunda eşit haklara sahip olmasını gerektiriyordu. Öncelikle 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan yasalarla bu devrimin temeli atılmıştır.
Hukuki alandaki haklar konusunda ise, her şeyden önce 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu’nun kabul edilmesiyle kadına en temel sosyal haklar verilmiştir.
Sıra siyasal haklara gelmişti.
1930 ve 1934 yıllarında kadınlara seçme ve seçilme hakkı da verilecek, böylece demokrasinin önkoşullarından biri daha gerçekleştirilmiş olacaktı.
Atatürk Türkiye’si, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verme konusunda Avrupa’da 7. dünyada 12. sıradaydı.[3]
Atatürk’ün “Vatandaş İçin Medeni Bilgiler” 3 kitabında yer alan kadın haklarına yönelik düşüncelerini özetlemek gerekirse:
* Kadının siyasal yetersizliğine mantıklı bir neden yoktur.
* Erkeklere ilk öğüdü, ilk eğitimi veren ve onun üzerinde ilk analık güç ve etkisini kuran kadındır.
* Kadının genel ve siyasal görevleri yerine getirmeye yeteneği olmadığını kanıtlamaya imkân yoktur.
* Bugün çeşitli ülkelerde çok sayıda kadın milletvekili, bakan, elçi olmak hakkına sahip bulunmaktadır.
* Kadınlar ancak siyasi eğitime sahip oldukları zaman gerçekten özgür olduklarını hissedebilirler.
* Kadın, seçmek ve seçilmek hakkını elde etmelidir. Çünkü demokrasinin mantığı bunu gerektirir.
* Aklı başında her birey kişiliğini koruma ve sürdürebilmek için bir siyasi iktidarla donanmış olmalıdır. KADIN İNSANDIR VE AKLI BAŞINDADIR.
* Millet bireyleri birbirine danışmalıdırlar. Kadın milletin üyelerindendir.
* Cumhuriyetimizin siyasi rejimi eşitlik ilkesine dayanır. Seçim sandığı önünde oy vermekte okuyup yazması olmayan ile bir devlet adamı eşittir. Kadın niçin bu eşitlik dışında tutulsun?
* Kadında adalet duygusu vardır. Kadın tutumludur, barışseverdir. Milli emek ve gayrette kadının payını değersiz görmek hakkı kimseye verilmemiştir.[4]
Atatürk’ün gerçek demokrasiye katkısının en açık kanıtlarından biri, O’nun “kadın hakları devrimi” idi.
– Kadın erkek eşitliğinin olmadığı,
– Kadınların toplumsal yaşamdan,
– Siyasal yaşamdan dışlandığı bir toplumda gerçek demokrasinin kurulması olanaksızdır.
Kadın erkek eşitliği mücadelesi,
* Hem demokrasi,
* Hem laiklik mücadelesidir.[5]
2. Kadınlarına Seçme ve Seçilme Hakkının Tanınması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, 1930’larda, Türkiye’de kadınların siyasi haklarını kazanması için gerekli yasaların çıkarılmasını ifade eder.
Kadınların siyasal yaşamda “seçme ve seçilme hakkını elde etmesi” toplumsal yaşamda gerçekleşen Atatürk Devrimlerinden birisidir.
1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile kadınların;
– Önce, Belediye seçimlerine katılma,
– Sonra, köylerde muhtar olma, ihtiyar meclislerine seçilme,
– Daha sonra, milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934’te Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı.
3. Kadınların Katıldığı İlk Belediye Seçimleri
Kadınların belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı 3 Nisan 1930’da Belediye Kanunu’nun kabul edilmesiyle tanındı.
Kadınlar siyasal haklarını ilk kez 1930 yılındaki Belediye seçimlerinde kullandılar. Seçimler, Eylül başından Ekim’in 20’sine kadar sürdü.
Şehir meclislerine girebilen kadınlar arasında;
* İzmir seçimlerinde Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF)’nın iki kadın adayı olan Hasane Nalan ve Benal Nevzat Hanımlar ile,
* İstanbul seçimlerinde CHF adayı olan Rana Sani Yaver (Eminönü), Seniye İsmail Hanım (Beykoz), Ayşe Remzi Hanım (Beyoğlu), Nakiye (Beyoğlu), Latife Bekir (Beyoğlu) Hanımlar vardır. [6]
* Bu seçimlerde Artvin ili Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya Beldesinde Belediye Başkanı seçilen Sadiye Hanım, “Türkiye’nin İlk Kadın Belde Belediye Başkanı” olmuş ve bu görevi iki yıl yürütmüştür.
* Türkiye’nin ilk kadın il belediye başkanı ise çok partili siyasal yaşama geçildikten sonra seçildi. 3 Eylül 1950 tarihinde yapılan yerel seçimlerde 27 üyesi bulunan Mersin Belediye Meclisine seçilen Müfide İlhan, ilk kadın il belediye başkanı oldu.[7]
4. Köy Muhtarı Seçme ve Seçilme Hakkı
Köy Kanunu’nun 20. Maddesinin değiştirilmesine dair 26 Ekim 1933 tarihli ve 2329 sayılı kanunun çıkarılmasıyla; kadınların köy muhtar ve heyetlerine seçilme hakkı tanındı.
İlk kadın muhtarın seçimi:
Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Demirdere köyünde (Bugünkü Karpuzlu ilçesi) yaklaşık 500 oy alarak seçimi kazanan Gül Esin, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın muhtarı oldu.[8]
5. Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı
Türk kadınına seçme ve seçilme hakkı tanınması konusunda ATATÜRK diyor ki:
“Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasal yaşamda bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında, kafes arkasındaki Türk kadınını, artık tarihlerde aramak gerekecektir.
Türk kadını, evdeki uygar yerini yetkiyle almış, iş yaşamının her aşamasında başarılar göstermiştir. Siyasal yaşamda belediye seçimlerinde deneyimini yapan Türk kadını, bu kere de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Uygar memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu yetki ve başarıyla kullanacaktır.” [9]
Türkiye’deki kadınlar milletvekili olabilmek için ilk adımı 1923’te atmışlardı. Bu adım, kadınların 1923 yılında Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisi “Kadınlar Halk Fırkası”nı kurma isteğidir. Fakat 1909 Seçim Kanunu nedeniyle bu parti kurma girişimi, Kadınlar Halk Fırkası’nın Türk Kadınlar Birliği adlı derneğe dönüşmesi ile sonuçlanmıştı.[10]
1924 anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması gündeme geldi ancak TBMM genel kurulunda bu hakların yalnızca erkeklere tanınması fikri ağır bastığından kadınlar siyasal haklar sağlayamadılar.[11]
Gerekli yasal değişiklik 1934 yılında Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu Anayasa ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören yasa önerisi sonucu gerçekleşti. Öneri, 5 Aralık 1934’te Mecliste görüşüldü. Yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis’te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi. Anayasanın 10. ve 11. Maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi. Bu anayasa değişiklikleri çerçevesinde İntibah-ı Mebusan Kanunu (Milletvekili Seçimi Kanunu)’nda 11 Aralık 1934’te yapılan değişiklikler sonucu anayasada tanınan haklar seçim kanunuyla da düzenlendi.[12]
Yasanın çıkmasının ardından 7 Aralık 1934’te, Türk Kadınlar Birliği İstanbul’da Beyazıt Meydanı’nda büyük bir kutlama mitingi ve Beyazıt’tan Taksim’e bir yürüyüş düzenledi.
6. Cumhuriyet Döneminde Eşit Seçme ve Seçilme Hakkıyla Seçilen İlk Kadın Milletvekilleri
1930 yılı Kadın Seçim Haklarının Başlangıcıdır.
* 3 NİSAN 1930’da Belediye,
* 5 ARALIK 1934’te Milletvekili seçme ve seçilme yasalarıyla Türk kadını, erkeklerle eşit bir duruma gelmiştir. Bu kanuna göre ilk milletvekili seçimi Şubat 1935 tarihinde yapıldı.
1 MART 1935 5. Dönem 1. Oturum 4. Celsede ant içen Kadın Milletvekilleri şunlardır:
Mebrure Gönenç (1900) Afyon (Amerikan Kız Koleji mezunu)
Satı Çırpan (1890) Ankara (Hususi, çiftçi)
Türkân Baştuğ (1900) Antalya (Üniversite, Felsefe mezunu)
Sabiha Gökçül (1900) Balıkesir (Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Bl. mezunu).
Şekibe İnsel (1886) Bursa (Orta, çiftçilik yapar)
Huriye Öniz (1887) Diyarbakır (Londra Üniversitesi Mezunu, Öğretmen)
Dr. Fatma Memik (1903) Edirne (Tıp Fakültesi mezunu)
Nakiye Elgün (1882) Erzurum (Kız Muallim Mektebi mezunu)
Fakihe Öymen (1900) İstanbul (Üniversite Edebiyat Fak. Mezunu)
Benal-Nevzat İştar 1903 İzmir (Sorbon Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Mezunu)
Ferruh Güpgüp (1891) Kayseri (Hususi)
Bahire Bediz (1897) Konya (Orta)
Mihri Pektaş (1895) Malatya (Amerikan Kız Koleji mezunu, Öğretmen)
Meliha Ulaş (1901) Samsun (Üniversite Edebiyat Fakültesi mezunu)
Esra Nayman (1899) Seyhan (Lise, Öğretmen)
Sabiha Görkey (1888) Sivas (Üniversite Matematik Bl. Mezunu, Öğretmen)
Seniha Hızal (1897) Tokat (Fen Fakültesi mezunu, Öğretmen)
Hatice Özgener (1865) Çankırı (Rüşdiye mezunu)[13]
Uluslararası Kadınlar Birliğinin İstanbul’daki kongresi 1935 yılında yapılmıştır. Buna ilk seçilen milletvekili kadınlarımız da katılmıştır. ATATÜRK:
“Siyasal ve sosyal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanıyorum.” [14]
“Türk kadınlığının, yeni girdiği siyasal alanda da değerli işler başarmasını dilerim.” [15] demiştir.
7. Meclise Giren Kadın Milletvekillerinin Sosyo-Kültürel Özellikleri
Cumhuriyet Halk Partisinin tek parti olarak bulunduğu bir ortamda seçme ve seçilme haklarını elde eden Türk kadınlarını ilk kez seçime katıldıkları 1935’ten 1991 yılına dek uzanan Türk siyasi hayatı boyunca Mecliste yüzde 4,55 ile yüzde 0,61 arasında değişen oranlarda temsil edildikleri görülmektedir.
* Tek parti döneminde yüzde 4,55 ile yüzde 3,67 arasında değişen oranlarda Mecliste yer alan kadın milletvekili sayısı,
* 1946’da çok partili demokratik sisteme geçilmesiyle birlikte belirgin bir şekilde azalmaya başlamıştır.
* 1946’da yüzde 1,97’ye,
* 1950’de ise yüzde 0,61’e gerileyen Meclisteki kadın milletvekili sayısındaki bu düşüşte, çok partili sisteme geçişle birlikte politikada erkeklerle birlikte rekabet ortamına terk edilen kadınların seçilme şansının azalmış olmasının etkili olduğu söylenebilir.
1935-1991 yılları arası Meclise giren kadın milletvekillerinin sosyokültürel özellikleri incelendiğinde; eğitim düzeylerinin
* Hem toplum genelindeki kadınların,
* Hem de Meclis’teki erkek milletvekillerinin eğitim düzeylerinden daha yüksek olduğu ve
* En az bir veya birkaç yabancı dil bildikleri görülmektedir.
Genellikle mesleklerinde üst düzey konumlara sahip olan kadın milletvekilleri,
– Gerek eğitim açısından ve
– Gerekse sosyal konumları açısından çoğu erkek milletvekillerinden daha üst bir düzeye sahiptirler.[16]
Bu durum, politikada kadınlara oranla daha çok tecrübe sahibi olan erkekler karşısında gerek eğitim açısından ve gerekse sosyal statü açısından onlardan daha üstün bir düzeye sahip kadınların seçilme şansı olduğunu göstermektedir. Bu ise, çok az sayıdaki kadının Meclise girmesine olanak tanıyan bir ayrıcalık olmaktadır.
Erkeklerin egemenliğindeki politikada, kadınların seçilmesi oldukça zor olduğu gibi, üst karar organlarında yer almaları daha da güçleşmektedir. 1935’den 1991’e dek uzanan Türk siyasi hayatı boyunca, kurulan hükümetlerde sadece beş kadın bakanın yer almış olması bunun bir göstergesidir.
Kadın milletvekillerinin Meclis içi etkinlikleri incelendiğinde, genellikle eğitim, sağlık ve sosyal işler ile ilgili komisyonlarda görev aldıkları, bunun yanı sıra milli savunma, adliye ve anayasa gibi komisyonlarda hemen hemen hiç görev almadıkları görülmektedir.
Tek parti döneminden itibaren Mecliste yer almaya başlayan kadın milletvekilleri, ekonomiden dış politikaya, eğitimden sağlık hizmetlerine kadar pek çok konuda konuşma yapmışlardır. Tek parti döneminde genellikle, eğitim, sağlık, çocuk, aile ve kadınlarla ilgili konuşmalar yapan kadın milletvekilleri çeşitli şekillerde kadın sorunlarını dile getirip çözüm yolları önermişlerdir.
Ancak, çok partili hayata geçişle birlikte Meclis’teki kadın milletvekillerinin, sadece, “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” veya “Türk kadınının siyasal haklarını elde etmesinin yıl dönümü” gibi belirli gün ve haftalarda kadın haklarına hitaben konuşma yaptıkları görülmektedir. Bu dönemde kendilerini kadınların yerine milletin temsilcisi olarak gören kadın milletvekillerinin üzerinde en az durdukları konu kadın hakları meselesidir.
Günümüzde kadınların siyasal karar organlarında hak ettikleri yeri alabilmesi, pek çok kadın sorunlarının çözümlenebilmesi açısından, Meclis’teki kadın milletvekili sayısının arttırılması gerekmektedir. Aynı zamanda Meclis’teki kadın milletvekillerinin kadın sorunlarına bakışı ve bu doğrultudaki etkinlikleri de önem kazanmaktadır.
Yüzyıllar boyunca dünyada kadın, sözüm ona dinsel nedenlerle toplumsal ve siyasal yaşamdan dışlanmıştı. Kadınların toplumsal ve siyasal yaşama katılması, her şeyden önce kadını bağlayan mitolojik dinsel zincirlerin kırılmasına bağlıydı. ATATÜRK bu zincirleri kırdı, ortadan kaldırdı. Ancak, hâlâ İslam dünyasında Türkiye Cumhuriyeti dışındaki hiçbir İslam ülkesi bugün bile kadını bağlayan, o “kutsal” zincirleri kırmayı başaramamıştır. [17]
Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yılında günümüzde, kadın hakları konusu, Atatürk’ün şu özdeyişi/vecizesi çerçevesinde yeniden gözden geçirilmek durumundadır:
“Ey Kahraman Türk kadını,
Sen yerde sürünmeye değil,
Omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın…”
Hayatımızdan Kadını Çıkarırsak Yaşam Çöker
Yazar Sedat Şenermen, Bursa, 2 Aralık 2023
Kaynakça
[1] Perihan Naci ELDENİZ, TTK Belleten, c. XX, Sayı: 80, Ankara, 1956, s.740.
[2] Prof. Ayşe AFETİNAN, Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri, İstanbul, 1982, 4. Baskı, Millî Eğitim Bakanlığı Yayını, s.150-151.
[3] Türkiye; Yeni Zelanda, Avustralya, ABD, Kanada, Güney Afrika Cumhuriyeti, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Rusya, Avusturya, Almanya ve İngiltere. Daha sonra; Fransa (1944-1945), Belçika (1944), İtalya (1946), Japonya (1945), Çin (1947), Hindistan (1950), İsviçre (1971)’den önce kadınlarına seçme ve seçilme hakkı vermişti. (Bkz. Sinan MEYDAN, Akl-ı Kemal, İstanbul, 2012, İnkılâp Yayınevi, s.462; Sinan MEYDAN, 1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek, İstanbul, 2017, s.412)
[4] Mustafa Kemal ATATÜRK, Medenî Bilgiler Türk Milletinin El Kitabı, (Atatürk’ün El Yazılarından Yayına hazırlayan: Afet İNAN), (Günümüz Türkçesi: Neriman AYDIN), İstanbul, Ekim 2008, Toplumsal Dönüşüm Yayınları.
[5] Sedat ŞENERMEN, Atatürk ve Türk Kadını, İstanbul, 2018, Nergiz Yayınları, s.4-15.
[6] Cemile Burcu KARTAL, “Türkiye’de Kadınların Siyasal Haklarını Kazanma Süreci ve 1930 Belediye Seçimleri”. YÖK Tez Veritabanı. İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans tezi, 2005. 6 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016. Bkz.
[7] Birgül BOZKURT; İbrahim BOZKURT, “Türkiye’nin İlk Kadın İl Belediye Başkanı ‘Müfide İlhan’ ve Mersin’deki Çalışmaları” (PDF). Cumhuriyet Tarihi Araştırmaları Dergisi, Yıl: 10 Sayı: 19, Bahar 2014. 6 Aralık 2017 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Aralık 2017.
[8] “İşte Türkiye’nin ilk kadın muhtarı”. Haber7.com sitesi 13 Ocak 2006. 6 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016.
[9] Perihan Naci ELDENİZ, TTK Belleten, c. XX, Sayı: 80, Ankara, 1956, s.741.
[10] Baki SARISAKAL, “Kadınlar Halk Fırkası” (PDF). Bakisarisakal.com sitesi. 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016.
[11] Zübeyde TERZİOĞLU, “Basına Göre Türk Kadınının Siyasi Hakları (1930-1935)”. YÖK Tez Veritabanı. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yüksek Lisans tezi. 6 Ağustos 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016.
[12] Ayten SEZER, “Türkiye’de İlk Kadın Milletvekilleri ve Meclis’teki Çalışmaları”. Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi. 10 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2016. Bkz.
[13] Prof. Ayşe AFETİNAN, Tarih Boyunca Türk Kadınının Hak ve Görevleri, s.195.
[14] 1935, Ayın Tarihi, No: 17, 1935, s.14.
[15] 1934, ULUS gazetesi, 10 Aralık 1934.
[16] Ayşen İÇKE, Türkiye’de Kadın Milletvekilleri ve Siyasal Faaliyetleri (1935-1991), Ankara, 2014, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, s.122.
[17] Bkz. Sedat ŞENERMEN, Atatürk Ve Türk Kadını, İstanbul, 2018, Nergiz Yayınları.