Kıbrıs Türkleri: Dünya Bizi Tanımıyor Ama Covit-19 Tanıyor
KKTC’de Covit 19 bulaşan 108 hastadan 4’ü yaşamını yitirdi, 104’ü iyileşti
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, Başbakan Tatar, Dışişleri Bakanı Özersay, DSÖ Genel Direktörü Dr. Ghebreyesus’a mektup yazarak, ‘Coronavirüs salgınına karşı verilen başarılı mücadelenin’ Örgüt kayıtlarına geçirilmesini istediler.
Yetkililer KKTC’nin Dünya Sağlık Örgütü’ne “Ortak Üye” yapılmasını isterken, YÖDAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, bu konuda imza kampanyası başlattı
Kıbrıslı Türkler Korona virüs salgınıyla mücadelede örnek sayılacak bir başarı elde etmiş olmanın gururunu yaşıyor.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) yetkililerinin verdiği bilgiye göre, bir turistin adaya taşıdığı korona virüs 108 kişiye bulaştı, 4 kişi hayatını kaybetti. Alınan sıkı önlemlerle sadece 5 haftada vaka sayısı sıfırlandı. Son vaka 17 Nisan 2020’de belirlendi, tedavi gören hasta alkışlarla taburcu edildi. Bir ayı aşkındır da hiç bir yeni vakaya rastlanmadı.
Kıbrıslı Türkler bu başarıyı kendi kısıtlı imkânları ve anavatan Türkiye’nin yardımlarıyla elde ettiklerini belirtiyor. Ancak, olası ikinci ve üçüncü dalga korkusu yaşadıklarını da söylemekten geri kalmıyor. Bu nedenle, hem salgınla mücadele tecrübelerini dünya ile paylaşmak hem de uluslararası yardımlardan yararlanmak istiyor. Bunun yolu da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) şemsiyesi altına girmek.
Bu konuda KKTC yetkililerinin ısrarlı açıklamaları ve çeşitli girişimleri var.
Cumhurbaşkanı Akıncı’nın Mektubu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Nisan 2020 ayında DSÖ Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’a gönderdiği mektupta, Kovid-19 salgınına karşı tüm dünya toplumları gibi Kıbrıs Türk halkının da gerekli tedbirleri alarak mücadele etmekte olduğunu belirtti.
DSÖ ile iletişim ve dayanışma içinde olmanın önemini vurgulayan Akıncı, salgınla ilgili olarak KKTC’deki istatistiki bilgileri ve gelişmeleri de aktardı.
Cumhurbaşkanı Akıncı, DSÖ’nün oynamakta olduğu önemli rolün altını çizerek, Kıbrıs Türk tarafı ile doğrudan iletişimin gerekli olduğunu kaydetti.
Başbakan Tatar’ın Başvurusu
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Başbakanı Ersin Tatar
da, Kovid-19 taşıyan son hastanın da taburcu olması nedeniyle DSÖ Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’a göderdiği yazıda, KKTC’nin yeni tip koronavirüsle (Covid-19) mücadelesindeki başarısını anlattı.
Paris’ten internet üzerinden yayın yapan Tv-Radyo Anadolu adlı kanalın bir programına katılarak gündeme ilişkin soruları yanıtlayan Başbakan Ersin Tatar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Kıbrıs Türk halkının olağanüstü şartlarda bir sınav verdiğini söyledi.
2 ayı aşkındır gece gündüz demeden korona virüs ile mücadelenin devam ettiğini kaydeden Tatar, şöyle konuştu:
“Dünya Sağlık Örgütü’ne yazdığım yazıda da belirttiğim gibi bu virüs ne devlet, ne millet tanıyor, herkesi etkiliyor. Dolayısı ile her şey bir yana bırakılıp bu virüsle mücadeleye odaklanmak lazım. Onlara şunu da belirttim; KKTC’deki gerçekleri, başarılarımızı görmeleri lazımdır. Bize göre yaptığımız çalışmaların Dünya Sağlık Örgütü’nün tutanaklarına geçmesini ve dünyaya paylaşılması insanlığın yararınadır. Siyasi nedenlerle bundan kaçınmamaları lazım.”
KKTC’de son hastanın da taburcu edildiğini, 108 vaka olarak tespit edilen koronavirüsün an itibarıyla tamamen bittiğini vurgulayan Başbakan Tatar, ‘ancak rehavete kapılmıyoruz. Maskeli yaşam, temkinli yaşam devam ediyor” dedi.
Tatar, “Dikkatliyiz. Hala ülkemizi dışarıya karşı izole durumda tutmaya devam ediyoruz. Çünkü gerek Güney’de gerek diğer ülkelerde bu iş bitmiş değildir. İnanıyorum ki Haziran’a kadar bu iş biter. Neden bunu istiyoruz? Çünkü burası turizmle geçiniyor, dışarıdan çok sayıda öğrenci alan üniversitelerimiz var. Ekonominin ayakta durması için dışa açılması lazımdır. Merakla bizim dışımızdaki gelişmeleri izliyoruz” görüşünü dile getirdi.
Dışişleri Bakanı Özersay’ın Açıklaması
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti da, ülkesinin salgınla mücadelesini ‘aşamalı ve uyanık bir şekilde’ sonlandırmaya başladığının belirtti.
Bunun KKTC Hükümetinin adanmışlığının ve virüsün yayılmasını engellemek için zamanında aldığı kararların sonucu sağlandığını kaydeden Özersay, şöyle dedi:
“Hastaneler ve eczaneler gibi gerekli hizmetler dışında okulların, özel ve kamu sektörlerinin kapatılması, sokağa çıkma yasaklarının uygulanması, sınırların kapatılması, izole edilmesi, karantinaya alınması ve gözlenmesi, maske ve sosyal giyimler gibi salgın hastalıklara karşı alınan önlemleri, uzaklığı zorunlu kılmanın yanı sıra, pozitif test edilmiş kişilerin temasları için takipler yapılması da bu başarıyı sağlamıştır.”
“Salgının ülkelere ve insanlara, herhangi bir ayrım gözetmeksizin yayıldığına’ dikkat çeken Özersay, Ghebreyesus’a gönderdiği mektupta, DSÖ’nün “böyle önemli bir sağlık meselesinde politik uygunluk temelinde ayrımcılık yapmadan, COVID-19’a karşı tanınmayan Kuzey Kıbrıs’ın önemli başarısını kabul etmesini, kamuya açıklamasını ve paylaşmasını’ da istedi.
İmza Kampanyası Başlatıldı
Yükseköğretim Kurumları Denetleme ve Akreditasyon Kurulu (YÖDAK) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Hasgüler ise, ‘KOVİD-19 Salgınına karşı Kıbrıslı Türkler Dünya Sağlık Örgütü’ne Ortak Üye Olmalı’ adıyla bir kampanya başlattıklarını açıkladı. Başta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ve üye ülkelerin Devlet Başkanlarından destek beklediğini kaydeden Hasgüler, Kıbrıslı Türklerin, DSÖ’ye ortak üyelik gibi en doğal haklarından birisini alması için en önemli desteği de Türkiye’den beklediğini kaydetti.
Hasgüler, “Change programı vasıtasıyla halkımızı, milletimizi Kıbrıslı Türklerin Dünya Sağlık Örgütü’ne ortak üye olması konusunda duyarlı olmaya ve imza atmaya çağırdım” diye konuştu.
Prof. DR. Hasgüler şunları söyledi:
Kıbrıs Türklerinin elindeki en önemli argüman, Birleşmiş Milletler’in 1960’ta onayladığı eşit egemen kurucu statüsüdür. Bu statümüzü öne sürerek uluslararası alanda sağlık sorunlarına çare bulmak amacıyla kurulmuş olan Dünya Sağlık Örgütüne ortak üyelik statüsüne, Birleşmiş Milletler üyesi bir devlet tarafından salgın döneminde önerilmeli ve Kıbrıs Türkleri ortak üye yapılmalıdır.
DSÖ mevzuatı, bugün yaşadığımız sorunlara ilişkin, uluslararası ilişki kuramayan bölge veya bölgelerle ilgili bir ortak üyelik çözümünü ortaya atmıştır. Bizim amacımız, Dünya Sağlık Örgütünde Kıbrıslı Türklerin de yer alması, oy hakkı olmasa bile Dünya Sağlık Örgütü’nce takip edilmesini, dünyanın her eşit ve egemen toplumu gibi bu örgütte yer almasını sağlayabilir. Aksi takdirde, Kıbrıslı Türkler koronavirüs salgını ile yapayalnız bırakılmış oluyor ve Kıbrıslı Türkler yok sayılıyorlar. Hâlbuki BM’nin 1959-1960 anlaşmaları, ortak, eşit ve egemen saymış bu toplumu. Bilinmelidir ki, bu salgınla mücadele evet, bugün KKTC’de kontrol altında. Ancak, bu işler böyle kalmayabilir. Belki bu salgınla mücadelede Kıbrıslı Türkler yok olacak bunun garantisini kim verebilir?”
Biz bu çerçevede, bir kampanya başlattık. 20-25 gündür şahsi sosyal medya hesaplarımdan bu durumu yazıyorum. Bir uluslararası örgütler uzmanı olarak, Kıbrıslı Türklerin artık görmezden gelinmemesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. İsteğimiz şu, evet belki KKTC’yi tanımıyorsunuz ama Kıbrıslı Türkleri tanımak ve sorunlarıyla ilgilenmeniz gerekiyor.
Ben konuyla ilgili, Sayın Erdoğan’a, Trump’a, Putin’e, Macron’a, Johnson’a, hatta Yunanistan Başbakanı ve GKRY Cumhurbaşkanı’na, BM Genel Sekreterine bu taleplerimizi gönderdim. Ayrıca, Türkiye’nin bu konuya ilgi göstermesi için, tüm muhalefet liderlerine de taleplerimizi ilettik. Ayrıca, TBMM Sağlık İşleri Komisyonundan bizi arayanlar oldu, konuyla alakadar olacaklarını söylediler. Bekliyoruz.”
Maskeli, Mesafeli ve Sağlıklı Kalın
Yazar Remzi Dilan, Ankara, 25 Mayıs 2020, İletişim: remzidilan_48@hotmail.com
