Kızılderililerde iyileşme arınma ve denge için bir şifa yeri terleme çadırı

Kızılderililerde iyileşme arınma ve denge için bir şifa yeri terleme çadırı

Najaho dilinde Hozhoni uyumu, barışı, güzelliği ve dengeyi ifade eden bir sözcüktür. Kızılderililer için yaşam, içinde her şeyin mükemmel bir uyum içinde olduğu uzun bir şarkı gibidir. Bu doğal dengenin bozulması ise hastalık, kıtlık, kötü av gibi talihsizlikler getirir. Avrupa kültürü, bu hakikati çevreyle olan ilişkisinde keşfetmekte geç kalmıştır.

İyi olmak, bireylerin kendileriyle, toplumla ve doğal dünyayla ilişkilerinde dengede olması demektir. Her birey büyük Yaşam Çemberi’ nin bir parçasıdır. Eğer bu bütünden ayrıymış gibi yaşanıyorsa, yıkım kaçınılmazdır. Bu yıkım yargılayan bir Tanrı’dan gelen ceza değildir. Bütün’le söyledikleri şarkıya uyumsuzluğun mutlak sonucudur sadece.

Tüm Kızılderili ritüellerinde katılımcılara kendileriyle, kabileleriyle ve yaşamın bütünüyle uyum içine girme fırsatı verilir. Çubuk töreninde, Güneş dansında, Ateş töreninde, Terleme çadırında ve diğer ayinlerde katılımcılar arınır, birbirleriyle ve doğayla olan bağlarını sağlamlaştırırlar. Onlar her zaman ‘’Mitakuye Oyasin’’ yani ‘’hepimiz akrabayız’’ diyerek yaşam döngüsünün parçası olduklarını kabul ederler.

Uyumsuzluğun kökleri ‘görünmeyen’ dünyadadır, ancak o etkilerini ‘görünen’ dünyada gösterir. Görünmeyen dünyada, iyi veya kötü, uyuma ve uyumsuzluğa neden olan bir çok ruh bulunur. Verimli hasat elde etmek için toprak nasıl sulanmalıysa, ekinin boy atması içinde ruhlarla güzel geçinilmeliydi. Birçok Kızılderili bu ruhlardan enerjiler olarak söz eder. Her şeyin bir ruhu ya da enerjisi vardır. Dengede olmayan enerjiler, negatif enerjiler ya da kötü, kızgın ruhlardır. Enerjiler iyiye ya da kötüye kullanılabilirler, örneğin iyileştirmek ya da zarar vermek amacıyla büyü yapmak gibi.

Terleme Çadırı;

Lakota Sioux’larının inipi olarak adlandırdıkları ‘Terleme Çadırı’ sağlık ve dengeye ulaşmak için kullanılan törensel bir yapıdadır. Terleme çadırı ovalarda söğüt dallarından kurulan ve bizon derisiyle kaplanan derme çatma yapılardır. Kuzeydoğu bölgesinde, uçarlı huş ağacı kabuklarıyla kaplanırdı. Eskimo denilen İnuitlerin buzdan evlerinin içinde bile Terleme Çadırı vardı. Sauna olarak bilinen Finlandiya’nın ‘Savusauna’sı da tipik bir örnektir. Birçoklarımız bunu yakınlarda ki bir sağlık merkezinde vakit geçirmek olarak algılarız. Ancak bir Fin atasözü ‘Saunada Kilisedeymiş gibi davran ‘der. Eski Kelt’lerin taştan yapılmış terleme odaları vardır. Kuzey Rusya ‘da, yerin altında tahtadan buhar banyoları inşa edilmişti. Eski Japonların törensel buhar banyoları mushi-buro olarak anılır. Herodot M.Ö 425‘te Siciyalı’ların böyle bir geleneği olduğunu yazmıştı. Homeros ve İyonyalılar Antik Yunanlıların buhar banyolarından söz ederler. Bu Romalılara Balneum olarak geçti. Roma’dan sonra Arap dünyasına geçerek ünlü Türk Hamamları şeklini almıştır.

Terleme bedenin doğal bir işlevidir. Gözenekler bedendeki zehirleri dışarı atar. Üçüncü böbrek diye anılmalarının nedeni de budur. Terlemenin fiziksel yararları dışında başka yararları da vardır. Terleme çadırının ruh, zihin ve bedene sağlık veren, denge sağlayan, derin bir ruhsal anlamı da vardır ki bu, görü arayışı öncesinde kullanılan bir arınma ritüeli olmasıdır.

Terleme Çadırı içindekilerin daha tam olarak yaşayabilmek için yeniden doğduğu bir ana rahmidir. Ova halklarının kubbe şeklindeki inipi çadırı, Toprak Ana’yı hamile gibi gösterir. Odaya girenler cenin gibi görülür ve yeni doğmuş bebek tazeliğiyle çıkarlar. Burası kutsal ve dua edilen bir terdir.

Kaburganın çerçevesi;

Terleme kulübesinin hazırlanması işlemi de kutsal bir farkındalıkla yapılır ki, onun içinde meydana gelen her şey denge ve uyum getirebilsin. Çadır düz ve esnek söğüt dallarıyla kaplanır. Bükülen ve yukarıda kesişen dallar dört kutsal yönü temsil eden kareler oluştururlar. Terleme çadırının çerçevesi bittiğinde, çubuklar bir arı kovanını ya da ters dönmüş bir sepeti andırır. Bazı noktalarda bir kadının 28 kaburgası gibi gözükür. 28 sayısı kadınların adet dönemleriyle ilgili Ay takvimini de ifade eder. Erkeklerin Toprak Ana’nın dişil enerjileriyle bağlantıya geçebilmeleri için bu terleme ayinlerine katılmaları genellikle zorunluydu. Kadınlar her adet döneminde doğal olarak temizlendiklerinden ve Toprak Ana’yla ilişkiye geçtiklerinden dolayı bu onlar için gönüllü olarak katılabilecekleri bir ayindi.

Terleme çadırında bitki yaşamının temsilcisidir. Yapraklarını dökme özelliğinin terleme çadırında yeniden doğumu öğrettiği düşünülür. Su kenarlarında bulunduğu için suyla özel bir bağı da vardır. Su terleme çadırı ayininin merkezidir. O sıcak taşların üzerine dökülür ve Yüce Ruh’a buhar olarak yükselirken, Toprak Ana’ya da odadakilerin teri olarak geri döner. Söğüt’ün kabukları iyi bir ağrı kesicidir, hatta modern bilim onun etken maddesini asetilsalisilik asit olarak sentezlemiştir yani Aspirin.

Deri;

Kaburganın çerçevesi bizon ya da diğer hayvan derileriyle tamamen kaplanarak karanlık yer yapılır. Bu örtme işlemi terleme ayinindeki hayvan dünyasının temsilcisidir. Bu örtü dev bir hayvanın derisi, çubuklarda iskeleti olarak düşünülür. Kulübe artık içinde katılımcıların olduğu canlı bir varlıktır .

Kulübenin dışı;

Sıcak taşları koymak için kulübenin merkezine bir çukur açılır.  O çukurdan çıkan toprak kulübenin merkezinden 1.5 metre kadar uzağa sunak yapmak için konulur.

Hayat Ağacını temsil eden bir dal tepeciğin merkezine konur ve küçük taşlarla çevrelenir. Terleme çadırının içinde ‘suyu döken adam‘ kulübenin çevresini arındırmak için kulübenin dışında adaçayı ya da tatlı çimen gibi şifalı otları tütsüleyerek pozitif enerji oluşmasını sağlar. Suyu döken adam bu ritüelde bir rahiple özdeştirilebilir, tüm hazırlıklar boyunca açık ve duru bir ruh halinde olmaya çalışır.

Taştan Halk;

Bu ayinlerde geleneksel olarak ısıtıldığında parçalanmayan lav taşları kullanılır. Taşlar bizim en yaşlı akrabalarımızdır. Biz yokken de vardı onlar. Taşlar her şeyin en bilgesi olarak düşünülürler ve terleme kulübesi ayinine bazen de taştan halkın ayini denir. Taşlardan biri terleme kulübesine giderken yere düşürülürse tekrar o taş ateşe konulur ve yerine başka bir tane seçilir.

Terleme Çadırı deneyimi;

Terleme çadırı için her şey hazır olduğunda Suyu döken adam katılımcıları kulübenin çevresinde aynı zaman da saat yönü de olan güneş yönünde sırasıyla oturtur ve bu arada iyi bir terleme içinde dua edilir. Katılımcılar alçak kapıdan içeri teker teker ve ağır ağır sanki alçakgönüllülük duygusunu güçlendirirmişçesine emekleyerek girerler. Her bir katılımcı ‘mitakuye oyasin’ yani ‘hepimiz akrabayız’ sözünü onaylar. İyileşme, dua şükran aşamalarıyla yeni bir doğum, arınma olarak biter.

Ben bu yazımda sadece Kızılderililer ve terleme çadırı hakkında bir şeyler yazmaya çalıştım aslında her ülkenin her kültürün her ezoterik topluluğun bu ve benzeri düşünceyle bir düşünce odaları vardır. Amaç yeniden doğmaktır.

Belki bir başka yazımda Delaware kabilelerinin Büyükev bayramını ve Algonkinlerin Şifa Evi’ni de yazarım.

Aslında bizler her fırsat buldukça günlük yaşamın kaygılarından uzaklaşarak düşünceye dalmalı, vicdanımızın sesini dinlemeliyiz. Ancak böyle zamanlarda, iyilik ve güzelliğin kaynağını görebileceğimiz geniş ufuklar gözlerimizin önünde açılır.Her birimizin kendine ait bir terleme çadırı olabilmeli ve buraya mümkün mertebe girmeliyiz.Bu sayede kendimizi tanırız ve çevremize faydalı oluruz.

Yazar Levent Öztürk, Ankara, 01 Şubat 2021

Kaynakça;

Dennis R, Timoty F. (2002). Kızılderili Bilgeliği. İstanbul; Meta Yayınları.

Werner M. (2000).  Kızılderililerin Dinleri. İstanbul, Okyanus Yayınları

Alice M, Carol R. (1998). Kızılderili Mitolojisi.Ankara; İmge Kitabevi

Share This
COMMENTS

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir