Koranavirüs (Covid-19) “Yeterli ve Dengeli Beslenmenin Önemini” Gündeme Getirdi.
Yaşamın en önemli gerçeği sağlıklı olmaktır. Sağlıklı yaşamanın en temel unsurlarından birisi de yeterli ve dengeli beslenmektir. 2020’nin bu ilk aylarında insana beslenmek kaygısıyla ulaşan Covid 19 virüsü ile tanışmamız yeterli ve dengeli beslenmenin önemi bir kez daha gündeme getirdi.
Gerçi beslenme davranışı çoğumuzun hep gündeminde. Üzerinde en çok söyleştiğimiz, en iyi bildiğimizi düşündüğümüz konuların başında gelmekte. Ancak önemli olan “yeterli ve dengeli beslenme” davranışlarını gerçekleştirmek. Çünkü Türkiye’de gebe ve emziren kadınlardan tutunda bebek, çocuklar, ergenler, yetişkinler ve yaşlılara kadar her grup yetersiz ve dengesiz beslenmeden kaynaklanan hastalıkların riski altında.
Vücudun hiç tanışmadığı Covid 19’a Tepkisi
Diğer birçok risk etkeni ile birlikte yeni bir tehdit olarak Covid 19 virüsü güncelinde yeterli ve dengeli beslenmenin bağışıklık sistemi için önemini bir kez daha vurgulamak görev oldu. Bağışıklık sistemi; vücudu her türlü zararlı etkene karşı koruyan ve gerektiğinde mücadele eden sistemidir. Vücut kendisini bağışıklık sistemini oluşturan fiziksel bariyerlerin, farklı hücrelerin ve enzimlerin işbirliği ile savunur ve korur. Vücut bir enfeksiyon etkeni ile daha önceden karşılaşmış ise bağışıklık sistemi daha hızlı ve etkili yanıt verirken, hiç tanışmadığı etkene karşı yanıtı aynı hız ve etkide olmaz.
Vücudun daha önce hiç tanışmadığı Covid 19’a karşı korunma yollarından birisi de “yeterli ve dengeli” beslenmektir.
Bağışıklık sistemi (vücudun diğer sistemleri gibi) işlevlerini sağlıklı olarak yerine getirebilmek için besin ögelerine gereksinme duyar. Besin ögeleri vücuda besinlerle alınır. Her besin ögesinin vücuda önerilen miktarda alınması her gün belli besin gruplarının önerilen miktarlarda tüketilmesi ile mümkündür. Her besin grubu farklı besin ögelerini içerir ve belirli besin ögelerinden zengin ya da fakir olabilir. Bağışıklık sisteminin sağlıklı işlev göstermesi için tüketilmesi elzem olan besinlerin başında taze sebze ve meyveler gelir. Çünkü taze sebze ve meyveler; bağışıklık sisteminin sağlıklı çalışmasında ve vücudun hücre düzeyinde korunmasında antioksidan özelliği olan A ve C vitaminlerinin en zengin kaynağıdır.
A ve C vitaminlerinin zengin kaynağı olan sebze ve meyveler;
Sebzeler; Maydanoz, dereotu, ıspanak, havuç, taze nane, kara-beyaz ve kırmızılahana, balkabağı, pazı, semizotu, roka, marul, taze nane, yeşil ve kuru soğan, turp, domates, yeşil ve kırmızıbiber, brokoli, karnabahar, bezelye, brokoli, sarımsak.
Meyveler; Çilek, kivi, portakal, mandalina, limon, elma, nar, ayva ve kuru meyveler.
Ülkemizin iklim ve coğrafyasının bizlere sunduğu sebze ve meyveler her gün tüketme alışkanlığımız olan besinlerin başında gelir. Bu alışkanlığımızı özellikle bu dönem daha da önemseyerek devam ettirmeli ve farklı renkli taze sebze ve meyveleri öğünlerimizden eksik etmemeliyiz. Sebzeleri pişirmeden ve tüketmeden önce mutlaka akan suyun altında yıkamalıyız. Yine her çeşit meyveyi ve sebzeyi kabuğunu kesmeden ve soymadan önce mutlaka akan suyun altında yıkamalıyız.
Yine bu günlerde vücudu her türlü zararlı etkene karşı koruyan antioksidan etki gösteren çinko, bakır ve E vitaminini de yeterli almak da önemlidir. Çinkonun en zengin kaynakları; kırmızı et ve tavuk, yumurta, kaşar peyniri, beyaz peynir, siyez buğdayı, kabak çekirdeği, yer fıstığı, ceviz, tahin, kuru bakla, mercimek, nohut ve leblebi, kuru barbunyadır. Hayvansal besinler çinkodan daha zengin olmakla beraber, kuru baklagiller ve yağlı tohumlar da hayvansal besinlerin yerine tüketilebilecek çinko kaynaklarıdır. Karaciğer bakırdan zengin bir et grubu besindir. Ancak bu dönemde özellikle diğer sakatatlar hiç tüketilmemeli ve etler iyi pişirilerek tüketilmelidir. E vitamininden zengin besinler ise; fındık, ceviz, badem, fıstık, ay çekirdeği ve kabak çekirdeği gibi yağlı tohumlar, zeytin ve tarhanadır.
İçecekler de besinler gibi yeterli ve dengeli beslenmeye ve zararlı ögelerin vücuttan atılmasına destek verir. Özellikle su, süt, ayran ve kefir bu özelliklere sahip olan içeceklerdir. Ancak süt pastörize ya da sterilize edilmiş olarak tüketilmeli ve sokak sütü asla içilmemelidir. Özellikle her gün mutlaka 1,5-2 litre su tüketilmelidir. Sabun ve su ile yıkanarak vücut dışarıdan su içilerek de içerden temizlenir. Bu dönemde sıcak içecek olarak siyah çay da şeker eklemeden içilebilir. Şeker eklenmiş içeceklerin sağlıklı olmaya hiç katkısı yoktur.
Yine bu dönemde soframızdan eksik olmaması gereken besinlerden birisi yoğurttur. Yoğurt, özellikle kalın bağırsak sağlığı için yararlı mikroorganizmaları içermesinden dolayı tüketilmesi gereken bir besindir.
Sonuç olarak; yaşamın her döneminde önemli olan yeterli ve dengeli beslenmek vücudun tanımadığı bir mikroorganizmanın tehdidinde olduğu bu dönemde daha da önemlidir.
Her gün düzenli fiziksel aktivite yaparak, kendimizi mutlu eden etkinliklerle vakit geçirerek, ağız-diş sağlığımızı koruyarak ve düzenli uyuyarak bu riskli dönemi sağlıkla atlatmamız dileğiyle.
- Prof. Dr. Nurten BUDAK
- Beslenme ve Diyetetik Uzmanı
- Gaziantep SANKO Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü Öğretim Üyesi (20 Mart 2020)