Mazi Arkeolojisi!…
Mazi Arkeolojisi
Turgut Çamer ile 1980’li yıllarda Sağlık Bakanlığı Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünde çalıştığım yıllarda tanıştım.
Ben 1974 yılında Enstitü’ de çalışmaya başladım. Turgut Çamer ise 1979 yılının son aylarında Farmakoloji ve Toksikoloji Laboratuvarında işe başladı. Sporcu bir görünüşü ve kişiliği var. Sonradan öğrendim ki kendisi Çanakkaleli, okul takımında ve Kepez spor Futbol takımında futbol oynamış, sonra da atletizm yapmış.
Turgut Çanakkale Lisesi, Atletizm takımı derken Milli Atletizm Takımında atletizm yaptı. Ülkemizde ve uluslararası turnuvalarda, 1.500, 3.000 ve 10.bib metre koşularında dereceye girdi ve kupalar aldı. Atletizm Federasyonunda önemli görevlerde bulundu. Bana o dönemde bunları anlatmış ve aramızda futbol ve atletizm konusunda bir sempati kurlumuştu.
Turgut Çamer, yukarıda anlatılanları 40 yıl sonra yazdığı “Mazi Arkeolojisi” kitabını bana gönderdiğinde ve kitabı heyecanla okuduğunda anımsadım…
73 yaşında kaleme aldığı bu kitapta; çocukluğunu, yaşamını, aile hayatını, futbol ve atletizm yaptığı yılları ve aldığı ödülleri, yaptığı işleri, siyasete girip çalıştığını, yazdığı köşe yazılarını, deneyimlerini anılan kitapta paylaşmak ve genç kuşaklara bir miras bırakmak istemiş.
Spor yapan, önemli başarılara imza atan, devlette çalışıp önemli deneyimler kazanmış, örnek olmuş insanların yaşamlarını kaleme almaları çok önemli ve ülkemizde yazan insan sayısı çok az. Turgut Çamer de onu yapmış.
Sağlık Bakanlığında çalıştığım yıllarda, Turgut’un işe başladığı 1979 yılından 1999 yılına kadar zaman zaman yaptığımız görevler nedeniyle konuştuk, buluştuk, tartıştık ve önemli çalışmalarda bulunduk.
Ben, 1974 yılında Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde işe başladım ve Mayıs 1983’te Sağlık Bakanlığı Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığına terfian geçtim. 2000 yılında da yine kazandığım önemli bir sınavla, Dünya Sağlık Örgütü Türkiye Temsilcisi seçildim ve Sağlık Bakanlığından emekli oldum.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Mektebi, Cumhuriyet döneminin sağlık alanında mihenk taşı denilen kuruluşlarından biriydi. Türkiye’de koruyucu sağlık hizmetleri alanında çok önemli başarılar elde etmiş, kurtuluş savaşı sonrası salgın hastalıklarla mücadele de dünya ölçeğinde başarılı çalışmalara imza atmıştır.
Hıfzıssıhha Enstitüsü BCG (Verem), Kuduz, Çiçek, Kolera, Difteri-Boğmaca-Tetanoz, Tifo, Tifüs, Frengi aşıları ve serum dahil 35 ‘in üzerinde ürünle ülkemize yetecek düzeyde üretim yapılmış ve yurtdışına ihracat gerçekleştirilmiştir.
Hıfzıssıhha Mektebi de ülke düzeyinde Sağlık Bakanlığı’nın ihtiyacı olan koruyucu sağlık hizmetlerini gerçekleştirecek insan kaynağını yetiştirmek için çalışmıştır.
Kimya Mühendisi olan Turgut Çamer, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığında 20 yıl çalışmış; Kendisinin 10 Ağustos 1992 tarihinde dönemin Sağlık Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna yazdığı iddialı bir mektupla;
Ankara, İstanbul ve İzmir’de 1990’lı yıllarda Hava kirliliğinin çok yüksek olması nedeniyle Japonya’dan “Hava Kirliliği ödenerek alınan Cihazlarının” getirilmesi;
O günkü koşullarda Hıfzıssıhha’ da modern teknoloji ile aşı ve serum üretilmesi pahalı olur diye yatırım yapılmayıp milyarlarca lira ödenerek alınan ve fakat “teknik talimatlarına” uygun muhafaza edilemeyip heba edilen aşı ve serumların haberlerini duymak yerine yurtdışına ödenen kaynaklarla Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde en gelişmiş dünya standartlarında aşı laboratuvarları kurulması;
Ülkemizde 1990’lı yıllarda en önemli sorunlardan biri olan nüfus artış hızının (kadınların doğurganlık ortalamasının) 5.01 ile yılda ortalama bir buçuk milyon ok doğması, bu sayının yarısının güvenli doğum olmayıp, “İstemiyordum, Kazayla Oldu” denen türde hamilelikti. Demek ki, kadınlarımız hamile kalmamayı yeterince bilmediklerinden, istemedikleri çocukları doğuruyordu. Bu konuya çözüm için tamamen milli kaynaklarla yapılacak “Gebelik Testi” projelerini sunmuştu.
Dönemin Sağlık Bakanı Dr. Yıldırım Aktuna, Kim. Müh. Turgut Çamer’i Hıfzıssıhha’ ya 15 Ağustos 1992’de Başkan Yardımcısı olarak atadı. Bu süreçte başarılı çalışmalar yapmasına rağmen, aşı üretimi konusunda yerli ve yabacı aşı firmalarının baskısı sonucu bu alanda başarılı olamadı. 1993 yılının sonlarına doğru bu görevden istifa ederek Analitik Toksikoloji Laboratuvarındaki görevine geri dönmüştür. Hıfzıssıhhadaki görevini emekli olduğu 5 Ocak 1999 tarihine kadar başarıyla sürdürmüştür.
Turgut Çamer’ in, Hıfzıssıhha Enstitüsündeki 20 yıllık iş yaşamı dahil, çalıştığı ve deneyimlediği çalışmalarını topladığı “Mazi Arkeolojisi” İstanbul Göl Kitap’tan çıkan ve yeni yayınlanan kitabını okuyarak ve dostlarınıza tavsiye ederek siz de öğrenebilirsiniz.
Bekir Metin, Ankara, 01 Ocak 2023
————————————————————–
Turgut Çamer’in Kitap Önsözü
“Nerde tımbırtı orada buluntu!” Bu ilginç sözü üniversite yıllarımda, sonra da eşim olan kişiden ilk kez duymuştum. Flört dönemimizde birbirimizi tanımak için karşılıklı sorular sorarak, hobilerimizi öğrenmeye çalışıyorduk.
İyice tanıdığına kanaat edince beni öyle tanımlamıştı…
Yukarıdaki o ilginç benzetmeyi duyduktan yıllar sonra memleketim olan Çanakkale’de ki arkadaşlarımdan “Turgut çok renkli yaşanmışlıkların oldu. Yetmişini geçtin gidiyorsun, tahtalıköye varmadan kitabını yaz artık!” diye baskı yapanlar çok oldu. Yaşamımı kitaplaştırmak gibi bir düşüncem doğrusu yoktu.
Biz insanların ne zaman doğacağı nasıl kendimize bağlı değilse, galiba bir kitabında ne zaman doğacağı ve okurla buluşacağı yazarından çok kendisine bağlı. Bir insanın ne zaman dünyaya geleceği bellidir, ama bir kitabın ne zaman okurla buluşacağı belirsizdir.
O kitap ki ne zaman yazılacağına ne zaman yayımlanacağına, meğer kendisi karar veriyormuş… Yirmi dokuz ay da yazıldı, yirmi beş gün sonra da yayımlandı.
Yaşadıklarımı yaşandıkları döneme göre sıraya koymaya çalıştım. Kişi ve olayları gerçek yaşanmışlıklarımdan aktardım. Deyim yerindeyse bir tür “Mazi Arkeolojisi” yaptım. Bu kitabın beni tanımış olanlara ve tanımak isteyenlere bir kaynak oluşturacağına inanarak…
İşte böyle ‘yaz artık!’ baskısı oto biyografim oldu benim.
Nihayet yazdım, kurtuldum yaşanmışlıklarımdan!
Oh be, rahatladım!
Turgut ÇAMER