
Ne İsen O!
Türk sanat musikisini ve şarkılardaki sözleri çok severim. Hatta bir iki koro çalışmalarına sürekli giderim. Her koronun bir şefi vardır bir de koro başkanı. Koroyu yöneten musiki üstatlarına biz ‘Hocam’ diye hitap ederiz. Sazendeler ve hanendeler bir bütünü teşkil ederler. Koro Şefliğini, genelde musiki ile iç içe olmuş insanlar yüklenir. Koronun ahenk içinde icraat yapmasını, koronun şefi sağlar. Her şarkının güftesinde mutlaka bir hikâye saklıdır.
Dikkat edilirse şarkıların güftesi ve hatta bestekarı, genelde erkek olduğu görünür. Bir iki kadın bestekar veya güfte kâr haricinde, tamamı erkekler tarafından yaratılmıştır. Saz üstatlarının büyük bir bölümü de erkektir. Kadın sazendeler, erkeklere nazaran az da olsa vardır. Bestelenen eserler gönül yaralarını veya özlem duygularını dile getiren güzel melodilerden oluşur. Hani ‘Bir bahar akşamı rastladım size, Sevinçli bir telaş içindeydiniz‘ Bestekar Selahattin Pınar’ın, Afife Jale ile karşılaşmasını anlatır bu öykü. Ancak bu şarkının sözlerini Edip Baksı kaleme almıştır.
Şarkılardaki sözler bir olayı, bir hüznü, hatta bir sevinci dile getirir, ancak en önemlisi bu sözlerin notlarla icra edilmesi çok önemlidir. Sözlere duygu katan, notalardaki nağmelerdir. Bunlardan daha önemlisi de şarkıyı icra edenin bu duygulu sözlere hayat vermesi çok daha önemlidir. Bir şarkının sözlerine ruh veremezseniz, şarkı fazla bir anlam taşımaz.
Korolarda solo şarkı söyleyen hanendeler olduğu gibi, bazı şarkılarda koro halinde icra edilir. Kelimelere ruh verildiği müddetçe şarkılara doyum olmaz. Hem dinlemekten hem de söylemekten haz duyarım. İnanıyorum ki sizlerde aynı duyguları paylaşırsınız benimle.
Çeşitli renklerde sesleri bir arada ahenk ile yönetmek, koro şefinin marifetidir. Eğer saz ustaları ile aynı ahenkte şarkıları koro hanendeleri icra edemiyorsa, koro şefi iyi yönetemiyor denebilir.
Üniversite yıllarımda, çalışma hayatıma atılmadan önce, Ankara da radyo evinde birkaç sene çalıştım. Bu dönemde çok değerli ses sanatçılarını, hatta saz sanatçılarını tanıma fırsatı buldum. Hocalarımızdan biri Ruşen Kam idi. Ruşen hocadan Türk Sanat Müziği konusunda bilmediğimiz birçok hususu öğrendik. Türkülerimiz konusunda da çok değerli hoca olan rahmetli Nevin Akol hocadan ders aldık. Türkülerimiz ve ezgileri konusunda bilgiler öğrendik. Şuna inanırım ki; hani radyonun düğmesini açıp, tatlı nameleri dinlerken, eserlerin sözlerine pek dikkat etmeyiz. Bende öyleydim.
Ancak, daha sonraları bu ezgilerin hikayeleri benim dikkatimi çekmişti. Yarım asırdan fazla bir zaman evvel Muzaffer Sarısözen usta kasaba, köy demeden bütün Türkiye’yi dolaşmasını ve ezgileri toplayıp notaya dökmesini hayranlıkla takip ettik. Bugün bile, bu çalışmayı çok takdir etmekteyiz.
Bazı ezgileri anlamak oldukça güçtür. Hani türküde denir ya ‘manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek kapmış gördün mü?’ Burada mandanın söğüdün dalına yuva yapmasının anlatılması, hatta yavrusunun sinek tarafından kapılmış olması ne anlama geldiğini düşünmezsiniz. Türküyü dinlerken anlamsız gelen cümleleri, daha sonra düşünürsünüz. Türküde bu cümle şunları anlatmakta: ‘Yerlere kadar dökülen söğüt dalının üzerine yayılan mandayı tarif eder, bu sözler. Yavrusunu sinek kapması deyimi ise, aslında ufak, fakat ısırığı yakan bir sineğin manda yavrusunu ısırdığını anlatmaktadır ‘. Bu türküleri ilk dinlediğimde ‘ne kadar yanlış cümleler‘ diye düşünmüştüm. Bütün ezgileri şimdi daha dikkatli dinlemekteyim.
Yakın tarihimizde ülkemizde öyle siyasi oyunlar oynanmakta ki şarkılara, türkülere, hatta tiyatro ve operalara konu olabilecek derecede, oyun içinde oyun görülmektedir. Siyasi arenada, normal insanın çıplak gözle izleyebileceği kadar apaçık oyunlar sergilenmekte. Hani bir sunucunun ‘aklımla alay etmeyin’ diyerek isyan ettiği, aleni oyunlar oynanmakta.
Geçtiğimiz birkaç seçimde, seçmen kütüklerinde yapılan sahte isim dolgusu, önümüzdeki ilk seçimlerde de tatbik edilmeyeceğini kimse garanti edememekte. Mahkeme kararlarının tarafsız olduğuna inanmak çok isterdim. Ancak ülkemde oynanan hukuk oyunlarını gördükçe, mahkeme başkanlık divanı arkasında bulunan ’Adalet Mülkün Temelidir’ yazısını ve Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurul salonunda duvara çakılı bulunan: ‘Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir’ yazısı vardır ya, şimdi bu iki cümleyi sorgulamaya başladım.
Hani derler ya; ‘ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün.’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Yazar Metin Atamer, Ankara, 16 Nisan 2025