Onurum. Metin Atamer yazdı…
Bazen, bir başka ülkede yaşamış olsam, günlük hadiselere ekranlarda bakıp, haber olarak neler izlerim, hangi konuda yazı kaleme alırdım diye düşünürüm. Mesela İsveç te yaşamış olsam, kedi ve köpeklerin evlerin dışında sokakta yaşamaları için bir yazı yazar mıydım, bilmiyorum. Düzgün işleyen belediye görev ve yetkilerinin çoğaltılması konusunda bir yazı yazar mıydım? Bu da pek ilginç bir konu olmadığına inanırım. İsveç Başbakanının şehirde bir yerden bir yere vasıta ile giderken onlarca araçlık konvoy teşkil edip sinyal bozucularla dolaşması hakkında bir yazı kaleme alsam, o ülkede kimse okumaz.
İskandinav ülkelerinde bazı Bakanlar ve Başbakanlar evlerine ve işyerlerine giderken bisiklet kullanması konusunda bir yazı kaleme alsam, bu yazıyı kimse okumaz. ‘Devlet malı deniz, yemeyen domuz’ söylemine zıt düşüncede olan yöneticilerin hükümet ettiği bir ülkede, birçok konuda insan sözüne ve niyetine kıymet veren yapıları vardır, bu insanların. Birçok defa gittiğim bu ülkedeki insanlarının davranışlarını çok severim.
Çok onurlu insanlardır, hiç haksızlığa gelemezler. İsveç’e elli sene önce ilk gittiğimde Oslo hava alanında pasaport kontrol noktasında, kapıdaki pasaport polisi, vizem olmadığından ülkeye girmemin mümkün olmadığını belirtmişti. ‘Nasıl olur ‘ dedim, ’ sınırsız hürriyetlerin olduğu bu ülkede, pasaportunda vize olmadığından, bir insanın ülkeye girmesini nasıl engellersiniz?’’ diye feryat etmiştim. Pasaport noktasına kibar bir bey geldi, pasaport polisine anlamadığım lisanda birkaç cümle söyledi, memur başını salladı, pasaportuma bir damga vurup Oslo’ya girmeme izin vermişti. Bende teşekkür ederek otele gitmiştim.
Bu ülkede yaşayanlar Demokrasinin her yönü ile işletilen bir ülkede olduklarını, her an hissederler. İsveç te yaşayanlar eşitlik ve hürriyetlerin en hırçın savunucusu olurlar. Çok yaygın aktivist gurupları vardır, İsveç’te. Hürriyetlerin kısıtlanması konusunda hangi ülkede bir olay olsa, İsveç’li aktivistler buraya koşarlar. Kendi ülkelerinde zaten fazla olay çıkmadığından, başka ülkelerdeki olaylar, onların dikkatini çeker.
Bir tarihte Olof Palme ile Bülent Ecevit arasında çok iyi bir diyalog vardı. Bülent Ecevit’in 1975 Aralık ayında İsveç’e yaptığı ziyarette, çok olumlu adımlar atılmıştı. 28 Şubat 1986 tarihine kadar bu dostluk devam etmişti. Yabancı işçileri savunan bir insan olarak Olof Palme, bu toplumda çok sevilen bir insandı. Ancak bir sinema çıkışında, kimin vurduğu belli olamayan bir katil tarafından, arkadan tabanca ile öldürülmesine bütün dünya üzülmüştü.
Geçtiğimiz günlerde Oslo savcılığının bir kararı yayınlandı. Sorgulanan katil zanlısı Stig Engstrom‘ün 2002 yılında öldüğünden dolayı, Olof Palme dosyasının kapandığını, savcı Krister Petersson topluma ilan etti. Böylelikle 34 yıllık sır perdesi, gizemleri ile tarihin tozlu yapraklarında yerini aldı.
Onurlarına düşkün olan İsveçli insanlar yanlışı, doğru olarak kabul etmezler, inanmadıkları hiçbir konuyu, ısrar etseniz bile kabul ettiremezsiniz. Kural dışı hareket etmeleri beklenmez. Devlet yönetiminde bulunanların hepsi, yaşayışları bakımından, şeffaf bir geçmişe sahiptirler. Yasa dışı hiç bir edinimi akıllarından bile geçirmezler.
Hepimiz için örnek olay 1995 yılına aittir. İsveç Sosyal Demokrat Parti eski başkanlarından Mona Sahlin isimli kadın, 1995 Ingvar Karlsson hükümetinde başbakan yardımcılığı görevini alır. Bu zarif kadın, Olof Palme ekolünden gelen, dirayetli sosyal demokrat olarak, ilerde parti başkanı ve ülkenin yönetiminde söz sahibi olması beklenmekteydi. Her Bakana verildiği gibi Mona Sahlin’e de, Bakanlık sürecinde kullanması için özel bir kredi kartı verilir. Bir alış veriş yerinde, ihtimal değil kati olarak sehven, kendisine bir çikolata alıp, 200 kronluk yaklaşık 92.00 TL lik harcamayı, bu kartı kullanarak ödeme yaptığı basın tarafından tespit edilir. Haberi topluma abartarak duyurulması sonrası, onurlu bir davranış olarak Mona Sahlin 92 lira için görevinden istifa ettiğini biliyoruz.
Ülkeme bakıyorum da, Demokrasi ve İnsan Onuru, Haysiyeti ve Siyasi Etik konusunda İsveç’ ten çok şeyler öğrenmemiz gerekir. Hani değil 92 liralık bir paket Toblerone çikolatayı, hamudu ile ayakkabı kutularında yeşil paralar, astronomik fiyatta rüşvet olarak verilen altın pırlanta kol saatler, banka hesaplarına yatırılan milyonlar bile, ülkemde onurlu davranışa neden olmadı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Yazar Metin Atamer, 29.6.2020