Sağlık Hizmetleri ve Kalkınma
“Sağlık hakkı sağlıklı olma hakkı demek değildir; yoksul ülkelerin kaynakları olmadığı halde pahalı sağlık hizmetleri kurmaları demek de değildir. Sağlık hakkı, hükümetlerin ve yöneticilerin mümkün olan en kısa zamanda herkesin ulaşabileceği ve yararlanabileceği bir sağlık sistemini kuracak politikalar ve eylem planları ortaya koymalarını gerektirir. Bunun gerçekleşmesini güvence altına almak, hem insan haklarıyla uğraşanların hem de halk sağlığı çalışanlarının vermeleri gereken en büyük mücadeledir.” Mary Robinson, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri,
Sağlık hizmetleri ile ilgili yatırımlar bazı planlama ve ekonomi uzmanlarınca “nüfus yatırımları” (Demografik yatırımlar) olarak kabul edilir. Yani, bu yatırımlara yapılan harcamalar, kısa sürede geri dönmez; nüfus fazla olduğu için bu alanda yatırım yapılmaktadır; eğer nüfus daha az olsaydı, bu yatırımlara gerek olmayabilirdi.
Bu nedenlerle, özellikle kaynakları sınırlı olan ülkelerde ekonomik gelişmeyi planlayanlar, sağlık hizmetleri ile ilgili yatırımlara mümkün olduğu kadar az kaynak ayırmak eğilimindedirler; kaynakların çoğunu üretici olanlara ayırırlar. Bu görüşlerini savunurken “sağlık düzeyinin ekonomik kalkınmışlıkla yakından ilgili olduğunu” söylerler. Onlara göre, bir toplum, ekonomik olarak kalkınırsa, toplumun sağlık düzeyi de buna paralel olarak gelişir. Bu nedenle ülkeler, bütün güçlerini ekonomik kalkınmaya harcamalıdırlar.
TSH (Temel Sağlık Hizeteri) Bildirisinin birinci maddesinde, bu görüşün aksine, sağlık hizmetlerinin kalkınma içindeki önemi vurgulanmıştır. Bildiride, her ülkenin kalkınma planlarında temel sağlık hizmetlerinin, ulusal kalkınma ile uyumlu bir biçimde ele alınarak geliştirilmesi önerilmiştir. Bildirinin gerekçelerinin açıklandığı bölümde, ekonomik kalkınma ile sağlık düzeyi arasında çift yönlü bir ilişkinin olduğu belirtilmiştir. Yani, kalkınmışlık, toplumun sağlık düzeyinin yükselmesine yol açacağı gibi, sağlıklı bir toplum da kalkınmaya olumlu etki yapar. Disraeli’nin dediği gibi, ‘bir ülkenin ekonomisinin sağlıklı oluşu, önce halkının sağlıklı oluşuna bağlıdır’.
Yeterli kaynak ayırmayarak insan sağlığına gereken önemi vermeyen ekonomistler, yaşamın temel anlamını ve kalkınmanın gerçek amacını gözden kaçırmaktadırlar, O da şudur; Dünyada her şey insan içindir. Üretim de, kalkınma da insanların daha mutlu yaşamalarını sağlamak içindir. Eğer bunlar, insanı daha rahat, daha mutlu yaşatmayacak olsa, ne üretime ne de kalkınmaya gerek olmazdı.
Mutluluk sağlık demektir. Eğer, çevremizde bulunan ve ürettiğimiz her şey insan için ise, hiçbir şey insandan ve onun sağlığından daha önemli olamaz. Gerçekten de sağlık olmadan bunların hiçbirinin bir anlamı kalmaz. Bazı şeylerden vazgeçebilirler ama sağlıktan asla geçilemez. O nedenle sağlığa ve sağlık hizmetlerine gereken önemi vermemek, yaşamın temel anlamına terstir.
Sağlık Hizmetlerine Toplumun Katılımı
Sağlık hizmetleri topluma doğrudan götürülen, sosyal hizmetlerdir. Sosyal hizmetler söz konusu olduğunda, hizmeti alanlar, hizmeti verenler kadar önemlidir. Eğer hizmeti alanlar bu hizmetin ne olduğunu bilmiyorlarsa; hizmetin veriliş şeklini beğenmiyorlarsa; bu hizmetle ilgili olarak güdülenmemişlerse, hizmeti verenler ne kadar çaba gösterirlerse göstersinler, o hizmeti halka (alıcıya) ulaştıramazlar. O halde, sosyal hizmetlerin topluma uyması ve toplum tarafından kabul edilir olması gerekmektedir. Bunu sağlamanın en iyi yolu, hem hizmeti planlama hem de uygulama sıralarında, bu hizmeti alacak kişilere danışmak ya da o kişilerle beraber çalışmaktır. Bu işbirliğine “toplumun sağlık hizmetlerine katılımı” denir. Bu yapıldığı takdirde, planlama aşamasında halkın hizmetle ilgili talepleri değerlendirilebilir. Elbette bu taleplerin hepsi karşılanamaz. Ama toplumun gerçek gereksinmesini bilebilmek için bu talepler de göz önüne alınmalıdır.
Sosyal hizmetlerde halkın hizmete sahip çıkması başarının temel unsurlarından birisidir. Hizmetin nasıl olması gerektiğine karar verenler, o hizmete herkesten daha fazla sahip çıkarlar, işte, toplumun katılımı bunu sağlar. Çünkü hizmetin biçiminde ve uygulanmasında onlar da karara katılmışlardır.
Bir de halkın hizmetlere parasal ya da işgücü ile katkı vermesi konusu vardır ki, bu durum “katılım” olarak değerlendirilmemelidir. Ancak, bu iki konuyu ayırmanın güçlüğü ve her ikisinin de önemli olduğu göz önüne alınarak bir arada ele alınıp “halkın sağlık hizmetlerine katkı ve katılımı” şeklinde adlandırılması yaygın bir anlayıştır.
Kaynakça:
Prof. Dr. Zafer Öztek, Halk Sağlığı Kuramlar ve Uygulamalar, Bireklam Arası Ankara, Aralık 2020, Sayfa 45-46
Yazar Prof. Dr. Zafer ÖZTEK, İstanbul, 11 Nisan 2021