Sağlık Politikalarında Yeni Reform Arayışları
Konuk Yazar Hüseyin Çelik; Ülkemizde sağlık politikaları alanında 1990’lı yılların deneyimi ile planlanan reform çalışmaları, 2000’li yılların ilk 10 yılında yaşama geçirilmiş ve beklenen kazanımlar elde edilmiştir. Ancak dünyadaki artarak devam eden yaşlanma, kronik hastalık yükündeki artış, yenilikçi ilaç ve tedavilerin getirdiği ek maliyetler gibi nedenler ile tüm ülkelerde sürdürülebilirlik risklerini artırmıştır.
Diğer taraftan dijitalleşme ve yapay zekâ uygulamalarının getirdiği fırsatlar, bireylerin artan sağlıklı yaşam bilinci ise mekâna ve sağlık profesyonellerine dayalı konvansiyonel sağlık hizmet sunum modellerini tehdit etmekle birlikte, yeni fırsatları ve iş modellerini de gündeme getirmektedir.
Bu çerçevede dünyada ve ülkemizde sağlık sistemlerinin güncel sorunlarının ötesinde daha kapsayıcı reform arayışları artmıştır. Bu bağlamda ülkemizde de son dönemde başta TBMM tarafından kabul edilen 12. Kalkınma Planı ve bu planla uyumlu Orta Vadeli Program (2024-2026) ve 2024 Cumhurbaşkanlığı Programı kamu açısından yeni hedef ve politikaların çerçevesini çizmiştir.
hospitalmanager Dergisinin Haziran 2024 sayısında; TOBB Sağlık Hizmetleri Meclisi, OHSAD 13. Kurultayı Ortak Akıl Çalıştayı, Özel Hastaneler Platformu Derneği, Sağlık Endüstrisi İşverenleri Sendikası (SEİS) tarafından yayımlanan raporlar ile sağlık sistemine ilişkin görüş ve önerileri özetlemeye çalışacağız.
Söz konusu raporlarda tarafların uygulanan kamu politikalarına yönelik görüş ve önerilerin yanında, sağlık sektörü trendlerinden hareketle geleceğin sağlık sistemini dikkate alarak proaktif bir anlayışla politika değişikliklerine yönelik ipuçlarına da yer verildiği görülmektedir.
Söz konusu raporların ana vurgusunu kısaca ifade edecek olur isek;
- GSMH’den sağlığa ayrılan payın artması beklenirken, 2022 TÜİK verilerine göre %3,7 ye düşmesinin kabul edilemez bir durum olduğu,
- Sağlık mevzuat ve uygulamalarında sektör ile uzlaşma aranmadan yapılan değişiklikler ve kurumların haklarını mahkeme kapılarında aramak zorunda kalması,
- Özel sağlık kurumlarının neredeyse tamamının SGK ile anlaşmalı olduğu bir ortamda, kamu için genel ve özel bütçeden harcamaların geri kalanı karşılanırken, özel için geçerli olan SUT fiyatlarının reel olarak düşük kalmasının neden olduğu finansman krizi,
- Özel sağlık kurum ve kuruluşlarına 2008 yılından bugüne katı bir şekilde uygulanan ruhsat, tıbbi cihaz, branş ve hekim planlamasına rağmen, vakıf üniversite hastanelerinin planlamadan muaf şekilde kontrolsüz büyümesinin neden olduğu haksız rekabet sorunları,
- Sağlık mevzuatının yamalı bohça özelliği ile bırakın gelecek reformlara cevap vermesi, bugünkü ihtiyaçları bile karşılamaktan uzak kalması,
- Dijital sağlık alanında dünya oyuncusu olabilmemiz için her türlü altyapı varken, bu konunda kamu-özel iş birliğinin yetersizliği ile kaçırılan fırsatlar,
- İlaç ve tıbbi cihaz alanında yüksek ihracat potansiyeline rağmen, uygulanan politikalar ile gerek doğrudan yatırımları çekme gerekse yerli firmaların teşvikinde yaşanan yetersizlikler,
- Ülkemizin deprem coğrafyası olduğu gerçeğinden hareketle, olası deprem ve doğal afetlere dayanaklılığın artırılması için özel sektör sağlık kurum ve kuruluşlarının ihtiyaçlarının da dikkate alındığı çözümlerin hayata geçirilmesi ihtiyacı.
Dünyada ve Türkiye’de Covid-19 pandemisi sonrası tüm sektörlerde ciddi bir değişim söz konusudur. Ülkemizin sağlık alanındaki görece üstünlüğünün çok daha üst seviyelere ve sürdürülebilirlik anlayışı ile devam ettirilebilmesi için kamu-özel-üniversite – STK iş birliğinin çok önemli olduğu bilinciyle hareket edilmesi halinde, sağlık sektörünün kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın çok ötesinde ülkemizin gelişiminde dinamo sektörlerinden birisi olması çok gerçekçi bir hedef olarak gözükmektedir.
Hüseyin Çelik, Özel Hastaneler ve Sağlık Kuruluşları Derneği (OHSAD) Yönetim Kurulu Danışmanı, hospitalmanager Dergisi, Haziran 2024