Sağlıkta Başarının Anahtarı: 3 İ, İnovasyon, İşbirliği ve İhracat
Milletçe yüzyıllardır ürettiğimizden fazlasını harcıyoruz; açığımızı borç alarak kapatıyoruz. Borçlar birikince krize giriyor, bir şekilde krizden çıkıyor ama yaşadıklarımızı çabuk unutuyor, ders çıkarmıyor ve sonra tekrar kriz yaşıyoruz. Artık bu kısır döngüyü kalıcı biçimde aşmanın zamanı geldi. Bunun yolu yüksek katma değerli ürün ihracından geçiyor. Sağlığın hizmet, eğitim ve araştırma ögelerinde işbirliği ve inovasyon ile yüksek katma değer üreterek ihracat yapabilirsek hem sektör olarak ayağa kalkar hem de ülkemizin önünü açarız. İçinden geçmekte olduğumuz bilim ve teknoloji devrimi bunu yapabilmek için bize olağanüstü fırsatlar sunuyor.
Gelecek inovasyonda
İnovasyon değer katan yenilikçilik demek. Hastaneler, ilaç şirketleri gibi büyük kurumsal yapıların inovasyon yapmasının o kadar kolay olmadığını biliyoruz. Sağlık ve yaşam bilimlerinde inovasyonu startup denen, yeni dijital teknolojilere dayanarak hızlı büyüme istidadı gösteren girişimler gerçekleştirebiliyor. Startupların fikirlerini proje aşamasından günlük pratikte kullanılan ürüne dönüştürmeleri zorlu bir süreç, en başta iyi işleyen bir ortam gerektiriyor ki buna ekosistem diyoruz. Sağlık sektörü olarak bizi ileriye taşıyacak inovasyon ekosistemine gereken değeri vermediğimizi söyleyebiliriz, bu eksiğimizi hızla tamamlamalıyız. Hâlbuki sağlık ve yaşam bilimlerinde okuduğumuz duyduğumuz her yeniliği Türkiye’ye taşıyabilecek insan kaynağımız var. Hastane gruplarımız, yerli ya da yabancı sermayeli ilaç ve teknoloji şirketlerimiz geleceğin inovasyonda olduğunu görmeli ve ekosisteme her anlamda yatırım yapmalı, destek olmalı. Aslında inovasyon bir kültür, bir yaşam biçimi; cezalandırıcı kalite yerine nasıl daha iyi yaparız, yaptığımız işe nasıl değer katarız sorularıyla cevabı bulunacak bir süreç. Sağlıkta hızlı bir dönüşüm gerçekleşiyor ve eskiden yaptığımız gibi bu teknolojileri, örneğin tıbbi yapay zekâyı dışarıdan satın alma şansımız yok. Çünkü başka milletlerin verileriyle oluşturulmuş yapay zekâyı bizim insanımızda etkin kullanma şansı yok. Mutlaka yerli tıbbi yapay zekâyı kendimiz geliştirmeliyiz. Ne mutlu ki bu gerçeği gören bazı hastane gruplarımız yapay zekâya yatırım yapıyor. Bilim Devriminin en önemli komponentlerinden olan yapay zekâya ilgi duyan gençlerimizin sayısı çığ gibi büyüyor, bu sahada gayet iyi gidiyoruz.
Başarılı Türk girişimciler var
Önemli bir inovasyon alanı olan biyoteknolojide değerli bilim insanlarına, üniversitelere, ciddi ihracat yapan firmalara sahibiz. Aslında dijital teknolojiler başta, tüm yeniliklerde ürün geliştiren gayet başarılı Türk girişimciler var. Sektör onlara yatırım yaparak büyütüp geliştirdikçe kendisi de bundan çok ciddi getiri sağlayacak. Böylece 6 yıldır üst üste zarar eden sektörün maddi problemi de kolayca çözülecek. Artık özel hastanelerin sadece yerli hasta tedavi ederek ayakta kalabileceği bir zamanda yaşamıyoruz. Bundan sonra bilhassa tek ünite, yatak sayısı ve uzmanlık kapasitesi sınırlı hastaneler startuplara yatırım yaparak ya da ürettikleri anonim olmuş sağlıklı ve temiz veriyi satarak para kazanabilecekler.
Sağlıkta önder ülkeyiz
Hiç şüphesiz sağlıkta önder ülkelerden birisiyiz. Buna rağmen tabii ki birçok sorunumuz var. Bu sorunları bildiğimiz, alışageldiğimiz yöntemlerle aşmakta zorlanıyoruz, zira karşı karşıya kaldığımız sorunlar bir hayli karmaşık, Türkçesi çetrefil. Çözüm için öncelikle multidisipliner yaklaşım ve işbirliği şart. Örneğin toplumun hızla yaşlanması veya kronik hastalıklar, kanser devletin tek başına altından kalkabileceği yükler değil. Sivil toplum örgütleri, yerel yönetimler, gönüllüler mutlaka işin içinde olmalı. Akademi bu konularda durmaksızın veri ve bilgi üretmeli, sorunun çözümüne bilimsel destek sağlamalı. İnsan gibi pek çok yönden göreceli güçsüz bir yaratığın kendini bu zorlu dünyada var edebilmesi işbirliği yapabilme yeteneği sayesinde gerçekleşti. Tarihin ve ülkemizin bu döneminde sağlık sektörü olarak kendimizi güçlü bir şekilde var edebilmenin yolu da yine işbirliğinden geçiyor. Biyoteknoloji, sentetik biyoloji, yapay zekâ gibi bilim devriminin en önemli unsurlarında multidisipliner çalışma, işbirliği, inovasyon yapmadan ilerlemek mümkün değil.
Örnek işbirlikleri…
Son zamanlarda sektörümüzde örnek işbirlikleri gerçekleştirildi. İstanbul’da özel hastanelerin gece müdürleri kurdukları bir whatsapp haberleşme grubunda birbirleriyle yardımlaşarak yoğun bakım yatağı bulma sorununu çözdüler. Tıbbi teknoloji, cihaz ve malzeme üretici veya satıcılarını temsil eden kuruluşlar aralarındaki kıyasıya rekabeti bir tarafa bırakıp işbirliği platformu oluşturdular. Sağlık endüstri kümeleri, İKMİB gibi yapılarında katkılarıyla 11-13 Aralık 2019’ da yapılan Tıbbi Tedarik Kongresinde bu işbirliğini pekiştirdiler. Şimdi hep birlikte ve hızla 2020 Mayısında geçilecek MDR sistemine, tüm dünyaya ürün ihracatına hazırlanıyorlar. 19 Aralık’ta, Ankara’daki Özel Hastane Yöneticileri bir araya gelerek ekonomik problemlerinin çözümünde işbirliği ile neler yapabileceklerini tartıştılar, önemli kararlara imza attılar. İşbirliğinin önemini sadece sektör paydaşları değil, öğrenci kardeşlerimiz de kavramış durumda. Türk Tıp Öğrencileri Birliği Halk Sağlığı Kolunun başını çektiği bir hareketle 15 Aralık’ta değişik sağlık ve yaşam bilimleri mesleklerinden öğrenci gençler bir araya gelerek Sağlıkta Genç İşbirliği Girişimini oluşturmak için yol aradılar.
İhracat şart
Türkiye’nin nüfusu, ekonomik büyüklüğü sağlık sektöründe sadece iç pazara üretim yapması için yeterli değil. Firmaların, kurumların ayakta kalabilmeleri için ihracat yapmaları şart. İhracatı daha etkin ve verimli yapabilmek için de işbirliği ve inovasyon şart. Yani sağlıkta başarı için bu “Üç İ” İnovasyon, İşbirliği ve İhracatı bir arada, birbirlerinin ayrılmaz parçası ve destekçisi olarak görmek ve gerçekleştirmek şart. Sağlık turizmindeki payımızı ancak işbirliği ile arttırabiliriz. Örneğin niçin özel kurumlarımız bir araya gelerek ortak bir proton tedavi merkezi açmıyorlar? Böylece çok yüksek maliyetli bu teknolojinin maddi külfetini tek başlarına sırtlamamış olurlar. Eğitim alanında tanımlanmış tüm sağlık mesleklerinde ortalamanın üzerinde eğitim verebildiğimiz için birçok ülkeden lisans, lisansüstü öğrencinin tercihiyiz. Araştırma alanında bilim insanlarımızın ve nadide kurumlarımızın gücü cazibe yaratıyor. Özel sektör yatırımcılarımız yurtdışında hastaneler, fabrikalar, üretim tesisleri açıyor. Ürünlerini dünyanın dört bir tarafına satan sağlık sanayicilerimiz var. Var gücümüzle sektörün tüm paydaşlarını ihracat için yüreklendirmeli ve hizmet, eğitim, araştırmada birbirleri ile daha iyi koordinasyon ve işbirliği yapmaları için onları zorlamalıyız.
Birlikte hareket edebilmek…
İşte Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi USHAŞ, bu konuda devletimizin önemli bir yapılanması. Yurt dışında açılacak USHAŞ Ofisleri sadece sağlık turizmi ve hasta yönlendirmesi yapmakla yetinmemeli, bulundukları ülkeyle sağlıktaki ilişkilerimizi derinleştirmek için her olanağı kullanmalı. Hizmetin yanı sıra eğitim ve araştırmada işbirliği olanaklarına dikkatle bakılmalı ve eksik alanlarda yatırım için özel sektör yönlendirilmeli. USHAŞ’ın mevcut deneyimli ve motive yönetimi ile sağlıkta ihracat hamlemizin önemli bir itici gücü olacağına inanıyoruz. Zaten 3-5 Aralık 2019 trihleri arasında gerçekleşen Özbekistan seyahati de bunu gösteriyor, birlikte hareket edebildiğimiz zaman kolayca başarıyı yakalıyoruz.
Modern tıp uygulamalarındaki gücümüz…
İşbirliği ile multidisipliner çalışma olmadan inovasyon, inovasyon ve işbirliği olmadan ihracat, ihracat yapmadan inovasyon yapacak maddi gücümüz olamayacağını gördük. İhracatın kalıcı olması için ticaret yaptığımız, hasta aldığımız ülkelerle bilimsel etkileşimimizin artması lazım. Her fırsatı değerlendirerek ortak bilimsel araştırma yapmak bunun yollarından birisidir. Tıp uzmanlarımızın, uzmanlık derneklerimizin uluslararası başarısı ortada. Bu başarıyı tüm sağlık mesleklerine yaymalıyız. Hemşirelerimiz, fizyoterapistlerimiz, diyetisyenlerimiz ve tüm sağlık meslek mensupları Avrupa, Dünya, Avrasya meslek örgütlerinde aktif olmalılar, Bilim ve Sağlıkla Diplomasiye katkı sağlamalılar. USHAŞ ve Türkiye Sağlık Politikaları Enstitüsü bu konularda da öncü ataklar yapmalı. Epeydir dile getiriyoruz, acilen bilhassa sağlık turizmi yaparak hasta aldığımız ülkeler başta olmak üzere yabancı sağlık otoritelerini, karar verici sağlık yöneticilerini bilimsel kongrelerde bir araya getirmeli ve Türkiye’nin modern tıp uygulamalarındaki gücünü onlara göstermeliyiz.
Sağlıkta yüksek memnuniyet
Bilim ve Teknoloji Devrimi bütün dünyayı ve her şeyi dönüştürüyor. Sağlık alanı bu dönüşümden çok fazla etkileniyor. Tarihi birikimimiz, dünyayı yakından izleyen bilim insanlarımız, inovatif gençlerimiz, idealist sağlıkçı ve sağlık yatırımcılarımız, zorluklardan yılmayan iş insanlarımız ile ABD’nin neredeyse bizden 20 kat, Almanya ve diğer AB ülkelerinin 10 kat fazla sağlık bütçesine sahip olmasına rağmen sistemi ayakta tutuyor ve oldukça yüksek bir memnuniyet sağlıyoruz. İnovasyon, işbirliği ve ihracatı eğitim, hizmet ve araştırma alanlarında geliştirmek sadece ülkemizi krizden çıkartmak için değil; iyi örneklerin dünya ölçeğinde yaygınlaşmasını sağlamak ve sonuçta tüm insanlığa yararlı olmak için de görevimiz.
Not: Makale Yazarı Prof. Dr. Melih BULUT, bu yazının başka bir web sitesinde de yayınlanması nedeniyle ilgili web sitesi Genel Yayın Yönetmeni ile görüşülmüş yazının iki ayrı sitede yayınlanması konusunda gerekli görüş birliği sağlanmıştır.(16 Ocak 2020)