Sağlıkta giyilebilir teknolojiler!
İnanıyorum ki zaman içinde, 3İ ile formüle ettiğim İnovasyon, İşbirliği, İhracat hedeflerini birlikte gerçekleştirerek dünyanın sağlık krizine çare olacak ülkelerin başında geleceğiz.
Tekstil devi bir ülkeyiz, niçin giyilebilir sağlık teknolojileri alanında da bir dünya devi olmayalım? Bu yazımda yer verdiğim Zeynep Akçasız’dan bu vizyonu ilk defa işittiğimde “Evet ya, neden olmayalım” demiştim. Hâlâ bu iddiamı koruyorum. Köşemizde yer alan Triwi ve Lenus girişimlerini ve kurucularını tanıdığınızda sizin de neden olmasın diyeceğinize eminim.
Sağlıkta giyilebilir teknolojilerin ilk örneklerinden birisi kalp pilleridir diyebiliriz. Akıllı saatler ise en bilinen ve yaygın kullanılan cihazlar. Hemen her gün bu saatlerin yeni marifetlerini duyuyoruz. Tansiyon, nabız ölçmeleri rutin hâle geldi, artık kalbin ritim bozukluklarını da tespit ediyorlar. Saatten hoşlanmayanlar için şimdi yüzük şeklinde olanları piyasaya çıkıyor. Bu haftaki yazımda Türkiye’den iki giyilebilir teknoloji üreten girişimi size tanıtacağım. Ayrıca 16-18 Mart tarihleri arasında gerçekleşen Expomed Avrasya Fuarı üzerine de kısa bir değerlendirme yapacağım.
TRİWİ
Triwi, “what women want” yani kadınlar ne ister cümlesindeki üç tane w harfinden türemiş bir isim. Kurucuları fotoğrafta izlediğiniz Zeynep Akçasız ile kızı Alara Akçasız. Zeynep Hanım uzun yıllar profesyonel hayatta bulunduktan sonra son zamanlarda özellikle üniversite öğrencilerine kariyer koçluğu ve danışmanlık yapmış. Katıldığı bir girişimcilik ve inovasyon etkinliği Alara ile yıllardır hayal ettikleri girişimi başlatma cesaretini vermiş.
Alara zaten İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde kimya ve yan dal olarak makine mühendisliği okurken girişimcilik kulübünün de çalışmalarına katılmaktaymış. Zeynep Hanım uzun yıllardır var olan memesindeki fibrokistik hastalık nedeniyle sık sık doktora gitmek, sürekli kontrol olmak zorunda kaldığı için bunun kadınlar için nasıl daha kolay hâle getirebileceğini düşünmeye başlamışlar.
Hekimler ve meme sorunu olan birçok kadınla yaptıkları derinlemesine görüşmelerde önemli bulgular elde etmişler. Örneğin eğitim ve sosyoekonomik düzeyden bağımsız olarak kadınların genelde meme kanseriyle ilgili risklerini bilmediklerini, bu muayeneden rahatsız olduklarını, gerekli kontrollerini aksattıklarını, doktora gittiklerinde de bir an önce görüşmeyi bitirip çıkmak istediklerini, şikayetlerini menstruasyon günlerine göre ve diğer ayrıntılarla iyi aktaramadıklarını saptamışlar ve 2018’de bu girişimi kurmaya karar vermişler. Ana fikir kadınların parmakları ile memeleri arasına giyebilecekleri bir şey, adeta bir akıllı sütyen koyarak meme muayenesinin belli aralıklarla yapılmasını sağlamak ve ilaveten onlara kontrol zamanlarını hatırlatmak.
Zaman içerisinde girişim bu ana fikrin ötesine taşmış. Şimdi akıllı sütyene bir mobil uygulama da eklenmiş durumda, menstruasyon döngüsüne göre en doğru meme kontrolu zamanını hatırlatıyor. Yaptıkları yenilik sütyenin iki tabakası arasına koydukları basınç algılayan özel malzeme.
Bu sayede sütyenin kupu içinde kalan tüm meme bölgesi belli bir basınç altında taranıyor. Dikkatinizi çekerim, sensör yok, kullandıkları malzeme sayesinde bütün sütyen adeta sensör hâline geliyor. Kitle gibi normalden farklı bulgular elde edilirse uygulama, semptomlarınızı değerlendiren soruları karşınıza çıkartıyor. Cevaplarınız ve bulgularınız kayıt altına alınıyor. Doktora gittiğinizde ona bütünsel bir şekilde geçmişten bugüne bütün şikâyet ve bulgularınızı sunabiliyorsunuz; böylece o da veriler ışığında var olan kitleye yönelik nasıl bir yol izleyeceğine dair kararlarını daha kolay verebiliyor.
Akçasız’lar Triwi’yi ODTÜ Teknokent’in düzenlediği Yeni Fikirler Yeni İşler Yarışmasından kazandıkları Elginkan Vakfı Büyük Ödülünden başka bir kaynak olmadan var ettiler. Nihayet 2022’de yatırımcılar potansiyellerinin farkına vardı ve şimdi Türkiye’nin en önemli kadın teknoloji girişimlerinden birisi olarak güvenle yollarına devam ediyorlar.
Vurgulamak isterim ki Triwi’nin akıllı sütyeni bir tanı veya tedaviyi yönlendirici cihaz değil. Meme patolojilerinin kesin tanısında mamografi ve biopsi elbette altın standart. Triwi esas itibariyle kadınları sağlığın korunma ve geliştirilmesi için aktif olmaya çağırıyor.
Ekiplerinde artık endüstriyel tasarımcı var. Yazılım ve donanım ekibi dışarıdan ama aynı zamanda Triwi şirketinin de ortakları olmuş; yani startuplar için örnek bir iş modeli uyguluyorlar. Ticari ürün olarak piyasaya çıkmaları önümüzdeki Anneler Günü’nde olacak, müjdelerini bekliyoruz.
Vurgulamak isterim ki Triwi’nin akıllı sütyeni bir tanı veya tedaviyi yönlendirici cihaz değil. Meme patolojilerinin kesin tanısında mamografi ve biopsi elbette altın standart. Triwi esas itibariyle kadınları sağlığın korunma ve geliştirilmesi için aktif olmaya çağırıyor. Sekiz kadından birisinin korkulu rüyası meme kanseri tanısının erkenden konmasına yardımcı olacak bu giyilebilir teknolojiyi geliştirdikleri için Akçasız’lara teşekkür ediyoruz.
LENUS
Fotoğraftaki üç delikanlı, sağımdaki Emre Kurt, solumdaki İlke Kurt ve Yiğit Kaan Bingöl üçü de mühendis. Aralarından inovasyona en meraklı olan İlke oturma bozukluklarına çare ararken kurumsalda çalışan ağabeyini ve Yiğit’i sağlıkta inovasyon konusuna ağırlık vermeleri için ikna etmiş ve sonuçta bası yaralarına çözüm üretmeye karar vermişler.
Bası yaraları uzun süre yatmak zorunda olan hastalarda çok sık görülen, tedavisi zor olan; hastaya, bakım verene, kurumlara ve sisteme maddi manevi büyük yükler getiren bir problem, o yüzden önlenmesi büyük önem taşıyor. Örneğin ABD’de bası yarası oluşan bir hastanın ortalama olarak 150 bin dolar civarında ilave bir maliyet ödemesi gerekiyor. Lenus’un geliştirdiği, benim “Pek Akıllı Çarşaf” diye tanımladığım teknoloji bası yaralarını önlemek için bire bir.
Öncelikle bu yeniliğin de çarşafı sensörlerle donatmaya dayanan bir teknoloji olmadığını belirteyim. Çünkü sensörler kırılabiliyor, hasta yan yattığında iyi çalışmayabiliyor. Emre’ler bu giyilebilir teknolojinin baştan sona her şeyini kendileri yapmışlar; tamamen yerli ve milli yani. Kumaş bazlı algılamaya dayanan bir cihaz, çok önemli olarak dezenfekte edilebiliyor, yatağın üzerine, çarşafın altına konuyor.
Hastanın hangi pozisyonda ne kadar kaldığını ölçüyor ve sağlık personeline hangi pozisyona geçmesi gerektiği konusunda yol gösteriyor. Her yatağa bağımlı hasta diğerinden farklı; örneğin diyabetli ile felçli bir hastanın bu konudaki gereksinimleri birbirinden çok farklı olabiliyor; Lenus’un teknolojisi ile bu ayrıntı da değerlendirilerek kişiye özel yatış analizi yapıp yönlendirme sağlanabiliyor.
Bir kattaki tüm hastaların yatma durumları kolayca takip edilebiliyor; hatta evde yatan hastaları da hem bası yarası hem de düşme riski açısından izlemek de mümkün oluyor. Çünkü tüm sistemlerinde makine öğrenmesi ve yapay zekayı yaygın ve başarılı biçimde kullanıyorlar. Şu anda prototip aşamasındalar ama seri üretimle ilgili çalışmalara da başlamış durumdalar.
Sağlıkta inovasyonda elde ettiğimiz azımsanmayacak başarıları daha görünür kılmak bir diğer hedefimiz olmalı.
Tabii bu kadar akıllı bir çarşafın sadece bası yaralarını önlemek ile sınırlı kalmayacağını öngörmek zor değil. Hastanın vital bulgular dediğimiz ateş, nabız, solunum ve kan basıncı da bence bu teknoloji vasıtasıyla kolayca ölçülebilir hâle gelecek. Kim bilir yakın gelecekte belki de hasta başı monitörlerinden kurtulacağız. İşte yıkıcı teknolojiler böyle bir şey; buluşlar eskiyi hızla ortadan kaldırabiliyor.
EXPOMED AVRASYA FUARI İZLENİMLERİ
Expomed ilk yapılmaya başladığı zaman ben aktif hekimlik ve yöneticilik yapıyordum. Her sene büyük bir heyecanla fuara gider yeni teknolojileri hayranlıkla izlerdik. İlk yıllarda fuar tamamen yabancı teknoloji firmalarının ürünlerinin sergilendiği bir etkinlikti. Yıllar içerisinde Türk tıbbi cihaz ve malzeme firmaları büyük atılım yaparak kendilerini geliştirdiler ve otuzuncu yılında fuarın artık neredeyse tamamen bir ihracat fuarına dönüştüğünü görüyoruz.
Dışişleri Bakanlığının vize konusunda eleştirilen aşırı titizliğine rağmen daha kapıdan girerken yabancı misafirlerin çokluğu dikkat çekiciydi. Dile kolay; 100’ü geçen sayıda ülkeye ihracat yapan firma sayımız az olmadığı gibi, en az ihracat yapan 20 ülkeye cihaz veya malzeme satar hâle gelmiş; üstelik bunlar genellikle batı ülkeleri.
Expomed 2023, 22.000 metre kare alan ile Türkiye’nin şimdiye kadar en büyük tıp ve sağlık fuarı oldu. Üç günde 18642 yurtiçi, 4178 yurtdışından ziyaretçi kabul etti; Türkiye dahil 18 ülkeden 700’ün üzerinde katılımcı firma ve firma temsilciliği hazır bulundu.
Fuarın düzenleyicisi olan TUYAP’ın yönetimi, İstanbul Sağlık Endüstrisi Kümelenmesi (İSEK) ve SEİS, TÜMDEF, MASSİAD, SADER, EGEDER gibi derneklerin desteği ve Prof. Dr. Cengizhan Öztürk’ün gayretleriyle her yıl bir İnovasyon Alanı da oluşturuluyor. Burada startuplar, Teknoloji Merkezleri, konuyla ilgili kurum ve unsurlar kendilerini tanıtma ve ilişki ağlarını geliştirme fırsatı buluyorlar.
Birçok yeni işbirliği olanağı bu vesileyle yakalanmış oluyor. Ayrıca üç gün boyunca regülasyonlar, teşvikler konusunda kamu yetkililerinin katıldığı oturumlar düzenlenmesi startuplar ve ürün geliştiren firmalar açısından fevkalade yarar sağladı. Sağlıkta Genç Girişimciler, Dijital Sağlık Teknolojileri ve Örneklerle Sağlıkta Yapay Zekâ panelleri ilgiyle izlendi.
Gelecek yıla şimdiden hazırlanmaya başlamalıyız. “Sağlıkta Önder Ülke Türkiye” mottosuna uygun biçimde sağlıkta Türkiye’nin gücünü ve potansiyelini dünyaya göstermek üzere sadece cihaz ve malzeme alanında değil, tüm hastanecilik, ilaç, yazılım, biyoteknoloji, genetik; hatta eğitim ve araştırma alanlarında da etkin varlığımızı bu fuarda ortaya koymalıyız. Sağlıkta inovasyonda elde ettiğimiz azımsanmayacak başarıları daha görünür kılmak bir diğer hedefimiz olmalı. İnanıyorum ki zaman içinde, 3İ ile formüle ettiğim İnovasyon, İşbirliği, İhracat hedeflerini birlikte gerçekleştirerek dünyanın sağlık krizine çare olacak ülkelerin başında geleceğiz.
Yazar Prof. Dr. Melih Bulut, İstanbul, 23 Mart 2023