
Sağlık’ta Hekimdışı Personel Kullanımı
1970’li yıllardaki sağlık sorunları açıklanırken pek çok ülkede sağlık insan gücünün yetersizliği konusuna değinilmişti. O tarihlerde, gelişmekte olan bazı ülkelerde 100.000 nüfus için 50 sağlık personeli bulunmasına karşılık gelişmiş bazı ülkelerde 100.000 nüfusa 750 sağlık personeli düşmekteydi. Yani, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında sağlık personeli sayısı bakımından 15 katı kadar bir farklılık söz konuşu idi.
Bu gerçeğe karşın gelişmekte olan birçok ülkede, sağlık hizmetleri hekime dayalı olarak kurulmuştur. Bu ülkelerde, hekim yetiştirilmesi ve kullanımı konusunda çabalar gösterilmektedir. Oysa hekim eğitimi uzun, masraflı ve güç bir konudur. Gelişmekte olan ülkelerde temel tıp eğitiminin maliyeti öğrenci başına 15,000 ile 35.000 Amerikan Doları arasındadır. Bu miktar bazı ülkelerde 75.000 Dolara varmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerin hekim ihtiyaçlarını uzun yıllar kapatamayacakları bir gerçektir.
Öte yandan, «herkese sağlık» hedefine ulaşabilmek için bazı önlemleri gecikmeden almak zorunlu görülmektedir. Personel açısından bu önlemlerden biri de hekim olmayan yerlerde, hekimdışı ya da kısa sürede eğitilmiş sağlık personelinden yararlanmaktadır. Aslında, akılcı olan bu yöntem, birçok ülkede uzun bir süredir uygulanmaktadır. Bu konudaki en klasik örnek Çin’deki «çıplak ayaklı doktorlar” dır (köylü doktorlar), Bunun gibi İran’daki “behyarlar”, bazı Afrika ülkelerindeki «hekim yardımcıları», eski Sovyetler Birliği ülkelerindeki «felçerler» örnek olarak sayılabilir.
Bu tür uygulamada, halk arasından seçilen uygun kişiler kısa bir eğitimle, en sık görülen, en çok öldüren hastalıklar ve durumlar konusunda eğitilmekte ve içinde yaşadıkları topluma sağlık hizmeti götürmeleri sağlanmaktadır. Örneğin, “çıplak ayaklı doktor” (köylü doktor) denilen kişi bir köylüdür. Bu kişi, köydeki öğretmen ya da bir çiftçi olabilir. Seçilen bu kişiler, yaklaşık 6 aylık bir eğitimden geçirilerek bazı hastalıkların tedavileri ve bazı koruyucu hizmetler konusunda yetiştirildikten sonra yine aynı köye gönderilmektedirler. Kendilerine en sık görülen 16 hastalığın teşhis ve tedavisi öğretilmektedir. Bu kişiler asıl meslekleri olan çiftçiliği ya da öğretmenliği uygularken gerek duyulduğu zamanlarda sağlık hizmeti de vermektedirler. Anlamadıkları, bilmedikleri, kendilerine öğretilmeyen durumlarla karşılaştıklarında ise, hastayı en yakın sağlık kuruluşuna sevk etmektedirler. Bir başka deyişle çıplak ayaklı doktorlar, uç noktada birinci basamak sağlık hizmetlerini sunan kişiler olmaktadırlar.
Bu sayede pek çok ülkede, sağlık konusunda çok ileri adımlar atılmıştır. Çünkü bilinmelidir ki, gelişmekte olan ülkelerde kişiler teşhisi, tedavisi ve korunulması çok basit olan hastalıklardan ölmektedirler. Böyle hastalıkları teşhis ve tedavi etmek için hekim olmaya gerek yoktur. Bazı basit sağlık kurallarını ve tedavi yöntemlerini bilmek ve uygulayabilmek bu kişileri ölümden kurtarmak için yeterli olur. Hekimin olmadığı yerlerde, bu tür yöntemleri kullanacak kişileri eğitmek en akılcı yoldur.
Bu uygulama, yalnızca gelişmekte olan ülkelerde olmamaktadır. Örneğin; ABD’de de vardır. Söz gelimi, ABD’de hemşireler bir eğitimden geçirildikten sonra hastalıkların teşhisinde kullanılmaktadırlar. Eğitimden geçmiş bu hemşireler, (pratisyen hemşire, nurse practitioner) hekimlerin muayenehanelerinde görev alırlar ve başvuran hastaların anamnezi bu hemşireler tarafından alınır ve ilk tetkikleri yaptırılır. Böylece hekim, basit ve rutin işlemlerde zamandan tasarruf sağlar ve daha fazla hasta görebilme şansını elde eder.
ABD’deki bir diğer örnek de, Alaska’da çalışan “toplum sağlığı ajanları” (community health aides – community health representatives) ile Kızılderililer arasından seçilip eğitildikten sonra kendi köylerine hizmet eden sağlık elemanlarıdır.
Böyle kişilerin kullanılmasında diğer bir yarar da, bu kişilerin kültür olarak topluma yakın olmalarıdır. Çünkü bunlar halk arasından seçilmişlerdir. Bilinmektedir ki, “kişi en iyi komşusundan öğrenir”. Yani, kişi kendi kültürüne yakın olanlarla daha iyi anlaşır, daha iyi iletişim kurabilir. Kültürleri birbirine yakın olan kişiler, birbirlerini daha iyi etkileyebilirler. Bu bakımdan, kısa sürede eğitilmiş hekimdışı personel bazı konularda hekimlerden daha başarılı olabilir.
Ne yazık ki, birçok ülkedeki hekimler bu tür uygulamaların karşısındadırlar. Onlara göre sağlık, son derece özel bir hizmettir ve en bilgili kişiler tarafından, yani hekimler tarafından verilmelidir. Bunun dışındaki kişilere, hekimlerin bazı sorumluluklarını aktarmak söz konusu olamaz. İşte, TSH Bildirisi’nin 9 uncu ve 10 uncu önerileri bu konuya yer vermekte ve ülkeleri hekim olmayan personeli kullanmaya teşvik etmektedir. Aynı maddelerde ayrıca, hekimler için olduğu kadar hekimdışı personelin de sürekli eğitimi ve denetiminin önemi vurgulanmaktadır.
Ülkemizde, hekim olmayan personelden yararlanma konusu yeni değildir. Geçmişte bazı deneyimler olmuştur. Bunlardan biri, köy enstitüleri uygulamasıdır. Bilindiği gibi bu enstitülerin amacı, köylerde eğitim ve bunun yanı sıra sağlık dâhil, birçok toplum hizmetini verebilecek kişiler yetiştirmekti. Bu enstitülerde, sağlıkla ilgili uygulamalı eğitimler de verilmekte idi.
Ülkemizdeki bir diğer örnek «trahom ilaçlayıcıları”dır. Bu ilaçlayıcılar kısa bir eğitimden geçirilen ilkokul mezunu kişilerdi; köy köy dolaşarak trahomlu kişilerin gözlerine ilaç uygularlardı.
TSH Bildirisi’nin 10’uncu maddesine göre öğretmenlerden de yararlanılması düşünülebilir. Ülkemizde bu konuda yapılan çalışmalarda eğitildikleri takdirde imamların ve kadın öğretmenlerin, kendi bölgelerinde aile planlaması uygulayan kişilerin oranında artış sağladıkları gözlenmiştir.
Kaynakça:
Prof. Dr. Zafer Öztek, Halk Sağlığı Kuramlar ve Uygulamalar, Bireklam Arası Ankara, Aralık 2020, Sayfa 47-48
Yazar Prof. Dr. Zafer ÖZTEK, İstanbul, 10 Mayıs 2021