Süper İnsan-Teknoloji İnsanlığı Yeniden Tanımlıyor …

Süper İnsan-Teknoloji İnsanlığı Yeniden Tanımlıyor …

“Koyunlar ömürlerini kurtlardan korkarak geçirirler.   Hâlbuki eninde sonunda onları yiyenler başlarındaki çobanlarıdır!” 

Yirmi milyon yıl önce, en yakın atalarımız büyük bir olasılıkla hâlâ ağaçlarda yaşıyorlardı. Bir dönem geldi ki, kaçınılmaz olarak ağaçlardan indiler, çünkü büyük bir buzul çağında ormanlar yok olmuş ve yerlerini çalılıklar almıştı. Ormanların kayıplara karışmasıyla ağaçlar üzerinde yaşamlarını sürdüren primatların çoğu da sahneden silinip gitmişlerdi. Aralarından yalnızca bazıları yere inerek oradaki tehlikeli ve zorlu hayatı göze almış ve yaşamlarını sürdürmüştür. Ve işte günümüzün İnsanoğlu-Kızı olarak bizler bunlardan bir boyunun gelişmesinden ortaya çıkmışız.

Dünya gün geçtikçe belirsiz bir geleceğe doğru gidiyor. Belki de öyle bir gün gelecek ki, insanlar tarihleri boyunca ilk defa memeli olarak sınıflandırılmayacaklar. İşte o gün geldiğinde teknoloji kendiliğinden insan evriminin adımlarından biri olacak. Bir gün gelecek insanoğlu-kızı kendi zekâsına denk makineler yapacak, hatta sonrasında bu makineler insan zekâsını da aşacak.

Bugün bu konuda araştırma yapan pek çok kişi var. Bu araştırmacılar önümüzdeki yeni dönem için farklı isimler kullanıyorlar: Transhümanist (insan ötesi), posthuman (insan sonrası), tekno-optimizm, siborgizm, insanlık+, ölümsüzlük, makine zekâsı, robotopya, uzatılmış yaşam ya da tekillik.

Bu kavramların birbiriyle örtüşen yanları bulunmakla beraber, her biri kendine özgü bir kampı, stratejiyi ve insanlığın kendi geleceğinin tarihî sonuçlarına göre farklı vizyonları temsil eder.

Andy Walker, Kay Walker, Sean Carruthers’ın beraberce hazırladığı “Süper İnsan-Teknoloji İnsanlığı Yeniden Tanımlıyor” adlı 420 sayfalık bu kitapta yazarlar ortak yaşam deneyimini ustaca ele alıyor, bizi “Süper İnsan Çağı”na doğru bir yolculuğa çıkarıyorlar. Bu yolculukta Yapay Zekâ olarak da betimleyeceğimiz Yeniçağ’da karşılaşacağımız aşağıdaki ana temaları inceleniyor:

  • Bilim ve teknoloji insani özelliklerimizi nasıl etkileyecek?
  • Gelecekte nasıl bir şekil alacağız?
  • Çocuklarımız neye dönüşecek?
  • Sağlıklı olacak mıyız?
  • Yüzlerce yıl yaşayacak mıyız?
  • Ölüme çare bulunabilir mi?
  • Bunu kimler engelleyebilir?
  • Liderlerimiz, hükûmetler, din adamları bu gelişmelere ayak uydurabilecek mi?

*Çirkinsiniz. Nereden mi biliyoruz? Çünkü siz öyle söylüyorsunuz. Ya da en azından aklımızdan böyle düşünceler geçiyor. Tam olarak çirkin kelimesini kullanmıyor olabilirsiniz. Şöyle diyor olabilirsiniz: Şişmanım ya da sarkık, yorgun, yaşlı, kırışık gözüküyorum. Sadece kafalarından geçen düşünceler olsa bile çoğu insan her gün kendi görünümüne dair acımasız yorumlar yapar. Bir boy aynasının karşısına geçin. Muhtemelen, beğenmediğiniz (bazen nefret ettiğiniz) bir ya da birden fazla kusurunuz gözünüze takılır. Ve orada durup bu kusurları düzeltmek, saklamak ya da değiştirmek için ne yapacağınızı düşünürken kendinizi eleştirel gözlerle süzmeye devam edersiniz.

Eğer kadınsanız, araştırmalara göre aynada gördüğünüzden memnun olmama ihtimaliniz erkeklere göre daha yüksek. Ortak kanı vücut algısıyla ilgili bu saplantıdan medyanın sorumlu olduğu yönünde. Elinize aldığınız her dergide idealize edilmiş, ulaşılması imkânsız (genellikle Photoshop ile yeniden yaratılmış) bedenler görürsünüz.

*Önümüzdeki on yılda çocuk sahibi olmak isteyenlerin önünde muazzam seçenekler olacak. Ebeveynler bebek daha doğmadan belirli genetik sorunları çözebilecek ve önceki nesillerden çok farklı bir hayat yaşayacak çocuklar dünyaya gelecek. Bu çocukların önünde sınırsız bir yaşam süresi olacak. Hastalıksız bir yaşam sürmeleri mümkün olacak belki de. Bu çocuklar bilimkurgu dünyasında görülen teknolojilere, belki daha da ötesine erişen insanlar olarak büyüyecekler

Bu yönüyle, hoşunuza gitsin veya gitmesin tasarlanmış bebekler geliyor. Siyasi ve toplumsal engeller ortadan kalkınca ebeveynler bu imkâna kavuşacaklar. Bu seçeneği istiyor muyuz? Çocuklarımızın saçını, gözünü, yeteneklerini seçmek isteyecek miyiz? Bu kitabın yazarları eğer seçme şansları olsaydı dış görünüş özelliklerini seçmekle ilgilenmezlerdi ama kesinlikle çocuğun temiz bir genetik yapıya sahip olmasını sağlamaya çalışırlardı.

*1917 yılında fiziksel olarak ideal bir kadın yaklaşık 1.60 boyunda ve 64 kilo civarındaydı. 1970’lere gelindiğinde modeller ve güzellik kraliçeleri ortalama kadınlardan %8 daha zayıftılar. 1997 yılında ise bu oran %23’e çıktı. Günümüzde oran, bazıları daha yüksek olduğunu iddia etse de çok fazla değişmedi.

Newsweek dergisinde yayımlanan 2010 tarihli bir araştırmada işe alımda dokuz adet karakter özelliğini sıralamaları istenen yöneticilerin, dış görünümü eğitimin üzerine yerleştirdikleri görüldü. İlk sırada deneyim yer aldı. Onu güvenilirlik takip etti. Üçüncü sıra? Tahmin ettiğiniz gibi, dış görünüş. Dış görünüş adayın öğrenim gördüğü okulu bile (dördüncü sırada yer aldı) alt etti.

Bu demek oluyor ki eğer kampusun seksi kızı sizseniz iş bulma konusunda, giyinmesini bilmeyen bir Harvard mezunundan daha fazla şansınız var. Adil mi? Hiç de değil. İdeal bir dünyada kalifikasyonlarınız insanların sizi ne kadar seksi ya da sevimli bulduğundan daha önemlidir.

* 2015 yılında, Amerikan Plastik Cerrahi Derneği ASAPS’a göre hem erkekler hem de kadınlar için en çok uygulanan işlem liposuction yani yağ aldırma oldu. Listelerinde yer alan her iki cinsiyetin en çok tercih ettiği estetik ameliyat listesi şöyle:

  • Yağ aldırma (Iiposucrton)
  • Meme büyütme
  • Karın germe
  • Gözkapağı ameliyatı
  • Burun ameliyatı

*Makyaj evrim geçiriyor. İlaçla tedavi etmek varken neden çirkin bir şeyin üzerini boyayalım ki? İlaç sektörü ile kozmetik sektörünü bir araya getirin, işte size kozmesötikler. Elle dergisi kozmesötikleri “kozmetik ve ilaç arasında gezinen ürünler” olarak tanımlıyor.

* Eğer bu kitap 1990’ların sonunda yazılmış olsaydı tüm ülkeyi kasıp kavuran yeni kırışıklık karşıtı tedaviden bahsediyor olurdum. Bu tedavinin adı Botoks yani sentezlenmiş nörotoksin. Bu toksin toprakta ve bazı balık ve hayvanların sindirim sistemlerinde bulunan, doğada var olan bir bakteriden geliyor.

Botoks kırışıklığı önlemek için şöyle kullanılır: doktorunuz botoksu yüz kaslarınıza enjekte eder ve onları yaklaşık dört ay boyunca felce uğraştır. Toksitlenen kaslar rahatlar ve kırışıklıklarınız birkaç ay boyunca yok olur.

Bazı insanlar iğneden korkar. Siz de korkuyor olabilirsiniz. Harika bir haberim var. Çok yakın zamanda botoksu hap şeklinde alabileceksiniz. Revance Terapi adlı bir şirket cilde doğrudan uygulanabilecek, iğnesiz bir botoks üzerinde çalışıyor.

* Mısırlı erkeklerin nemlendirici krem kullandıkları, Romalı erkeklerin kapatıcı sürdükleri ve XVI. Louis’in sarayındaki erkeklerin pudralanıp peruk taktıklarını biliyoruz. 1980’lerde new wave grupları kulüplerde erkeklerin göz kalemi-erkek kalemi!-kullanmalarının yolunu açtı. Karayip Korsanları’ndaki Johnny Deep ve Rolling Stones gitaristi K. Richards erkeklerin en azından gözlerine sürme çektiklerinde sorun olmadığını gösterdiler.

*Bir hesaba göre 45 milyon Amerikalının en az bir dövmesi var. FEW Araştırma Merkezi’nin 2013 yılında yaptığı bir araştırmaya göre Amerikalıların %17’si dövme yaptırdıklarına pişman olduklarını söylüyorlar ve %11 de sonunda dövmelerini sildiriyor. Günümüzde dövme silme yeni gelişen bir iş kolu oldu. İnsanlar sevgililerinin veya eşlerinin isimlerini vücutlarına dövme yaptırmak gibi aptalca işler yaparlar. Belki sizin de kolunuzda “Richard’ı Seviyorum” dövmesi vardır. Ama bir süre sonra Richard’ın hayatınızın geri kalanını beraber geçirmek istediğiniz o büyüleyici eş veya sevgili olmadığını, aslında pisliğin teki olduğunu fark ettiniz diyelim. Eğer devrim niteliğindeki yeni silinebilir dövme mürekkeplerinden yaptırdıysanız Richard’ı sonsuza kadar, hem de lazerle sildirmeye kıyasla çok daha acısız, hayatınızdan çıkarabilirsiniz.

*Peki, kök hücre nedir? Basitçe ifade etmek gerekirse, her tür hücreye dönüşebilen tanımlanmamış bir hücredir. Kök hücreler, vücudunuzdaki tüm organ ve dokuların temelidir. Ve insan vücudunun her yerinde bulunurlar.

Bu noktada, siz de kök hücre teknolojilerini kullanarak istediğim buruna sahip miyim diye soruyor olabilirsiniz. Ya da popoya? Ya da bele? Bana biraz meme kası ve biraz da pazı tartar mısın? Scarlett Johansson’a benzemek için birinin yüzünü yeniden şekillendirir misin? Veya vücudu Megan Fox’a benzeyecek mi? Kök hücrelerle, bütün bunlar tamamen mümkün olabilir. Kök hücrelerin yağdan çıkarılmasının ve terapilerde kullanım için arıtılmalarının arkasındaki bilim kabiliyeti artık geliştiriliyor.

*2007 yılında tek bir genomu dizmek neredeyse 10 milyon dolara mal oluyordu. 2017 yılında bu maliyet 1.000 doların altındaydı. Çok yakın bir gelecekte bazı insanların bir DNA örneğini içine 20 dolar eklenmiş bir zarfla postalayıp birkaç hafta sonra genom haritasını yine postayla almayı beklemesine hiç şüphe yok.

* Atala, 2011 TED Konferanslarında “Organ nakli listesindeki hastaların %90’ı böbrek bekliyor,” dedi. “Yeterli organ bulunamadığı için her gün hastalar hayatını kaybediyor.” Çözüm nedir?

Hastanın böbreklerinin boyutlarını detaylı bir biçimde görebilmek için vücudunu katman katman taradıktan sonra yeni bir böbreği gerçek hücre dokusu kullanarak katman katman yazdırmak. Konuşmasını yaptığı dönemde, yaklaşık yedi saat içinde prototip bir böbrek -tam işlevsel protez böbrek değil elbette- yazdırabilecek bir makineleri vardı. 2016 yılının başında Atala ve ekibi, kas ve kemik yapısı olan bir kulak yazdırmayı başardıklarını duyurdu. Fare ve sıçanların derileri altına yerleştirildiğinde yazdırılmış canlı doku şeklini koruyup gelişti ve kan damarları üretti.

Güney Kore’deki araştırmacılar, “akıllı deri” adını verdikleri bir şey ürettiler. Polidimetilsiloksan (PDNS) adlı yumuşak maddeye gömülmüş sensörleri bulunan deri, basıncı ölçüp gerildiğinde ya da baskı uygulandığında gerçek insan derisinin vereceği tepkileri veriyor. Bunlara sıcak soğuk ya da bir nesnenin ıslak olup olmadığı gibi bilinç düzeyinde farkında olmadığımız tepkiler dâhil. Köpeğiniz sizi yaladığında ya da protez kolunuzu yanan ocağa yaklaştırdığınızda bunun farkına varıp bu durumdan kaçınabiliyorsunuz.

İnsanların İki Beyni Vardır

Bağırsak, insanın sindirim sisteminde vücudun yiyecekleri sindirmesini, işleyip atık hale getirmesini ve bu atığı ayırarak arka uçtan çıkarmasının sağlayan organdır.

Son yıllarda, uzmanlar bağırsağın bağımsız çalıştığını öğrendi. Kafatası içindeki beyin tarafından kontrol edilmeyen tek organ midedir. Bu da bir beyin hücresi ağıyla bağlı olduğunu gösterir. Bu ağ 400 ila 600 milyon nörondan meydana gelir. Bu sebeple, bağırsak ”ikinci beyin” ya da “bağırsak beyin” olarak adlandırılır.

Başka bir deyişle, düzenli yaşamak-sağlıklı bir dışkılama alışkanlığı edinmek- olumlu bir ruh hali için en önemli şarttır.

* Google Android cep telefonundaki akıllı “Google Now” uygulaması, Apple iPone’daki Siri ya da tüzel kişiler gibi davranan sanal yardımcılar gibi araçlar, gerçek insan olmadıklarını söylemek kolay olsa da bunlardan bazılarıdır. (iPhone’daki Siri’ye, “Domuzlar ne zaman uçacak?” diye sormayı denedim ve “Çıkmaz ayın son çarşambası,” cevabını aldım.)

* National Geographic dergisinin 2013 yılında çıkan uzun ömür sayısının kapağında bir bebek resmi vardı, başlıkta, “Bu bebek 120 yaşına kadar yaşayacak,” deniyordu. Eğer bu tahmin gerçekleşirse 2133 yılına geldiğimizde Birleşik Devletler’de en az dört milyon kişi süper asırlık yaşayacak demektir.

Asırlıklarla ilgili yürütülen en büyük araştırma olan New England Asırlık Araştırması’nda uzun yaşamanın %20-30 arasında genlere bağlı olduğu görüldü. Geri kalan %70-80 ise sağlıklı kalmak için neler yaptığımıza bağlı.

Yine bir araştırmaya göre, ebeveynlerin yaşam süresi bu konuda bir noktaya kadar belirleyicidir. Ama minimal bir etkisi vardır ve yaşam süresi hakkında kesin sonuç vermez. Yasam tarzı ile değerlendirilmelidir. Ailede görülen hastalıklar bu konuda daha net veriler sunabilir. Ama hiçbir faktör tek başına anlamlı değildir. İkizlerle yapılan araştırmalar genetiğin %20-30 belirleyici olduğunu gösterir. Eğer genler uzun yaşam denkleminin %20-30’unu belirliyorsa geri kalan %70-80 nasıl belirleniyor? Basit. Günlük hayattaki davranışlarla.

* Uzun ömür ama kalori kısıtlamak istemiyorsanız, şarap içmeyi deneyebilirsiniz. Ama ömre ömür katacak faydayı almak için çok fazla şarap içmek gerekir! Kırmızı şarabın faydası üzüm kabuğunda bulunan resveratrol maddesinden gelir. Beyaz şarap ve diğer içkileri tercih edecekler sizin için üzgünüz, sizin içkinizde resveratrol bulunmuyor. Ama bu madde yer fıstığı, bitter çikolata, yabanmersini ve tahmin edebileceğiniz gibi kırmızı/siyah üzüm gibi başka besinlerde de bulunur.

*1945 sonrası doğduysanız işiniz biraz daha kolay. 2030 yılı civarında ömrü daha da uzatacak teknolojiler bulunmuş olacak, böylece bir sonraki aşama olan nano-tıp ve nano-mühendislik teknolojilerinin herkesin kullanımına açıldığı döneme kadar yaşayabileceğiz. O zaman yaşlılık da raftan kalkacak.

* Elbette teknoloji hızla ilerledikçe değişimi kabullenemeyenler, teknoloji korkusu ya da nefreti nedeniyle direnişe geçecekler. Hâlâ banka işlemlerini ATM yerine vezneden yapmayı tercih edenler var bildiğiniz gibi.

Teknoloji korkusu tohumlarını büyük oranda Hollywood attı diyor Kurzweil. Ona göre aslında, “Teknoloji bizim bir parçamız. Makineler insanlara karşı gibi bir durum yok.”

* Istvan güçlü yapay zekânın ele geçirebileceği bir başka meslekten daha söz ediyor: “Avukatlık yapay zekânın en rahat ele geçirebileceği mesleklerden biri çünkü tüm yapılması gereken yasalar hakkında konuşmak.” Ama lstvan’a göre böyle bir durum yönetimsel düzeyde dirençle karşılaşacaktır. “ABD Kongresi’nin %40’ı avukatların elinde … işlerini ellerinde tutmak için ne gerekiyorsa yapacaklardır.”

*“İyi insan, başkalarının üzüntüsüyle üzülen, sevinciyle sevinen insandır. Kötü insan ise, başkalarının üzüntüsüyle sevinen, sevinciyle üzülen insandır.” Zygmunt Bauman

* Dünyada en zor şey, her gün insan kalabilmektir. Cengiz Aytomov

Yazan ve Derleyen Halit Yıldırım, 20 Nisan 2020

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir