Taksi Durağı

Taksi Durağı

Ankara’nın ilk kadın taksi şoförü, belki de Türkiye’nin ilk kadın taksi şoförü Hacer Öçlü, Kızılırmak sokakta otururdu. Koyu renk, arkası yatık bagaj kısmı olan bir OPEL marka arabası vardı. Hem taksi olarak hem de dolmuş aracı olarak Ulus ile Kızılay arasında çalışırdı. Aracı ile çalıştığı saatler sabitti. Akşam olunca evininin önüne, Kızılırmak sinemasının karşısında otururdu. Aynı caddenin ilerisinde ise Orhan Şeref Apak oturur, aynı binada Zeki Müren’in bir dairesi vardı. Zeki Müren Ankara’ya geldiğinde kimi zaman bu evde, kimi zaman da Şahap’ın evinde kalırdı.

Şoför Hacer‘i sadece mahallede oturan insanlar değil bütün Ankara halkı tanırdı. Tipik bir taksi şoförü hüviyeti vardı Hacer hanımın. Yaz günleri aracın açık camının üstüne sol kolunu koyar, bir eli ile hem direksiyona hâkim olur hem de vites değiştirmeyi sağlardı. Opel marka araçları oldum olası severdim, hem de ehliyetimi bir Opel araç ile aldığımı hatırlarım. O tarihlerde otomatik vitesli araçlar yaygın olmadığı için, sınavda debriyajlı araçla ehliyet almak mecburiyeti vardı. Bayırda araç durdurulur, tekrar aracı geri kaydırmadan yola devam etmek sınanırdı. Bu imtihanı veren, ehliyeti hak etmiş sayılırdı. Bende böyle bir sınavdan geçmiştim. Ancak Şoför Hacer çok usta bir otomobil sürücüsü idi.

Aslında aile olarak evlenmeden evvel yaşadığı İstanbul Suadiye’de, baba mesleği hem de ağabeyinin mesleği şoförlük olduğundan, küçük yaşta araçlarla büyümüş. Bostancı Kadıköy arasında taksi dolmuşlar işlerdi, hatta Kadıköy- Bostancı, arası tramvay da aynı hatta çalışırdı. Evleninceye kadar Hacer bu ortamda büyümüş. Daha sonra Asker olan Hamdi Bey ile evlenmiş. Ankara’ya tayini çıkan Hamdi Beye ekonomik katkı olsun diye taksi şoförlüğüne 1949 yılında başlamış. Hacer hanımın kullandığı OPEL marka araca birkaç kez bindiğimi hatırlarım.

Önce yadırgamıştım ancak aracı çok iyi kullandığını seyredince hoşuma gitmişti. Çok kibar bir kadındı. Kimi zaman Kızılay ile Ulus hattında çalışırdı. O hatta çalışanlar Hacer hanıma saygı duyarlardı. Opel aracını hiç değiştirmediğini hatırlarım. Yıllarca araç kullanan Şoför Hacer hanımın hiçbir trafik cezası olmadığını da hatırlarım.

196’ lı senelerde çevrilen ve baş rolünde Sezer Sezin’in oynadığı Şoför Nebahat filmi, Hacer hanımın hayatı ile doğrudan ilişkisi olmasa da kadınların erkekler gibi taksi şoförlüğü yapabileceği konusunu işlemesi bakımından, güzel bir senaryo olduğuna inanırım. Şimdi ise sadece otomobil değil belediyelerde otobüs şoförlüğü de yapan kadınların başarılara imza koyduğu muhakkak. Yerde yürüyen araçlardan tutunda gökte uçan yolcu uçaklarında da kadın kaptan pilotları gördükçe gurur duymaktayım.

Bu gururumun başlangıç yeri tabiidir ki taksi şoförü Hacer Öçlü’yü tanıdığımdan olsa gerek. Kadınlar bir işi yaparken en ince detayını düşünmeden işe genelde başlamazlar. Yaptıkları işte ise en ince detayı akıllarından çıkarmaz, ön sezilerini de kullanarak, en düşük riskler bile olsa, işi şansa bırakmazlar diye düşünürüm. Hani satranç oyununda birkaç hamle ilerisini hesap edersiniz ya, işte tam bu oyuna uyar, kadınların riskli işlerde çalışma prensipleri.

Değişen ANA yasamızda, üzüldüğüm değişen önemli bir maddesi bulunmakta. Ülkemizdeki seçimlerle ilgili çok kritik bir madde vardı anayasamızda. Madde 114. Seçimlerden önce kritik mevkiler olan Ulaştırma Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı tarafsız bir kişiler tarafından yürütülmesini ön görülmekte idi. Hatta kamu kaynaklarının partilerin lehine kullanılmaması için düşünülen birçok düzenlemelerin var olduğunu hatırlamaktayım. Bugün seçimlerde Devletin bütün imkanlarının iktidar partisi tarafından kullanılması ne kadar doğru olur, sorgulamamız gerekir.

Ülkemde demokrasinin sükût ettiği gerçeğinden hareketle, Osmanlı Devleti’nin son senelerinde memalik-i Osmaniye de görülmemiş bir istibdatla, bugün ülkemizin yönetildiğini değil haykırmak, pankartla bile ‘İsrail’le Ticaret Utancı Sonlandırılsın’   yazısına tahammül edemeyen bir siyasi anlayışla karşı karşıyayız.

Tıpkı 1934 senesinde NAZİ Almanya’sında, Hitlerin emri ile Hermann Göring tarafından kurulan GESTAPO teşkilatı, HİTLERin yaptığı bütün mitinglerde, değil pankart açılmasına, toplanan halk arasında Hitler aleyhinde konuşanları toplamaları ile ünlüdür. 1933-1945 yılları arasında GESTAPO tarafından toplanan 800,000 genç Alman’dan, 77,000’nin akıbetini Alman’lar bile bilmemekte. İstanbul meydanlarında iktidar sahiplerinin topluma ‘Yerel Yönetim Başında Bulunan Hırsızlardan Şehri Kurtarın, Oyunuzu Bize Verin’ diyen bir Cumhurun sözlerine güleyim mi ağlıyayım mı bilemedim. İstanbul yerel seçimlerinde halkın oyu çok önemli olduğu için bütün Bakanlar işlerini bırakıp İstanbul’a yerleşmiş olması ne kadar komik. Hatta bir Bakan da ulaşımdan sorumlu, gidip Taksi Durağında, gelen telefonlara cevap vermek adına, Şoför Nebahat’ı oynarcasına telefonlarla meşgul olmasına güleyim mi ağlayayım mı diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Yazar Metin Atamer, Ankara, 25 Mart 2024

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir