
Toprak
Üzerinde yaşadığımız bu topraklarımıza biz, ezelden beri cennet deriz. Tarih içinden gelen bir söz vardır, ‘TOPRAK, uğruna şehit olan varsa VATANDIR’ deler ya. Çok doğru bir sözü anlatır bu kelimeler. Çok iyi hatırlarım seneler önce bir NATO tatbikatından geri dönen donanmamıza bağlı bir denizaltımız, ‘DUMLUPINAR, Naboland adlı İsveç şilebi ile gece saat 02.30 sularında Çanakkale boğazında çarpışır ve batar. Tarihler 4 Nisan 1953. Dumlupınar Denizaltısında tatbikattan dönen 81 denizcimizin, güvertede bulunan 8 kişiden sadece 5’i kurtulabilmiş, 90 metre derinliğe batan denizaltının haberleşme şamandırasını, sabah gümrük botu bularak hemen ahizeyi kaldırırlar ‘ALO’.
Denizin dibine batmış denizaltı çarkçısı Selami Özben’den gelen bir sesle durum anlaşılır. KURTARAN gemisinin yolda olduğunu söylerler. Nara burnuna gelen KURTARAN adlı gemi, 72 saat batan denizaltıdaki denizcileri kurtarmak için aşırı akıntı ile savaşır. Ancak muvaffak olamaz. Deniz altından şamandıradaki telefona gelen son sözü, gazetelerde okuduğumda gözlerim dolmuştu. İki kelime ‘VATAN SAĞ OLSUN’. Bakınız bu söz çok önemli, kendi canı değil, vatanın yaşamasını dilemekteler.
Siz hiç evladınızı askere gönderdiniz mi? Askere evladını yolcu etmeyen insan, bu durumu pek anlamazda, bu nedenle söylemekteyim. Hani ‘eşekten düşenin halinden sadece eşekten düşen anlarmış’ derler ya, işte durum bu durum. Oğlunu askere gönderen her anne mutlak, gizli de olsa göz yaşı döker. Buna çok inanırım.
Vatan toprağı kutsaldır ve onun uğruna verilen savaş da kutsaldır. Bu savaşta, desise ile düzenlenmiş bir raporla, askerlikten kaçan insanların var olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Vatan toprağı uğruna verilen her çaba, kutsaldır. Her insanın, birinci dereceden kutsalının vatan toprağı olması gerekir. Bunun din, ırk veya mezheple hiç alakası yoktur. Üzerinde yaşadığın toprak önemlidir. Uğruna eğer can feda olmuşsa, işte bu toprağa VATAN deriz, hepimiz.
Vatan toprağını korumaya, savunmaya yemin edenleri biz ‘asker’ olarak tanımlarız. Askerlerimiz, bizim için kutsalımızı koruyan insanlardır. Onlara bir halel gelmesine müsaade etmeyiz.
Onlar, vatan sevgisiyle eğitimlerini alırlar ve mezuniyetlerinde, vatan sevgisi göstergesi olarak ellerini silahlarının üzerine koyarak yemin ederler. Harp Okulundan mezun olduklarında ‘Vatanın Bütünlüğüne‘ diye antlarını söylerler. Sembolik olarak kılıçları üzerine söz verirler. Bizler, üniversiteden mezuniyet törenimizde, başımızdaki kepleri coşkuyla göğe attığımızı hatırlarız. Bu heyecan her mutluluğun ötesinde bir sevinç duygusudur. Bunu tatmayanlar bilemezler. Bu duyguyu tarif etmeniz bile imkansızdır diye düşünürüm.
İlk okulda, Orta okulda mezuniyet törenimiz olmadığını hatırlarım. Lise ve Üniversitede coşkulu mezuniyet töreni yaşadık. Bu anların resimlerini hala saklarım.
Türkiye tarihinde belki dünya tarihinde bir ilki geçtiğimiz birkaç ay evvel yaşadık. Deniz, Kara ve Hava harp okulu mezunlarının üçü de pırıl pırıl kadınlarımız olduğunu izledik. Onlara mezuniyet ve başarı belgelerini, belki kıskanarak, ülkemin Cumhuru verdi. Etkili bir disiplin, etkili bir gururla duruşlarını izlerken, ülkemin atide genel kurmay başkanları bu kadınlar olacak diye düşündüm ve gurur duydum. Bu eğitimi almamışların, bunu hissetmeleri mümkün değildir. Omuzdaki rütbeler siyaset kokarsa, orduya güven, düşünülmeye başlanır.
Orduya katılan çiçeği burnunda genç teğmenlerin heyecanını anlamayan nesle aşina değiliz. Bu duyguyu yaşamamış insanların, genç teğmenlerin mezuniyet heyecanını anlamayan nesle de aşina değiliz. Bırakın yaşasınlar bu duygularını, vatanı ve ülkesinin bölünmez bütünlüğü için canlarını ortaya koyacaklarına yemin eden bu genç teğmenler, daha mutluluklarını tatmadan ordudan ihraç edilmelerini, halk olarak kabul edemeyiz. Ordudan ihraç edilen subaylar, genelde, ülke aleyhine bölücü terör örgütü mensubu olmalarından dolayıdır.
Sadece 15 Temmuz olaylarından sonra ihraç edilen 9 binin üzerinde subay ve astsubay bulunmakta. Geçtiğimiz hafta ‘ATATÜRK’ün Askerleriyiz‘diyen genç teğmenleri, ordudan ihraç ederek, terör örgütü üyesi olanlarla aynı kefeye koymak, doğru bir düşünce olmasa gerek.
Dilerim hukuk, bu gençlerin haklı davalarında, doğru bir yol izler, orduya geri dönüşlerinde ATATÜRK’ün Askerleri olduklarını tekrar kutlarız diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer, Ankara, 4 Şubat 2025