
Travmaya Bağlı Önlenebilir Ölüm Nedenleri…
‘Aslında her gün bayram bize,
Ve aslında her gün, bir ödül…’
Ama, sağlıklıysak eğer….
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sağlığı, ‘sadece hastalık ve sakatlığın yokluğu değil, bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik hali’ olarak tanımlıyor.
DSÖ’nün tanımına göre bedeni olarak hastalık ve sakatlık sorunumuz olmasa dahi ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halinde olabilme şansımız var mı ?
Yakın ve uzak sınır ötemizde var olan, düşük veya yüksek yoğunluklu çatışma ve savaşlar; doğa ve insan kaynaklı afet potansiyelleri ve bu potansiyellerin sık tekrarlanan dinamikleri; trafik kazaları; yetersiz ve kötü şehirleşme; siyasi ve ekonomik göçler; iklim değişikliğine bağlı kuraklık, yangınlar, gıda yetersizlikleri ve acımasızlığı, su, tarım ve hayvancılığın olası yakın geleceğimize dair sorun sahaları; teknoloji kazaları; hava kirliliği; küresel gıda hırslarının neden olduğu ve olacağı kronik sorunlar…
Maslow’un ihtiyaçlar piramidindeki ilk basamağa ait tüm kriterlerimiz tehdit altında değil mi ?
Ve daha niceleri bizi yaşamdan koparmak için tehdit oluşturmuyor mu?
Tanrı katında biz ayrıcalıklı mıyız ki, bunlara yönelik en ufak bir kaygı duymuyoruz?
Bunlar bizi vurmaz mı?
Sosyal yaşamımızın gündelik akışına bağlı dinamiklerdeki ani patlamalar, kişisel mutsuzluklar, aile içi huzursuzluklar, komşuluk ilişkilerindeki kopuşlar, başka mekan arayışları…
Ekranlardan pompalanan sahte yaşamlara kendisinin de dahil olduğu yanılgısıyla gerçek yaşamdan nefret eden iç dünyalar…
Gerçeğin sanalıyla kavgası içinde ezilen kişiliklerin, sorunlu gündelik yaşamları…
Kendine ve yaşamına yabancılaşma…
Çatışmalarımız…
Kendimi yeniden ürettiğimiz gençliğimizde kendimizden uzaklaşmıyor muyuz?
Yeni dekat gençlerle aynı dünyamızı deneyimleyebiliyor muyuz?
Nedir sorun?
Ortak aklımız, ortak kaygımız, ortak çözüm yollarımız nelerdir?
Konuşmazsak, yazmazsak, tartışmazsak, uzlaşmazsak, çözülebilir mi sorunlar?
Bunca risk altında bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halinde olmamız mümkün mü?
Sanmıyorum…
Genç popülasyonun son derece dinamik yaşam koşulları içinde olduğu ve mortalite ve morbiditesinin had safhaya ulaştığı bir coğrafya da travmaya bağlı önlenebilir ölüm nedenlerini konuşup, sorunlara çözüm önerileri geliştirmeyecek miyiz?
Sorunun değil, çözümün parçası olmak gerek…
O halde; yazalım, paylaşalım, uzlaşalım…
GÜNDELİK YAŞAM UYKUSU!
Siren sesleri, bombalar, silah vızıltıları… Sonra yine bombalar, dayanılmaz çığlıklar….
Hadi buyrun;
İlk kimden başlayacaksınız ? Kendiniz? Çocuklarınız? Eşiniz?
Anneniz, babanız, kardeşleriniz, komşunuz mu yoksa?
Diyelim ki gökkubbe indi aşağıya, Deprem oldu.
Hadi buyrun;
Nerede yatacaksınız bu gece? Ne yiyecek, ne içeceksiniz ? Ne giyeceksiniz? Tuvalet?
Oğlunuz öksürüyor, kızınız ağlıyor, eşiniz panik işinde…
Buyrun;
İlk kimi arayacaksınız telefonla? İlk kimi merak edeceksiniz ?
Hiç gelmeyecek mi başımıza bu olaylar: Sel olmayacak mı ? Toprak kaymayacak mı ?
Tünel de toplu araç kazasına biz katılmayacak mıyız ?
Önümüzdeki Temmuz yeni yangınlar olmayacak mı ormanlarımızda;
İklim değişmeyecek mi artık? Kuzey Anadolu Fay Hattı hareket etmeyecek mi bir daha ?
Terör bitti mi ? Göç, nüfus hareketleri, savaşlar olmayacak mı ?
Gerçekten mi ?
Söz mü ? Tamam o zaman…
Ne güzel…
Uyandırmayın bir daha beni lütfen….
Yazar Prof. Dr. Mehmet Eryılmaz, Ankara, 12 Mayıs 2022