Türkiye Cumhuriyetinin Kurulması ve Sağlık Politikaları – 99. Yıl

Türkiye Cumhuriyetinin Kurulması ve Sağlık Politikaları – 99. Yıl

Türkiye Cumhuriyetinin Kurulması ve Türk Sağlık Politikaları

Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) savaşı sonrası 20 milyona yakın insanın yaşamını kaybetmesi, milyonlarca insanın sakat kalması ve yaralanması ve milyonlarca kadının kocasız ve çocukların yetim kalması topluca yaşanmış bir Dünya faciasıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrası; Almanya, Rusya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı İmparatorlukları tarihe karışmıştır. Bunlardan Alman ve Rus İmparatorluklarının halefleri çok büyük toprak kaybı yaşamış; Avusturya-Macaristan ile Osmanlı İmparatorlukları ise tamamen parçalanmışlardır.

Mustafa Kemal Atatürk, I. Dünya Savaşı sırasında silah arkadaşlarıyla

Avrupa’da, Osmanlı İmparatorluğu’nun karşı 1820 li yıllardan itibaren başlatılan milliyetçilik hareketleri ve en son 7 Ekim 1912-30 Mayıs 1913 tarihleri arasında Bulgaristan Krallığı, Sırbistan Krallığı, Yunanistan Krallığı ve Karadağ Krallığı’ndan oluşan Balkan Birliği’nin Osmanlı Devleti’ne karşı giriştiği Birinci Balkan Savaşı sonucu başlayan ve süren savaşlar; .  I. Dünya Savaşı sırasında, 1915–1916 yılları arasında Çanakkale Gelibolu Yarımadası’nda Osmanlı İmparatorluğu ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleri; Osmanlı İmparatorluğu ve İtilaf Devletleri arasında 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile Birinci Dünya Savaşı’nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesinin ardından, Osmanlı başkenti İstanbul, önce 13 Kasım 1918, sonra 16 Mart 1920’de olmak üzere iki kez işgal edilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının, 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkmaları ile başlayan mücadele, Sivas ve Erzurum Kongreleri, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması ve hemen arkasından iki hafta sonra 3 Mayıs 1920 tarihinde ilk TBMM Hükümetinin kurulması Cumhuriyet’e atılan ilk adım olarak değerlendirilebilir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti yeni bir Devletin kurulmasından da öte; aydınlanmacı, bilime ve çağdaşlığa yüzünü dönmüş yeni nesillerin oluşmasını, eğitimden kültüre, sağlıktan ekonomiye her alanda gelişmiş ülkeler seviyesine çıkmayı kendisine hedef almış bir dönüşümün adıdır.

Mustafa Kemal Atatürk Kocatepe’de

Osmanlı İmparatorluğunda 1912’lerde başlayan ve onlarca yıl süren savaş dönemlerinin ardından yetişmiş insan kaynaklarını kaybetmiş bir toplumdan yeni nesiller oluşturan Türkiye Cumhuriyeti bugün de göğüslemek zorunda kaldığımız her türlü zorluğa karşı sahip olduğu temel değerler ve kurumlar ile güçlü bir şekilde varlığını sürdürmektedir. Dünyada ve özellikle bölgemizde yaşanan önemli gelişmelere ve zorluklara rağmen, gücünü Büyük Türk Milletinden ve birliğinden alan Türkiye Cumhuriyeti, akıl ve bilimi esas alarak yetiştireceği yeni nesiller ile daha da güçlenerek sonsuza kadar yaşayacaktır.

Bizler, dün olduğu gibi bugün de ülkemizin varlığı ve bağımsızlığının ancak fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesillerin varlığı ile sağlanabileceğine olan inancımızı koruyor, kendimizi yetiştirme yolundaki çabalarımızla topluma da yararlı olabilme azmimizi sürdürüyoruz.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliği ve liderliğinde kurulan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin en çok önem verdiği konuların başında önce “Sağlık” gelmektedir. Bu nedenle 100. Yılını dolduran Sağlık Bakanlığı’nın kuruluşu ve Ülkemizde izlenen sağlık politika ve hizmetlerini bölümler halinde kamuoyu ile paylaşmak, geçmişten günümüze bir ışık tutmak istiyorum…

I. Bölüm: Türkiye Cumhuriyeti Kuruluşundan Günümüze Türk Sağlık Politikaları

Türkiye Büyük Millet Meclisi İcra Vekillerinin Suret-i İntihabına Dair, 2 Mayıs 1920 tarih ve 3. Sayılı Kanunun ilk maddesi ile içinde Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletinin de (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) bulunduğu 11 Bakan’dan oluşan Bakanlar Kurulu ile kurulmuştur. İcra Vekilleri Heyeti Reisi (Başbakan) Mustafa Kemal olurken Dr. Adnan Adıvar Sağlık Bakanlığına atanmıştır.  

1920-1938 yılları arasında birçok alanda yeni düzenlemeler yapılmıştır. O dönemin koşulları dikkate alındığında bu düzenlemelerin yapılmasındaki amaç;

  • Savaş sonrası sorunların çözülmesi,
  • Nitelik ve nicelik açısından sağlık personelinin desteklenmesi,
  • Merkezden köylere doğru bir yapılanma tesisi,
  • Koruyucu sağlık hizmetlerini yaygınlaştırılmasıdır.

Bu dönemde başlatılan özellikle sıtma başta olmak üzere, sifilis, trahom gibi bulaşıcı hastalıklarla ilgili olarak gerçekleştirilen dikey örgütlenme bugün de devam etmektedir.

TBMM Hükümeti Döneminde Sağlık Hizmetleri (1920-1923)

Kurtuluş Savaşı sonrası başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyeti kuranlar, sağlık hizmetlerini halka ulaştırmayı üzerlerine düşen en önemli ödevlerden biri olarak kabul etmişlerdir. Atatürk, savaş sonrası Türkiye’sinde, ülkenin sağlık koşullarını umduklarından daha kötü olarak bulduklarını söylemiştir.

TBMM Hükümeti’nin kuruluşundan bir gün önce 2 Mayıs 1920 tarihinde 3 Sayılı Yasa ile kabul edilen Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekâleti (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) kurulmuştur. Ülkemizde o tarihlerde Sağlık Bakanlığı’nın kurulması Dünya’daki ilk önemli örneklerden birisidir. İlk Meclis, sağlık hizmetlerinin ülkenin kurtuluşundan sonra çözüme kavuşturulması gereken ilk amaçlardan biri olarak kabul etmiştir.

Dr. Adnan Adıvar-İlk Sağlık Bakanı

İlk Sağlık Bakanı Dr. Adnan Adıvar’dır. Bakanlık görevine 3 Mayıs 1920 tarihinde atanmış olan Dr. Adıvar görevine bir Sağlık memuru ile birlikte Ulus’ta İçişleri Bakanlığının bir odasında göreve başlamışlardır. 10 ay Bakanlık görevden sonra ikinci Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı 10 Ekim 1921 tarihinde Dr. Refik Saydam olmuştur. 9,5 ay süren Dr. Saydam’ın görevinden sonra yerine bir yıl 10 ay görev yapacak olan üçüncü Bakan olarak Dr. Rıza Nur atanmıştır.

Türkiye’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk, 1922 yılında yaptığı bir konuşmada; “Sağlık ve sosyal yardım konularında izlediğimiz amaç şudur; Milletimizin sağlığının korunması ve kuvvetlendirilmesi, ölümüm azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu yolla millet bireylerinin dinç ve çalışmaya yetenekli bir halde sağlıklı vücutlar olarak yetiştirilmesi…” demiştir.

Mustafa Kemal Atatürk bir başka konuşmasında da, “Türk milletinin sağlığı ve sağlamlığı her zaman üzerinde dikkatle durulacak milli meselemizdir.” demiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Dönemi bir derlenme, toparlanma dönemidir. Koruyucu sağlık hizmetlerine büyük önem verilmiştir.

Dr. Refik Saydam Dönemi (1923-1937)

Cumhuriyetin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün sağlık alanındaki ilke ve politikalarının en büyük destekçisi ve uygulayıcısı Dr. Refik Saydam’dır. Aynı zamanda bir teknokrat olan Dr. Saydam, sağlık hizmetlerinin gerçek mimarıdır.

Dr. Refik Saydam, Cumhuriyet Döneminin ilk Sağlık Bakanı

Dr. Refik Saydam (10 Mart 1921-20 Aralık 1921; 30 Ekim 1923-21 Kasım 1924 ve 4 Mart 1925-25 Ekim 1937 tarihleri arasında) üç dönemde toplam 14.5 yıl Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yapmış olup; Koruyucu sağlık, halk sağlığı ve toplum sağlığı kavramlarını ülkemize getiren Sağlık Bakanı olarak bilinmektedir.

Cumhuriyetin kurulmasıyla ilk Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı olan Dr. Refik Saydam döneminde (30 Ekim 1923’te; 560 Hekim, 554 sağlık memuru, 136 Ebe, 69 Hastabakıcı Hemşire, 4 Eczacı vardı. Dr. Saydam’ın vefat ettiği 1942 yılında ise bu sayılar; 1538 Hekim, 1462 Sağlık Memuru, 643 Ebe, 410 Hastabakıcı Hemşire, 138 Eczacı’ya ulaşmıştır.) insan gücü yetiştirme politikalarına büyük önem verilmiştir.

Dr. Refik Saydam’ın bu politikası 1.Dünya Savaşını takip eden yıllarda sağlık idaresinde dünya ölçüsünde bilimsel ve ilerici bir görüştür. O köylerde belki hasta tedavisi için örgütlenmede çaba gösteremedi ancak sıtma, trahom, frengi ve salgın yapan bulaşıcı hastalıklarla savaşı en uzak köylere kadar götürmek için her türlü imkânı kullanmıştır.

Koruyucu ve Tedavi Edici Sağlık hizmetlerini bir arada ülkeye yayabilmek için büyük uğraş vermiştir. Bu konuda iki yöntem uygulanmıştır. Dikey ve Yatay Örgütlenme

Koruyucu Sağlık Hizmetleri politikalarına uygun doktor, sağlık memuru ve hemşire yetiştirmek, mecburi hizmet getirerek ve tüm atanma ve nakilleri Sağlık Bakanlığında toplayarak dağınıklığı önlemiştir.

Dr. Refik Saydam, Başbakan olarak, 25 Ocak 1939’da Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. hükümetini kurdu. Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü ile birlikte..

Dr. Refik Saydam, Türk Sağlık hizmetlerinin gelişmesinde en büyük etkisi olmuş Sağlık Bakandır. Koruyucu Sağlık hizmetlerini ön planda tutmuş, hasta tedavi edici hizmetleri hiçbir zaman hükümetin birincil görevi olarak ele almamıştır. Daha ziyade mahalli idarelere yol gösterici olmayı tercih etmiştir. Bu maksatla Ankara, İstanbul, Sivas, Samsun, Erzurum ve Diyarbakır’da Bakanlığa bağlı Numune Hastaneleri kurmuştur. Belediye ve Özel İdareleri Hastane açmak için de teşvik etmiştir.

Dr. Refik Saydam döneminde ayrıca iki önemli çalışmadan daha söz etmek gerekir. Bunlardan biri Seyyar Tabiplik uygulamasıdır. Diğeri de Muayene ve Tedavi Evleri (Dispanserler) kurulma kararı alınmasıdır.

Sonuç olarak; Cumhuriyet kurulduğunda 1923’te 554 hekim vardı. 2019 yılı itibariyle toplam hekim sayısı 153.128, diş hekimi 30.615, hemşire+ebe 246.850, eczacı 32.032, sağlık alanında çalışan diğer personel 553.776’dir. Sağlık sektöründeki toplam çalışan sayısı 1.016.401 olmuştur. Dr. Refik Saydam Döneminde sağlık alanında tüm temel yasalar çıkarılmıştır.

Dr. Refik Saydam Döneminde sağlık alanında tüm temel yasalar çıkarılmıştır. Bunlar; 1926 Türk Kodeksi Kanunu; 1928 İspençiyari ve Tıbbi Müstahzarlar Kanunu; 1928 Tababatı ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun; 1930 Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve Belediye Kanunu; 1936 Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat Kanunu ve İş Kanunu Ayrıca, Sağlık Hizmetlerinin tek elden yürütülmesi; Koruyucu sağlık hizmetlerini merkezi, tedavi edici hizmetleri yerel yönetimler eliyle vermek; Numune Hastaneleri ve Doğum ve Çocuk Bakımevleri açmakta hizmetleri arasındadır.

1938-1960 Dönemi 

Merkezi yapıyı güçlendirmek ve sosyal içerik dâhilinde politikalar geliştirmek amacıyla yasal düzenlemeler yapılmış ve uygulamalara geçilmiştir. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan sıtma, suçiçeği, sifilis ve cüzzam ile mücadele etmek için “Olağandışı Sıtma Kontrolü Yasası” çıkarılmış ve hastalık odaklı dikey örgütsel yapılar geliştirilmiştir. 1945’te Sosyal Sigortalar Kurumu’nun da temellerini atan İş Güvenliği Yasası çıkarılmış ve hizmet ile istihdam alanındaki Sağlık Bakanlığı tekeli ortadan kaldırılmıştır.

Emekli Sandığı’nın kurulması ve sosyal sigorta kapsamının geliştirilmesi yönündeki çalışmalara da yine bu dönemde başlanmıştır. İl Özel İdareleri ve yerel yetkililer tarafından sağlanan hastane hizmetleri Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir. Bölge bazlı kurumsal örgütlenmeler de yine bu dönemde gerçekleştirilmiştir. Bölgesel Numune Hastaneleri, ana-çocuk sağlığı merkezleri, verem, ruh ve sinir hastalıkları hastaneleri de yine bu dönemde kurulmuştur. Bunların yanı sıra sağlık ocaklarının sayısı da hızla artmıştır.

Dr. Behçet Uz Dönemi (1946 –1956) 

Dr. Behçet Uz, 1946-1948 ve 1954-1956 dönemlerinde iki kez Sağlık Bakanlığı yaptı

Dr. Behçet Uz; 7 Ağustos 1946-10 Haziran 1948 tarihleri arasında ilk kez ve 18 Mayıs 1954 ile 9 Aralık 1955 tarihleri arasında da ikinci kez Sağlık Bakanı olmuştur.

Bu dönemde sağlık alanında koruyucu sağlık hizmetlerinin yanı sıra tedavi edici hastalıklara ve Hastane hizmetlerine özel bir önem verilmiştir. Hazırlanan iki önemli yasa her türlü çaba gösterilmesine karşın yasalaşamamıştır.

Milli Sağlık Planı (1946) ve Milli Sağlık Programı (1954) en önemli çalışmaları arasında yer almıştır. Milli Sağlık Planı 10 yıllık bir süreyi kapsayacaktır. Türkiye’de Sağlık Hizmetleri 7 Bölge üzerinden ele alınmaktadır. Her bölgede 21 çeşit sağlık kurum ve kuruluşu bulunacaktır. Milli Sağlık Planında; Sağlık Merkezleri’nin görev anlayışı yeniden belirlenerek koruyucu ve tedavi edici hizmetler birlikte yürütülecek ancak, çocuk bakımı, hastalıklardan korunma, sağlık terbiyesi ve propagandası, ulaşım, Finansman ve Sağlık Bankası kurulması gibi amaçlar vardır.

Dr. Uz, 1946’da başlattığı ve 10 yıllık süreyi kapsayacak olan Milli Sağlık planının uygulanma imkânı olmamış ve başarı elde edilememiştir. Dr. Uz, yeniden bir sağlık planını uygulamak ister. İlk hazırlanan ve uygulanamayan Milli Sağlık Planından da ders alarak ’Milli Sağlık Programı ve Sağlık Bankası’’ adı altında taşra-kırsal alana yönelik bir program ortaya koyar.

Sağlık Planında 7 bölgede ele alınan hizmetler, Programda 16 bölgede verilecektir. Dünya Sağlık Örgütünün 1953 yılında Cenevre’de topladığı 5.Genel Kurul Oturumunda alınan Karar da örnek alınarak Sağlık Merkezlerinin tedavi hizmeti yapması da benimsenmiştir.

Sağlık Bakanı Dr. Behçet Uz’un 1946’lı yıllarda bir konuşması

Milli Sağlık Programına göre Sağlık Merkezlerinin ülke çapında yaygınlaştırılması için çok kaynağa ihtiyaç vardır. Bütçeden ayrılan kaynakla bunu yapmak imkânsızdır. Programın yaşama geçirilmesi için yeni kaynaklara ihtiyaç vardır. Bu ihtiyacı gidermek için de ‘’Milli Sağlık Bankası’’ adıyla yeni bir banka kurulacaktır. Planın getirdiği en büyük yenilik sağlık sigortası kurulmasına ilişkindir. Sağlık Sigortasını, Sağlık Bankası kuracak ve işletilecektir. Banka hem genel bir banka gibi çalışacak hem de sağlık harcamalarını finanse edecektir. Bu programın da yasalaşma ve uygulama imkânı olmamıştır.

1950’de Sağlık Merkezi sayısı 16’dır. 1951’de 30, 1954’de 121, 1955’te 170 ve 1960’da ise 283’e çıkmıştır.  Milli Sağlık Planının konuşulduğu günlerde ortaya çıkan gereksinim gereği “Kaza Sağlık İdareleri” ismi altında yeni bir oluşum ortaya çıkar. Taşra ve kırsaldaki farklı hizmet örgütlerini aynı çatı altında toplamayı amaçlamaktadır. 1954’de başlayan uygulama girişimleri sağlık merkezlerinin yeniden yapılandırılmasıdır.

Dr. Behçet Uz’ dan sonra gelen Sağlık Bakanları bu planı uygulamamışlardır. 1950-1960 arası Hastaneciliğin gelişmesinde büyük önem verilmiştir. Koruyucu Sağlık hizmetleri gerilemese bile ikinci planda kalmıştır. Hastaneciliğin geliştirilmesine paralel sağlık personeli yetiştirilmediği için hasta bakım hizmeti gelişmemiştir.

Dr. Behçet Uz’un Sağlık Bakanı olduğu dönemlerde: 1947 Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığının yeniden yapılandırılması; 1953 Türk Tabipler Birliği Kanunu ve Eczacılar ve Eczaneler Kanunun 1954 Hemşirelik Kanunu; 1955 Adli Tıp Müessesi Nizamnamesi, Kan Bankası ve Kan Nakil Merkezlerine Dair Talimatname, Kaza Sağlık İdareleri ve Sağlık Merkezleri Talimatnamesi 1956 Türk Eczacıları Birliği Kanunu çıkarılmıştır. 1960 yılında da Tıbbi Deontoloji Nizam-namesi yürürlüğe girmiştir.

Yazan Bekir Metin, Ankara, İlk yayın tarihi: 29 Ekim 2020, Güncelleme: 29 Ekim 2022

Kaynakça: Küresel Salgın Hastalıklar ve Uluslararası Sağlık Uygulamaları – Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkileri, Bekir Metin, 1. Baskı Temmuz 2020, Ankara

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir