Vedat Usta; Kıymetli Bir İnsanın Ardından…

Vedat Usta; Kıymetli Bir İnsanın Ardından…

İlk arabamı Hacettepe Çocuk Cerrahisinde asistanken almıştım; ikinci el bir Anadol’du. Tabii şarj dinamosu, silecek motoru, farları sık arıza yapardı. Vedat Usta’yı bu vesileyle tanıdım, dükkânı Ankara Yeni Sanayi Tunç Caddesinde Yıldız Oto Bobinaj idi. Kısa süre içerisinde dostluğumuz çok derinleşti ve benim için gerçek bir “Ağabey” oldu. Geçenlerde kaybettik onu. Hemen her gün bir vesileyle hatırladığım bu kıymetli insanı sizler de tanıyın istedim.

Tanıyın istedim, çünkü 21. yüzyılda başarı ve mutluluk için merak, iyilik ve yaratıcılık çok öne çıkacak diyoruz ya, işte Vedat Usta bu üç özelliğin bir insanda vücut bulmuş haliydi; tereddütsüz tanıdığım en bilge kişiliklerden birisiydi. İlk karşılaştığımızda onun yüksek enerjisi ve hem muhatabına hem de işine gösterdiği özen dikkatimi çekmişti. Dükkâna getirilen parçanın sorununu yanında çalışan usta ve kalfalar çözemezse ona müracaat ederler; Vedat Ağabey de bir cerrah titizliğiyle tezgâhın başına geçer, hazırlıklarını yapar ve tamiri gerçekleştirirdi. Çünkü 70’li yıllarda yaşıyorduk; her araba markası için çok gelişmiş servisler henüz ortaya çıkmamıştı; Türkiye’ye yedek parça ithali kolay değildi. Örneğin 1956 model Chevrolet arabanızın silecek motoru yanmışsa onu hemen yedek parçacıdan temin etmeniz mümkün değildi, yeniden bobinin sarılması ve motorun tamir edilmesi gerekiyordu. Vedat Usta koskoca İç Anadolu, İç Ege, Karadeniz Bölgesi için son mercii idi; o yapamazsa kimse yapamazdı.

Kamyon, otobüs, otomobil hareketli, motorlu ne kadar araç varsa neredeyse hepsindeki bobinlerin düzeneğini ezbere bilirdi. Bir gün ona bu beceriye nasıl sahip olduğunu sorduğumda “Merak Doktorcuğum; merak, çok merak ettim” dedi. Daha tüysüz bir çırak iken merak etmiş ve önüne gelen her elektrik motorunun şemasını çıkarmış ve defterler halinde saklamıştı, çok çok ender bir parça geldiğinde açıp o deftere bakardı. Motorlu araçlardaki tüm bobinler için bir nevi Google idi anlayacağınız. Ona göre işini iyi yapmak için her ayrıntıyı bilmek gerekirdi. Yanına aldığı çırakların merak ve özeni eksik olduğunda devam etmeleri mümkün değildi.

Tabii şemaya sahip olmak tamiratı yapmak için yeterli değildi; yaratıcılık da gerekiyordu. Örneğin bobinlerin bakır tellerinin kısa devre yapmasını önlemek için izolasyon malzemesine ihtiyaç vardı; ama nerede o bolluk, nerede izolasyon malzemesi; 70 sente muhtaç olduğumuz yıllar. Kamış, evet, bildiğiniz saz kamışını izolasyon malzemesi olarak kullandıklarını gördüğümde çok şaşırdığımı dün gibi hatırlıyorum. Gerçekten yokluk insanı daha yaratıcı hale getiriyor. Vedat Ağabey ve o zamanın ustaları için yok diye bir şey kabul edilemezdi, yoktan var ederlerdi. Şimdi servise gidiyorsunuz, parçanın tamirini düşünmüyorlar bile; hemen değiştiriveriyorlar, dünyanın da parasını ödüyorsunuz.

İyilik onun genlerinde vardı, herkesin Vedat Ağabey’i idi. Sadece Yeni Sanayi’deki usta ve çırakların değil; büyük büyük bürokratların (O zamanların bürokratları da doğru dürüst adamlardı yani), işadamlarının, akademisyen ve benim gibi doktorların dükkânına gelip dertlerini dökmekten çekinmediği bir insandı. Her zaman size bakışları ile “Ben sana nasıl yardımcı olabilirim” der gibiydi. Bu nedenle dükkânı adeta bir dergâh haline gelmişti. Hele Cumartesi günü olduğunda evden, işten kaçabilen oraya dolar doyumsuz sohbetlere dalardık. Doğrusu siyasette konuşurduk ama Vedat Ağabey’in demokratlığı farklı siyasi görüşte olanların kutuplaşmalarını önler, her günün sonunda oradan zenginleşerek ayrılırdık. Tahmin edeceğiniz gibi her çeşit yobazlığa karşı bir insandı. Dükkân o kadar hoş bir ortamdı ki daha sonraları uzman olup icapçı nöbetler tuttuğumda asistanlarımız Cumartesi günleri orada olduğumu bilirler ve ihtiyaç duyduklarında, cep telefonu o zamanlar daha icat edilmediğinden doğrudan beni oradan ararlardı. Zaten sonradan hepsi de dükkânın müdavimi oldular. Vedat Ağabey’in yarattığı ortamın ne kadar önemli olduğunu ilerleyen yıllarda daha iyi anladım. Zaten artık “İnsanı değiştirmek istiyorsan ortamı değiştir” demiyor muyuz? O nedenle içinde bulunduğumuz her ortamın insanlar için üretken, verimli, mutlu edici olması için gayret gösterelim.

Bana yaptığı iyilikleri unutmam mümkün değil. Sene 1980, kızımızın doğumuna üç ay var; daha hiçbir eşyasını alabilmiş değiliz. Benim Anadol yine çalışmadı ve evimizin yanı başındaki tamirciden yardım istemek zorunda kaldım. Çırak çok acemi imiş, benzini taşırdı ve arabadan bir anda alevler yükseldi, itfaiye filan derken arabayı Yeni Sanayi’ye zor bela getirdik. Vedat Ağabey daha ben bir şey söylemeden “Doktor hiç merak etme, bütün masrafı ben üstleniyorum, sen sonra bana ödersin” dedi. Bu bana son iyiliği olmadı tabii ki. Özellikle yeni uzman olduğumda maaşlar çok düşük olduğundan ciddi maddi sıkıntı çekiyorduk. Ben akademisyen olmayı istesem de muayene açmadan hayatı sürdürmek kolay gözükmüyordu. Bu noktada ailemin desteğinin yanı sıra yine Vedat Ağabey’in “Sen sadece ameliyat yapıp para kazanmakla yetinemezsin; doçent, profesör olmalısın, memlekete insan yetiştirmelisin, arkanda ben varım merak etme” demesi ve bu sözünde durarak her seferinde maddi manevi desteğini esirgememesi beni bugünlere getirmiştir. Örneğin onun borç verdiği 1000 Alman Markını pantolon kemer bölgeme saklayarak ilk yurtdışı eğitimime gidebilmiştim.

Vedat Usta ve o zaman Yeni Sanayi’deki diğer ustaların maharetini tam olarak anlayabilmeniz için bizim tam otomatik çamaşır makinasının arızasının giderilme hikâyesini dinlemelisiniz. Eşim Ayşen de Halk Sağlığında asistan, ikimiz de deliler gibi gece gündüz çalışıyoruz. O zamanlar tam otomatik çamaşır makinaları çok az sayıda ve pek çoğu yurtdışından geliyor; biz de ihtiyacımız o kadar fazla ki ne yapıp edip bir tane aldık. Yıllarca da güzelce kullandık. Bir gün çalışırken hafif bir duman çıkardı ve hemen makinayı kapattım. O tarihlerde doğru dürüst servisi yok; bulabildiğim tüm çamaşır makinası tamircileri biz anlamayız, yapamayız dediler. Elbette sorunumuzu Vedat Ağabey’e açtım “Doktorcuğum ben zaten bu makinaları merak ediyordum, şimdi çocukları gönderiyorum alıp dükkâna getirsinler, burada hep beraber bakalım” dedi. Kulaklarıma inanamadım, neyse kısa süre sonra İdris ve Aziz geldiler, makinayı yükledik, doğruca Sanayi’ye dükkânın ortasına koyduk. Etraftan çağırdığımız, çağırmadığımız ustalar da merakla tepemize doluştular. Vedat Ağabey makinayı açtı, orasını, burasını inceledi, didik didik etti ve arızayı kolayca buldu; bir kondansatör yanmıştı! Hemen Posta Caddesine seyirttim, kondansatörü alıp geldim. Vedat Ağabey “Sökün perdeleri, makinayı deneyeceğiz” dedi. Böylece biz Oto Sanayi’de gelenlerin hayret dolu bakışları altında, dükkânın orta yerinde kurulu tam otomatik çamaşır makinasında perdeleri bir güzel yıkadık.

Yani Vedat Ağabey sadece kendi alanında değil her konuda yenilikleri izlerdi. Üstelik ilgisi yalnızca bobinler, arabalar, mekanik aksam değildi. Sistematik bir bakış açısıyla toplumdaki ve dünyadaki değişimleri hem takip hem de analiz ederdi. Muazzam hoşgörüsü, bilge kişiliği bu yenilikçiliği ile birleşince hem insan hem de usta olarak vazgeçilmez oluyordu. O zamanlar inovasyon nedir bilmiyorduk ama Vedat Ağabey’in öğretisi sayesinde, pek farkında olmadan, işimizde ve sosyal hayatımızda değer katan yenilikçiliği içselleştiriyorduk.

Ben bir cerrahi kliniği ve hastaneyi, işletme ve yönetim prensipleri bakımından sanayideki dükkâna çok benzetirim. Belki de bu yüzden birçok başarılı hekim ve yönetici benim gibi sanayideki esnaflarla vakit geçirmekten çok hoşlanır. Aynı usta çırak ilişkisi, tatlı sert bir yönetim anlayışı, hizmet ile beraber sürekli bir eğitim ve araştırma faaliyeti gibi. Vedat Ağabey’in dükkânı yönetme tarzından, sonraki profesyonel iş ve yöneticilik yaşamımda beni yetiştiren hocalarımdan daha çok yararlandığımı belirtmeliyim.

1987’de Ankara’dan ayrılıp Çocuk Cerrahisi Kliniğini kurmak üzere İstanbul Şişli Etfal Hastanesine geçtim. Ankara’ya her geldiğimde mutlaka dükkana uğrar, ona içimi döker, aydınlanır, motive olurdum. Yıllar içinde sevgili oğlu Tansu, Yıldız Oto Bobinaj’ın yeni yıldızı olarak yetişti. O ve ailenin tüm fertleri Vedat Ağabey’in zor geçen son yıllarında ellerinden geleni fazlasıyla yaptılar. Tansu babasının vefatını haber verdiğinde hissettiklerimi sözcüklerle anlatabilmem mümkün değil. Yine de böyle kıymetli bir insanı tanımayı, ondan feyz almayı, dostluğuna mazhar olmayı büyük bir şans ve ayrıcalık olarak görüyorum. Nur içinde yatsın.

Yazar Prof. Dr. Melih Bulut, İstanbul, 01 Eylül 2022

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir