
Yapay Zekâ Devrimi…
Kendiyle konuşmak delilik değil, bilgelik belirtisidir. Delilik, kendinizin de size “kontrolsüzce” cevaplar vermeye başlamasıdır!
Yapay zekâ olmazsa olmaz değildir. Her problemi yapay zekâyla çözmek mümkün de değil, zorunlu da… (Bir cevizi beton matkabıyla kırabilirsiniz ama aynı işi daha az zahmet, gürültü ve maliyetle basit bir ceviz kıracağı da görür. Bu, yapay zekâ için de geçerli.)
2019’da internette 1 dakika içinde:
* Bir milyon kişi Facebook’a girdi.
* Google’da 3,8 milyon arama yapıldı.
* 88 milyon e-posta gönderildi.
* 4,5 milyon You Tube videosu izlendi.
* WhatsApp ve Messenger üzerinden 40’milyonu aşkın mesaj iletildi.
Bunca şey sadece 1 dakikada gerçekleşiyor.
Günlük kararlar her geçen gün daha fazla yapay zekâ tarafından destekleniyor. Bu sistemlere öyle güveniyoruz ki, sistemin işini ne kadar iyi yaptığını incelemeden, karar ve faaliyetlerimizi yönlendirmelerine genelde izin veriyoruz. Yapay zekâ bu bakımdan bir sosise benzer; çoğunluk sosisin nasıl yapıldığını bilmez ama yemekten de geri kalmaz!
Yapay zekâ bizi iş yaşamında daha az ilgi çekici şeylerden kurtararak, önemsediğimiz şeyleri yapabilmemiz için zaman kazandırma potansiyeline sahiptir. Çocuklarımızla daha fazla zaman geçirmek, yaşlanan ebeveynlerimizle ilgilenmek, sanat ve hobilerimize zaman ayırmak, topluluğumuza daha çok ilgi göstermek gibi hep istediğimiz halde bir türlü zaman bulamadığımız şeyler için daha fazla zamanımız olacak. Belki bunun için, çalışmanın yapısına yeni baştan kafa yormamız gerekecek. Örneğin birçok şirket, insanların aynı para karşılığında daha az çalışacağı; dört günlük hafta kavramını benimsemeye başladı. Bu bakış açısı çalışmanın daha insani, daha yaratıcı ve daha değerli bir nitelik kazanacağı gelecekte bir norm haline gelebilir.
“Yapay zekâ devriminin daha başındayız. İlerleme hızlı ve her yıl dudak uçuklatacak atılımlar meydana geliyor. Şu son birkaç yıl içinde, tüm hayatım boyunca görmediğim şeyler gerçekleşti, üstelik ben bunu teknoloji alanında çalışan biri olarak söylüyorum. Tabii bu sadece yapay zekânın sonucu değil. Yapay zekâ, teknolojileri, trendleri ‘kusursuz fırtınasının’ bir parçası hem dijital inovasyonları körüklüyor hem de onların etkisini yaşıyor. Eminim ki, gün gelecek, genç kuşaklar insanların akıllı makineler olmadan nasıl yaşayabildiğine hayret edecek! O günlere doğru baktığımızda, nasıl bir gelecek görmek istiyoruz?” diye soran ve eserini kaleme alan Bernard MARR, yapay zekânın geleceğinde yer almak isteyen her yöneticinin (hangi seviyede olursa olsun) mutlaka okuması gereken bir kitap olduğunu da vurgulamaktadır.
İşte bu kitap, ülkemizde Kasım 2021’de “Yapay Zekâ Devrimi – The Intelligence Revolution” adlı başlıkla yayınlanmış olup ben de bu eseri siz okuyucular için derledim ve birkaç paragrafı aşağıya aktarıyorum.
* Bir gülü koklamaya kalktığınızda ya da duyduğunuz sevimsiz bir koku karşısında burnunuzu buruşturduğunuzda, makinelerin de artık insanlar kadar iyi (hatta bazen insanlardan daha hızlı ve hassas şekilde) koku alabildiklerini aklınıza getirin. İngiltere Loughborough Üniversitesi’nde bir ekip, insan nefesindeki kimyasal bileşimleri analiz ederek olası hastalıkları saptamayı öğrenebilen bir yapay zekâ sistemi geliştiriyor. Bu sistem, derin öğrenme teknolojisi yardımıyla nefesin içerdiği kokuların izlerini “okuyor”, kanser tedavisi gören kişilerin nefes örneklemlerinden öğrendikleriyle, nefesteki belli bileşimleri saptamakta giderek daha çok ustalaşıyor.
* ABD Savunma ileri Araştırma Projeleri Ajansı-DARPA 2018’de “asgari düzeyde iletişimle, uyum sağlayarak beklenmedik tehditlere tepki verme” yeteneğine sahip bir dron müfrezesine sahip olduğunu açıkladı. Bu, şu anlama geliyor: Denetleyici konumdaki kişiyle iletişim kesildiğinde, dronlar insan müdahalesine gerek duymadan birbirleriyle uyumlu şekilde görevi doğrultusunda çalışmaya devam edebiliyor. (Bu dron sürülerini kullanmayı planlayan tek ülke ABD değil, İngiltere de ileride İngiliz silahlı kuvvetlerinin “sürü müfrezeleri” kullanacağını açıkladı.) Peki, ama taktik kararlarını kendi alabilen, yani teoride insan müdahalesi olmadan hedef belirleyebilen ve silah kullanabilen dron sürüleri geliştirmeyi gerçekten ister miyiz?
* Çin, yüz tanıma teknolojisinde dünya lideri oldu. Hangzhou’daki bir KFC şubesi nakit ya da kartla ödeme yerine, (Alipay uygulamasıyla) müşterinin kimliğini tanıyarak ödeme almak için gülüşünü analiz eden bir ödeme sistemini deniyor. Pekin metrosu bilet alma zorunluluğunu kaldırmak amacıyla yüz tanıma sistemini kullanmayı planlıyor. Buna ek olarak Pekin’de polis memurları sokakta gördükleri suçluları anında tanıyabilmek için ulusal veri tabanındaki yüz kayıtlarına başvurma olanağı sağlayan artırılmış gerçeklik (Augmented Reality-AR) gözlükleriyle dolaşıyor. (Artırılmış gerçeklik, sanal gerçeklikle yakından ilişkilidir. Ama sanal gerçeklik tamamen gömülü olarak bilgisayarlar tarafından üretilen dünyalar yaratırken AR’nin kökleri tamamen gerçek dünyadadır.)
*Günümüzde makinelerin insana özgü pek çok işi yerine getirebildikleri açık. Ama yaratıcılık sadece ve sadece insana özgü bir şeydir, öyle değil mi? Kesinlikle hiçbir makine bir insanın hayal etme ve yaratma yeteneğine erişemez, değil mi? Korkarım, değil.
Yapay zekâyla görüntü yaratma teknolojisi gelişmeye devam ediyor. Biraz düşününce, bunun makine görüşü ve makinelerin görüntü yorumlama yetisinin bir sonraki mantıksal adımı olduğunu anlarsınız; tıpkı doğal dil üretmenin, doğal dil işlemenin bir sonraki mantıksal adımı olması gibi. Makineler önce anlamayı öğrendiler, sonra da yaratmayı.
* Makineler, şimdiye kadar yalnız insan beyninin yapabileceğini sandığımız şekilde yaratıcılık sergileyebiliyor. Ama duygular kesinkes, tümüyle, yüzde yüz insanın egemenlik alanında, değil mi? Pek değil. Artık değil.
* İngiltere’de pratisyen hekiminizle görüşmeniz ortalama on dakikayı geçmez. Bu kısacık süre içinde doktorunuz kayıtlarınızı gözden geçirerek sizi tanımak, şikâyetinizi dinlemek, aile geçmişiniz hakkında bilgi almak, muayene etmek, probleminize tanı koymak ve uygulanacak tedaviye karar vermek zorunda. Bunca işi on dakikaya sığdırmak pek mümkün değil. Yapay zekâ bu işlerin çoğunun on dakikadan kısa süre içinde halledilmesini sağlayabileceği gibi, konsültasyonu çok daha etkin hale getirebilir. Bu, robot doktorların insanların yerine geçmesi anlamına gelmiyor; yapay zekâ hastanın tıbbi kayıtlarını ve aile geçmişini saniyeler içinde tarayıp yakından ilişkili içgörüleri çıkartmak suretiyle pratisyen hekimin işini kolaylaştırabilir.
* Nike Run Club adında bir koşu uygulaması var, ayrıca bir süre önce Nike Fit adlı bir ayak tarama uygulaması çıkardı. Şurası açık ki, % 60’ımızın giydiği ayakkabının numarası yanlış ve marka ile çeşitli modellerin ölçüleri arasında ciddi farklılıklar söz konusu olabiliyor. Bir markanın ürünlerinde hep aynı ölçüyü kullanan biri, başka bir marka ya da modele geçtiğinde ölçüsü değişebiliyor. Bu durum spor ayakkabısı alırken sorun ve yanlış beden ayakkabı giymek rahatsızlığa, hatta yaralanmaya neden olabiliyor.
Nike’ın uygulaması, her müşteriye tam ayağına oturan ayakkabılar sunmayı garantilemek için AI, makine görüşü ve artırılmış gerçeklik yardımıyla bu problemleri çözmeyi amaçlıyor. Özünde yaptığınız, (ayaklarınızı tarayarak uzunluk ve genişlik gibi birkaç noktada veri toplayan) uygulamayla ayak büyüklüğünüzü ölçmek, böylelikle almanız gereken ayakkabı numarasını öğrenmiş oluyorsunuz.
* Akıllı buzdolapları: Alacağınız yeni buzdolabı içindekileri tanıyacak, mevcutlarınızın durumunu otomatik olarak takip edecek (söz gelimi, salatalığın son kullanma tarihinin geçmekte olduğunu bildirecek) ve tükenen ürünleri sipariş etmenin zamanının geldiğini haber verecek. Ya da iş yerinde akşam ne yemek yapacağınızı düşünürken, örneğin kremanız olup olmadığından emin değilseniz telefonunuz aracılığıyla buzdolabınıza bakabileceksiniz. Hatta buzdolabınıza içindeki mevcut malzemelerle nasıl lezzetli bir yemek yapabileceğinizi’ danışabileceksiniz.
* Akıllı ev güvenliği: Netatmo akıllı ev kamerası, evinize biri girdiğinde sizi uyarıyor ve giren kişinin yüzünün fotoğrafını çekip size gönderiyor. Kamerada yüz tanıma teknolojisi de bulunuyor; bu sayede aile üyelerini tanıyor ve evde olup olmadıklarını ayırt etmeyi öğrenerek, evde olduklarını size bildiriyor. Bu uygulama sayesinde büyük çocuğunuzun okul dönüşü arkadaşlarını eve getirdiğini ya da yaşlı anne babanızın sizi ziyarete geldiklerini öğrenebilirsiniz. Cihaz evcil hayvanları izleme özelliğine bile sahip, siz yokken evcil hayvanınızın neler yaptığı hakkında sürekli bilgilendirme yapabiliyor.
*Yapay zekâ profilleri ve fotoğrafları gerçeği yansıtmayan kişileri de saptayabiliyor. Tantan (Tinder’in Çin versiyonu) profil fotoğraflarında çok fazla rötuş yapan kullanıcıları yakalıyor. Yapay zekâ arkadaşlık sitelerinde insanları kandırıp para isteyen dolandırıcıları saptamak amacıyla da kullanılıyor. 2018’de İngilizler arkadaşlık sitesi dolandırıcılarına 50 milyon pound gibi dehşet verici bir tutar kaptırdılar. Bu problemi çözmek amacıyla yaratılan bir yapay sinir ağı, dolandırıcı ve sahtekârları % 93 isabetle yakalayabiliyor.
*Toplantılara daha az zaman harcamak. Sadece ABD’de çalışanlar bir ayda ortalama 62 toplantıya katılıyor. Ortalamam bir orta kademe yöneticisinin zamanının %35’i toplantılarda geçiyor; daha üst kademelerdeki karar vericiler ise zamanlarının %50’ye varan kısmını toplantılarda harcıyor.
Bu toplantıları planlamak, düzenlemek için notları hazırlayıp dağıtmak ve sonraki takip işleri için harcanan zamanı bir yana bırakırsak, sadece bu bile, bir organizasyonun toplantıya ayırması için çok fazla bir süredir. Bunu yanında, toplantıların % 37’sinin organizasyona hiçbir değer katmadığını gösteren rakamlar da var!
* ABD gözlük perakendecisi Warby Parker, müşterilerinin doğru ürünü bulmasına yardımcı olma sürecini pürüzsüz hale getirmek için AI kullanan şirketlere harika bir örnektir. Warby Parker, AI ve artırılmış gerçeklik (AR) aracılığıyla müşterilerin cep telefonlarını kullanarak sanal olarak gözlük “denemesine” olanak sağlıyor.
Warby Parker’ın uygulaması, iPhone X’in kamerası ve Apple’in Face ID yüz tarama yeteneğinden yararlanarak, müşterinin yüzünün ayrıntılı bir haritasını çıkarıyor ve bu yüz şekline en uygun çerçeveleri öneriyor. Müşteri 3D teknolojisi aracılığıyla “gözlük takmış” halini görebiliyor.
* Shell’deki yapay zekâ fırsatları: Enerji piyasası şu anda köklü değişimler geçiriyor ve Shell bu geçişin zorluklarının aşılmasında yapay zekâyı merkezi öneme sahip görüyor. Karbondioksit salımını azaltmanın önde gelen bir parçası olan sürücüleri elektrikli taşıtlara geçmeye teşvik etme meselesi, biraz yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıkar sorununu andırıyor. Sürücüler yeterince şarj terminali bulunmadığı için elektrikli araçlara geçmekten kaçınırken, talep az olduğundan benzin istasyonu işletmecileri de elektrik şarj terminali kurmayı ağırdan alıyor.
* Otomasyonla ilgili ön yargıdan kaçınmak: Otomasyon ön yargısı tam olarak nedir?
Aracındaki navigasyona körü körüne uyup soluğu deniz kıyısında ya da in cin top oynayan bir dağ yolunda alan birini duydunuz mu hiç? Göz göre göre yanlış yere götürdüğü halde navigasyon cihazını şaşmadan izleyen kişi, otomasyon ön yargısının tipik bir örneğidir. İnsanın kendi aklına kulak asmayacak kadar otomatik sistemlere güvenme ve bağlılığını sürdürme eğilimi. Karar verme yetkisini makineye bırakıp, o ne derse onu yaparız. Sonuçta otomatikleştirilmiş yanlış enformasyon adına, doğru kararları bastırabiliriz.
* İroniye bakın ki, dünyanın en büyük işverenlerinden bazıları, çevre bilincinin en yüksek seviyede olduğu bazı şirketler, ileri teknolojili, düşük etkili binaları ve kampüsleriyle, AI kullanmak için elektriği büyük bir oburlukla tüketiyor. Ne tür bir etkiden söz ediyoruz? Bir AI sistemini eğitmek için bir yılda ortalama bir Amerikalının 17 katı karbon salınımı gerçekleştiriliyor. 2012’den bu yana AI sistemlerini eğitmek için harcanan bilişim gücünün miktarı 3,5 ayda bir, ikiye katlanıyor. Bu dudak uçuklatan artış sonucu, AI’ın 2025’te dünyadaki tüm enerji kullanımının onda birine ulaşabileceği tahmin ediliyor.
Derleyen ve Yazan Halit Yıldırım, Antalya, 20 Şubat 2022