Yazı Dizisi 18. Türkiye’deki Gelişim ve Değişimi Etkileyen Faktörler ve “Hıfzıssıhha Gerçeği”
18. Yüzyıl başlarından 21. Yüzyılın ilk çeyreğine kadar geçen süreçte tüm dünyada çok önemli değişim ve dönüşümler yaşanmıştır.
İlk sanayi devriminden (buhar gücüyle çalışan makinelerin makineleşmiş endüstriyi doğurması; enerji kömür, petrol ve elektriğin kullanılması; bilgisayarın insan yaşamına girmesi, internetin keşfi ve dijital devrim ile yapay zekâ ve nesnelerin kendi aralarında konuşturulması ayrıca dünya dışında gezegenlere ziyaretler vb) dördüncü sanayi devrimine gelindi. Sanayileşme sürecinde makinelerin, teknolojinin, bilimin ve robotların hayatımıza dahil olması toplumsal refahın yükselmesini sağlamış bunun yanında istenmeyen durumlar da olmuştur. Özellikle 1. ve 2. Sanayi Devriminde aşırı hammadde kullanılması dünyada kıtlık sorununa yol açmıştır. Günümüzde 3. ve 4. Sanayi devrimi ile fabrikalar hayatımızın her alanına girmiş, fabrikalarda emek yerine robotların kullanımı işsizliğe yol açmıştır. Bunun yanında teknolojiyle birlikte yüksek refah sağlanmıştır.
Birinci Dünya Savaşı: 28 Temmuz 1914’te başlayan ve 11 Kasım 1918’de sona eren Avrupa merkezli küresel savaştır.
Bu savaşta 16-20 milyon civarında insan yaşamını kaybetmiştir. 20-23 milyon insanın da yaralı ve sakat kaldığı bilinmektedir. I. Dünya savaşı sonrası İmparatorluklar tarihe karışmıştır. İmparatorluklar yerine yeni ulusal Devletler kurulmuştur. Osmanlı İmparatorluğu da bu savaş sonrası yıkılmış, Mustafa Kemal önderliğinde organize olan Anadolu halkı verdiği kurtuluş savaşı sonrası Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.
Milletler Cemiyeti (Cemiyet-i Akvam); Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa, Sırbistan ve Rusya İmparatorluğu’nun oluşturduğu (daha sonra İtalya, Yunanistan, Portekiz, Romanya ve ABD’nin katıldığı) İtilaf Devletleri, Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın oluşturduğu (daha sonra Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan’ın katıldığı) İttifak Devletleri’yle savaştılar ve İttifak Devletleri yenildiler. ABD’nin başını çektiği İtilaf Devletleri ulus, 28 Nisan 1919 tarihinde bir konferans düzenledi. Konferans Genel Kurulu’nda uluslararası bir örgütün kurulması oybirliği ile kabul edildi.
Milletler Cemiyeti’nin 26 maddelik sözleşmesi ile galip devletler tarafından resmî olarak Versay Antlaşması’nın yürürlüğe girdiği 10 Ocak 1920’de İsviçre’de kuruldu. Milletler Cemiyeti İsviçre’nin Cenevre kentinde kurulmuştur. Dünyada kalıcı barışı, adaleti, güvenliği sağlamak ve uluslararası sorunları iş birliği ile çözmek, uluslararası hukuk kurallarını hâkim kılmak amacıyla faaliyet gösterecek ilk evrensel kuruluş oldu.
Milletler Cemiyeti kurulduktan hemen sonra bir Sağlık Komitesi oluşturdu. Sağlık Komitesi yeni yöntemler geliştirmeye ve uluslararası sağlık çalışmalarını değişik alanlara yöneltmeye çaba harcamıştır. Sağlık Komitesi, bugün hala yayınlanmakta olan haftalık Epidemiyolojik Kayıtlar ve Sağlık Örgütü Bülteni (Bulletin of the Health Organization) isimli yayınlarını yine bu dönemde aralıksız olarak sürdürmüştür.
Milletler Cemiyeti’nin Türkiye ile ilişkileri; Milletler Cemiyeti’nin Türkiye’nin üye olmasını istemesine rağmen Türkiye kurtuluş savaşı sonrası 1923-1932 yılları arasında önemli sorunlarla karşılaştı. Cumhuriyet’in 10. Yılı yaklaşırken;
İspanya’nın Milletler Cemiyeti Temsilcisi De Madariaga, 1 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti Genel Kurulu’nda 29 üye ülke adına söz alarak; Türkiye’nin üyelik için davet edilmesi karar tasarısını sundu. Davet tasarısı Milletler Cemiyeti’nin 6 Temmuz 1932 tarihli Olağanüstü Genel Kurul toplantısında görüşüldü. Türkiye’nin cemiyete katılması yönünde 16 üye tek tek söz alarak görüşlerini belirtti. Bunun sonucunda Türkiye’nin cemiyete üye olmasına ve kıymetli katkılar vermek üzere oy birliği ile resmen davet edilmesine ve Genel Sekreterlik tarafından durumun Türkiye’ye bildirilmesine karar verildi.
Kararın Türkiye’ye bildirilmesi üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 9 Temmuz 1932’de daveti kabul ettiğine dair karar aldı. Alınan karar Milletler Cemiyeti Genel Sekreterliğine bildirildi. 18 Temmuz 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti’nin 43 üyesinin ittifakıyla Türkiye Milletler Cemiyetin üyesi oldu.
Milletler Cemiyeti’nin 1923 yılında kurduğu Sıtma Komisyonu hem Avrupa ülkelerinin sıtma ile mücadelesi hem Dünya’nın diğer bölgelerinde olan sıtma ile savaşımda hem de kurtuluş savaşı verirken sıtmadan çok etkilenmiş yeni bir Türkiye Cumhuriyeti için çok önem arz eden bir komisyondu. Türkiye’nin 18 Temmuz 1932 tarihinde, Milletler Cemiyeti’ne üyeliğinin resmen kabulünden sonra Sıtma Komisyonu ile de çalışmalar başlatıldı.
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı veya pek bilinmeyen ismiyle Büyük Depresyon, 1929’da başlayan ve 1930’lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir. Bu süreçte başta ABD olmak üzere tüm Dünyada ekonomik krizler yaşamı doğrudan etkilemiştir. 1923 tarihinde kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti henüz altı yaşındadır ve emekleme dönemini yaşamaktadır. Hıfzıssıhha Müessesesi’ nin temelleri tam da bu dönemde atılmış ve dünyada süren tüm krize rağmen koruyucu sağlık hizmetleri alanında önemli adımlar atmaya başlamıştır.
İkinci Dünya Savaşı, 20. yüzyılda dünya çapında yapılan iki savaştan ikincisi olup birçok milletin yer aldığı, 1 Eylül 1939 başlayan ve 2 Eylül 1945 tarihine kadar süren küresel bir askerî çatışmadır. Asker sivil 65-70 milyon insan yaşamını kaybetmiştir. Yine yaşamını kaybedenlerden de fazla sayıda insan yaralanmış, tedavisi imkânsız sakatlıklar ortaya çıkmıştır. Ekonomiler çökmüş, dünya bir kaos içerisinde kalmıştır. Yaralanan, sakat kalan, eşlerini kaybedenler, yetim çocuklar, açlık ve sefalet diz boyu, sağlık problemlerini çözmek adeta imkânsız hale gelmiştir. Bu savaş sonrası yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Türkiye İkinci Dünya Savaşına katılmayan ender ülkelerden biridir.
Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi; Dünya Savaşı’nın (1939-1945) başlaması ve altı yıl süren savaş sonrası Paris merkezli (1907 yılında kurulan) Uluslararası Halk Sağlığı Bürosunun faaliyetinin kesintiye uğraması, Milletler Cemiyeti Sağlık Örgütü’nün (1919 yılında kuruldu) faaliyeti de tedricen azalması sonrası 1943 yılında Müttefik Devletlerce imzalanan bir antlaşmayla Washington merkezli Birleşmiş Milletler Yardım ve Rehabilitasyon İdaresi kurulmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nin San Francisco kentinde 1945 yılında toplanan bir Birleşmiş Milletler Konferansı ile yeni, özerk ve uluslararası bir sağlık örgütünün kurulması oybirliğiyle kararlaştırılmıştır.
Birleşmiş Milletler (BM)’in kuruluşu; Büyük bir tahribat yaratmış olan II. Dünya Savaşı sonrasında, uluslararası ilişkileri istikrara kavuşturmak ve barışı daha sağlam temeller üzerine oturtmak için, kurucu devletler olarak adlandırılan Türkiye’nin de aralarında yer aldığı, 51 ülke tarafından 24 Ekim 1945 tarihinde kurulmuştur.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) kuruluşu, ABD’nin New York kentinde 19 Haziran-22 Temmuz 1946 tarihleri arasında toplanan 15. Uluslararası Sağlık Konferansı sonrası 22 Temmuz 1946 tarihinde DSÖ Anayasası kabul edilmiştir. DSÖ, 7 Nisan 1948 günü yürürlüğe giren Anayasa ile Cenevre’de çalışmalarına başlamıştır. DSÖ’nün kuruluşu ile tüm Dünya’da yaşanan sağlık sorunlarının çözümü açısından çok önemlidir. Devletlerin sağlık sorunlarını (hem koruyucu hizmetler hem de tedavi edici hizmetler açısından) kendi başlarına çözmeleri hem o dönemlerde hem de günümüzde tek başlarına mümkün görülmemektedir. Tüm eleştirilere rağmen Devletler üstü, uluslararasında işbirliğini sağlayacak ve sorunlara DSÖ’nün liderliğinde çözüm bulmak, çare üretmek çok önemlidir.
Yukarıdaki bilgi ışığında, insanlık tarihi içerisinde insan topluluklarına en büyük zararı veren ölümlerine ve nesillerin kaybolmasına neden olan doğal felaketler, salgın hastalıklar, savaşlar vb. zararlı etkilere çare olabilecek tedbirleri yönetici kadrolar almalıdırlar.
Bilim ve aklın ışığında yol alan yönetimler, geçmişin birikimlerinden, tüm insanlık için ortaya konmuş mevzuatlardan, insan hakları evrensel beyannamesinden ve insanlık için yararlı çalışmalarından mutlaka yararlanmalıdır. Aşılar insanlık tarihinde yeri doldurulamayacak derece yararlı buluşların başında yer alır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüzyılında ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde aşılara verilen önem sayesinde oluşturulan kurum ve kuruluşlar zamanla etkinliklerine son vermişlerdir. Bunun çok farklı nedenleri vardır. Siyasi ve ekonomik nedenlerle oluşan kararlar her zaman doğru olmayabilir… (Metin Bekir, 2022)
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’nın fonksiyonunun sonlanması etkileyen iç ve dış gelişmeler
Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün 1928’de kuruluşundan, 2011 yılında 663 sayılı KHK ile görev, yetki ve sorumluluklarının ve Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir kuruluş olan Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı’nın fiili olarak sonlandırılarak tüm görevlerinin başka birimler aktarılması öncesi çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiği ve tarihe adını yazdırdığı bir gerçektir.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında gerçekleştirilen sağlık hizmetleri her ne kadar Osmanlı dönemi ile bir devamlılık arz etse de bu dönemin kendisine has yenilikçi koşullarından olumlu anlamda etkilenmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet yönetimi hem daha gönülden hem de daha coşkulu bir ruhla bu işe sarılmıştır. Atatürk’ün henüz 1920 Eylül’ünde bahsettiği halkçı devlet anlayışı belki de en çok sağlık politikaları ile kendisini ifade etme şansı bulmuştur. Ancak tüm bu anlayışa etki eden bir diğer önemli gelişme de Dr. Refik Saydam’ın Sağlık Bakanlığı görevini yürütmesidir. Dr. Saydam, Bakanlık görevini yürüttüğü dönemki politikalarıyla Türkiye’de sosyal devlet anlayışının sağlık alanındaki en iyi örnekleri verilmekle kalmamış ilerleyen yıllarda uygulanacak sağlık hizmetlerinin de temelini oluşturmuştur.
Dr. Refik Saydam Millî Mücadele döneminde görev almış, Erzurum ve Sivas Kongrelerine katılmış, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş aşamasında Mustafa Kemal Paşa ile birlikte hareket etmiş, 1920’de Büyük Millet Meclisin’ de yer almıştır. Dr. Refik Saydam’ın bu noktaya gelmesinde, yaptığı çalışmaların, sergilediği politik tavrın ve kurmuş olduğu ilişkilerin büyük rolü olduğu görülmektedir. (Halil İbrahim Aksakal, 2017)
Dr. Refik Saydam, Cumhuriyet döneminin en uzun süre ile görev yapan Sağlık Bakanı’dır.
Bakanlığı döneminde önemli çalışmalara imza atmıştır. Devletin sağlık teşkilatını kurmuş, doktor ve sağlık memuru yetiştirmeye önem vermiş, Numune Hastaneleri ve Verem Sanatoryumunu açmış, sağlık ve sosyal kanunları çıkarmıştır. Bu şekilde Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında adım adım, yasalarla ulus devlet yaşamına geçilmesine önemli katkıda bulunmuştur. Saydam, halk sağlığı konusunda çok önemli çalışmalar yapmıştır. Kurmuş olduğu Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü’ne ölümünün ardından TBMM tarafından T.C. Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Müessesesi adı verilmiştir. 1983 yılında çıkarılan 181 numaralı Kanun Hükmünde Kararname’nin altıncı geçici maddesiyle kurumun adı “Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı” olarak değiştirilmiştir.
Sonuç olarak, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı kurulduğu tarihten günümüze hem Dünyadaki değişim ve dönüşümlerden etkilenmiş hem de ülke içindeki siyasi, idari ve anlayış farklarından kaynaklanan değişim ve dönüşümlerden etkilenmiştir.
Sağlık Bakanlığınca, Refik Saydam Merkez Hıfzıssıhha Başkanlığı’nın 2011 yılında yeniden yapılandırmadan yaklaşık altı yıl sonra 25 Ağustos 2017 tarihinde, Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Başkanlığı kapatılarak, yerine Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu Genel Müdürlüğün teşkilat yapısında artık Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı yer almamıştır. Ülkemizde kaybedilen değerlerin başında bu kurum gelmektedir… (Metin Bekir, 2022)
Yazı Dizisi 19. Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Okulu’nun Kapanma Nedenleri?
Yazan ve yayına hazırlayan Bekir Metin, Ankara, 28 Temmuz 2023
Kaynakça:
Aksakal Halil İbrahim, Dr. Refik Saydam Önderliğinde Cumhuriyet Dönemi Sağlık Hizmetlerini Modernleştirme Çabaları. Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 1, Sayfa: 219-231, Elâzığ-2017
Metin Bekir, “Küresel Salgın Hastalıklar ve Uluslararası Sağlık Örgütlenmeleri – Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkileri” Kitabı, Palme Yayınevi, Ankara, 2022
Metin Bekir, Refik Saydam Hıfzıssıhha Gerçeği Yazı Dizisi 7. Bölüm “Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün ömrü 89 yıl sürdü!”, Dünya Sağlık Haberleri Web sitesi, 4 Ekim 2022. https://www.healthworldnews.net/bolum-7-refik-saydam-hifzissihha-enstitusunun-omru-89-yil-surdu/ Erişim Tarihi: 25.7.2023
Ellerine yüreğine sağlık