Yazı Dizisi 2. Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Mektebi Öncesi Tarihi Arka Plan

Yazı Dizisi 2. Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Mektebi Öncesi Tarihi Arka Plan

Salgın Hastalıklar, Aşılar, Uluslararası İlişkiler ve Hıfzıssıhha Gerçeği…

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü Gerçeği

İnsanlık tarihi boyunca ortaya çıkan salgın hastalıklar ve salgını yok etmek için bulunan aşılar. Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti’nde Aşının Tarihçesi; Sağlık, Tıp ve Eğitim alanındaki misyonerlik faaliyetleri kapsamında Truman Doktrini, Marshall Planı ile Rockefeller Vakfı’nın yardım ve yatırımlar; Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Okulu’nun kapatılmasının perde arkası? Hıfzıssıhhayı (Aşı Üretim Merkezlerini) kapatanlar Covid-19 Salgını çıktığında pişman oldular mı? Hıfzıssıhha’nın kapatılması konusunda bu kurumun eski yöneticileri, dönemin Sağlık Bakanlığı Üst Düzey Yöneticileri ile Türk halkı ne düşünüyor, neler söylüyor? Hepsi bu yazı dizisinde… 

Yazı Dizisi 2: Hıfzıssıhha Enstitüsü ve Mektebi Öncesi Tarihi Arka Plan

Covid-19 salgınının 12 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Wuhan kentinde görülmesinin üzerinden tam 30 aydan fazla zaman geçti.

Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, çok sıkı tedbirlerin alınmasına ve büyük mücadele verilmesine rağmen, ülke yöneticileri, bilim insanları, siyasetçiler ve halk arasında önemli tartışmaların yaşanmasına neden oldu.

Dünyada alınan her türlü önlem ve kısa sürede keşfedilen Covid-19 aşılarının uygulanmasına rağmen toplam vaka sayısı 540 milyonu, yaşamını kaybedenlerin sayısı da 6 milyon 330 bini geçti. Aktif vaka sayısı halen 18 milyonun üzerinde. Türkiye’de ise toplam vaka sayısı 15 milyon 72 bin ve yaşamını kaybedenlerin sayısı da 99 bine dayandı.

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus

Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus’un 6 Mayıs 2022 tarihinde Cenevre’de yaptığı açıklamada; Covid-19 hastalığına yol açan koronavirüsten ya da salgın nedeniyle yoğun baskı altında kalan sağlık sistemleri nedeniyle son iki yılda yaşanan can kaybının 15 milyona yakın olduğunu açıkladı. (1)

Küresel Salgın Hastalıklar incelendiğinde, insanlığın yazılı tarihinin başladığı Sümerlerden günümüze çok büyük salgınlarla iç içe yaşadığımız, çok büyük can kayıpları verdiğimiz, bazen birkaç neslin yok olduğu ve çok acılar yaşandığı bilinmektedir. İnsanlık çok büyük doğal afetler, salgınlar, savaşlar ve çatışmalar nedeniyle önemli buluşlara da imza atmış, birçok alanda gerekli tedbirleri alarak insanı yaşatmanın da yol ve yöntemini bulmuştur.

Bu yazı dizisinde özellikle doğal afetler, tufanlar, salgınlar ve savaşlar sonucu ortaya çıkan yaşam mücadelesi, insan sağlığı, insanı yaşatmanın önemi, doğayı koruma, iklim değişikliği gibi hususların birlikte değerlendirilerek, “Hıfzıssıhha” kavramının nerede başlayıp, ne noktaya geldiğini sizlerle paylaşmaktır.

Dünya’da Küresel Salgın Hastalıklarla mücadele özellikle 1800’lü yıllarda daha etkin ve daha örgütlü bir işbirliğinin şart olduğunu ortaya koymuştur. Bu nedenle, Cumhuriyet döneminin en önemli sağlık kuruluşlarından biri olan “Hıfzıssıhha Gerçeğini” ortaya koyabilmek için sizleri tarihsel bir yolculuğa çıkararak, günümüze kadar olan gerçekleri ortaya koymayı hedefledim.

Amacım, Osmanlı İmparatorluğu’nun son 100 yılında sağlık alanında yaşanılan tüm uluslararası çalışmalar ile Türkiye Cumhuriyeti’nin son 100 yılında yaşanılan ulusal ve uluslararası sağlık ve tıp alanındaki gelişmeleri gözler önüne serip, bu konuda bilgi sahibi olmak isteyenlere ve yönetimlerde görev alanlara ışık tutmaktır.

Bu konu kişisel tartışmaların çok üstünde ve ülkemizi ilgilendiren tarihi bir sorumluluktur.

Söz konusu bu çalışmamla, 200 yıllık tarihsel süreçte bizleri yakından ilgilendiren “Hıfzıssıhha; Sağlığın Korunması – Koruyucu Sağlık” konusundaki yolculuğa Osmanlı İmparatorluğu’nun son 100 yılında genelde ve sağlık alanında neler yaşandı, bunları gözler önüne sererek başlayalım.

Tarihteki Salgın Hastalıklar ve Uluslararası İşbirliğine Yöneliş

18. Yüzyılda salgın hastalıklarla mücadele eden Venedikli bir doktorun giyimi

1800’lü yıllarda Uluslararası sağlık kuruluşlarının hareketlenmeye başladığı göz önünde bulundurulduğunda bu gerçek daha iyi anlaşılacaktır. Bu dönemin en önemli sağlık sorunu bulaşıcı salgın hastalıklardır ve kitlesel ölümler meydana gelmiştir. Aynı nedenle dönemin sağlık politikaları daha çok bulaşıcı hastalıklar üzerine yoğunlaşmıştır. 19. ve 20. yüzyılların savaş ve yoksulluk ortamı düşünüldüğünde sağlık politikalarının şekillenmesinde dönemlerin özelliklerinin ve ihtiyaçlarının çok önemli roller oynadığı söylenebilir.

16. yüzyılda Kuzey Hindistan’da ortaya çıkan kolera ise 1783’te Kalküta’da 20 bin Hindu hacısının ölümüne neden olmuştur. 1817 yılında “pandemik” bir salgına dönüşen kolera 1818’de Java’da 100 bin kişiyi öldürdü. 1820’de Filipinlere ve Çin Limanlarına, 1829-1832’de İran’a, Rusya’ya, Osmanlı topraklarına ve Amerika’ya sıçradı. 1833 yılında Meksika’da 15 binden fazla insan yaşamını yitirmiştir. 1840’ların sonlarına doğru Avrupa’ya sıçrayan kolera 1817-1923 arasında altı büyük pandemi halinde tüm Dünya’da yüzbinlerce insanı öldürdü.

18.yüzyıla gelindiğinde, hıyarcıklı veba, tifüs, sıtma ve difteri hala halk sağlığını tehdit etmeye devam ediyordu. Dönemin en öldürücü hastalığı ise çiçekti. Bu dönemde özellikle bulaşıcı hastalıklara yönelik tedavi geliştirme çabalarına önem verilmiş aşılama metotları geliştirilmeye çalışılmıştır.

İnsanlık, Dünyada 1817’de ortaya çıkan ve 1923’lerden sonra da devam eden yedi kolera salgınına tanıklık etmiştir. Kolera salgını nedeniyle aşağıda belirtilen tarihler arasında tahmini ölüm vakalarına rastlanmıştır.

  • 1817-1823 tarihleri arasında 110.000 kişi,
  • 1829-1849 tarihleri arasında 200.000 kişi,
  • 1863-1879 tarihleri arasında 704.596 kişi,
  • 1881-1896 tarihleri arasında 981.899 kişi,
  • 1899-1923 tarihleri arasında 1.500.000 kişi kolera nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Dünyada kolera dışında kitlesel ölümlere sebep olan çok sayıda diğer salgın hastalıklarda milyonlarca insanın ölümüne neden olmuştur. (2) Bu salgınlardan;

İspanyol Gribinin yaşandığı yıllardan bir fotoğraf
  • 1889-1890 yılları arasında Rus Gribi nedeni ile 1 milyon kişi,
  • 1894-1903 yılları arasında Modern Veba nedeni ile 10 milyon kişi,
  • 1914-1918 Birinci Dünya savaşı sırasında Tifüs salgını 3 milyon kişi,
  • 1918-1920 yılları arasındaki dönemde İspanyol Gribi nedeni ile 20-50 milyon kişi,
  • 1957 yılında Çin’den başlayıp Uzakdoğu’ya ve daha sonra da Avustralya, Amerika ve Avrupa’ya yayılan Asya Gribi 4 milyon kişi,
  • Yüzyıl’ın ikinci yarısından itibaren HIV-AIDS Virüsü ile son 50 yılda 36 milyondan fazla kişi yaşamını yitirmiştir.
  • Ebola Salgını; SARS, MERS, Kuş Gribi, Domuz Gribi ve 2019 yılında da Yeni Koronavirüs (Covid-19) gibi yeni salgın hastalıklardan yaşamını kaybeden milyonlarca insan salgın tehditi altında yaşamaya devam etmektedir.

Osmanlı İmparatorluğu ve Uluslararası Sağlık Konferansları

Osmanlı Padişahı II. Mahmut (1808-1839) – 31 yıl görev yaptı ((1808-1839)

II. Mahmut (1808-1839)‘un emriyle karantina için ilk defa bir meclis (Meclis-i Tahaffuz) toplanarak 1838 yılında göreve başlamıştır. Bu mecliste Meclis-i Tahaffuz-ı Ula (Yüksek Karantina Meclisi) ve Meclis-i Tahaffuz-ı Sanı (Yüksek Karantina Bürosu) olmak üzere iki meclis görev yapmaktaydı. 1839 yılında Meclis-i Tahaffuz-ı Ula Meclis-i Umuru Sıhhiye adını almış, meclisin ilk işi Türkiye ve İstanbul Limanı hakkında bir tüzük düzenlemek olmuştur.

Meclis-i Umuru Sıhhiye 1914 yılında kapitülasyonlarla beraber kaldırılmış yerine bağımsız Türk doktor ve bilim adamlarının yönetiminde Hudut Sıhhiye Müdüriyeti kurulmuştur. Birinci Dünya Savaşı ülkemizin yenilgisiyle yenilgimizle sona erip İstanbul İtilaf Devletleri tarafından işgal edilince 1918 yılında bu kez çoğunluğu yabancılardan oluşan Beynelmüttefikin Sıhhiye Kontrol İdaresi kurulmuştur.

1923 yılında İstanbul geri alındıktan sonra Beynelmüttefikin Sıhhiye Kontrol İdaresi dağıtılmış ve Lozan Antlaşmasından sonra yerine “İstanbul Limanı ve Boğazları Sıhhiye Müdüriyeti” kurulmuştur. 1924 yılında bu Müdüriyetin adı Sağlık Bakanlığı “Hudut ve Sevahil Sıhhiyesi Müdüriyeti Umumiyesi” (Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü) olarak değiştirilmiştir.(3)

20 Temmuz 1936 tarihinde Montreux’de imzalanan Boğazlar Rejimi Hakkındaki Mukavelename ile Genel Müdürlüğün görevlerinden olan boğazlardan geçecek gemilerin tabi olacakları koşullar aydınlığa kavuşturulmuştur.

Padişah Abdülmecid (1839-1861), 22 yıl görev yaptı (1839-1861)

1839 yılında, Padişah Abdülmecid (1839-1861)’in onayı ile veba salgınına karşı karantina önlemleri alınması amacıyla Akdeniz Bölgesinde İstanbul Üst Sağlık Konseyi kuruldu. Konsey’de 8 Osmanlı görevlisi ile 9 Avrupa Devleti temsilcisi bulunmaktaydı. Bu Konsey’e bağlı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na dağılmış 63 Sağlık Bürosu bir Müslüman yönetici ile bir Avrupalı doktor tarafından idare ediliyordu. Bu sağlık büroları kendi bölgelerinde karantina kurallarının uygulanmasını denetliyor ve Konsey’e haftalık raporlar yolluyorlardı. (4)

İstanbul Konseyi dışında aynı amaçla 1840’ta Tanca Sağlık Konseyi, 1843’de İskenderiye’de kurulan Mısır Karantina Konseyi ve 1867’de Tahran Sağlık Konseyi bunlar arasındadır. Avrupa’da 1856 yılında kurulan Tuna Avrupa Komisyonu’nun da kendi görev alanı içerisinde, halk sağlığına sınırlı ölçüde birtakım faaliyetleri olmuştur.

İlk Uluslararası Sağlık Konferansı 23 Temmuz 1851 tarihinde, 12 Devlet’in katılımı ile Fransa Paris’te yapıldı. Toplantıya katılanlar “Deniz ulaşımı karantina kurallarını saptayıp, Akdeniz ticaret ve gemiciliğini geliştirmek ve aynı zamanda halk sağlığını korumak” amacı ile 6 ay süren çalışma sonucu bugün halen yürürlükte olan 137 maddelik ilk “Uluslararası Sağlık Tüzüğü” nün temelini attılar.

Üçüncü Uluslararası Sağlık Konferansı (13 Şubat – 26 Eylül 1866) Osmanlı Padişahı Abdülaziz döneminde 17 ülkenin katılımı ile İstanbul’da yapıldı. Konferansa katılan ülkeler: Avusturya, Fransa, Belçika, Danimarka, İspanya, Papalık, Amerika Birleşik Devletleri, Büyük Britanya, Yunanistan, İtalya, Hollanda, İran, Portekiz, Prusya, Rusya, İsveç/Norveç, Osmanlı Devleti-Mısır, Her ülkeden bir hekim bir de diplomatik delege katılmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu Temsilcileri: Tıbbiye Nazırı Dr. Salih Efendi (Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin ilk mezunlarındandır) ile Dr. Bartoletti (Cemiyeti Tıbbiyei Şahane’nin kurucu üyelerindendir). Mısır adına Dr. Lautner katılmıştır.

3. Uluslararası Sağlık Konferansı İstanbul’da (13 Şubat – 26 Eylül 1866) yapıldı. Anılan tarihlerde İstanbul’da süren salgın hastalık durumu

Konferansın yapıldığı tarihlerde kolera hastalığının bulaşma yolu hakkında tam olarak görüş birliği yoktu. Batılı delegelerin en önemli kaygıları hastalığın kendi ülkelerine bulaşmaması ve ticareti engelleyecek önlemlerin alınmamasıydı. Ancak yine de konferansta hastalığın Hindistan kaynaklı olduğu ve karantina önlemlerinin güçlendirilmesi gerektiği kabul edildi. Kolera hastalığının Hintli hacılar vasıtasıyla hac döneminde Hicaz’a taşındığı, oradan da batıya giden hacılarla Avrupa’ya yayıldığına karar verildi. Konferansta, hacılar ve Hac dönemi üzerinde yoğun tartışmalar yapılırken, Avrupalı delegeler bölge üzerinde sert ve kısıtlayıcı tedbirler alınması için Osmanlı İmparatorluğu’na baskı uyguladılar. Bu nedenle, Osmanlı Devleti’nin Hicaz’da sağlık önlemleri alması ve karantina yöntemlerini uygulaması kararlaştırıldı. (5)

1851-1938 yılları arasında 14 adet “Uluslararası Sağlık Konferansı” düzenlenmiştir.

Konferanslarda tartışılan konular genellikle sarıhumma, veba ve koleranın etiyolojisi ve kontrolü idi. Kolera en çok korkulan hastalık ve pek çok toplantının tek konusu olmuştur. 19. yüzyıl boyunca yapılan uluslararası sağlık konferanslarında iki görüşün oluştuğu görülmektedir:

  • Avrupa’yı kolera, veba gibi tehlikeli hastalıklara karşı korumak.
  • Ticaret ve ulaşımda bulaşıcı hastalıkların neden olduğu engelleri ortadan kaldırmaktır.

15. yüzyılda, ayrıca, Akdeniz Bölgesinde karantina önlemlerinin uygulanmasını düzenlemek üzere dört Sağlık Konseyi kurulmuştur. Bunlar birer uluslararası örgüt olmayıp, ev sahibi Devlet ile denizcilikte ileri Avrupalı Devletlerin temsilcilerinden oluşan Konsey adı altında anılan bu organlar şu şekilde sıralanabilir.

15. Uluslararası Sağlık Konferansı 19 Haziran-22 Temmuz 1946 tarihleri arasında ABD’nin New York kentinde toplandı. 18 ve 19. Yüzyıllarda Avrupa, Amerika, Asya ve diğer yerlerde kurulan uluslararası ve bölgesel tüm sağlık örgütlerinin yerini tutacak ve tüm verileri Dünya ülkeleri ile paylaşacak olan Dünya Sağlık Örgütü nün kuruluş anlaşması imzalandı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun son 100 yılında yabancı Devletlerle ilişkileri

19.Yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun ekonomik ve finansal açıdan Avrupa’yla entegrasyon sürecinin hızla gerçekleştiği bir dönem olmuştur. Avrupa ülkeleriyle olan dış ticaretin artması, Osmanlı’nın finansman ihtiyacını karşılamak amacıyla Avrupa finans piyasalarına başvurması, Avrupalı girişimcilerin İmparatorluk içindeki doğrudan yatırımlarının artması, Osmanlı İmparatorluğu’nun finansal açıdan Avrupa’yla entegrasyon sürecini hızlandırmış ve Osmanlı İmparatorluğu’nda bankacılığın ve sermaye piyasalarının gelişmesini sağlamıştır.

1820’lerde Osmanlı ve Balkan sahnesine iki yeni oyuncu katılmıştır. Bunlardan ilki Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, diğeri ise Yunanistan’ın bağımsızlık hareketidir. 1805’te Mısır’a vali olarak atanan Mehmet Ali Paşa, takip eden 40 yıl boyunca Avrupalı uzmanların yardımıyla etkileyici bir yenileşme programı uygulayarak silahlı kuvvetlerini, ekonomiyi ve idari kurumları güçlendirmiştir. Bu durum Mısır Valisi’ni Osmanlı yönetimine rakip konuma getirmiştir. (6)

İngiltere’nin, Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü koruma siyaseti 18. yüzyılın ikinci çeyreğinde Yunanistan’da gerçekleşen isyan hareketleri ile ilk defa sekteye uğramıştır. Yunanistan’ın bağımsızlığı bu dönemde Rusya ve Fransa tarafından desteklenmiştir. 1815 Viyana Kongresi’nden güçlü çıkan Rusya, bölgedeki ulusçu akımları desteklemiş, 1821’de Mora’da çıkan isyana da destek vermiştir.

1828’de başlayan Osmanlı Rus savaşı da Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasında önemli bir unsur olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nun yenilgisi ve 1829 tarihli Edirne Antlaşması ile biten savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasında önemli bir adım olmuş; Yunanistan’ın bağımsızlığının yanı sıra Doğu Anadolu’da da toprak kayıplarına neden olmuştur. (7)

İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya ve Rusya’nın Osmanlı İmparatorluğu (Padişahı) üzerinde çok önemli baskıları ve zaman zaman değişen önemli işbirliği anlaşmaları vardır. Avrupa’da başlayan milliyetçilik akımları anılan devletlerin açıktan ve gizliden destekleri ile sürmektedir.

Güneş batmayan imparatorluk olarak anılan İngiltere her zaman olduğu gibi kendi ekonomik çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapmaktadır. 1820’li yılın başından itibaren yeni bir aktör daha sahaya çıkmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD).

Amerika Birleşik Devletlerinin Dünya Sahnesinde rol alması

Osmanlı topraklarında sürdürülen ABD misyonerlik çalışmaları

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nin özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nun son 100 yılı içerisinde başlattığı çalışmaların ilki 15 Ocak 1820’de, İzmir’deki ABD Konsolosluğu içinde misyonerlik faaliyetleri olarak Papaz Charles Williamson tarafından başlatılmıştı. ABD misyonerleri, sağlık hizmetleri ile eğitim ve misyonerlik çalışmalarını birlikte yürütmüşlerdir.

İzmir’de 1820 tarihinde ABD ile Osmanlı İmparatorluğu arasında başlatılan ilişkiler 1920 yılına kadar sürdürülmüştür; İstanbul (1831), Erzurum (1839), Antep (1847), Adana (1852), Maraş (1854), Merzifon, Kayseri, Van ve Mardin gibi yerlerde 17 büyük misyonerlik merkezi, 9 hastane ve 25 bin öğrencinin eğitim gördüğü 426 okuldan oluşan bir ağ ortaya çıkarmıştır.

Rockefeller Vakfı, “Standard Oil” adlı petrol şirketinin sahibi John D. Rockefeller ve oğlu John D. Rockefeller Jr. tarafından resmî olarak 14 Mayıs 1913’te kurulmuştur. Bu Vakıf ta ABD’nin politikalarını uygulayan kuruluşlardan biridir. İleride Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü, Hıfzıssıhha Mektebi, Ankara Etimesgut Sıhhi Dispanseri ve Edirnekapı Dispanserinin kuruluşlarına hibe destek sağlamış, ayrıca 160’a yakın tıp ve sağlık çalışanına burs vererek destek olmuştur.

Dünya’daki salgın hastalıklar, uluslararası sağlık örgütlenmeleri, Osmanlı İmparatorluğu içerisinde izlenen iç ve dış politikalar, askeri, mülkiye tıbbiye alanlarında açılan okullar, yukarıda bahsedilen Devletlerin, Osmanlı imparatorluğu içerisinde elde ettiği tavizlerle her alanda olduğu gibi sağlık, tıp, eczacılık, veterinerlik v.b. alanlarda okullar ve misyonerlik merkezleri açmalarına olanak sağlamıştır.

Osmanlı Döneminde açılan Okullar

Mühendishane-i Berr-i Hümâyûn; 1795 yılında III. Selim döneminde kurulmuştur. Haritacılık, gemi inşaatı ve inşaat mühendisliği öğretimi yapılmaktaydı. Mühendishane-i Berr-i Hümâyûn; 1847’de mühendislik eğitiminin dışında mimarlık eğitimi de vermeye başladı. 1883’te Hendese-i Mülkiye, 1909’da Mühendis Mekteb-i Âlîsi adını aldı.

Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane; Osmanlı padişahı II. Mahmud’un 14 Mart 1827’de açtığı Tıphane’ye uzanan Türkiye tarihindeki ilk tıp fakültesidir. Bugünkü İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi’nin Osmanlı’nın son dönemlerindeki adıdır.

İstanbul Haydarpaşa’da açılan Kampüs

Mekteb-i Harbiye-i Şahane, Sultan II. Mahmud’un emriyle 1834 tarihinde kuruldu. Başlangıçta eğitimin bütün basamaklarında faaliyet gösteren Harbiye, ilk mezunlarını 1841 yılında verebilmiştir. 1845 yılında askeri idadi(lise)lerin kurulması ve aynı yıl yapılan program geliştirme çalışmaları sonucunda Harbiye, eğitim süresi dört yıl olan bir yüksekokul niteliği kazanmıştır.

Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA); II. Abdülhamit tarafından 1898 yılında İstanbul’da Gülhane Seririyat Hastanesi olarak kurulmuştur.

Mekteb-i Mülkiye; Padişah Abdülmecit devrinde 1859 yılında İstanbul’da kuruldu. Mekteb-i Mülkiye, cumhuriyet devrinde Ankara’ya taşındı ve günümüzde, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesine dönüşmüş olarak eğitimini sürdürmektedir.

Osmanlı’da Sağlık Hizmetleri

  1. Yüzyıl Sağlık Hizmetleri
  • Osmanlı İmparatorluğu’nun duraklama dönemidir.
  • Bu dönemde Avrupa’da aydınlanma dönemi yaşanmaktadır.
  • Osmanlı tıbbında İspanya ve İtalya’dan gelen hekimlerin etkisi görülmektedir.
  1. Yüzyıl Osmanlı Tıbbı
  • Osmanlı bu yüzyılda İspanya, Portekiz, Hollanda ve İngiltere’nin deniz ticaret yollarına hâkim olması nedeniyle maddi zarara uğramıştır.
  • Ekonomik yetersizlikler nedeniyle bu dönemde sağlık hizmetlerinde bir yenilik olmamıştır.
  1. Yüzyıl Sağlık Hizmetlerinin Kitlelere Yayılması
  • Sağlık hizmetlerinin kitlelere yaygınlaştırılması yüzyılın sonlarına doğru başlamıştır.
  • Sağlık hizmetlerinin devletlerin asli görevi olarak sayılmaya başladığı bu dönemde saray ve ordu ile sınırlı olan sağlık hizmetlerinin kitlelere yaygınlaştırılması için ilk adımlar atılmıştır.
  • Hekim Başı Kurumu kaldırılarak tüm yetkileri ‘Tıbbiye Nezareti’ne’ devredilmiştir.
  • Sultan II. Mahmut tarafından 14 Mart 1827’de Tıphane ve Cerrahhane-i Amire kurulmuştur.

14 Mart Tıp Bayramı

  • Hekimbaşı Mustafa Behçet’in önerisiyle ilk Cerrah hanenin, Şehzadebaşı’ndaki Tulumbacıbaşı Konağı’nda Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla kurulmuştur.
  • Türkiye’de modern tıp eğitiminin başladığı gün olarak kabul edilir.
  • Okulun kuruluş günü olan 14 Mart, “Tıp Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

1838’de itibaren İstanbul’da birçok hastane açılmıştır.

  • Cerrahpaşa Hastanesi (Tıphane adıyla kuruldu.)1827
  • İstanbul Deniz Hastanesi 1838
  • Haydarpaşa Askeri Hastanesi 1845
  • Gülhane Askeri Hastanesi 1845
  • Vakıf Gureba Hastanesi 1845
  • Gümüşsuyu Askeri Hastanesi 1846
  • Zeynep Kamil Hastanesi 1862
  • Gülhane Askeri Hastanesi 1898
  • Şişli Etfal Hastanesi 1899

Türkiye’de, 1898 tarihinde açılmış olan Gülhane Askeri Hastanesi, tertipli ve düzenli olarak kurulmuş ilk modern hastaneyi oluşturmuştur.

Dizinin 3. Yazısı “Uluslararası Sağlık Örgütlenmeleri” olacak.

Yazar Bekir Metin, Ankara, 01 Temmuz 2022

Kaynakça:

  1. DSÖ: Covid-19 pandemisi 15 milyona yakın can aldı. (www.healthworldnews.net/dso-covid-19-pandemisi-15-milyona-yakin-can-aldi) Erişim tarihi: 14.6.2022
  2. Dedeoğlu Necati, Uluslararası Sağlık Çalışmalarının Tarihçesi, Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye, Antalya, 1988.
  3. Sağlık Bakanlığı Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü Kuruluşu ve Tarihsel Gelişimi web sitesi (https://www.hssgm.gov.tr/Tarihce) Erişim tarihi: 15.06.2022
  4. Metin Bekir, “Küresel Salgın Hastalıklar ve Uluslararası Sağlık Örgütlenmeleri – Dünya Sağlık Örgütü ve Türkiye İlişkileri”, Palme Yayınevi, Ankara, 2022
  5. Bakar Coşkun, Prof. Dr., Avrupa’da dolaşan koleranın gölgesinde, İstanbul Uluslararası Sağlık Konferansı, 1866, Turk J Public Health 2020;18(1):68-82
  6. William Hale, Türk Dış Politikası: 1774–2000, (çev. P. Demir), İstanbul, Mozaik Yayınları, 2003, s. 12–13.
  7. Sander Oral, Siyasi Tarih: İlkçağlardan 1918’e, 6. baskı, Ankara, İmge Kitabevi, 1997, s.266

Not: Buradaki bilgi ve belgeler kaynak kullanılarak alıntı yapılabilir. Yazının tüm hakları konuyu hazırlayan ve yazan Bekir Metin’e aittir. Bu yazı dizisine 01 Haziran 2022 tarihinde başlandı.

Share This
COMMENTS

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir